Canlı Bilimi Yaşam

Türkiye’den FAO’yu Memnun Eden Adım: Rotterdam Sözleşmesi’nin Onayı

Rotterdam Sözleşmesi

Belirli tehlikeli kimyasalların ticaretinin düzenlenmesiyle ilgili Rotterdam Sözleşmesi onayına ilişkin tasarı 19 yıl sonra Türkiye’de de yasalaştı. Rotterdam Sözleşmesi’nin onayına ilişkin kanunun Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra sözleşme tasarısının Türkiye tarafından onaylanmasıyla tasarıyı kabul eden ülkelerin sayısı 158’e yükseldi.

Türkiye’nin bu antlaşmayı onaylaması üzerine BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından anlaşmanın kabulünün memnuniyetle karşılandığına dair açıklama yapıldı. Bu sözleşmenin önemi ne olabilir?

Rotterdam Sözleşmesi İle ilgili Neler Biliyoruz?

Rotterdam Sözleşmesi, Bazı Tehlikeli Kimyasallar ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair, kimyasalların özelliklerine ilişkin bilgi alışverişini kolaylaştırmayı, ithalat ve ihracat ile ilgili ulusal karar verme sürecini oluşturmayı, bu kararları duyurarak; bazı tehlikeli kimyasalların insan sağlığına ve çevreye verebilecekleri olası zararlardan tarafları korumayı, bu tür kimyasalların çevreyle uyumlu bir biçimde kullanılmalarını teminen uluslararası ticarette taraflar arasında paylaşılmış sorumluluğu ve işbirliği çabalarını artırmayı amaçlayan bir bağıt olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yasaklanmış veya büyük ölçüde kısıtlanmış kimyasalları ve büyük ölçüde tehlikeli pestisit formülasyonlarını kapsayan bu sözleşme narkotik ilaçlar ve psikotrop maddeleri; radyoaktif malzemeleri; atıkları; kimyasal silahları; beşeri ve veterinerlik ilaçları dahil olmak üzere farmasotikleri; gıda katkı maddesi olarak kullanılan kimyasalları; gıdaları, insan sağlığını ve çevreyi etkilemeyecek miktarda analiz veya araştırma amacı ile; bir birey tarafından makul miktarda kişisel kullanım için ithal edilen kimyasalları kapsamıyor.

Rotterdam Sözleşmesi, İhraç bildirim provizyonları ve kimyasalların standart şekilde etiketlenmesi ile tehlikeli kimyasalların uluslararası ticaretini daha şeffaf bir hale getiriyor ayrıca suiistimal edilmesini daha zorlaştırıyor. İthalat yapan ülkeler belirli bir kimyasalı kabul etmeme kararı aldığı zaman ihracat yapan ülkeler, ihraç ettikleri ürünlerin ülkeden çıkmamasını garanti altına alma sorumluluğunu üstleniyor. Bu şekilde sözleşme, üye ülkelere kimyasal yönetim kapasitesini geliştirme ve insan sağlığı ile çevreyi koruma konularında destek oluyor.

Rotterdam Sözleşmesi herhangi bir yasak getirmiyor, ancak tehlikeli kimyasalların ticareti hakkında karar vermeyi iyileştirmeye yardım etmek amacıyla bilgi paylaşım mekanizmalarını teşvik ediyor. Sözleşme üye hükümetlere bilgi paylaşımı yoluyla olası tehlikeler hakkında birbirlerini uyarmasını ve bu kimyasalları gelecekte ithal etmeyi isteyip istemedikleri konusunda bilgi sahibi olmasını sağlıyor.

1998 yılında imzaya açılan ve 2004 yılında taraf olan ülkeler için yürürlüğe giren Rotterdam Sözleşmesi çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ile Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından müştereken yürütülen Ön Bildirimli Kabul usulüne göre, hükumetler çevre ve insan sağlığını koruma nedeniyle bir kimyasalı yasaklamak veya büyük ölçüde kısıtlamak için aldıkları düzenleyici faaliyetler dahilinde diğer ülkelere kimyasalların ihracatından önce İhracat Ön Bildirimi yapmak zorundadırlar.

