Dil

En Eski Türkçe Yazıt “Esik Kasesi” Yeniden Okundu (Prof. Dr. A. Bican Ercilasun)

Altın Elbiseli Adam, 1970 yılında Kazakistan’da, Almatı yakınlarında, Esik kasabasındaki bir kurganda bulunmuştur. Bir şehzadeye ait olduğu sanılan ve tamamen altın plakalarla kaplı olduğu için “Altın (Elbiseli) Adam” diye meşhur olan cesedin yanında altından ve gümüşten pek çok eşya da çıkarılmıştır. M. Ö. 5-4. yüzyıla tarihlenen kurgandaki en önemli buluntu, gümüşten küçük bir kaptır. Kabın önemi, üzerinde bulunan 26 harfli iki satırlık yazıdan gelmektedir. Buluntular Astana’daki Millî Müze’de sergilenmektedir.

Yazıdaki harflerin büyük bir kısmı Köktürk harflerine benzediği için Kazakistan’da ve Türkiye’de büyük bir heyecan uyandırmıştır. Çünkü yazının Köktürk yazısı ve dilinin de Türkçe olduğu ispatlandığı takdirde en eski Türkçe metin günümüzden 2400 yıl eskiye gidecekti. Köktürk anıtlarından da 1200 yıl daha eski olacaktı. Hem dilin hem de yazının bu kadar eskiye uzanması hepimizi heyecanlandırmıştı.

1970 yılından itibaren Kazakistan’da Oljas Süleymanov, kurganı keşfeden Kemal Akişev, Türkolog Altay Amanjolov gibi bilginler metni Türkçe olarak okuma denemeleri yaptılar. Kazakistan’daki bu önemli keşfi ve okuma denemelerini, Salihli’de yerleşmiş Kazaklardan Hasan Oraltay, Devlet ve Ötüken dergilerinde Türkiye’ye duyurdu. Kazakların okuma denemelerini Atsız’a da gönderdi. Atsız da Ötüken’de konu hakkında birkaç yazı yazdı ve Kazakların okuma denemelerini eleştirdi. Son yıllarda Azerbaycanlı bilgin Firidun Celilov da yeni bir okuyuş teklif etti.

1970’ten bugüne kadar, bazı amatörler de dâhil olmak üzere yazıt üzerinde onlarca okuma denemesi yapıldı. Macar bilgini Harmatta ise yazıtı Türkçe dışında bir dille, Hotan Sakacası ile okudu ve yazının da Haroşti yazısı olduğunu ileri sürdü. Osman F. Sertkaya’nın “Bulunmasından 40 Yıl Sonra ‘Altın Giyimli Adam’ ve ‘Kâsesi Üzerindeki Yazıt’ Hakkında”başlıklı makalesinde okuma denemelerinin hemen tamamı yer almaktadır (Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yayını olan Tuncer Baykara Armağanı‘nda).

Nihayet ben de yazıta eğildim ve yeni bir okuma denemesi yaptım; 26 Mayıs 2017’de Astana’da yapılan milletler arası bir konferansta denememi bildiri olarak sundum.

Bugüne kadarki denemelerden farklı olarak ben “bilinmeyen metinlerin çözülmesi”konusunda beş maddelik teorik ve metodolojik bir yaklaşım ortaya koydum. 1) Bilinmeyen metindeki harfler veya karakterler ilgili dilin en eski yazılarındaki harf veya karakterlerle aynı yahut benzer olmalıdır. 2) Bilinmeyen metnin içeriği, bulunduğu ortama (mezar, anıt, duvar, kapı vb.) ve üzerine yazıldığı nesneye (mezar taşı, kap, sikke vb.) uygun olmalıdır. 3) Bilinmeyen metnin çözümünde, okunduğu dilin en eski ses özelliklerine uygunluk aranmalı, dilde sonradan ortaya çıkmış ses özellikleri çözümde yer almamalıdır. 4) Kelime kadrosu bakımından da aynı uygunluk aranmalı, daha sonra başka dillerden girmiş kelimeler, çözümü yapılan metinde bulunmamalıdır. 5) Okunan metin anlam bakımından mantıklı bir bütün teşkil etmeli, cümleler birbirleriyle mantıklı bir bağlantı içinde olmalıdır. Bu yaklaşımın, çok eski yazıları okumaya çalışanlara ve onları izleyenlere de yararlı olacağını düşünüyorum.

Oluşturduğum yaklaşıma uygun olarak Altın Elbiseli Adam yazıtını şöyle okudum:

                Aga, esen, eŋ iç arak abız içiŋ. Eke anruk eŋ iniçre azuk “Yükselerek, esenlikle (afiyetle), en içten (yanan) mumlar ile (eşliğinde) için. Abla hazırlatmıştır en küçük kardeşçağıza azık.”

                Meslektaşım Leylâ Karahan iniçre kelimesi yerine iniç “huzur” kelimesi olamaz mı, dedi. Bunun üzerine ikinci cümle için, ikinci bir seçenek olarak şöyle bir deneme yaptım:

                Ek, anruk eŋ iniç eb (veya er) azuk “Ek olarak, hazırlatmışlar(dır) en huzurlu ev (veya er) azığı”.

                Yeniçağ Gazetesi – Prof. Dr. A. Bican Ercilasun