DÜŞÜNCE

Örneklerle Propagandanın Temel İlkeleri

Bilinçli olarak insanların tutum ve davranışlarını yönlendirme ve kanaatlerini değiştirme faaliyetlerine propaganda denir. Sosyal durumda yaşayan insanları güdülemeye yönelik uygulamalar hep var olmuştur. İlk propaganda uygulamalarının Antik Yunan’da söz söyleme ve hitabet sanatıyla insanların düşüncelerini etkileme yoluyla başladığı farz edilir (İnceoğlu, 1985: 63). Bunun yanında, günümüzden 2500 yıl önce propaganda maksatlı öğretilerin ve evrensel prensiplerin yer aldığı Savaş Sanatı adlı eser Çinli filozof ve komutan Sun Tzu tarafından ortaya konmuştur.

Propaganda sözcüğü ise ilk kez XV. Gregory Katolik Kilisesi’nin iman ve inancını yaymak maksadıyla kurulmuş olan Sacra Congregatio de Propaganda Fide adlı kurumda kullanılmıştır. Bu aynı zamanda belirli bir görüşü yaymak ve yerleştirmek için özel olarak oluşturulan ilk kuruluştur (Akarcalı, 2003: 1).

Tarihi bu denli eski olan bu uygulama günümüzde de önemli bir yer tutmaktadır. Bireylerden ziyade grupları hedef alan propaganda, modern olarak ilk kez Birinci Dünya Savaşı’nda kullanılmıştır. Bu süreçle birlikte propaganda maksatlı özel kurum ve kuruluşlar oluşturulmuş, sistemli bir şekilde uygulanmaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sında da propagandaya fazlasıyla önem verilmiş ve bu maksatla Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı kurulmuştur. Kurumun bakanlığına ise bugün propaganda denince akla ilk gelen isimlerden olan Joseph Goebbels getirilmiştir. Propagandaya fazlasıyla önem veren ve bunu sistemli bir şekilde kullanan Adolf Hitler şöyle demiştir: “Propaganda, kullanmasını bilenin elinde korkunç bir silah olacaktır.” (Megret, 1972: 72, Akt. Yıldırım, 2007: 152). Goebbels, birazdan örneklerle açıklayacağımız Propagandanın Temel İlkeleri olarak sıralanan ve evrensel kabul gören on bir prensibin pek çoğunun belirleyicisi ve uygulayıcısı olmuştur.

Propaganda, kullanıldığı maksatlar dolayısıyla insanlar nezdinde pejoratif bir çağrışım uyandırmaktadır. Şüphesiz yönlendirilme ve güdülenme hissi hiçbir insanın hoşuna gitmeyecektir. Bu sebeple propaganda faaliyetleri açık açık değil, üstü örtülü ve sistemli bir şekilde yürütülmektedir. Savaş zamanlarında daha çok uygulanan propaganda, birçok savaşın da seyrini değiştirmiştir. Biz de Propagandanın Temel İlkelerini Kore Savaşı ağırlıklı olmak üzere tarihten örneklerle açıklayacağız.

1- Sempati Kuralı: Yapılan propaganda seslenilen kitle ile mantıklı ve uygun bir dille temas kurmalıdır. Hedef kitlenin mesajı anlaması ve beklentilerine denk düşecek bir üslup kullanılmalıdır. Gönderen ve alıcı arasında bir sempati ortamı kurmalıdır.

Buna örnek olarak; Kore Savaşı’nda BM kuvvetlerince Çin ve Kuzey Kore askerlerinin teslim olmaları için kendi kumandanlarının ya da BM hatlarına iltica eden ya da esir düşen arkadaşlarının plağa alınmış sesleri yayınlanıyordu. Bu yayınlarda konuşan kişiler gördükleri muamelenin iyiliğinden, BM askerlerinin yiyecek ve giyecek gibi imkanlar açısından bolluk içinde bulunduğundan ve bu şartlarda savaşmanın intihar olacağından söz ediyor, bu şekilde karşı tarafı etkileyerek teslim olmaya yönlendirmeye çalışıyorlardı. Bu tip yayınların dışında, kadınların banda alınmış etkileyici sesleriyle genellikle anne ve baba, aşk ve barış gibi duygusal konulardan söz eden yayınlar yapılıyordu. Ayrıca, bu yayınlar sırasında güzel plaklar çalınıyor ve cephelerin o kısmına uçaklardan çikolatalar atılıyordu (Yıldırım, 2007: 180). Böylelikle karşı tarafta bir sempati ortamı oluşturulmaya çalışılıyor ve silahlarını teslim etmeleri telkin ediliyordu.

