Kitap

Güney Türkistan’da (Afganistan) Özbek Türkçesiyle Yeni Yayımlar -I

Yazar: Prof. Dr. Selahittin TOLKUN[1]

Afganistan uzun asırlar boyunca Türk hâkimiyetinde yaşamıştır. Hâlen dahi birçok kaynakta ülkenin kuzeyi Güney Türkistan, Cenûbî Türkistan, Türkistan-ı Sagir, Bend-i Türkistan, Afgan Türkistan’ı gibi adlarla anılmaktadır. Bu tür adlandırmalar yabancı kaynaklarda da karşımıza çıkar: Afghan Turkestan, South Turkestan, Bande Turkestan, Южный Туркестан vb. Ülkede Özbek ve Türkmenler ağırlıklı olmak üzere Kazak, Kırgız, Afşar, Kızılbaş gibi küçük Türk toplulukları mevcuttur.

Afganistan’daki hâkimiyette oldukları uzun asırlar boyunca Türkler; Ali Şîr Nevâî, Hüseyin Baykara gibi Doğu Türk dilinin ve şiirinin büyük şahsiyetlerini yetiştirmişlerdir. Bu süre zarfında bir Türk yurdu olan bu bölgede, Türkler hâkim oldukları sürece diğer dillere karşı yok edici bir siyaset yürütmemişlerdir. Buna karşılık Türkler iktidarlarını kaybettiklerinde hâkimiyete gelenler ne yazık ki Türklere aynı hoşgörüyü göstermemişlerdir. Uzun mücadeleler sonunda ülkedeki Türklerin kültürel hakları yakın dönemlerde iyileştirilmiş; fakat yine de istenen ölçüye ulaşılamamıştır.

Ülkemizde Afganistan’daki özellikle Özbek ve Türkmen topluluklarının dil ve edebiyatları üzerine aşağıdaki yayımlar yapılmıştır. Ancak söz konusu çalışmaların sınırlı sayıda olduğu, yeterli olmadığı görülmektedir.

Söylemez, Orhan (1997). Yurt Koşugları (Bu kitapta aslen Güney Türkistanlı olup Amerika ve Türkiye’de yaşayan merhum şair Ergeş Uçgun’un şiirlerini yayımlanmıştır.). İstanbul: Ötüken

Gültekin, Mevlüt – M. Asıf Yoldaş (2002) Afganistan Özbekçesi-Türkçe Sözlük. Ankara: Nobel.

Gültekin, Mevlüt (2006). Asiyabad’dan Özbek Türkçesi Metinleri. Niğde: NET-PA

Öztürk, Rıdvan (2014), Günümüz Afganistanlı Özbek Şairleri, Konya: Palet Yayınları.

Tolkun, Selahittin (2016). Afgan Türkistanı Edebiyatından Örnek Bir Şahsiyet: Üstad Metin -İnceleme-Şiirler-Sözlük. İstanbul: Kitabevi.

Ülkemizde bunların dışında üniversitelerde başta dil ve edebiyat olmak üzere bu topluluklarla ilgili değişik tezler de hazırlanmıştır. Ayrıca Güney Türkistan Özbeklerinin siyasi, demografik, kültürel yapıları üzerine de makaleler yazılmış, millî veya milletlerarası toplantılarda bildiriler sunulmuştur.

Güney Türkistanlı (Afganistan) Özbekler ve Türkmenler ağır şartlarda kimliklerini korumaya çalışmaktadırlar. Ülke, 1970’lerden beri süregelen istikrarsızlık ortamının yanında farklı terör unsurlarıyla önce Rusya olmak üzere günümüzde Batı ülkeleri ekseninde bir çekişme alanı olagelmiştir. Bunun neticesinde ülkemiz basın yayın organlarında da gördüğümüz gibi ne yazık ki Afganistan’dan her gün onlarca genç Türkiye’ye ve Türkiye üzerinde Avrupa’ya gitmeye çalışmaktadır.

