Tarih

Stalin ve Doğu Türkistan

Geçen yüzyılın  ilk çeyreğinden ortalarına doğru Çin Cumhuriyetinde çok tehlikeli siyasî olaylar yaşanmıştır. Japonlar 1932’de Kuzey Batı Çin’e saldırarak, “Mancu-Go” adlı bir kukla ülke kurarlar ve bunun üzerinden Doğu Türkistan’ı sömürmeyi hedeflemişlerdir. Bu dönemlerde Çin’in iç bölgelerinde de devrimci ayaklanmalar gerçekleşmektedir.  Doğu Türkistan’ı yöneten Şen Şikay, Sovyetler Birliği ile çok sıkı ilişkiler içerisinde olmaya çalışır. Bundan başka çaresi deyoktur. Fakat kendisi ülkedeki diğer milletlere karşı sert siyasetini sürdürmüştü. 1931’de Türk halkları başkaldırarak Çinlileri Altay bölgesinden çıkartırlar. Halbuki, Stalin’in emriyle Kızılordu, sınırı geçerek Altay’ı Şen Şikay yönetiminin içine tekrar sokar.

Tam bu sırada ABD, İngiltere, Japonya; Sovyetler Birliği’nin yaptığı olayı saldırganlık olarak değerlendirirler ve bunlara karşı çıkarlar. 15 Nisan 1934 BTBKP[1] merkez komitesi “Sintzyan hakkında” özel karar alarak ülkede 3500 kişiden fazla olmayan,  sadece küçük birlik bırakmaya mecbur tutulur. Bu grup sadece gözetme işiyle uğraşıp, Moskova’ya ihbar veriyorlardı. İkinci Dünya Savaşının ilk başında başarısızlıkları iyice takip eden Şen Şikay Sovyetler Birliği’nden uzaklaşarak, kendi yönetimlerini ileri sürürürler. Tam bu sırada, Osman Batur başlayan Altay Kazak Türklerinin 1943’te Çin askeri gücüne karşı başkaldırırlar. Sovyetler Birliği hükümeti Moğolistan başkanı Çaybolsan ile birleşip, başkaldıranlara yardım etme işini ele alırlar. Çok geçmeden Altay ayaklanmasına yardıma gelen Tarbağatay ve İle bölgeleri de girerek, tüm Doğu Türkistan’ı kapsamıştır. Bu tarihte “üç bölge başkaldırısı” diye adlandırılır. Bu ülkede eskiden kalan beyaz koruma görevliler sırasında savaşan askerler ile albaylardan kululan 20 bin kadar Rus mültecileri yaşıyorlardı. Sovyetlerin gözetmesiyle onlara silahlar dağıtılıp, başkaldıranların sırasına alınır. Sovyetler Birliği’nin yüksek kurumunun kararı ile bunların hepsine aklama rehabilitasyonu verilir.

Bu anda Doğu Türkistan’daki ABD ve İngiltere elçileri de bölgede aktif rol alırlar. Almanya ise Tibet’i araştırma amacını öne sürerek bilimsel seferler düzenleyip, etraflı gözetleme ve bilgi toplama bahanesiyle yetkinliğini arttırmaya çalışır. Kazakistan’lı Tarihçi Muhtar Kul Muhammed’in ifadesine göre “Doğu Türkistan’ı büyük ülkelerin siyasî oyun alanına hâline dönüşür”demiştir.

Stalin’in emriyle 1943’te “Doğu Türkistan’ı özgür bırakma” organizasyonu kurularak, Almatı’da birçok sayıda Uygur dilinde “Şark hakikatı, Kazak dilinde ise “Kazak Eli” dergileri yayımlanarak, Doğu Türkistan’a götürülür ve halkı tamamen başkaldırıya yönelik öğütlemeye çalışırlar. Bu sırada Almatı, Frunze(Bişkek), Taşkent şehirlerinde çok gizli durumda üç özel eğitimli asker hazırlanır. L.P.Berya’yanın altındaki bu grupları HİK[2]generalı Egnarov yönetmiştir. Gelecekteki Doğu Türkistan cumhuriyetinin askeri üniformaları dikilir, ayırmak için işaretler yapılır. Cumhuriyetin askeri ödülleri rütbeler ile madalyaları da yapılır. Gelecek ülkenin bayrağı, arması, para birimi bile yapılır. Resmi olarak 22 Kasım 1944 tarihinde Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulur ve onun ilk cumhurbaşkanı olarak “Alihan Töre” adıyla Taşkentli Özbek Türk’ü Alihan Şakirhocayev seçilir. 15 Ocak 1945 tarihinde kurul toplanarak, cumhuriyet siyasi açıklamalı kararı ile kabul edilir. Yeni ülke kendi Sovyetler Birliği ile dostluk bildirisi yayımlanır.