Rotterdam Sözleşmesi’ne taraf olunması halinde tüzük kapsamındaki bir kimyasal ihraç etmek istendiği takdirde, ithalatçı ülkenin yetkili makamına bildirimi iletilecek ve ithalatçı ülkenin söz konusu kimyasala dair izin verdiğini gösterir geri bildirimin alınmasından sonra ihracat gerçekleştirilebilecektir.

http://www.yesilist.com

Pestisitlerin Zararları Nelerdir?

Tehlikeli kimyasallar, küçük dozlarda dahi çevreye ve insan sağlığına önemli ölçüde zarar veren sanayi kimyasalları ve pestisitler olarak tanımlanabilir. Gelişmekte olan ülkeler tehlikeli kimyasalların getirebileceği riskler konusunda bilinçli olmadığından kimyasal maddelerin durak noktaları olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastanelerden alınan verilere göre pestisit kullanımı nedeniyle, her yıl bir milyona yakın zehirlenme ve 25 bin ölüm vakası görülmekte ayrıca genel olarak gelişmekte olan ülkelerde yapılan araştırmalar, her yıl 25 milyon tarım işçisinin pestisitlerin kullanımından kaynaklı zehirlenmelere maruz kaldığını göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde yasaklanmış olan pesitisitleri kullanan ülkelerde yetiştirilen ve üzerinde pestisit kalıntısı bulunan tarım ürünleri gelişmiş ülkeler tarafından ithal edilmekte ve buna “zehir döngüsü” denmektedir. Tehlikeli kimyasalların ve pestisitlerin uluslararası ticaretinde karşılaşılan etik sorun, bu kimyasalları üreten özellikle gelişmiş veya sanayileşmiş ülkelerin bu maddelerin çevreye ve insan sağlığına olan olumsuz etkilerini bilmelerine ve bu kimyasalları kendi sınırları içindeki kullanımlarını yasaklamalarına rağmen, bunları özellikle tarımda kullanan ve bu tür maddelerin çevre ve insan sağlığı üzerine risklerinden pek haberdar olmayan ülkelere ihraç etmesidir.

Pestisitler, su, hava ve toprağı kirletebilir, bu ortamlarda yaşayan canlıları yok edebilir, çevrede uzun süre boyunca kalıcı olduğundan besin zinciri içerisinde birikebilir, sağlığa etkileri hem akut hem de kronik olabilir. Akut etkiler, deri yanıkları, felç, görüşte bulanıklık, körlük veya ölüm iken, kronik etkiler ise nörolojik ve üreme hasarları, endokrin bozukluğu, doğum kusuru, kanser, bağışıklık sistemi, ciğer, kalp ve böbrek hastalıklarıdır.

Pestisitler, insan sağlığı üzerinde gözle görülür bir etkiye sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü’ nün 1990 yılında Asya’da gerçekleştirdiği araştırmaya göre, her yıl 25 milyon tarım işçisi pestisitlerin kullanımından kaynaklı zehirlenmelere maruz kalmakta ve bu sayı, toplam iş gücü verisi olarak kaydedilen 830 milyon işçinin %3’üne denk gelmektedir. Bu rakam, Endonezya’da %9, Kosta Rika’da %4,5 ve Bolivya’da ise %10’un üzerindedir