Her türlü olumsuzluğa rağmen bu ülkedeki Özbek ve Türkmen aydınları hem sanal dünyada hem de matbu olarak eserler yayımlayarak kendi topluklarını aydınlatmaya, kültürel kimliklerini korumaya ve sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu yazıda da Güney Türkistanlı Özbeklerin bu doğrultuda yayımladıkları üç kitap kısaca tanıtmaya çalışılacaktır.

Bu ülkede Özbek Türkçesiyle yapılan yayımlarda dilin Özbekçä, Özbek tili, Türk Özbek tili, Özbek Türk tili, Türkî til, Türkîçe gibi adlarla tanımlandığı görülmektedir.

Güney Türkistanlı Özbekler hâlen dahi Arap alfabesi kullanmaktadırlar. Burada ele alacağımız kitapların künyesi Arap alfabesiyle yazılmış kitaplardaki dil gördüğümüz kadarıyla büyük ölçüde Özbekistan’daki ölçünlü Türkçeye uyumlu hâle getirilmiştir. Bunun yanı sıra kitapların en azından üzerlerinde, kimisinde Türkiye kimisinde Özbekistan Latin alfabesiyle de bilgilerin verildiğini görüyoruz. Ayrıca bu yayınlarda kullanılan Arap alfabesinde şu sesler için yeni işaretler eklendiğini görüyoruz. Ancak bunların eserlerin bütününde hâkim olduğu pek söylenemez.

o, ö için “ۉ”بۉلغيل “bolğıl”

كۉنگل، كۉنگيل “köngül, köngil”

 

Kapalı e için  اﯧﮐﯧليب “kélib”

Bu yazıda tanıtılacak olan üç kitap, Türkiye’de Anadolu Üniversitesi’nde yüksek lisans tezi hazırlayan Muhammed Yaqub Qaraş tarafından yayıma hazırlanmıştır. Eserlerde sözü edilen müellifin adının  yazımında birlik olmadığı dikkat çekmektedir. Burada ele alınacak kitaplarda Arap harfleriyle ش قره يعقوب محمد olarak yazılan Qaraş’ın adı, Latin harfli yazılan bölümlerde Amir Alisher Navoiy Layli va Majnun adlı kitapta M. Yaqob Qarash, Hoca Ahmed Yesevî ve Yunus Emre adlı kitapta ise M. Yakup Karaş olarak yazılmıştır.

Not: Bu kitaplardaki Arap harfli Özbek Türkçesi metinlerinden yapılan alıntılar tarafımızdan 34 Harfli Türk Dünyası Ortak Alfabesine uyarlanmıştır.

Amir Alisher Navoiy (m. 2014 / h.ş. 1395). Layli va Majnun. Neşre hazırlayan: Qaraş, Muhammad Yaqob. 1000 adet, Basım yeri: Mezâr-ı şerif. 88 s.

Çalışmada uygulanan numaralandırma tercihi dikkati çeken başlıca unsurlardandır. Öyle ki ilk 13sayfasında herhangi bir numaralandırma bulunmaz. Sonra elif-dâl harfleriyle bir işaretlenen Muqäddimä kısmı nihayet 1-84. sayfalar arasında asıl kısmı yani Layli Macnun destanı yer almaktadır. Kitabın sonunda yer alan 85-88. sayfalarında ise Tili vä Ädäbiyåtı Bölimi törtinçi sinfininig täläbälärinin küçük resimleri ve adları verilmektedir.

Ali Şîr Nevâî’nin Leyli vü Mecnûn mesnevisinin Arap harfleriyle basıldığı kitabın Arap harfli kapağında Dåstånning İxçäm Näsriy Bäyånı “Destanın Kısa nesrî  izahı” notu bulunmaktadır. Türkiye’deki çalışmalarda mesnevi diye adlandırılan bu eser Özbek kaynaklarında dâstân diye geçmektedir.

