Arkeoloji

Anadolu’nun Işığı: Zeytin…

İnsan belki de zeytinle tanıştığı ilk günden beri, bu kutsal meyveyi aynı isimle anıyor. Sümer-Akat tabletlerinde “Zeirtum”  olarak geçen zeytin, pek çok doğu dilinde hala benzeri şekilde kullanılmakta.  İbranice “Zei”, Arapça “Zeitun” ve buradan Türkçeleşmiş haliyle “Zeytin”.

Yabani zeytin ilk kez Mersin-Adana-Antakya-Kilis-Antep-Maraş hattında kültüre alındı. Düzenli zeytin üretimine dair en eski arkeolojik kanıtlar, mevcut bilgilerimize göre Mersin Yumuktepe’de bulunmuştur. 8 bin yıl önce zeytin ilk kez burada evcilleşti. Böylelikle zeytini insanlığa armağan etme onuru, Anadolu’nun olmuş oldu…

Ortadoğu’da “Mitoloji” ve “Gerçek” birbirine karışmıştır… Kimi zaman bir efsane, resmi bir tarih belgesinden çok daha aydınlatıcı olabilir. Ve söz konusu olan “Köklere-Derinlere” inmekse, hiçbir şey bir efsaneden daha güçlü değildir…

Zeytin ağacının kökleri de yine böyle bir efsanenin içinde gizli… Cennetten kovulan Âdem, 930 yaşına geldiğinde öleceğini anlar ve Rabbine yakarır. İnsanın affedilmesini isteyen Âdem, oğlu Şit’i Cennet Bahçesi’ne gönderir. Cennetin bekçisi olan melek, Şit’i bahçede karşılar ve ona Kutsal Bilgi Ağacı’ndan üç tohum verir. Melek, Şit’e şöyle der: “Âdem öldüğünde bu tohumları onun ağzına koy ve bedenini göm.” Yeryüzüne inen Şit, bu söze uyar; Babasını tohumlarla birlikte toprağa gömer. Ve Âdem’in ağzında yeşeren üç tohum, Akdeniz’in üç güzel ağacına dönüşür: Zeytin, Sedir ve Selvi…  

Zeytin’in anavatanı Anadolu’da, Kilis’te, zeytincilik ve zeytin yağı üzerine hazırlanmış  kısa bir belgeseli aşağıda bulabilirsiniz…