Diğer yandan Kore Harbi’ne katılan Çinli askerlere, geçmişteki Çin-ABD dostluğunu hatırlatmak maksadıyla düzenlenen broşürler atılıyordu. Ortak yardım ile son savaşın kazanıldığının ve arkadaşların düşman olmaması gerektiğinin belirtildiği bu broşürlerde Çin ve ABD askerlerinin kol kola olduğu resimler yer almaktaydı. Broşürde verilen mesajda; “Yeniden beraberiz. Evet yeniden beraberler. İkinci Dünya Savaşı’nda Çin’i savunmak için omuz omuza savaşan cesur Çin ve Amerikan askerleri… Burada gördüğümüz Çinli asker BM hatlarına geçen binlercesinden biri. Sağlıklı ve iyi besleniyor. Zorluklardan uzakta. Çünkü yine Amerikalı arkadaşlarının kibar ve dürüst olduklarını ve iyilik için savaştıklarını gördü. Fakat Çin askerleri sizden ne haber? Senin komünist yoldaşlığın silah, hastalık ve korku gibi. Bu broşürü bile okurken cezalandırılmaktan korkuyorsun. İstediğin hayat bu mu? Ölüm muharebe alanına çabuk gelir. Çok geç olmadan Amerikan arkadaşlarına katıl.” ifadeleri bulunmaktadır (Yıldırım, 2007: 183).

2- Sentez Kuralı: Kabul ettirilmek istenen tezin ana fikri kısaca özetlenebilir, buna imkan yoksa ve konu içeriği fazlaysa konular tek tek ele alınarak işlenmelidir.

Kore Savaşı’nda yer alan Türk askerlerinin yakın muharebede göstermiş olduğu başarıların broşürlerde propaganda amacıyla kullanılması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu bildirilerde, Kumyangjan-ni (25-26 Ocak 1951) Muharebeleri’ndeki süngü hücumları konu edilerek; “Cengâver Türk Kuvvetlerine rastladınız. Çin komünist askerleri ölmeyiniz. Kore’de BM’e karşı harp ilan eden Mao, erlerinin üçte birini kaybetti. Silahlarınızla birlikte teslim olunuz.” sözlerine yer verilmiştir. Türk Tugayı’nın tercümanı olan Sang Ki Paik’in anlattığına göre ise, esir askerlerin üzerinden çıkan Çince ve Korece yazılan propaganda kağıtlarında ölü Çinlilerin ve süngüsüyle hücum eden güçlü bir Türk askerinin resmi vardı. Resmin altında ise şöyle yazıyordu: “Türk askerinin karşısına çıkacak Çinlilerin sonu böyle olacaktır.”  Özgül bir muharebe ele alınarak genelleme yapılan bu propaganda kağıtları ile karşı tarafta ümitsizlik oluşturulmak hedeflenmiştir (Yıldırım, 2007: 184-185).

3- Sürpriz Kuralı: Kitleleri yönlendirebilmek için mesaj içeriğinin ilgi çekici ve şaşırtıcı olması gerekir. Kamuoyunu düşünmeye itmek ve sürpriz etki yaratmak başarı şansını da artıracaktır. Bunun için her fırsat değerlendirilmeli ve iyi bir hile kurgulanmalıdır.