Kitabın (harfle veya rakamla gösterilmeyen) dördüncü sayfasında kitåb bélgiläri başlığı altında kitapla ilgili bilgiler verilmektedir. Burada eser metninin Änvär Håcı Ähmädof tarafından kısalttığı bilgisi yanında, kitabın Türk-Özbek Tili vä Ädäbiyåtı Bölimi törtinçi sinfining täläbäläri tarafından yayımlandığı da belirtilmektedir.

Kitabın beşinci sayfasında şu not düşülmektedir:

Büyük vätändäşımız Älişer Nävåiy äsärlärini biliş, ulärning cähån vä Özbék ädäbiyåtläri ğåyäviy-bedåiy täräqqiyåtigä qoşgän büyük hissäsi mäzmun vä måhiyätini ängläb yétiş här birimizning muqäddäs burçimizdi(r). Qolläringizdägi kitåb şåir qälämigä mänsub “Läyli vä Mäcnun” dåstånıning ixçäm näsriy bäyånı bolıb, uşbu durdånä äsärning äsåsiy mäzmunını ängläb yétişingizgä yårdäm bérädi, déb umid qılämiz.

Büyük vatandaşımız Ali Şîr Nevâî’nin eserlerini bilme, bu eserlerin dünya ve Özbek edebiyatlarının ülkü ve sanat yönünden gelişmelerine yaptığı büyük katkısının mana ve mahiyetini anlayabilmek hepimizin mukaddes borcumuzdur. Elinizdeki kitap, şairin kalemine mensup olan “Leyla ve Mecnun” destanının kısa beyanı olup, bu değerli eserin esas mazmunun tam olarak anlamanıza yardımcı olacağı ümidindeyiz.

Yine kitabın harfle veya rakamla gösterilmeyen baştan beşinci sayfasında Balx Bilim Yurtining Ustadı Puhaniyar Muhammad Yaqob Qaraş (Belh Üniversitesi Öğretim Üyesi Akademisyen Muhammed Yaqub Qaraş) tarafından yazılan Söz başı (باشى سوز) kısmı bulunmaktadır. Qaraş; burada Leyla ve Mecnun hikâyesinin doğuşu, ilk olarak kim tarafından destan olarak kaleme alındığı, Türk edebiyatında kimler tarafından işlendiği gibi mevzularda kısaca bilgi verdikten sonra Nevâî’nin bu hikâyeyi nasıl destan hâline getirdiğini anlatarak içeriği kısaca özetlemektedir. Qaraş, bu bölümü şöyle tamamlamaktadır:

Bu dåstån Åzerbåycån, Türk, Türkmän, Tåtår vä båşqä xälqlär åräsidä kéng şuhrät tåpdı. Fuzuliy “Läyli vä Mäcnun” dåstånını yäzdı. Umär Båqiy “Läyli vä Mäcnûn”ning näsriy väryäntini yärätdi. Xälq şåirläri Nåvåiy dåstånı äsåsidä “Läyli vä Mäcnun”ning folkor väryäntını häm yärätdilär.

“Bu destan, Azerbaycan, Türkiye, Türkmen, Tatar ve başka halklar arasında büyük şöhret buldu. Fuzulî ‘Leyli ve Mecnun’ destanını yazdı. Ömer Bâkî ‘Leyla ve Mecnun’ destanını nesir olarak yazdı. Halk ozanları Nevâî’nin bu destanına dayanarak ‘Leyli ve Mecnun’nun folklorik varyantını da yarattı.”

Kitabın bundan sonraki ا,ب ,ج ve د olarak numaralandırılan kısmında mesnevi metnini kısalaştıran filoloji doktoru Prof. Änvär Håcı Ähmädof’un kaleme aldığı Muqäddimä kısmı bulunmaktadır.

Ähmädof da yazısının başında Leyla ve Mecnun hikâyesinin başlangıcından söz ederek bu hikâyenin Nevâî’nin hamsesinde de yer alması konusuna değinmektedir. Ähmädof, Nevâî’nin hamsesinin öneminden ve mahiyetinden söz ettiği bu bölümde Leylâ ve Mecnun mesnevîsini kısaltırken neye dikkat ettiğini yazının sonunda şöyle belirtmektedir.

