Bir okuma tutkunu olan Atatürk tarih öğrenimine büyük önem veriyordu.Geçmişinden habersiz bir toplumun geleceğini doğru şekillendiremeyeceğine inanıyordu.
Özellikle 1929 ve 1930 yıllarında Türk tarihi üzerine uykusunu feda etmiş ve ciltlerce kitabı başını kaldırmadan okumuştur.Yaveri olan Hasan Rıza onu kütüphanesinde bulmuş ve iki gecedir yatağa girmeyen Atatürk’ün durmadan arada bir kahve içmek ve duş almak dışında kırk saat başından kalkmadan bir kitap okuduğuna rastlamıştı.Bu kitap H.G.Wells’in Dünya Tarihi’nin Ana Hatları’ydı.
Bu kitap Atatürk’ün düşünce dünyasını şekillendirmesine yardım etmiştir.Hemen bitirdikten sonra çevrilmesini de emretmiştir.
30’lu yıllarda Türk merkezli yeni bir tez geliştiren Atatürk ;Türk tarihinin gizli yönlerinden bahsederken Türklerin kökeninin Hz. Nuh peygamberin oğlu Yafes’e kadar dayandığını ileri sürmüştür.
Atatürk’ün bu tezi ileri sürmesinde etkili olan alt metin ”Dünyada Türk’e yurtluk etmemiş bir anakara yoktur” düşüncesinden ileri gelmektedir.
Atatürk Türklerin Dünya tarihinde oynadıkları önemli rolü ABD Büyükelçisi Charles N. Sherill’e şu sözlerle açıklamıştır:
”Bizim Türk milletimiz asil ve şerefli bir millettir.Zaten Orta Asya’nın Altay yaylasında yetiştiği için,kartalın meziyetlerini daha başlangıcından kazanmıştır.Çok uzakları görür,hızlı uçar ve ruhunu barındıracak kadar güçlü bir bedeni vardır.İster maddi ister düşünce bakımından olsun,sıkıcı sınırlar içinde kalamaz.Nitekim Altay yaylasındaki anayurdun dört bir yana uzaklığına da isyan etmiştir.İşte bu isyan sonucu Türkler Doğu’ya ve Batı’ya yayılmaya başlamışlardır.”
Gelelim MU uygarlığına
Türk tarihinin ve coğrafyasının araştırılmasını isteyen Atatürk, ilkel diller uzmanı ve tarihçi-diplomat Tahsin Mayatepek’i görevlendirmiş ve ömrünün son yıllarında ilginç kaynaklara ulaşmıştır.
Mayapetek’in raporunda Güney Amerika uygarlıklarından Maya uygarlığının dil ve kültürleriyle Anadolu ve Orta Asya kültürleri arasındaki benzerlik dikkat çekiciydi.
Süreci inceleyip Atatürk’e raporlar halinde iletmesi için 1935’de Meksika’ya maslahatgüzar atandı ve Arkeolog William Niven’in Meksika’da yaptığı kazılarda bulduğu yaklaşık 15 bin yıl öncesine ait tabletlerin deşifrelerinden ve ardından James Churchward’ın Hindistan’da bulduğu benzer tabletlerin çevrilerinden Atatürk’ü haberdar etti.
Sağlığının bozuk olmasına rağmen Atatürk, Türkiye’ye getirilen kitaplarla ilgilendi ve hızlıca çevirilerini yaptırıp, bizzat kendisi geceler boyu okuyup üzerlerinde notlar aldı.
Bir Mu kıtası araştırmacısı olarak tanınan İngiliz Albay James Churchward Atatürk’ün ilgisini çekmiş ve derhal Ankara’ya çağırılmıştır.Churcward teorilerini detaylarıyla anlatmış bununla ilgili 5 kitap yazdığını söylemiş ve Atatürk’e hediye etmiştir.Kurulan özel bir heyet ile bu kitaplar tercüme edilerek basılmadan Atatürk’e sunulmuştur.
Büyük bir titizlikle bunları okuyan Atatürk özellikle Yaratılış kısmına büyük bir merak duymuştur.
Mu Kıtası’nın insanlığın ana vatanı olduğunu nüfusun 64 milyona çıktığını yazan kısmın altını çizmiştir. Mu da geçen Tanrı kavramıyla da yakından ilgilenmiş yaratıcının insan aklıyla anlaşılamayacağının üzerinde durmuştu tercümelerde maya dili de dahil tüm lisanların Mu dilinden türediği belirtiliyordu.
Atatürk’ün bizzat görevlendirdiği Tahsin Bey araştırmalarının sonucunu 3 ciltlik bir kitap haline getirerek belge ve fotoğraflarla Atatürk’e sunmuştur. Kitaplarda Maya Aztek ve İnka uygarlıklarının kullandıkları eşyaların Türklerin kullandıkları eşyalara ne kadar çok benzediği hatta davullarında ve kalkanlarında kullandıkları ay ve yıldızın Türk bayrağındaki ay ve yıldızdan hiçbir farkı olmadığı açıkça kanıtlanıyordu.
