Tarih TOPLUM

Yunan ve Bulgar Ortodoks Kiliselerinin Gagauz Politikası

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra, Osmanlı’da milliyetlerine bakmaksızın bütün Ortodoksların başı olarak Fener Rum Patrikhanesi’ni tanımış, patriğe dinî yetkiler yanında birtakım idarî yetkiler de vermiştir. Gagauzlar, Ortodoks Hristiyan olmaları nedeniyle Patriğin yönetiminde kalmış ve Gagauzların asimilasyon devri böylece başlamıştır.

Papaz sınıfını Rumlar oluşturmuş ve bu papazlar, bölgede Helenistik çalışmalar yapmıştır. Bu dönemde Gagauzların birçoğu Yunanca tahsil görmüş ve Yunan kültürü altına girmiştir. Gagauzların kendi millî kiliselerini kuramamış olmaları, alfabelerinin ve ana dillerinde yazılmış dini kitapların olmaması, Gagauzların yoğun Helenistik etkisine maruz kalmasına sebep olmuştur.

Rum-Bulgar Kilise çatışması ve Gagauzların durumu
Balkanlar’da XII. yüzyıldan itibaren Bulgarlar tarafından dini amaçlardan ziyade millî ve politik amaçlarla, Tırnovo merkezli Bulgar kiliseleri kurulmuş ve böylece Rumların Bulgarlar üzerinde kültürel baskısı azaltılmaya çalışılmıştır. Hem Rum, hem de Bulgar kiliselerinin Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı olmasına karşın, aralarındaki bu mücadele, adeta bir Rum-Bulgar kilise savaşına dönüşmüştür.

Kiliselerin Rum ve Bulgar diye ikiye bölünmesi ve bu kiliselerde papazların da yaptığı propagandalar sonucu, Gagauzlar gittiği kiliselere göre kendilerini “Rum” (başka bir adla ise “Deniz Gagauzları” hem “Hâsıl (Asıl) Gagauzlar”,)  ve “Bulgar Gagauzlar” olarak görmeye başlamıştır. Karadeniz boyunda yaşayan ve Rumların tesiri altında kalan Gagauzlar, Rum Gagauzu; iç Bulgaristan’da yaşayanlar Bulgar Gagauzu; Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda yaşayan ve uzun zaman gelenek göreneklerini ve dillerini koruyabilenler ise Asıl Gagauzu olarak kendi aralarında bölünmüştür.

Bulgar veya Rum kilisesine giden Gagauz cemaati, sadece bu kiliselerde sürekli yapılan asimilasyon politikasına maruz kalmamış, aynı zamanda Rum veya Bulgar okullarına gitmiş, kültürlerini yaşamış ve bu durum zamanla Gagauzların milli benliğini kaybetmelerine yol açmıştır.

Ayrıca unutulmamalıdır ki, bahsi geçen dönemlerde toplumlar, milletten çok din unsuruna göre ayrılırdı. Hristiyan olan Gagauzlar, bölgede yaşayan Müslüman Türklerinden kendilerini ayrı tutmaya çalışırken, Yunan ve Bulgar toplumu içinde güçlü asimileye uğramıştır. 1867 yılında İstanbul Patriği’ne verilen bir rapordan “Türkçe Konuşan Elenler” adı verilen Gagauzların, Varna Rum Metropolitliği ile alakalarını keserek, Varna’da kurulan Bulgar Kilisesi cemaatine bağlanmaya, çocuklarını da Bulgar okullarına göndermeye başladıklarını görmek mümkündür. Bununla beraber Gagauzların büyük bir kısmı Rum Metropolitliği’ne bağlılıklarını sürdürmüş, Rum harfleriyle Türkçe yazmış, Karamanlıların Türkçe dinî kitaplarını okumuşlardır.

Balkan Yarımadasında Gagauzlar
Balkan Yarımadasının değişik bölgelerinde yaşayan Gagauzlar, XVIII. yüzyılın ilk yarısında yaşanan zor ekonomik şartlar ve sosyal nedenlerden dolayı, yaşadıkları eski yerleri bırakıp (genellikle de Kuzeydoğu Bulgaristan bölgesinden) Dobruca’dan göç etmişlerdir.