Qolingizdägi kitåb mezkur äsärning ixçäm näsriy bäyånı bolıb, dåstån mäzmunı vä bädi’iy qıymäti bilän yänä-dä åsånråq tänişişingizgä yårdäm bérişi mäqsädını közläydi. Undä Nävåiy äsäridägi bärçä voqiälär säqlängän bolıb, qährämånlärning içki tuyğulärı, täbiät mänzäräläri täsviri biräz qısqärtırıb ifådälängän. Mäzkur kitåb Nävåiy “Xämsä”sini ixçäm näsriy bäyånını yärätiş yolıdägi bir täcribä bolıb, kämçiliklärning bolışı häm täbii. Muhtäräm kitåbxånlär öz fikrläri bilän kéyingi näşrni täkåmilläştirişgä yärdäm bérädilär, déb umid qılämız.

“Elinizdeki kitap mezkûr eserin kısa bir nesrî ifadesi olup mesnevînin mazmunu ve edebî değeri ile daha kolay tanışmanıza yardımcı olmasını hedeflemektedir. Bu yayımda, Nevâî’nin eserindeki bütün olaylar korunmuştur. Mesnevî kahramanlarının duygular, tabiat manzaralarının tasviri biraz kısaltılarak belirtilmiştir. Mezkûr kitap, Nevâî’nin hamsesinin kısa nesrî halini sunma yolunda bir tecrübe olduğu için eksikliklerin olması da tabiîdir. Değerli okurların kendi fikirleriyle sonraki yayımdaki eksikliklerin giderilmesine yardımcı olacaklarını ümit ediyoruz.”

  
Tablo1: Layli va Majnun adlı kitabın ön ve arka kapak resmi

Edib Ahmed Yükneki (m. 2016 / 1394).Hibetü’l-Hakayık. Hazırlayan: Muhammad Yaqub Qaraş. Basım adedi: 500, Basım yeri Mezâr-ı şerif.

Karahanlı döneminden kalan üç eserden biri olan ve Türkiye’deki çalışmalarda daha çok Atabetü’l-Hakayık adıyla bilinen Edib Ahmet Yükneki’nin meşhur ve mühim eseri Güney Türkistan’da (Afganistan) Hibetü’l-Hakayık olarak basılmıştır. Özbekistan’daki yayımlarda –Yugnakiy biçiminde – olduğu gibi burada da yazarın adı kitabın Latin harfleriyle yazılı arka kapağında Yükneki olarak, ancak Arap harfli kısmında Yügnakî ( یوگناكى) olarak yazılmaktadır. Kitabın başında kitâb bélgiläri bölümünde nâşir olarak Özbek Tili vä Ädäbiyåtı Bölimi Törtinçi Sinfining Täläbäläri gösterilmiştir.

Bu kitabın da ilk dört sayfası numaralandırılmamıştır. Beşinci sayfadan itibaren أ-ن  olarak işaretlenen sayfalarda takdim bölümü bulunmaktadır. İlk olarak أ-ب-ج-ه-و diye işaretlenen Pîş-güftâr bölümü Belh Üniversitesi Dil ve Edebiyat Fakültesi Derice Bölümü öğretim üyesi Türkmen soylu akademisyenlerinden Prof. Dr. Muhammad Sâlih Râsih Yıldım tarafından yazılmıştır. Bu bölümde Râsih Yıldırım Edib Ahmed Yükneki ve eseri Hibetü’l-Hakayık hakkında tanıtıcı bilgiler vermekte, eserin hazırlanma süreci ve maksadını anlatmaktadır.

