Kitap Sosyoloji

Karakter Aşınması – Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerine Etkileri

Uzun Vade Yok!

Yeni kapitalizmde kullanılan bu slogan ile kariyer anlayışı tamamen değişmiştir. Çalışanlar önceden en fazla bir ya da iki kes iş değiştirerek, yaşamı boyunca aynı şirkette yavaş yavaş yükselerek kariyer yapıyordu. Artık insanlar sık sık iş değiştiriyorlar. Çalıştığı kuruma bağlılık ve aidiyet hisseden çalışanın yerini, her an başka fırsat gözleyen ve yeni denizlere yelken açma isteği olan, aidiyet hissetmeyen çalışan tipi almıştır. Buna paralel olarak da pek çok büyük şirket elinden geldiğince küçülmeye gitmiş ve işlerini, kısa süreli sözleşmelerle çalışan küçük firmalara ve bireylere aktarmışlardır. Yani çalıştığı yere aidiyet duygusuyla bağlı ve işinden ayrılmayı düşünmeyen sadık işçinin yerini, aidiyet duygusu hissetmeyen kısa süreli çalışan ya da dönemlik-sözleşmeli çalışanlar almıştır.

“Uzun vade yok” sloganı aynı zamanda güveni, sadakati ve karşılıklı bağlılığı da aşındıran bir olgudur. Bu anlayışa göre iş yapma tarzlarının, ürün dizaynlarının, rakip firmayla ilgili verilerin, sermaye ekipmanlarının ve her türlü bilginin hızla değiştiği bir ekonomide belirli bir kuruma sadık kalmak hapsolmak demektir. Güncek sorunlarla baş etme noktasında da yüzeysel işbirliklerine girmek, sadakat ve liyakati dikkate alan davranışlardan daha etkili olmaktadır.

“Uzun vade yok” sloganı aile ilişkilerine aktarıldığında ise “bırak git”, “kendini adama”, “fedakarlıkta bulunma” manalarına gelir. Yeni kapitalist sistemin patronları karşılarında en ufak bir “birlik”, “birliktelik” görmek istemez, onlar karşılarında hiçbir kökü olmayan bireyler görmek isterler.

İş Bölümü Anlayışının İlerlemesi

İş bölümü genel bir tabi ile “bir işçinin belirli bir rutinde tek bir işi yapmasıdır” Örnek verilecek olursa; bir saat ustası saatin tüm parçalarını kendisi üretir, kendisi montajını yapar ve kendisi saat üretirdi. Ancak iş bölümü anlayışına göre çalışan fabrikalarda bir işçi sadece saatin camını, başka bir işçi mekanik aksamı, başka bir işçi de montajını yapar. Yani tek bir kişi saat üretmez. Ancak iş bölümüne göre organize edilen bir topluluk rutin olarak aynı işi yaparak pek çok saat üretir. Tek tek olarak ele alındıklarında ise hiçbir kıymetleri yoktur.

İş bölümünün ilerlemesiyle birlikte, emeğiyle geçinen insanların çoğunun işi bir dizi çok basit işlemle, hatta bir veya iki işlemle sınırlı hale gelir. Bütün hayatı birkaç basit işlemi gerçekleştirmekle geçen adam son derece aptal ve cahil hale gelir. İşbölümü esasına göre çalışan işçi “aptal ve cahil” bir yaratığa dönüşür; yaptığı işin tekrara dayalı doğası onu pasifleştirir. Bu nedenlerden dolayı, endüstriyel rutin, insan karakterinin bütün derinliğini yok etme tehlikesi barındırır.

Mesleki Kimlik ve Başarı

Yeni kapitalist sistemde insanların mesleki kimlikleri son derece zayıftır. Bir kişiyi hem fırıncı, hem kunduracı, hem tezgahtar, hem de garson olarak görmeniz mümkün. Çünkü artık mesleki olarak da bir aidiyet hissedilmiyor. Bu işleri yapan insanlar genel olarak kendilerinin yaptığı bu işi geçici olarak görüyor. Aslında hangi işi yapmak istedikleri sorulduğunda ise net bir cevap veremiyorlar. Makineleşme sayesinde pek çok insan pek çok farklı işte çalışabiliyor. Çünkü artık kullanıcı dostu makineler çok fazla. Hayatında hiç ekmek yapmamış birisi bile bir fırına işçi olarak girip çalışabiliyor. Çünkü ekmek yapma işinin her aşamasında kullanılan elektronik küçük ekranları olan, hamuru yoğuran, şekil veren ve zamanı geldiğinde fırından çıkarılması için uyaran sistemler mevcut. İnsanlar artık sadece birkaç tuşa basıp, biraz bilgisayar kullanabiliyorlarsa daha önce hiç fikri olmadıkları bir işte bile çalışabiliyorlar.

Yeni kapitalist sistemde işçi ve beyaz yakalıların çoğuna göre başarılı insanlar, tehlikelerden kaçınıp topu başkalarına atmayı bilen insanlardır. Başarı, zarardan kaçınmakta gizlidir. Hiçbir şeyin üzerine yapışmasına izin vermemek başarının anahtarıdır. Çalışanlar sürekli olarak işten atılma korkusu yaşıyor, sürekli sınandığını hissediyor fakat iyi mi yoksa kötü mü not aldığını bilemiyor. Bu da sürekli insanların kendisini tehlikede, güvensiz hissetmesidir. Sürekli bu duyguya maruz kalan insanlar da kendini hiçbir zaman güvende ve huzurlu hissedemez. Sürekli baştan başlamak, her gün kendini tekrar kanıtlamak zorunda olmak insanları duygusal olarak yoruyor. Sürekli kendini risk altında hissetmek insan karakterini aşındırıyor.

Bu sebeplerden dolayı insanlar işlerine zayıf ya da yüzeysel bağlar ile bağlanıyorlar ya da hiçbir mesleki kimlik hissetmiyorlar. Kendisini bir mesleğe ve bir kuruma bağlı hissetmeyen insanlar sürekli limanda oturup yeni fırsatlar bekliyorlar. Çıkacakları yolculukta ise terfi veya ücret artışı gibi olumlu gelişmelere rastlamayı umuyorlar. Aslında insan bu arayış ile karşısına güzel bir şey çıkacağı umuduyla yaşıyor.

Yaşlı ve deneyimli işçiler, yeni işe başlayan işçilere kıyasla kendi üstlerini daha fazla eleştirirler. Bunu yapmalarının ardında, kurumun bütününe karşı sadakat hissetmeleri yatar. Oysa genç çalışanlar yukarıdan gelen hatalı emirlere daha kolayca göz yumar. Sorun yaşadıklarında da, içeride kalıp mücadele etmek yerine, işi bırakma eğilimindedirler. Yani “çıkış”ı tercih ederler.

İş endişesi her yere nüfuz ediyor, kişinin özsaygısını azaltıyor, aileleri bölüyor ve işyerlerinin kimyasını değiştiriyor. İnsanlar uzun süreli insani ilişkilerin ve kalıcı hedeflerin yokluğunu hissediyor. Bu sistemin getirdiği en büyük kötülük insanların sürekli tedirginlik hissetmesi ve kaygı duyması olarak karşımıza çıkıyor.

Kitap Künyesi

Adı: Karakter Aşınması – Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri
Yazar: Richard Sennett
Çevirmen: Barış Yıldırım

Karakter Aşınması