Fizik

Kuantum Hakkında Türkçe İlk Kitap

Ülkemizde kuantum kuramı üzerine ilk kapsamlı bilgileri, Yeni Kuanta Fiziği ve Felsefi Ehemmiyeti adlı kitabıyla 1940 yılında Mehmet Refik Fenmen vermişti.

Einstein’ın özel ve genel görelilik kuramları, ülkemize 1920’li yılların başlarında girdi. 1920’li yıllar boyunca Kerim Erim, Mehmed Refik, Hüsnü Hamid (Sayman), Salih Murad (Uzdilek), Dr. Akil Muhtar, Reşid Süreyya beyler, bu kuramı gerek üniversitedeki derslerinde, gerekse popüler yayınlarda anlatmaya çalıştılar.

Reşid Süreyya Bey

Kuantum kuramı ise popüler yayınlarda görelilik kuramına göre daha geç göründü. Ülkemizde kuantum kuramı üzerine ilk popüler yayın, ünlü fizikçimiz Feza Gürsey’in babası Reşid Süreyya beyin 1927’de Hayat dergisinde yayımlanmış olan “Kuantum Nazariyesi (kuramı)” başlıklı yazısıdır*.

Bu kuramı bir kitap konusu olarak kapsamlı bir biçimde ilk kez ele alan ise, Mithat Paşa’nın torunu, Mühendis Mektebi’nin ilk sivil müdürü, Darülfünun fizik müderrisi (profesör), elektrik mühendisi Mehmet Refik Fenmen’dir (1882-1957).

Mehmet Refik Fenmen 1939’da hazırladığı ve 1940’da da yayımladığı kitabında “İlk Söz” başlığı altında şunları söylüyor (sadeleştirilmiş olarak):

“Yirminci yüzyıl biliminde meydana gelen hayret verici gelişmeler, 19. yüzyıl bilim insanlarının inşa ettikleri klasik bilgileri temelinden sarsan ve büyük devrim yapan iki büyük esasa dayanır: Biri, Profesör Max Planck’ın kuanta kuramı, diğeri Profesör Albert Einstein’ın izafiyet (görelilik) kuramı. Bu iki teori yalnız fenni bilgilerimizde değil aynı zamanda felsefi düşüncelerimizde de esaslı değişmeler meydana getirmiştir.

Düşünce aleminin bu kadar önem verdiği kuanta kuramını açık bir dille anlatmak üzere Max Planck, Louis ve Maurice de Broglie, Einstein, Reichenbach, Bohr, Heisenberg, Langevin, Eddington gibi batı alimlerinin eserlerini esas alarak şu kitabı yayınlıyorum. Bu vesile ile vatandaşlarıma, doğa aleminin bu yeni manzarasını göstermek büyük bir manevi zevktir.  “Ankara, İlkkanun (Aralık) 1939

13 bölüm halinde düzenlenmiş 65 sayfalık kitabın diğer başlıkları şunlardır:

  • Mütemadilik (süreklilik), gayri mütemadilik
  • Madde ve elektrik kuantaları
  • Işınım nedir?
  • Kara cismin ışıması
  • Kuanta kuramı nasıl doğdu?
  • Işık kuantaları
  • Kuanta kuramının diğer kuvvetlendirici kanıtları
  • Atom modelinin kuantalaştırılması, Bohr modeli
  • İltisak (correspondence/karşılıklılık) prensibi
  • Kuanta fiziğinin araştırma usulü
  • Dalga mekaniği kuramı
  • Heisenberg belirsizlik prensibi
  • Determinizm meselesi

Mehmet Refik Fenmen, kitabını şu sözlerle bitiriyor:

“Bütün bu yazılarımızdan çıkarılacak sonuç şudur ki, doğa hakkındaki bilgimizde büyük bir devrim meydana gelmiştir. Kainatın küçük ve büyük ölçeklerdeki olayları, doğrudan doğruya hislerimize etki yapan orta büyüklükteki olaylardan büsbütün başka niteliktedir. Büyük olaylarda izafiyet teorisi, kainat mekanının öklitçi olmayan geometriye uygun olduğunu ve dünya üzerinde kullandığımız mekan ve zaman ölçülerinin, göğün sonsuz derinliklerine ait  mekan-zaman ilişkilerine aykırı düştüğünü gösterir.  Diğer taraftan, kuanta teorisi göstermiştir ki, büyük ölçekte görülen süreklilik ve determinizm, atoma ait pek küçük olaylarda hiç de geçerli değildir.

Buna karşı şöyle bir itiraz yapılabilir: ‘Eğer tabiatın küçük ve büyük ölçekteki olaylarının niteliği bu kadar farklı ise, bu olaylardaki belirliliği nasıl izah edebilirsiniz?’