Bazı fotoğraflar Atatürk’ün ilgisini fazlaca çekmiştir çünkü Dünyada sadece Türk mitolojisinde rastlanan Bozkurt figürü Tapınak ve Ayin yöneticilerinin kürsülerinde birebir bulunmaktadır.
Tercümelerde Maya dili de dahil tüm lisanların Mu dilinden türediği belirtiliyordu. Mu kıtası’nın batısını anlatan bölümde halkın “Ya Mu bizi kurtar.” diye bağırdığına dikkat çekerek Mu’nun bir ilah adı olduğu sonucuna varmıştır. Mu kökenli özel isim ve sıfatları, Öztürkçe ile karşılaştırarak (Kui: kögü : Aile) gibi notlar alıyordu. Atatürk, Mu sembollerini Latin Alfabesiyle karşılatırmaya ve ortaklık bulmaya odaklanmıştır.
Meksika’daki, Theotihuacan Palenk Mabedi Piramidi’nin duvarına kazınmış bir yazıda Mu ‘nun batışı şöyle anlatılıyordu:
6 Kaan yılı,Zak ayı 2 Maluk günü başlayan korkunç yer sarsıntısı,13 Şuen’e kadar devam etti.Mu kıtası felakete kurban gitti.
Mu ülkesi iki kere kalktıktan sonra bir gece çöktü,üstünü sular kapladı.Toprak birkaç defa havaya kalktı ve oturdu.Felaket,64 milyon insanın ölümüne sebep oldu.Mu,Zak ayının 13.Cuma günü batmıştı.Ogünden sonra insanlar 13’ün uğursuzluğuna inandılar.
Mezopotamya uygarlıklarından Kaldelilere ait M.Ö 2000’li yıllarda yazılan ”Baal Yıldızı” adlı yazıtta Mu’nun yıkılışıyla ilgili şu ifadeler vardır:
”Baal yıldızı düştüğü zaman yedi şehir,altın kuleleri ile ve saydam duvarlı mabetleriyle günlerce sallandı,tıpkı ağaçta sallanan yapraklar gibi saraylardan ateş ve duman yükseliyordu.
Ölenlerin feryatları gök gürültüsünü bastırıyordu.Ölümden kaçanlar mabetlere sığınıyordu.Ve işte Mu’lu eren ulu Ra-Mu,büyük mabedin rahibi ayağa kalktı ve dedi:
‘Gelecek olan felaketi size daha önceden haber vermedim mi?’
En kıymetli mallarını hazinelerini yanlarına alarak mabede sığınan halk yalvarıyordu:
Büyük Mu… Kurtar bizi
Mu karşılık verdi:
‘Hepiniz ölüyorsunuz,eserlerinizle,hazinelerinizle,bütün servet ve samanınızla mahvolacaksınız.Sizin küllerinizden yeni insanlar oluşacak,yeni bir hayat kurulacak.Daha başka tertemiz bir dünyada hayat daha zengin ve rahat olacak.’
Mu uygarlığının yok oluşu Cortesianus ve Troano kodekslerinde şöyle anlatılmıştır:
”Müthiş bir gürültüyle çöktü.Ateşle beraber cehennemin ağzına kadar indi.Ateş kurbanını istiyordu.Mu 64 milyon nüfusu ile ateşe kurban oldu,parçalanan kıta ateş kuyusuna yuvarlandı.Alevler her taraftan onu sardı.Bu ateş cehennemine düşüp batarken,50 milyon kilometre kare alanı kaplayan bir su kütlesi dört taraftan üzerine çöktü.Artık MU yoktu.”
Ancak bunlar Atatürk’ün ani ölümüyle birlikte yarım kalan düşünceler olarak kalmıştır.Düşüncelerini bir tez olarak sunmuş ancak kitaplaştırmaya ömrü yetmemiştir.Geriye yarım bırakılan sorular kalmıştır.
Türklerin Amerika kıtasının yerlileri olan İnka, Maya ve Azteklerle olan benzerlikleri nasıl açıklanabilirdi?
Orhun Yazıtlarıyla Maya tabletlerinin benzerliği sorusu ve Dünya Tarihinde baş rol oynayan Türkler için en önemli soru; Dünya Tarihi nerede başlamıştı?
Ancak yapılan arkeolojik, antropolojik vb. çalışmalar Atatürk’ün ölümüyle beraber yarım bırakılmış ve varılan sonuçlar varsayımsal bir teoriden ileri gidememiştir.Bu kıtanın varlığı kesin bir şekilde kanıtlanamamış ve bunun aksini kanıtlar nitelikte araştırmalar sunulmuştur.
İrem Kadıoğlu
Daha detaylı bilgi için Kaynak : Sinan Meydan Atatürk ve Kayıp Kıta MU/Truva Yayınları,2005
Yorumla