Dil

*KAP VE *YAP MORFEMLERİNİN TÖREMELERİ

3000 yıl öncesinden kalma olduğu düşünülen Türkistan'da bulunmuş bir iç don.

*KAP VE *YAP MORFEMLERİNİN TÖREMELERİ

Yazar: Güllü Karanfil

Türkler, tarih boyu, Attila’nın devrinden (5 yy.) önce başlayarak, dünya düzeninde önemli rol oynamış ve tüm dünyaya kültürel armağanlar bağışlamıştır. Mesela, Kaşgarlı Mahmut devrinde Türk dili çok popüler bir dil idi. Onun bize bir armağan olarak bıraktığı “Divanu Lügat-it-Türk” kitabının yazılma amaçlarından biri de Araplar’a ve Müslüman dünyasına Türk dilini öğretmekti. Kaşgarlı Mahmut’un (11 yy.) “Divani lügat –it-Türk” eserinden Çinliler’in Türkçe bildiklerini, başka ülkelerle yazışmalarda da Türkçe’yi kullandıklarını anlıyoruz. Bu arada kendi özel yazılarını da, sadece hesap  defter işlerinde kullanıyorlarmış [1, 55-58].    O zamanlar halklar arası yazışmalar Türk dilinde(Türkçe) yapılırdı, diğer halklar da Türkçe konuşuyorlardı. Geçen yüzyılın başlarına kadar Türkçemiz (Kafkaslar, Orta asya vb.) halklar arası temas diliydi. Bir çok halklar (Slavlar, Araplar, Yunanlılar vb.) yemek, giyim-kuşam, yaşam kültürünü Türkler’den almış ve benimsemiştir. Roma ve Yunan askerleri etek giydikleri zaman Attila’nın askerleri ipekten ve yünden hazırlanmış iston (iç don (rus. ştanı)), yani pantalon giyerlerdi. (Ne yazık ki, başka halklar eski Türkçe’den kalan iç ton, şalvar-şaravarı kelimesini kullandıkları halde biz Fransızca’dan gelen pantalon sözünü kullanmaktayız). M.Acı böyle pantalonların 2 bin yıl önce Altay’da dikildiğini yazıyor [2, 51]. Altaylarda bulunan çizmeye “Dünyanın ilk çizmesi” adını veren M. Acı onu V-IV yy.’a ait olduğunu söylüyor.  Dedelerimiz sürekli ata bindikleri için hem iç tonun hem  topuklu çizmenin meydana çıkması Türkler’in yaşam tarzının bir mahsulüdür.

Ama ne yazık ki, bizi sevmeyen devletlerin propagandasına uygun olarak, bu güne kadar eski Türkler, yani bütün Türk dillerinin dedeleri, hep vahşi, kültürsüz bir toplum gibi anımsanmaktadır. Rus, Batı, Çin, Ermeni “tarihçileri” tarihi kendilerine, kendi politikalarına uygun bir şekilde yazdı. Türkler’den kalan bir çok anıtlar, kurganlar mahvedildi, yakıldı, dağıtıldı, yada bazı değişiklikler yapılıp başka halklar tarafından benimsendi. Sovyet döneminde de doğruyu yazmak hem yazar için hem onun tüm sülalesi için çok tehlikeliydi. Okullarda Tatar çocukları “Tatar boyunduruğunu” öğrenmek mecburiyetindeydi.

Son  15- 20 yılın içinde  bu “politik yanlışlıklar”, kısa bir zaman içinde ün kazanmış Kazak araştırmacı Oljas Suleymenov, Kumuk araştırmacı alimi Murat Acı,  Tatar Rafael Bezertinov, Rafael Muhametdinov, Balkar Nazır Budayev ve daha başkaları tarafından düzeltilmiştir. Her zaman aşağılanan Türk halkları, bilhassa Eski Sovet Birliğinde yaşayan Türkler bu tür araştırmaları uzun süredir bekliyorlardı.

Kendilerinin kadim medeniyete sahip olduklarını iddia eden bazı halkların yazı tasavvuru olmadığı bir zamanda meydana çıkan Orhun –Yenisey abidelerinde edebi dil örnekleri bırakan Türkler medeniyetsiz, tarihsiz bir toplum gibi takdim edilmekteler.

Türk halkları “senin dedelerin vahşiydiler, barbardılar” psikoloji etkisinden hala kurtulamıyor, bir çoğu hala kendi kimliğinden utanmaktadırlar ve hala kendi dilinden utanan Türkler’de vardır.