Birinci Dünya Savaşı’nda İstanbul, İngilizler tarafından işgal edildikten sonra Anadolu ile bağlantı da kesilmiştir. İşgal sonrasında İngilizler halkın moralini bozmak için çeşitli propaganda ve psikolojik savaş uygulamalarına da başlamıştır. Bunun bariz örneklerinden biri Adapazarı askeri polis memurlarından biri tarafından tespit edilmiştir. Buna göre İngilizler gemilerle Haydarpaşa’ya asker, silah ve cephane çıkarıyorlar; bunları zırhlı trenlere koyarak Bostancı yönüne gönderiyorlardı. Daha sonra da Bostancı’dan aynı silah ve malzemeyi gemilere yükleyerek Haydarpaşa Limanı’na indiriyorlardı. Böyle bir hileyle İngilizler halka devamlı silah, cephane ve asker geldiği izlenimini vermeye çalışarak moral çöküntüsü yaratmaya çalışıyor ve işgallerini kalıcı hale getirmek için uğraşıyorlardı (Yıldırım, 2007: 222).

4- Yineleme Kuralı: Bir fikri kabul ettirmenin en iyi yolu onu sürekli tekrarlamaktır. Mesaj düzenli bir şekilde tekrarlanırsa ezber haline gelir ve zihinlerde yer eder. Yine de bu tekrarların zamanı ve süresi iyi ayarlanmalıdır. Rahatsız etmek ve aptal yerine koymakla ikna etmek arasında ciddi bir fark vardır. Buna dikkat etmek gerekir.

Kore Savaşı sırasında teknik üstünlüklerini akıllıca kullanan BM kuvvetleri, sıcak savaş olmadığı zamanlarda ve gece sakin havalarda, cephe gerisindeki tanklara ve C-47 tipi uçaklarına yerleştirdikleri güçlü hoparlörler ile Çince ve Korece yayınlar yapıyorlardı. Bu yayınlarda 2-3 dakika uzunluğundaki propaganda konuşmaları 30-40 dakika boyunca tekrar ediliyordu. Çinli ve Kuzey Koreli askerlerin teslim olmalarının telkin edildiği bu konuşmalar karşı tarafın moral durumuna göre de dramatize ediliyordu. Diğer yandan 3-5 dakikada bir Kuzey Koreli ve Çinlilerin sevdiği müzik plakları da çalınıyordu (Yıldırım, 2007: 179).

5- Orkestrasyon Kuralı: Propaganda tek bir kurum aracılığıyla tek elden yapılmalıdır. Faaliyetlerin sistemli ve uyumlu olmasının sağlanması buna bağlıdır.

Buna İngilizler tarafından İkinci Dünya Savaşı’nda kurulan SOE (Special Operations Executive) örnek verilebilir. Türkçeye Özel Operasyonlar Başkanlığı olarak çevrilebilecek bu kurumun amacı; düşman kuvvetlerinin savaş planlarını zayıflatmak, işgal altındaki topraklarda gizli ordu kurmak ve kurulmasını teşvik etmek, mihver kuvvetleri aleyhinde propaganda faaliyetleri gerçekleştirmektir. Londra merkezli bu kurum ile yalnızca savaş bölgelerinde değil, Türkiye başta olmak üzere tarafsız ülkelerde de önemli faaliyetler yürütülmüştür (Seydi, 2006: 76-79).

6- Zamanlama Kuralı: Propagandanın yapılacağı zaman özenle seçilmelidir. En uygun zamanda yapılan propaganda faaliyetleri ile kitleleri harekete geçirilebilir.

Kore Savaşı’nda Komünist cephe tarafından BM kuvvetlerine yönelik, havan ve topçu mermilerinin içine koymak suretiyle atılan beyannamelerle propaganda faaliyetleri yürütülmüştür. Özellikle, BM kuvvetleri komutanı General Mac Arthur’un gerçeklemeyen bir vaadinin propaganda unsuru olarak kullanılması zamanlama kuralına iyi bir örnektir. Buna göre, General Mac Arthur, Şükran Günü sonrasında taarruzun başlamasını emretmiş, savaşın kazanılmak üzere olduğunu ve askerlerin Noel’den önce evlerine döneceklerini belirten mesajlar vermişti. Ancak olaylar tam tersi gelişip, Amerikalılar büyük kayıplar verince General Mac Arthur’un bu vaadi gerçekleşmemiştir. Bunun üzerine Generalin Kore’den ayrılmasından sonra Kuzey Koreliler bu olayı, “Mac Arthur dedi ki: 1950 yılbaşında evde olacağız. Evet! O evdedir; fakat siz neredesiniz? 1951 yılbaşında Kore’de…” şeklinde kullanarak propaganda yapmışlardır (Yıldırım, 2007: 194).

