Kitap

Bozkırın Savaşçısı

Dün (28.09.2019) i’tibâriyle yayınlanan ilk romanım olan Bozkırın Savaşçısı’nın üçüncü baskısı, Karakum Yayınları tarafından yayınlandı. Şimdi bakıyorum da, Kasım 2009’da yazmaya başlamışım. Yâni on yıl evvel… Bir buçuk yılda da bitirmişim.

Bozkırın Savaşçısı, Türklerin kendi aralarında dökülen kanı anlatan bir eser. Ama bunun birlikte, oradan oraya savrulan, hayâtına bir amaç katmak isteyenlerin ve bunu yapmaya çalışırken de, mücâdele edenlerin hikâyesi.

Eser, ilk olarak 2015 yılında Güneş Yayınları (adı sonradan Aygan olarak değişti) tarafından yayınlandı. Yâni romanı yazdıktan sonra 3,5 yıl beklemek zorunda kaldım. İlk kez yayınlanana kadar birçok yayınevi, yayınlamak için teklif gönderdi. Bu sürede bu yayınevlerinin iç yüzünü de görme fırsatı elde ettim. Yâni bu romanın ilk yayınlanışı üzerinden 4,5 yıl; yazımının tamamlanması üzerinden yaklaşık sekiz yıl, yazmaya başlamamın üzerinden ise yaklaşık on yıl geçmiş. Hikâyeyi oluşturmanın üzerinden ise en aşağı on beş yıl. İlk ne zaman kurgulamaya başladığımı ise ben bile hatırlamıyorum.

Bu eser, yıllarca benim zihnimde yaşadı. Yâni ilk satırdan  i’tibâren anlattığım her şey, benim zihnimde yaşadı. İnsanların yatağa girip, uykuya dalana kadar geçen bir süre vardır. Bu süre herkes için değişir. İşte, bu sürede ben “Bozkırın Savaşçısı”nı yaşattım. Yıllar boyunca bu şekilde geçti ve en sonunda bunu yazıya dökmeye başladım ve sonuç ortaya çıktı.

Romanı yazmaya başladığımda bir üçleme hayâl ediyordum. Türklerin iç kavgasını, kendi içlerinde dökülen kanı anlattığım üç roman. Birinin tamâmen kurgu, birinin büyük ölçüde gerçek (öyle ki, bâzı diyaloglar bile), birinin de kurgu ve gerçeğin bir arada olduğu üç roman. Üçü de farklı konuları ele alacaktı. Hayâlimi gerçekleştirdim. Bozkırın Savaşçısı, Türkistan’dan Hindistan’a Uzun Yolculuk ve Bozkırın İsyânı… Türk’ün döktüğü Türk kanını anlatmayı başarabildiğimi, oradan oraya savrulan hayâtlarını aktardığımı düşünüyorum.

Umarım, bu düşüncelerime okuyucular da katılır. Çünkü her kitâbın iki yazarı vardır. Biri yazarın kendisi, diğeri de okuyucu. Çünkü okuyucu, her romanı yazarından bağımsız olarak, farklı bir şekilde de yorumlar ve anlar.

 

İyi okumalar…