Yabancılar ve onlara hizmet eden diğer “Tarihçiler” tarihi karıştırmalarına rağmen, hak kendi yerini buldu ve bulmaktadır da. Anlaşılan, yüzyıllarca hem maddi, hem manevi, hem entelektüel bakımından ulu atalarımız bize aklagelmez büyüklükte bir miras bırakmıştır. Ve biz bu varlığı yaşatmalı ve gelen boylara da aktarmalıyız.

Bilim alanımız Dil olduğu için, bu araştırmada Türk kökenli *kap ve *yap morfemlerini araştırıp, başka halklarda onların türemelerini göstermeye çalışacağız.

Dedelerimizin başka kökenli halklarla ilişkileri tarihi çok eskidir. Eski Türkler bazen komşularıyla dostluk eder, alış- veriş yapar, bazen de savaşırlardı.

 Çok eski zamanlardan XX. yüzyıla kadar Türk dili halkların ikinci dili gibi sayılırdı. Türk halkının nüfuzu, prestiji oldukça büyük olduğu için başka halklar, Slavlar, Araplar, Farslar vb. bu dilden pek çok söz almış ve şu an da kullanmaktadırlar. Lakin yabancı dillere  yüzyıllar önce alınan eski Türk sözcüklerini açmak bazen çok zor oluyor. Çünkü söz, morfem herhangi bir dile alındığında mutlaka benimseme süresinden geçmeli ve o dilin fonetiğine uygun olmalı. Bazen semantik bakımından da bir çok diğişikliğe uğruyor. Böyle sözcuklerin  tarihi yolunu izlemek bazen mümkün olmuyor. 

İlk Türkolog Kaşgarlı Mahmut’un «Divanu lugat-it Türk» kitabında qap morfemi “çuval” manasında verilmektedir (DTS,420)

Kap morfeminin üç anlamı, semantik yuvası var. Ve elbet ki bu semantik yuvaların birbiri ile sıkı bir bağı var:

1.Giyim-kuşam anlamında, örneğin: Gag., Azerb. kaftan, kapot “fistan, elbise”, Türk. kap “kadınların giydiği kolsuz üstlük”,  kaban “kışlık üst giyimi”(her iki örnek fransız kökenli olarak veriliyor.) (bak.Türkçe Sözlük, 2 K-Z,s.782), Tuva, Altay hep\\kep; Karaç., Balkar kablarık “giyim”, kablau “terlik”; Gag., Azerb.,Türkm. kalpak (kaplak) metateza olayı sonucunda  l ve p sesleri yerlerini diğiştirmiştir.

  1. Örtü, kabuk anlamında: Türk dillerinin çoğunda olan kapı\\kapu, kapak\\qapaq , kap (kitabın kabı), ayçiçek kabı, ayak kabı, kapçık (balığın), kap (kap-kaçak) tabak, bardak) anlamında; Gag. kapan “zindan, hapishane” Türk. kapan “tuzak”; Türk. Azerb, Turkm. kaburga\\qabırğa, Karaç.balkar. kabırga “duvar” v.b.;
  2. Top, küre, şiş bir şey anlamında; eski türk. köp “çok, şişikli, bol”; Türk dillerinin çoğunda olan köprü, küp, köpük, küpe, kabak, kopça, kap, kabar, göbek; az., göbelek (kübelek (başk. Tatar,) kömelek (türkm.) kabir\\qəbir v.b.

Azerbaycan dil araştırmacısı S.Alizade’ye göre kap eski türk morfemidir. İran ve Slavyan dillerine Türkçe’den; İran dillerinden ise Semit, Roman ve Alman dillerine geçmiştir (3).  Şu an bu eski morfem yabancı dil ailelerinde türlü fonetik varyantlarda ve değişik anlamla kulanılmaktadır: rus. kapusta “lahana”, kepka “şapka”, kubok “kupa”, kupol “kube” kobura “silahlık”, kapsula “kapsül”, kabinet “iş odası” komok “yuvarlak bir şey”, komnata “oda” vb. Son 2 örnekte p-b-m ses geçidi olmuştur. (yanaştıralım Az. koma, Gag., Türk. kümes, Gag. kümelti “küçücük ev, sığınacak yer”), Arab. qübbə, aba\\gəbə, qəbr; İng. cap “şarap için ağactan yapılmış bardak”, capote [kapbout] 1. Yağmurluk, 2. kadınlar için örtü, pardüsü”; 3. Kadın şapkası 4. Kapot (araba); Japon. kabe“duvar”, köbö “maya, kabartma tozu”; Fr. capote, İtal. capot “uzun yağmurluk”. Bu mahsuldar morfemle türenen sözleri devam ettirebiliriz.