7- Abartma ve Çarpıtma Kuralı: Eğer propaganda kaynağı güvenilirse mesaj içeriği abartılıp çarpıtılabilir. Böylelikle kitlede istenilen etki uyandırılacaktır. Bu da yapılan propaganda faaliyetlerinin tutarlı olmasına bağlıdır. Hitler, “Yalan ne kadar büyük olursa inanılması o denli olanaklıdır.” demiştir.

Cengiz Han’ın savaşlarında düşmanlarını korkutmak maksadıyla abartma kuralına başvurmuştur. Cengiz Han, bir ülkeye saldırmadan önce oraya gönderdiği gizli propagandacılar vasıtasıyla düşmanlarının içine korku salardı. Ordusunun büyüklüğü, yenilmezliği ve kendisine direnen yerleri nasıl yakıp yıktığını abartarak anlatan bu propagandacılar, Cengiz Han’ın ordusu gelmeden düşmanın moralini yıkarak üstünlük sağlarlardı (Yıldırım, 2007: 250).

Bunun haricinde Kore Savaşı’nda da Kuzey Koreli propagandacılar, Amerikan Birlikleri içerisinde yer alan zenci askerleri propaganda unsuru olarak kullanmışlardır. Kendi orduları içerisinde, “zenci askerler, esir aldıkları askerlerin etini yiyorlarmış” söylentisini yayarak askerlerin teslim olmamak için ölümüne savaşmalarını hedeflemişlerdir (Yıldırım, 2007: 177).

8- Basitleştirme ve Tek Hedef Kuralı: Bu kurala göre propagandanın mesajı basit olmalıdır. Basit mesajlar, simgeler, lakaplar akılda kalıcı olacaktır.

Birinci Dünya Savaşı esnasında, Amerika’da savaşa katılmayı meşrulaştırmak için propaganda faaliyetleri yürütmek maksadıyla görevlendirilmiş olan ve “Dört Dakikalık İnsanlar” olarak adlandırılan kişiler bu kural çerçevesinde çalışmışlardır. Dört dakikayı geçmeyen konuşmaları ve şiirleri ile savaş için bağış toplamaya çalışan ve etkili hitaplarla halkı etkileyen bu kişiler, ulusal simgeleri de kullanarak insanların maneviyatını maksatları doğrultusunda kullanmışlardır. Bu konuşmalarda özellikle Alman Kayzeri II. Wilhelm hedef alınmış ve korkutucu bir öge olarak yer almıştır. (http://historymatters.gmu.edu) Almanlara barbar anlamında “Hunlar” ve Kayzer’e “Kudurmuş Köpek” sıfatları takılarak savaşın sorumlusunun Almanlar olduğu kanaati oluşturulmaya çalışılmıştır. (Mutlu, 2003: 134)

 

9-  Uyumlaştırma Kuralı: İnsanlar toplumdan dışlanmaktan korkarlar. Propagandacı bu korkuyu kullanmalı ve toplumun genel eğilimine ters düşen düşüncelere karşı hoşgörüsüzlük yaratarak bu hassasiyeti devşirmelidir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Amerika’nın askeri personel ihtiyacının karşılanmasını kolaylaştırmak amacıyla girişilen propaganda faaliyetlerinden olan “Uncle Sam” afiş ve posterleri buna örnek olarak gösterilebilir. Mühim bir zamanda ülkenin savaşacak genç erkeklere ihtiyacı olduğunun belirtildiği ve erkeklerin orduya katılmaya çağrıldığı bu afişlere rağmen savaşa gitmeyen erkekler toplum nezdinde korkaklıkla itham edilecektir.

10- Yayılma Kuralı: Propagandanın kolay etki edebilmesi için kullanılan argümanlara dikkat edilmelidir. Toplumda öteden beri var olan ulusal bir efsane, mit, geleneksel kin, ırksal önyargı gibi temellere dayandırılan propagandalarda mesajın iletimi daha kolay olacaktır.