Bu kitabın daز – ح-ط  – ي  – ك – ل –  م – ن  olarak işaretlenen sayfalarında Yaqob Qaraş’ın kaleme aldığı Söz başı (باشى سوز) bulunmaktadır. Qaraş da yazısında Edib Ahmet Yüknekî’yi tanıtmakta ve eseri hakkında bilgi vermekte; eserin bilim ve edebiyat camiasında hem Hibetü’l-Hakâyık hem de Atabetü’l-Hakâyık biçimlerinde tanındığını kaydetmektedir. Qaraş, ayrıca eser hakkında bilgiler vermekte ve eserin mahiyetine değinerek sözlerini şöyle tamamlamaktadır:

Ähmäd Yügnäkiyning häyåtı häqıdä mä’lumåtlär şulärdän ibårät. Biråq şåirning “Hibetü’l-Häqåyıq” dåstånı bu mä’lumåtnı bir munçä toldırışgä, dåstån muällifining yäşägän dävrni täxmin qılışgä imkån bérädi. Birinçi Cähån Uruşı båşlärıdä Türkiyälik ålim “Näcib Åsım” İstänbuldägi Äyäsofiyä Mäscidining kitåbxänäsidä Moğol tilidägi risålälär toplämigä kiritilgän bir qolyåzmänı tåpdı. Qolyåzmä Türkiy tilidä bolıb, tåpılgän qolyåzmä håli ilm ålämigä mä’lum bolmägän Ähmäd Yugnäkiyning Hibätü’l-Häqåyıq dåstånı bolıb çıqdı. Qolyåzmä hicriy 884nçi yilning zulqä’dä åyidä (milådiy 1480) İstänbuldä Äbdurräzzåq Bäxşi tåmånıdän köçirilgän bolıb, kitåb 10nçi äsrdä Uyğur yåzuvı köpçilikgä mänzur bolmägäni üçün uyğur yåzuvı bilän köçirilgän mätnlärdän kéyin Äräbçä älifbådä vä Fårsiy Tildä äyrim izåhlär häm bérädi. Kéyinçälik bu äsärning yänä bir néçä nusxäsi häm tåpıldı vä u nusxäläri häm Türk bilimdånläri tåmånıdän äynıqsä Türk ölkäläridä qäytä-qäytä körilib yåyinlängän. Äfğåniståndä ésä Hibätu’l-Häqåyıqning birinci märtäbä çåp bolışidir vä bu qıymätli äsär 1394 / 2012nçi yil, Türk-Özbék tili vä Ädäbiyåtı Bölimidän fåriğ bolädigän färhäng-sévär mähässillärimizning måliy yårdämi bilän båsmäxånädän båsılıb çıqärıldı. Ädåğdä ärdåqli täläbälärimizning färåğätini qutläb vä här dåim Tängri Täålädän såğ u sälåmätlik istäb minnätdårçilik bildirämän.

Ahmed Yüknekî’nin hayatı hakkında malumatlar bunlardan ibarettir. Ancak şairin Hibetü’l-Hakâyık destanı bu malumatı bir miktar doldurmaya, destan müellifinin yaşadığı devri tahmin etmeye imkân sağlamaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında Türkiyeli âlim Necib Âsım, İstanbul’daki Ayasofya Camii’nin kütüphanesinde Moğolca risaleler mecmuasında bulunan bir yazmayı buldu. Yazmanın Türk dilinde olup henüz ilim âlemince bilinmeyen Ahmed Yüknekî’nin Hibetü’l-Hakâyık olduğu anlaşıldı. Yazma hicrî 884 senesinin Zülka’de ayında (milâdî 1480) İstanbul’da Abdurrezzak Bahşı tarafından istinsah edilirken, eser 10. asırda Uygur yazısının halk arasında yaygın olmamasından dolayı, Uygur yazısıyla yazılan bu metinler Arap elifbasıyla ve Farsça kimi izahlarla verilir. Daha sonra bu eserin birkaç nüshası daha bulundu ve bu nüshalar da Türk bilim adamları tarafından bilhassa Türk ülkelerinde tekrar tekrar incelenerek yayımlandı. [Elinizdeki bu kitap ise] Afganistan’da Hibetü’l-Hakâyık’ın ilk defa yayımlanmasıdır ve bu kıymetli eser h.ş. 1394 / m. 2012 senesinde Türk-Özbek Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olacak olan anadilini seven yardımseverlerimizin mâlî yardımlarıyla basıldı. Eserin sonunda talebelerimizin mezuniyetini kutluyor ve daima Tanrı Teâlâ’dan sağ ve selâmet olmalarını dileyerek şükranlarımı arz ediyorum.