L. De Broglie’nin şu cevabı düşünmeye değerdir:
‘Büyük ölçekteki olaylarda da mevcut olan belirsizlik yeni teorilerle hesap edilecek olursa, bu belirsizliği ölçülerimizdeki belirsizlikten daima daha küçük buluruz. Demek ki araştırılan belirsizlik, tecrübe hataları ile tamamen örtülü kalıyor ve sanki mevcut değilmiş gibi bir zan uyandırıyor. Büyük ölçekteki olayların görünürdeki belirliliği yeni teorilerle asla zıtlık oluşturmaz. Halbuki, atom ölçeğindeki olaylarda, belirsizlik o kadar önem kazanıyor ki, hareket hallerinin mekan ve zaman içinde açıklanması imkansız oluyor.’

Yukarıda verilen açıklamanın, Einstein’ın izafiyet teorisi bakımından başka olaylarda da ortaya çıktığını görüyoruz. Hayatımızla ilgili küçük hızlarla, ışık hızı mertebesinde büyük hızlara ait tabiat kanununun bir olmadığı anlaşılmıştır. Bu iddia türlü tecrübelerle de ispat edilmiş bulunuyor. Az süratli olaylarda, klasik bilgilere kıyasla izafiyet teorisinin gösterdiği fark o kadar küçük oluyor ki, bu farkı ölçü aletlerimizle takdir etmek mümkün olamıyor. Uygulamalı hayatımızda kullandığımız süratlerde bu sebeple klasik bilgilerimiz yeterli bir yaklaşıklık sağlıyor.

Yirminci yüzyılın doğurduğu kuanta ve izafiyet kuramları, bizi bu suretle düşünme alışkanlıklarımızdan vazgeçmeye mecbur etmiş olması sebebiyledir ki, tecrübenin gösterdiği hakikatlere rağmen determinizmin geçersizliğine inanmak istemeyenler bulunuyor.

Bu kimseler, öteden beri alışmış oldukları orta ölçekteki olaylarla, atom küçüklüğündeki olayları birbirinden ayırmaya kendilerini bir türlü alıştırmak istemedikleri içindir ki, belirsizliğin tabiat alemine daha derin nüfuz etmemizin bir sonucu olduğunu anlamıyorlar.

Özetle, yeni bilim, fikrimizi eskimiş düşünme tarzının dar alışkanlıklarından bizi kurtardığı gibi, ona daha büyük bir kavrayış kabiliyeti vermiştir**.  Bu sayede, pek büyük ve pek küçük alemlerin gizli kalmış olan girizgâhlarını açığa vurmak ve yabancı dünyaları incelemek üzere bizi gelişmiş silahlarla donatmıştır.

İşte yeni teorilerin fikirlerin oluşmasına ve öğretilmesine yaptığı güçlü etki budur.”

Mehmed Refik Fenmen kimdir?

Mehmed Refik, 1882 yılında Preveze’de doğdu. Hürriyet kahramanı olarak anılan Mithat Paşa’nın torunudur. Yüksek öğrenimini Avrupa’da yapan Mehmed Refik, önce Lozan Üniversitesi matematik-fizik bölümünü bitirdi, sonra da Belçika’da Liege Üniversitesi’nden yüksek başarı derecesiyle elektrik mühendisi olarak mezun olup ülkesine döndü. Önce Hendese-i Mülkiye (Mühendis Mektebi)’de elektrik dersi muallimliği (öğretmenliği) yaptı. Bu dersin geliştirilmesinde büyük rolü oldu. Daha sonra Nafıa Dairesi’nde elektrik mühendisi olarak çalıştı. Hendese-i Mülkiye’nin askeri idareden ayrıldığı 1910 yılında Mühendis Mektebi’nin ilk sivil müdürü oldu. Mehmed Refik beyin müdürlük dönemi, Mühendis Mektebi’nin modernleştirilmesi yönünde çok önemli adımların atıldığı bir evre olmuştur.

Mehmed Refik bey, 1919’da Darülfünun Fen Medresesi umumi fizik ve elektrik kürsüsü muallimliğine tayin edildi ve bir süre sonra da müderrisliğe yükseltildi. Darülfünun’da kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıfta birlikte ders görmelerini başlatan, Mehmed Refik beydir.

Mehmed Refik bey, 1926 yılında Zonguldak Maden Yüksek Mühendis Mektebi müdürlüğüne ve 1928’de de bu görevinin yanı sıra Zonguldak Kömür İşletmeleri Umum Müdürlüğü’ne getirildi. 1943-46 yıllarında Kocaeli milletvekili oldu. 1957’de vefat etti.

Mehmet Refik beyin 1925-1926 yıllarında 24 sayı olarak yayınladığı Fen Alemi dergisi, Cumhuriyet dönemindeki ilk popüler bilim dergisidir. Mehmet Refik (Fenmen)’in çeşitli dergilerdeki makalelerinin yanı sıra telif ve çeviri olarak yayınlanmış 33 kitabı bulunmaktadır.

Osman Bahadır / sarkac.org