Bugüne kadar Gagauzca’da kullanılan aba 1. ”evde dokunan kaba doku”; 2. “O dokudan yapılmış uzun giyim“; 3. Keçe; 4. Keçeden yapılmış çizme manalarını taşımaktadır; diğer Türk dillerinde de bu kelimeye raslıyoruz: Az. əba, nog. aba 1.“mollanın giydiği uzun elbise”, Türkm. aba “ağır yün doku ve ondan dikilen pardüsü”.

Aba 1. “kaba yün doku” ve 2. Dokudan yapılmış Türk kaftanı” anlamlarında V.Radlovun meşhur sözlüğünde kayd edilmiştir.  Radlov ve başka dil araştırmacıları aba kelimesinin Arap kökenli olduğunu yazıyor ve Türk dillerinden alınma söz gibi veriyor.

Lakin, Gagauz dilinde kullanılan aba sözcüğünü araştırırken başka sonuçlara varıyoruz. 

Bulgarların kültürünü araştıran N. Gagen-Torn “aba bir nevi doku adıdır… giyim kendi adını doku adından almıştır”  diyor [4].

 Arapça–Rusça  sözlüğünde bu söz “yağmurluk biçiminde giyim” gibi verilmektedir. [ARS, s.489], Bu sözlükte qabaun “üst giyim, kaftan” kelimesine de rastlıyoruz. 11yy. ilk Türkoloğumuz Kaşgarlı Mahmut’un “Divanu lügat –it- Türk” kitabında qaba “kul giyimi” kelimesi kaydolmuştur. [MK, I, 461]. Özbek şair ve yazarların eserlerinde  qaba “erkekler için uzun giyim” anlamında kullanılmıştır.

Radlov’un (5) söylevine inanırsak  aba kelimesi Türk diline geçtikten sora yeni anlam almıştır, daha doğrusu, giyim adı doku adına geçmiştir. Ama her zaman tersine,  doku adı ondan yapılan giyime geçmektedir. Tanınmış dil araştırmacısı Dobrodomov Slavyan, dillerinde bu kelimeyi araştırırken aba ve qaba sözlerini fonetik varyant gibi veriyor:  Rus aba\\qaba “kaba yün doku”, Ukr. qaba “beyaz Türk dokusu”, Maked. aba “evyapımı doku, ondan hazırlanmış üst giyim”, Sırp. harvat aba\\haba “kaba evyapımı doku”, Çek. haby “yıpranmiş geyim”. Kelime hem doku, hem de giyim manasında Roman ve Slav dillerinde de mevcuttur. Azerbaycan Türkçesi’nde halı manasında gəbə sözü de kullanılmaktadır.

Bizim düşüncemize gore aba kelimesi eski Türk kap* morfeminden geliyor. 

Yap. Morfemi de eski bir morfem olarak eski Türkçe’de ve çağdaş Türkçe’de mevcuttur. Ama bazen Türkçe’de bir sözün etimolojisini, kökenini bulmak için  araştırılan söz o kadar değişmiş oluyor ki ona yanlışlıkla başka “vatandaşlık” veriyorlar.

Gagauz dilinde çupak 1. “göğüsünü sıkan fistanın üst tarafi”; daha sonra sütyen anlamını almıştır. Bu sözü araştırırken ilginç sonuçlara vardık.

Balkar araştırıcısı Otarov Gagauzca’da ve Balkarca’da aynı manada olan çupa sözünü izlerken bu formada, bu fonetik varyantta diğer Türk dillerinde olmadığını yazıyor ve onun Fars diline ait olduğunu söylüyor (6).

Bizim araştırmamıza göre çubak sozü türlü ufak ses değişimleri ile Altay Türkçesinde çuba “geniş üst geyim”, Karaç., Balkar. çuba “göğüsü sıkan deri korset”, Azerb. çoha\\çuha “erkekler için üst giyim”, Kırg. çuba\juba “kürk”, Nog. Şıva\\şıba “elbise”, Uygur. cuba “kürk”, Tıva. şıva “entari, hilat”, şıvıq “örtük, sırta atılan bir şey”, Özb. çapan, Kaz. şapan, Başk. Sapan “entari, hilat”. Türkçede zıbın “1. çocuk giyimi; 2. kolsuz giysi”, Azerbaycan şivesinde ve Ahıska Türk’lerinin dilinde de çuba sözünün zibun\\zubun ses kalıbı tanınmaktadır. Ç- Z ses değişimini görüyoruz. A. Tahirzade de *yap morfeminin örtmek anlamının olduğunu yazmaktadır [7, 70]. Zipun kelimesi Rusça’da da, bir alıntı olarak, kullanılmaktadır. Araştırdığımız söz Mongolca’da tsuv “örtük”, Kalmıkça’da tsuuv, eski Kalmıkça’da tsuuba, Buryatça’da suba olarak da kulanılmaktadır.

