DÜŞÜNCE Sosyoloji

Faydacılık Akımı ve Faydacılığa Gelen Eleştiriler

Faydacılık, temel olarak, ahlaki olan eylem ve politikaların topluma en çok mutluluk getiren eylem ve politika olduğunu söyler. Faydacılar, faydanın veya refahın toplumdaki herkese sağlanmasını isterler ve insan hayatını daha iyi hale getiren bir şey ahlaki olarak daha iyidir. Bunun dışındaki yapay ahlaki değerlere karşıdırlar.

Faydanın tanımlanması konusunda faydacılar arasında dört temel görüş vardır. Bunlardan birincisi ‘refaha ağırlık veren hazcılık’ görüşüdür. Bu görüşe göre, insana haz veren şeyler insanın iyiliğinedir ve en çok haz veren şey en faydalı şeydir. Bu görüşe karşı en önemli eleştiri Robert Nozick tarafından yapılmıştır. Bu eleştiriye göre insanların makineye bağlanması ve sürekli kendilerine mutluluk veren bir ilaç verilerek o şekilde yaşaması teklif edildiğinde insanların büyük çoğunluğunun bunu kabul etmeyeceğini, çünkü bu şekilde yaşamanın gerçekten bir yaşam olmadığını söylemiştir. İkinci görüş ‘hazcı olmayan zihinsel fayda’dır. Bu görüş hayatta yapılmak istenen şeylerin sadece mutluluğa indirgenemeyeceği, var olan bütün değerli zihinsel durumları geliştirmemiz gerektiğini söyler. Bu görüş yine Nozick tarafından eleştirilir. Bu sefer bir ‘deneyim makinesi’ olduğu ve bu makinenin insana her türlü deneyimi yaşatabildiği varsayılmıştır. İnsan bu şekilde yaşamayı da seçmez. Çünkü insan bir şeyi bitirdikten sonraki deneyimi hissetmek değil, daha çok o şeyi yaşayıp tamamlamak ister. ‘Tercihlerin tatmini’ ise üçüncü görüştür. Bu görüşe göre insanların tercihlerini tatmin etmesi insanın faydasını artırdığını söylerler. Yani tercihlerin tatmini refahla eşittir. Bu yaklaşıma getirilen eleştiri ise tercihlerimizin bize her zaman fayda veya refah getirmeyeceğidir. İnsanın yeterli derece bilgi sahibi olmaması veya bir şeyin zararlarını hesaplarken yanlış yaptıysak bu tercihin tatmini insana refah getirmez ve bu tercihi değiştirmek onların faydasına olacaktır. Ayrıca bu faydacı görüş, bir şeyi değerli yapan onun tercih edilmesi olduğu söyler. Fakat bu düşünce yanlıştır. Bir şeyin değerli olması onu tercih edilebilir kılar. O şey değerli değilse, onu tercih etmek kişinin mutluluğunu veya refahını arttırmayacaktır. Son görüş ise ‘bilgiye dayalı tercihler’dir. Bu görüş, insanın tam bilgiye sahip olduğu ve doğru yargılara dayanarak yaptığı tercihleri tatmin etmesi gerektiğini, yanlış ve akıldışı olan tercihlerin yapılmaması gerektiğini söyler. Bu görüşün diğerlerine göre daha doğru bir görüş olduğu düşünülse de uygulanması ve ölçülmesi çok zordur, hatta bazılarına göre imkânsızdır.

Faydacılık sadece tek bir kişinin faydası ya da refahını değil, bütün insanların refahını karşılaştırmamız gerektiğini söyler. İnsanların faydasını artırmak ve bilgiye dayalı bütün tercihlerin tatmin edilmesinin lazım olduğunu söyler. Fakat bu tercihleri tatmin etmeye yönelik kaynaklar kıttır ve tercihler çatışabilir. Zamanını veya kaynakları nasıl kullanacağını, kendisine sunulan çeşitli eylemlerin toplam faydaya etkisini hesaplayarak karar veren kişi ahlaki olarak sorumludur, David Brink bunu ‘U-ajan’ kavramıyla tanımlamıştır. Buna göre U-ajanlar bir kişinin herkesle aynı ahlaki ilişki içince olduğunu düşünürler. Bu düşüncede U-ajanın herkesin onun eylemlerinden eşit şekilde faydalanma hakkına sahip olduğu varsayımı vardır. Fakat bu yanlış bir düşüncedir. Çünkü kişinin ailesi, arkadaşlarıyla olan özel ahlaki ilişkisini göz ardı etmiştir. İnsanın yakın çevresine veya alacaklılarına karşı olan yükümlülüğü, diğer insanlara göre daha büyük olabileceğini dikkate almamıştır. Bu süreçteki bir diğer sorun, karar alırken her fayda kaynağına eşit ağırlık verilmesinin beklenmesidir. Örnek olarak, beyazlar siyahların sağlık hizmetlerinden faydalanmamalarını tercih etmektedir ve bu hesaplandığında toplumsal fayda en üst düzeye çıkar. Bu tür tercihler adalete uygun değildir, fakat kişinin faydasına bakıldığında ‘mantıksız’ değildir. U-ajana göre faydayı en üst seviyeye çıkarmaya yönelik eylemleri onun tercihlerinde haklı olduğunu gösterir.

Faydanın en üst düzeye çıkarılmasını savunan iki tane tez vardır. Bunlardan birincisi ‘çıkarların eşit değerlendirilmesi’ tezidir. Bu teze göre faydacılık kişinin çıkarlarını değerlendirmesinin bir ölçütüdür. Yani kişilerin çıkarları çatışabilir ve bunlardan hangisinin ahlaka uygun olduğu ya da hangisinin refahları söz konusu olan insanlar için adalete uygun olduğunun belirlenmesinde bir ölçüte gereksinim olduğu ve bu ölçüt faydacılık açısından siyasal ve sosyal eşitlik ilkesidir. İkinci tez ise ‘erekbilimsel faydacılık’tır. Buna göre faydayı en üst seviyeye çıkarmak asıl amaçtır. Yani insanları eşit olarak görmek sadece faydayı en üst seviyeye çıkarmak için bir araçtır. Eğer bu durum kullanılırsa ahlak devreden çıkar ve gayri ahlaki bir düzen oluşmaya başlar.

Faydacılık insanlara eşitler olarak davranma amacı güder ve eylemleri buna göre yorumlar. Bu şekilde bir kavrayışın, ahlaki olarak değerlendirilebilecek farklı tercihler arasında ayrımı nasıl yapacağını iki şekilde açıklanmıştır. Birincisi ‘dışarıya yönelik tercihler’ ve diğeri ‘bencil tercihler’dir. Dışarıya yönelik tercihler, başkalarına sunulması istenen mallar, kaynaklar ve fırsatlardır. Bencil tercihler ise kişinin adalete uygun olarak dağıtılan kaynaktan kendi payına düşenden fazlasını istemesi durumudur.

Tolga Havva

bilimdili

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...