Bu bölümden anladığımız kadarıyla Hibetü’l-Hakâyık, Afganistan’da ilk defa olmak üzere o da Belh Üniversitesi Türk Özbek Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olacak olan öğrencilerin mali katkılarıyla yayımlanmıştır.

Kitabın bundan sonraki 1-55. sayfalarında Hibetü’l-Hakâyık bulunmaktadır. Arap harfli özgün metinde nüshalardaki farklı yazımlar dipnotla gösterilmektedir. Mesela ilk sayfada yer alan نانگا “nenge” kelimesi için 3. dipnotta ننگا olarak gösterilmiştir.

Kitabın sonundaki 56-58. sayfalarda ise küçük kareler içinde yayıma katkıda bulunan öğrencilerin resimleri ve altında kısa özgeçmişleri verilmektedir.

Bu kitapta da içindekiler ve kaynakça kısmı bulunmaması büyük eksikliktir. Ancak bundan sonraki yayımlarda bu gibi eksikliklerin giderileceğini umuyoruz.

Bu eser, Güney Türkistan’da (Afganistan) ilk defa basılıyor olması yönüyle ehemmiyet taşımaktadır. Bu ülkede yaşayan Türklerin milli varlıklarını sürdürmeleri bu tip yayımlarla daha da desteklenecektir. Üstelik bu kitabın basımında öğrencilerin gösterdiği ilgi ve hayırseverlik takdire şayandır.

  
Tablo 2.  Hibetü’l-Hakâyık adlı kitabın ön ve arka kapak resmi

 Hoca Ahmed Yesevî ve Yûnus Emre (2017). Hazırlayanlar: Belh Üniversitesi Türkçe-Özbekçe Bölümü Üçüncü Sınıf Öğrencileri. 500 adet. Belh. 79 s.

Sizlere tanıtılacak üçüncü kitap Belh Üniversitesi Türkçe Özbekçe Bölümü üçüncü sınıf öğrencileri tarafından hazırlanmıştır. Kitap, Özbek ve Türkiye Türkçesiyle kaleme alınmıştır. Özbek Türkçesiyle olan bölümleri Arap harfli, Türkiye Türkçesiyle olan bölümleri de Latin harflidir.

Kitaba ilişkin esasında Hoca Ahmed Yesevî ve Yûnus Emre gibi iki büyük mutasavvıf hakkında Özbekistan ve Türkiye’deki yayımlanan yazılardan oluşan bir güldestedir, denebilir.

Kitabın girişinde M. Yakup Karaş tarafından Türkiye Türkçesiyle yazılmış ÖNSÖZ kısmı bulunmaktadır. Karaş, burada şöyle demektedir:

Hoca Ahmet Yesevi, İslam Türk Dünyasının manevi mimarıdır. Daha doğrusu, Budist, Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşti, Maniheist, Şamanî Orta Asya halkını, Türkleri özgün milli yöntemle, manzum şiirlerle (hikmet) İslam’a çağıran büyük bir davetçidir.

Hoca Ahmet Yesevi, Orta Asya Türklerini, İslam dininde, Türk dilinde bir ortak kültür ve inançta birleştirdi. İslam inancının aşk ve sevgi yöntemiyle kabulünü sağladı.

