DÜŞÜNCE Yaşam

Popüler Olanın İnşası: Gelenek ve Modernite

Yirminci yüzyıl, tüketim arzusunun bir kültür biçimine dönüştüğü, popüler kültürü tanımlayan tek unsur olarak belirlendiği bir çağ olmuştur. Kültür göstergelerinin tüketimle birlikte çoğaltıldığı, kültürün gündelik yaşamda dolaşımda olan her şeyin görüntüsüyle kendini gösterdiği bir dönem olarak tamamlanmıştır.

Tarihsel süreç içerisinde popüler olan genellikle normalin dışında, bozulmadan kalmayı başaramayanlara; sanatçı olmayan, bireyleşemeyen ya da “tasdiklenmiş” sembolik mal piyasasına katılamayan zanaatkârlara; üniversite ve müzelerin dışında kalan, bilgi ve stil tarihinden bihaber oldukları için yüksek kültürü okumaktan ve ona bakmaktan “aciz” olan kitlesel medya izleyicilerine atfedilmiştir.

Popüler sıfatı, genellikle, modern-öncesi ve ikincil olanla ilişkilendirilir.

Néstor García Canclini, Modernliğin kurucu süreçleri şu şekilde açıklamıştır:

Modern      =   kültürlü    =   hegemonik
↓ Geleneksel  ↓  Popüler    ↓ Madun 


Johan Gottfried Herder

Son zamanda gelenekçilik bir moda haline geldi. Bu moda içerisinde modern olan ve geleneksel olan bir çatışma olmadan kaynaşabiliyor. Modernleşmenin toplumsal ve ekonomik kollu olması ve geleneksel işlevin kültür düzeyi ile ilişkili olması bu durumu güçlendiriyor.

Bu durum karşısında akıllara şu soru geliyor: son yüzyılda popülerin inşa süresinde modernliğin benimsenmesi isteği ve gelenek ile şekillenmesinin nedeni nedir?

Bu kültürlerin özelliklerini özümsemek elbette ilk yapılması gerekendir. Burada sahneye ili önemli unsur çıkar: folklor ve kültür endüstrisi.

Canclini’ye göre Halkbilimciler ve Antropologlar tarafından müzeler için sahnelenen “popüler”le, iletişim uzmanları tarafından kitle iletişim araçları için sahnelenen “popüler”, veya siyaset sosyologları tarafından devlet ya da muhalefet partileri ve toplumsal hareketler için sahnelenen “popüler” bir değildir.

Bilinir ki 19. Yüzyıl, halka yönelme ve her toplumun kendi milletini yüceltme yüzyılı olarak oluşmuştur. Fakat bu araştırmacıların kuramları, ideolojik ve politik çıkarlarla yönlendiriliyordu.

“Halk”, 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında, Avrupa’da nüfusun her kesimini kucaklamak isteyen ulus-devletlerin oluşmasıyla beraber, bir gönderge olarak modern tartışmadaki yerini aldı. Fakat, Aydınlanma, seküler ve demokratik yönetime meşruiyet kazandırmak için müracaat edilmesi gereken bu halkın, aynı zamanda, aklın ortadan kaldırmak istediği her şeyin –batıl inanç, cehalet ve kargaşanın– taşıyıcısı olduğuna inanıyordu. Romantikler bu çelişkinin farkındaydı. Politika ile gündelik hayat, kültür ile yaşam arasındaki kopukluğu gidermekle meşgul olan çeşitli yazarlar, “halk âdetlerini” öğrenmeye koyuldular ve halkbilimi çalışmalarını teşvik etmeye başladılar.

Herder ve Grimm kardeşler gibi yazarların çalışmaları 1878 yılında Folklor Cemiyeti’nin kurulmasıyla resmiyet kazandı. Bu halkbilimi adımının ayırt edici yönü de popüler olanı gelenek olarak kavraması olmuştur.

Popüler olan, sözlü kültürün getirmiş olduğu şeffaflık ile modernliğin getirdiği dışsal etkinin ardında kalandır. Folklorun öncüleri, teknolojinin ortaya çıkmasıyla beraber yok olan inanışları nostaljiyle yad ediyorlardı. Çünkü teknolojinin gelişmesi ile sözlü kültür aktarımlarının azaldığını çok önceden fark etmişlerdi.

Böylece “popüler”, tükenmekte olan ve güncel çatışmaların dışına çıkıp, olmuş olmamız gereken şeye yönelik arzumuzun peşinden giderek yeniden icat edebileceğimiz şeylere mahsus o dilsiz güzelliğe büründü. Nesneleri toplayarak kayboluşa karşı mücadele ettiler; halkbilimciler, halk gelenekleri müzeleri kurdular.   

Halkbilimciler, halkın içinde üretilen ve dolaştırılan nesneleri, halka özgü âdetleri, yok olup gitmiş bir toplumsal yapının kalıntıları olarak algılamışlardır.

Romantikler, popüler kültürün temelinin kırsalın kültürü olduğunu savundular. 19. yüzyılın sonlarından itibaren üretilen folklor metinleri, etnik gruplar ve bu grupların (dinsellik, ritüeller, tıp, festivaller ve el sanatları gibi) kültürel ifade biçimleri hakkında muazzam bir bilgi bütününe kaynaklık etmiştir.

Canclini’ye göre halk bilgisinin önündeki ilk engel, çalışma nesnesinin tanımından kaynaklanmıştır. Halk, Avrupa’da olduğu gibi Latin Amerika’da da, basit teknikler ve sınırlı toplumsal farklılaşma sayesinde modern tehditlerden kendini koruyabilen, yalıtılmış ve kendi kendine yeterli yerli gruplar ya da köylüler olarak tahayyül etmiştir. Kültürel mallara (nesneler, efsaneler, müzik biçimleri vs.), onları üreten ve tüketen faillerden daha çok önem verilmiş ve ürünlere duyulan bu hayranlık –bir başka deyişle, onları üreten toplumsal süreç ve faillere ve onları dönüştüren kullanımlara karşı bu kayıtsızlık– bu nesnelerin, geçirdikleri değişimlerden dolayı değil, bilakis, hiç değişmeden kendilerini tekrar etmelerinden ötürü değer görmelerine sebep oluştur.

Avrupa ve Amerika’da, popüler olana yönelik kültürü bir endüstri haline getirme yönündeki ilk hamlelere tepki olarak doğan halkbilimi doğmuştur.  Temelinde halkın yaratması bulunan bu alanda popüler olanın inşasındaki rolü araştırmaya açık durumdadır.

<strong>Kaynakça</strong>
 
Anderson, Perry. (2003). Postmodernitenin Kökenleri. (Çev. Elçin Gen). İstanbul: İletişim Yayınları

Gans, Herbert. (2005). Popüler Kültür ve Yüksek Kültür. (Çev. Emine O. İncirlioğlu). İstanbul: YKY.

Néstor García Canclini, Hybrid Cultures: Strategies for Entering and Leaving Modernity içinde, çev. Christopher L. Chiappari ve Silvia L. López (Londra ve Minnesota: University of Minnesota Press), “Staging of the Popular” Çev. Ayşe Boren.