Almanya, Birinci Dünya Savaşı’nda Amerikan saflarında savaşan zenci askerlere yönelik uyguladığı propaganda faaliyetlerinde, Amerika’da var olan eşitsizlikleri kullanmıştır. Buna göre Almanlar; zenci linçlerini gündeme getirerek hassasiyetlerine dokunmuşlar ve eğer savaşı kazanırlarsa güneydeki zencilerin haklarının beyazlarla eşit olacağını söylemişlerdir (Yıldırım, 2007: 223).

11- Devamlılık, Süreklilik Kuralı: Propaganda tek bir kanaldan ve tek bir zamanda değil, sürekli ve çeşitli yollarla devam etmelidir. Kişilerin yaşamının her anında karşılaşacağı şekilde kurgulanmalı ve hiç kimse es geçilmemelidir (İnceoğlu, 1985: 79).

Kore Savaşı’nda BM kuvvetleri tarafından uygulanan çok çeşitli propaganda faaliyetleri bunu sağlamıştır. Kısa ve uzun dalga radyo yayınlarıyla hem cephedeki hem de şehirlerdeki halka farklı farklı hitap edilmiş, uçaklarla atılan broşür ve geçiş pasolarıyla teslim ol çağrısı yapılmış, güçlü hoparlör yayınlarıyla düşmanın direnci kırılmıştır. Ödül vaatleriyle de önemli bilgiler elde edilmiştir. Bunun yanında kendi ülkelerinde yürütülen propaganda faaliyetleriyle de savaşa finans ve moral desteğiyle birlikte gönüllü personel tedarik edilmiştir. İmkanlar çerçevesinde propaganda farklı kanallardan eş zamanlı olarak yürütülmüş ve karşılığı da alınmıştır.

Sonuç olarak; tarihten günümüze kadar çeşitli şekillerde kendini gösteren propaganda faaliyetleri, özellikle Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte bilimsel bir boyut kazanmıştır. Devletler ve hükümetler buna azami önem göstermiş, çıkarları doğrultusunda propagandaya başvurmuşlardır. Evrensel kabul görmüş olan bu on bir ilkeyle iyi bir propagandanın nasıl olacağı ortaya konmuş ve çerçevelenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra başlayan Kore Savaşı’nda her iki taraf da propagandanın uygulayıcısı olmuştur. İnsanlık var olduğu sürece kitlelerin tutum ve davranışlarını yönlendirmeye yönelik bu faaliyetler de sürecektir.

KAYNAKÇA

Akarcalı, Sezer. (2003). İkinci Dünya Savaşında İletişim ve Propaganda, Ankara: İmaj Yayınevi

Çakır, Mikdat. (2004). Savaş Sosyolojisi, Ankara: Mars Matbaası

Doob, Leonard W. Goebbels’in Propaganda İlkeleri, Çev. Ünsal Oskay, dergiler.ankara.edu.tr

İncoğlu, Metin. (1985). Güdüleme Yöntemleri, Ankara: A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Basın-Yayın Yüksekokulu Basımevi

Megret, Maurice. (1972). Psikolojik Savaş, Çev. Semih Tiryakioğlu, İstanbul: Varlık Yayınları

Mutlu, Mustafa. (2003). Vietnam’dan Körfez’e (Savaşlarda Kamuoyu Oluşumu), İstanbul: Okumuş Adam Yayınları

Seydi, Süleyman. (2006). 2. Dünya Savaşı’nda Türkiye’de İngiliz-Alman Propaganda ve İstihbarat Savaşı, Ankara: Asil Yayın Dağıtım

Ulubelen, Erol. (2005). İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul: Cumhuriyet Kitapları

Yıldırım, Nurettin. (2007). Psikolojik Savaş Teknikleri (Kore ve Irak Örneği), İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık

İnternet Kaynakları

http://historymatters.gmu.edu/d/4970/ adresinden 24 Kasım 2017 tarihinde alınmıştır.

https://www.tarihtarih.com/ adresinden 23 Kasım 2017 tarihinde alınmıştır.