Pestisit kaynaklı zehirlenme olaylarının büyük bir bölümü gelişmekte olan ülkelerde görülmekle birlikte bu zehirlenmelerin intihar, gaz zehirlenmesi ve boğulma olaylarından daha fazla sayıda olduğu, gelişmiş ülkelerde ise bu durumun tam tersi olduğu gösterilmektedir. Bunların nedeni gelişmekte olan ülkelerde petisitlerin genelde yasaklanmamış olması ve pestisitlerin güvenli uygulama veya depolama hakkında yetersiz eğitim almış veya hiç eğitim almamış insanlar tarafından kullanılmasıdır. Bu kimyasallar zehirlenme belirtileri, istifra, karın ağrıları ve solunum yetmezliği, koma, nöbetler ile kalp ve solunumla ilgili sıkıntılara sebep olmakla birlikte hayvanlar üzerine yapılan müspet çalışmalara göre göğüs, pankreas ve meme kanseri gibi çeşitli kanserleri tetiklemektedir. Pestisitlerden daha toksik olarak nitelendirilen herbisitler ise gelişmekte olan ülkelerin en büyük alıcısı konumundadır. Herbisitler özellikle, kasıtlı ve kasıtsız zehirlenme kazalarından sorumlu olmakla birlikte sinir sisteminin düzgün çalışması için gerekli olan enzimlerin salgılanmasını engellemektedir.

Her yıl, dünya çapında tahmini 2,5 milyon ton pestisitin tarım amaçlı tüketildiği ve bu miktarın sadece %0,3’ünün istenilen hedefe ulaştığı düşünülmektedir. Pestisitin geriye kalanı ise çevreye karışmaktadır. Pestisit kaynaklı toprak kirlenmesi, pestisitlerin bitkilere direk uygulanması, ekin kalıntıları, dökülen yapraklar veya köklerdeki birikimlerden kaynaklanabilmektedir. Kalıcı pestisitler sulara sızmakla birlikte toprak verimliliğini ve toprakta yaşayan organizmaların üreme yetilerine veya davranışlarına zarar verebilir. Ayrıca, uygulama sırasında havaya karışarak veya rüzgâr erozyonu sayesinde topraktan, bitkilerden ve yüzey sularından uçarak havayı kirletebilir. Yüksek sıcaklıklarda uçucu olmaları ve düşük sıcaklıklarda yoğunlaşmaları, dünyanın soğuk bölgelerinde toprak ve suda en yüksek konsantrasyonlara ulaşmalarına neden olmaktadır. Ayrıca besin zinciri içinde birikmeleri nedeniyle doğal ortama karışarak hayvanların karaciğerini etkilemekte enfeksiyonlara karşı savaşma kabiliyetinin azalmasına neden olmaktadır. Hatta balıklarla beslenen avcı kuşlarda, yumurta kabuğunun incelmesine, üreme bozukluğuna ve ölümlere neden olmaktadır.

Sonuç olarak

Zehirli kimyasallarla ilgili olarak sınırlı bilginin arttırılması amacıyla insanların bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Tehlikeli kimyasalların uluslararası ticaretiyle ilgili olarak bağlayıcılığı olan mevcut tek uygulama Bazı Tehlikeli Kimyasallar ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesi’ dir. Dünya çapında her ne kadar kimyasalların ithalatını reddetme ve bu tür kimyasalların alternatiflerine yönelme konusunda bir uygulama olmasa da tehlikeli kimyasalların yönetiminin bir yönteme bağlanması bu maddelerin kullanımının kısıtlanmasında önem arz etmekle birlikte canlıları ve çevreyi korumada bir adım olarak görülebilmektedir.

KAYNAKLAR

http://4ahaber.com/son-dakika/turkiye-tehlikeli-kimyasallarin-ticareti-ile-ilgili-anlasmayi-19-yil-sonra-onayladi

http://ab.immib.org.tr/Diger-Mevzuat-ve-Politikalar/Rotterdam-Sozlesmesi

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/49/1837/19315.pdf

http://did.ormansu.gov.tr/did/Files/ROTTERDAM%20S%C3%96ZLE%C5%9EMES%C4%B0.pdf

http://kalicikirleticiler.com/rotterdam-sozlesmesi/

http://www.csb.gov.tr/projeler/kimyasallar/index.php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=14717

http://www.ikmib.org.tr/tr/bilgi-bankasi-ab-mevzuati-pic-tuzugu.html

https://www.gidahatti.com/turkiyeden-faoyu-memnun-eden-onay-78614/

Pelin Danışmant

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...