Yeniden kurulan Koruma Bakanlığı etrafında üç birim kurulur. Onları generaller: Kırgız Türk’ü I.Muminov, Kazak Türk’ü D.Sügirbayev ve Rus asıllı P.Aleksandrov yönettiler. Doğu Türkistan ordusunda 1946 yılında 30 binden fazla askerler ile albaylar (bazı belgelere göre 40-60 bin) olarak veriliyor. Böylece silahlanan birlikler, ikinci dünya savaşlarına katılan tecrübeli ordu Mart ayı 1945 tarihinde üç bölgeyi de gomindan askerlerinden boşaltır. Savaşın bitmesi sırasında, Şubat 1945’de gerçekleşen Yalta konferansında Stalin Japonya’ya karşı savaş açacağını ilan eder. Bunun için Sovyetler Birliği Çan Kayşi hükümetiyle bir araya gelerek sonuç olarak Çin, Moğolistan’ın bağımsızlığını kabul ederler. Bununla birlikte Sovyetler Birliği Çin’in iç işlerine karışmamaya imza atar. Bundan sonra Stalin Doğu Türkistan’daki “oyunun” sonlandığını farkedip, askeri hareketlerini tamamen durdurur. Fakat Çan Kayşi ise üç bölgeyi (Altay, Tarbağatay, İle) yersel özerk olarak kabul eder. Kızılordunun askerleri ile albayları silahsızlandırılarak Sovyetler Birliğine geri çevirilir. Doğu Türkistan’ı bağımsız bırakma yolunda savaş hareketlerine Kazakistan’dan da birçok kişi katılmıştır.

Sovyet ordusu çıkarıldıktan sonra, yönetim tekrar Çin tarafına geçse bile işgale karşı ayaklanmalar sürekli şehitler verilerek devam eder. Dünkü birliğin ihanetine dayanamayan Osman BATUR Altay’da  kendi birliği ile mücadele verir. Batur 1950’de yakalanarak, Urumçi hapishanesinde işkenceyle öldürülür.

Çin’de Mao ile başlayan ihtilal 1949’da kazanılarak  Çin Halk Cumhuriyeti kurulur. Yeni başkan “üç bölge başkaldırısını” Çin devriminin bir parçası olarak değerlendirip, onun başkanlarını Pekin’e davet eder. Delegasyon üyeleri Almatı’ya gelip, Sovyetler Birliğiyle görüşmeler sonrası uçakla Çin’in başkentine giderler. Çok geçmeden uçak süikastla kazaya maruz kalırlar, uçaktaki herkes ölürler. M. Kul Muhammed “Bir uçağın ekibini böyle bırakalım tüm halkı kurban eden Stalin’in bu hareketine şaşırmamalı” diye yazıyor. Çok geçmeden Pekin’e yeni delegasyon gönderilip, onlar sessizce Doğu Türkistan’ı tamamen Cin’e bağlı olarak bırakırlar.

Her Türk’ün  en eski mekanı olan Türkistan bölgesi XX. yüzyılda sadece Sovyetler Birliği ile Çin’in değil, ABD, İngiltere, Japonya gibi ülkelerin oyuncağına dönüşmüştür.

Çin bağımsızlığını ilan etmeden önce, 30 Ocak – Şubat 1949’da Mao’ya gizli görevle Sovyetler Birliği hükmeti başkanlarının  birisi olan A.İ.Mikoyan gelir; Mao ona Çin’de yaşayan küçük topluluklara bağımsızlık vermeye hazır olduğunu iletir. Mikoyan buna tamamen karşı çıkar 4 Şubatta Stalin’e gizli mektubunda bunu belirtir.

“Merkez Komitemizin Çin Komünist Partisine ulusal azınlıktan fazla hakların verilmemesi ve onlara bağımsızlık değil sadece özerk verilmesini tavsiye ettiğini iletir.”

Kazak Türklerinin büyük şairi Mağcan Cumabayev;

“Türkistan iki dünya eşiğidir,

Türkistan er Türk’ün beşiğidir” diye şiirine ekleyen her Türk’ün özgür oğlanları özgür alarak dünyanın dört köşesine dağıldığında karaşanırak’ın  doğu yüzünü elinde tutan Türk’lerin özgürlük için savaşan mücadelelerini XIX.asrın sonunda beyaz imparator olarak bilinen Rusya imparatorluğu yerle bir eder, XX.asrın ortasında ise Stalin ile başlayan Sovyetler imparatorluğu Doğu Türkistan’ı Çin’lere teslim etti. Doğu Türkistan’dan Kızılordu askerleri gitse bile, üç bölgede alev gibi yayılan milli mücadele durmadı.

Çin’in komünist yönetimi Doğu Türkistan ordusunu durdurup “üç bölge devrimini” genel Çinli ihtilalinin bir parçası olarak ilan edip, ona katılanlara “ihtilalciler” diye ad verirler.

İhtilalden bir kaç yıl sonra Çin’in Doğu Türkistan bölgesinin tuttuğu siyaseti değişken haldeydi. İlk başta ihtilaller diye değerlendirilip, yüksek mevkilerde görevli olanların bazıları sürgüne maruz kaldı.

P.S: Dünyada hiç  var olmayan sosyalist toplum kurmayı amaç edinen Stalin’i büyük kıtlıklarla insanların su gibi akan kanı hiç durduramadı. İkinci dünya savaşından önce Stalin’in 1939’daki Molotov-Ribbentrop gizli anlaşmalarından sonra Batı Ukrayna ile Batı Beyazrusya’yı, Bessarabya ile Moldova’yı, üstelik Pribaltika’nın üç ülkesini Sovyetler Birliğine eklediği bunun delilidir.

Kamaladdin Navrızbayev

“Til Sakşısı” gazetesinin muhabiri

Aktaran: Banu Nakışbek

[1] Bolşeviklerin Tüm Birlik Komünist Partisi

[2] Halkın İçişleri Komiserliği