Yunus Emre, Türk edebiyatının iki büyük zirve şahsiyetinden birisidir, diğeri Fuzulî’dir. Kullandığı Türkçe ile niyeti, arzusu, dünya görüşü, inancı ve düşüncesi ile Türk milletinin gönlünde taht kurmuştur. Bundan dolayıdır ki Anadolu’nun muhtelif yerlerinde, halk Yunus’u sahiplenmiş ve buna bağlı olarak da Yunus’un muhtelif yerlerde onda fazla mezarının olduğu ileri sürülmüştür.

            Karaş’ın bu ön sözünden sonra öğrenciler tarafından Özbek veya Türkiye Türkçesiyle hazırlanan 19 yazı bulunmaktadır. Kimi yazılar tek bir öğrenci kimileri ise iki öğrenci tarafından hazırlanmıştır. Her yazının başında öğrencinin resmi ve adı bulunmaktadır. Her yazının sonunda da çok defa o yazının alındığı kaynak verilmektedir.

Yazıları incelediğimiz Yunus Emre hakkındaki bölümlerin öğrenciler tarafından Mustafa Özçelik’in 2015’te yayımlanan Yunus Emre kitabından yararlandıkları anlaşılmaktadır.

Ahmet Yesevî hakkındaki bölümler ise öğrenciler tarafından Özbekistan’da Kiril harfleriyle basılmış olan metinlerin Arap harflerine aktarılmasıyla oluşturulduğu görülmektedir. Öğrenciler, kaynak olarak çok defa sanal ağdaki Özbek edebiyatı ve diliyle ilgili pek çok yazının bulunduğu www.ziyouz.com sitesinin yanında Hamidhân İslâmî’nin Sultanu’l-arifîn Hoca Ahmed Yesevî adlı kitabını kullanmaktadırlar. Ne yazık ki kitapta içindekiler ve kaynakça bölümleri bulunmamaktadır.

  
Tablo 3.  Hoca Ahmed Yesevî ve Yûnus Emre adlı kitabın ön ve arka kapak resmi

Sonuç

Burada tanıtılan kitaplar elbette Türkiye’deki bu alandaki araştırmalar düşünüldüğünde ehemmiyetli değildir. Ancak bu zorluklar ülkesinde Türkler için edebiyatın esasen şiir olarak geliştiği ve sürdürüldüğü düşünüldüğünde, bu küçük yayınların önemi ortaya çıkmaktadır. Üstelik bu yayınların Belh Üniversitesi Türk Özbek Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencileri tarafından yapılmış olması ayrıca önemlidir. Aynı şekilde bir toplumun yükselmesinde hanımların etkin katılımının önemi malumdur. Bu yayımlara katılanlar incelendiğinden kız öğrencilerin önemli sayıda olduğu görülmektedir. Bu da bu yayınların bir başka sevindirici yönüdür. Netice olarak öğrencilerin bu türden çalışmaları sürdürmeleri teşvik edilmelidir.

Biz zor şartlarda bu eserleri hazırlayanları tebrik ediyor, bu türden yayımları arttırarak sürdürmelerini temenni ediyoruz.

Makale: Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi’nin 7. sayısında yayımlandı.

Kaynakça

Gültekin, M. – M. A. Yoldaş (2002) Afganistan Özbekçesi-Türkçe Sözlük. Ankara: Nobel.

Gültekin, M. (2006). Asiyabad’dan Özbek Türkçesi Metinleri. Niğde: NET-PA

Öztürk, R. (2014), Günümüz Afganistanlı Özbek Şairleri, Konya: Palet Yayınları.

Söylemez, O. (1997). Yurt Koşugları (Bu kitapta aslen Güney Türkistanlı olup Amerika ve Türkiye’de yaşayan merhum şair Ergeş Uçgun’un şiirlerini yayımlanmıştır.). İstanbul: Ötüken

Tolkun, S. (2016). Afgan Türkistanı Edebiyatından Örnek Bir Şahsiyet: Üstad Metin -İnceleme-Şiirler-Sözlük. İstanbul: Kitabevi.

[1] Prof. Dr., Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, E-posta: stolkun@anadolu.edu.tr.