İlk başta Polonya’ya göç eden Gagauzlar, ekonomik-sosyal istikrarsızlığın sonucunda bu bölgeden de ayrılarak Bucak’a yerleşmeye zorlanmışlardır. 1768-1774, 1787-1791 ve 1806-1812 yıllarında yapılan Osmanlı-Rus Savaşlarını takip eden yıllarda Gaguzların Bucak bölgesine göçleri artmıştır. Bu göçlerde Küçük Kaynarca Antlaşması’nın (21 Haziran 1774) da rolünü unutmamak gerek. Zira, bu antlaşmanın 7. ve 14. Maddelerinde Ruslar Ortodoksların hamiliğini üstlenmişlerdir. Ayrıca bu göçlerde Vidin Paşası Pazvandoğlu Osman ile Rumeli’de ün salmış Macar Ali, Kambur İbrahim ve Kara Fevzi gibi eşkıyalarının da etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu sebeplere ilaveten Rus İmparatorluğu, güney sınırlarına bir tampon bölge oluşturmayı amaçlayarak, Bucak bölgesinden Müslüman halklarını kaldırmış ve yerlerine Balkanlar’dan Hristiyan halkların göç etmesini, bu halklara bir dizi kolaylıklar (her aileye 50 desyatin toprak verilmesi, 7 yıllık vergi ve askerlik muafiyeti gibi kolaylıklar) sağlayarak teşvik etmiştir.

Ruslar, Kişinev Metropolitliği’ne hakim olarak, bölgeye yerleştirdikleri Rus kolonizatörleri ve papaz sınıfının yardımı ile birlikte, bölge halkını bir yandan Moskova Patrikliği’ne bağlamaya çalışırken, diğer yandan da onları Ruslaştırmaya gayret etmiştir. Sonuç itibarıyla, Gagauzların günümüzde Moskova Patrikliği’ne bağlı olduğu ve büyük çoğunluğunun sadece Rusça konuştuğunu göz önünde bulundurulduğunda Rusların bu gayreti başarılı olduğunu söylemek mümkündür.

Bulgaristan’da Gagauz nüfusu
Günümüz Bulgaristan sınırları içerisinde bulunan topraklardan yapılan göçlere rağmen, XIX. yüzyılda bu topraklarda yaşayan Gagauzların nüfusu yine de az değildi. Jireçek, 1876 yılında Varna sancağında yaşayan ve vergi veren erkeklerin sayısını 21.359 kişi (yani yaklaşık 70-80 bin) olarak vermekte ve bunların çoğunun Gagauz olduğunu belirtmektedir. Fakat Bulgar istatistiklerine göre, zamanla Gagauz nüfusu azalmıştır.

Araştırmacı İvan Gradeşliev’in verdiği bilgilerden hareketle, Bulgaristan’da Gagauz nüfusu, 1880’de 12.000, 1905’te 10.175, 1910’da 9.329, 1920’de 3.669, 1926’da 4.378 kişidir. Ayrıca, Gradeşliev’in verdiği rakamlara göre, 1881 yılında Varna’da kullanılan dillere bakıldığında, Bulgarca konuşanlar 6.721, Türkçe konuşanlar 8.903 kişi iken, 1901 yılında Bulgarca konuşanlar 15.601’e çıkmış, Türkçe konuşanlar ise 5.985’e düşmüştür. Bu rakamlar Bulgarların Gagauzları asimile faaliyetlerinin XIX. yüzyılda iyice ilerlediğini, onları artık Bulgar olarak kaydettiklerini göstermektedir.

Yunanistan’da Gagauzlar
Günümüz Yunanistan topraklarında yaşayan Gagauzların durumu, Bulgaristan’da yaşayanlardan pek farklı değildir. Gagauzlar, Rumca eğitim almakta, devlet politikası gereği onlara Rum kökenli oldukları, Osmanlı döneminde dillerini unutup, dinlerini muhafaza ettikleri söylenmektedir.

Buradan hareketle, Balkan yarımadasında kalan Gagauzların, hem Yunan ile Bulgar kiliselerin nüfuz sahasında bulunmaları, hem de devlet politikası icabı yüzyıllar boyu süren, Helenistik ve Bulgarlaştırma politikasına maruz kaldıklarını söylemek mümkündür. Aynı politikalarının günümüzde de devam ettiği görülmektedir. Yaşadıkları yerlerde hakim olan toplum ile karışık evlilikler de yapan Gagauzlar, bu toplumlar tarafından iyice asimile edilmektedir.

Yazar: İrina İSİUMBELİ

Kaynak

İçerikler