Rusça’da “kürk” anlamında olan şuba kelimesi mevcuttur. Bazı ilim adamları (Radlov, Fasmer, Rabinovic, Mladenov, Lokoc) şuba sözünün Arapça’ya ait olduğunu söylüyorlar. Ama yukarıda sıraladığımız örnekler, sözün morfolojisi bu fikrin yanlış olduğunu anlatmaktadırlar.

Buradan belli oluyor ki bu terim Arap ve Fars diline girmiş, cübbə, ve şu an Rusça’da Arapça’daki gibi şuba “kürk” ve yubka “etek” kelimeleri çok aktif olarak kullanılmaktadır.

Gagauz dilinde olan cupak “sütyen sözü hep o ses biçiminde olan çupak “keçe çizme,” daha sonra Rus., Sırb., Hırvat, Slavak  çpakcep , çanta “ manasında mevcuttur. Burada semantik bağı zor da olsa duymaktayız.

Bulgar dilinde “kolsuz, kisa fistan” manasında olan çipak sözü direk Gagauzca’dan Balkan Slav dillerine  Bulgarca’nın vasıtası ile geçmiştir.

Çupak sözünün kökü çok derinlere gitmektedir. Kaşgarlı Mahmut’un sözlüğünde yuvka  \\ yubka \\ yuwga\\yupka “ince”[MK, III, 34], 13 yy. ait eski Kıpçak anıtlarında yopka “ince, nazik”, yopka etmek ”pazlama”; Abu Hayyanda yufka “ince” [AH, 55] olarak verilmektedir.

Cağdaş Türk dillerinde de Gag. yufka “kuvetsiz, zayıf”, Azer. yuxa “ince pazlama”, Türk. yufka “ince yuvarlak hamur yaprağı”, Türkm. Yuka “ince”, Kırg. çup-çuga  “çok ince”, çup “parça nevi”, çupga  “ince pazıdan yapılan yemek”, Tuv. çuga, hak. çuğa “ince”, Başk. yoka, Nog. yuka, Karakalpak. jupka “ipek parça adı”, Özbek. yupka “ince”, Kaz. juka, jukpa, Kumık. yukka “yufka ekmek”, Tat. yuka “ince(eşyalar için)”, Azerbaycan, Başkırt, Tatar, Nogay ve Kazah dillerinin örneklerinde intervokal p\b\\f seslerinin düşmesini görüyoruz.

Türk dillerinde “dokuma” manasında olan cuha\\cufa kelimesi de yufka kelimesinden gelmektedir. Burada y-ç ses değişmesini görüyoruz.

Azerb. “keçeden yapılan yağmurluk” manasında yapıncı kelimesi kullanılmaktadır. Ruslara ait olan “İgor polku hakkında söz” eserinde yaponçitsa “üst giyim” kelimesi kaydedilmiştir.  Bu söz de Azerbaycan Türkçesi’nde olan yapıncı kelimesinin türemesidir.

Kısacası, “Divanu lugat-it Türk” kitabında yufka sözünün üç semantik yuvası mevcuttur:

1.Bir şeyin niceliğini anlatan özellik, kalite;

  1. Dokuma, kumaş adı veya yemek adı;
  2. Giyim adı.

Yufka, cupak sozlerinin prototipi ise *yap morfemidir. Yaprak, yapağı, yapı kelimeleri de elbet ki *yap morfeminin türemeleridir.

Böylelikle, gagauz dilinde olan cupak sözü şimdiye kadar Arap kökenli sayılan cuha, cübbe ve Arap kökenli sayılan ve Rus dilinde aktif kullanılan, yubka, şuba, cemper, cep gibi sözlerin etimolojisine yenilik katmıştır.

Gördüğümüz gibi, Türk kökenli iki morfemin *Kap ve *Yap yayılma coğrafyası oldukça geniştir.  Bu morfemlerin vasıtasıyla bir çok yabancı dillerde yeni sözler türemiştir ve kullanılmaktadır.

Dilimiz çok büyük ve mukaddestir. Onu korumak ve yüceltmek hepimizin borcudur.

 

Kaynaklar:

  1. Korkmaz Zeyneb. Kaşkarlı Mahmut kimdir? kasgarliMahmut.org/zeynep_korkmaz.htm
  2. Аджи М. Европа, тюрки, Великая степь, М.1998, с51.
  3. Əlizadə S. Türkmənşəli kap sözü və onun törəmələri. //Dilçilik coğrafiyası, tarihi dialektologiya və türk dillərin tarihi problemi, Bakı, ADU, nəşri, 1982,s. 50
  4. Гаген-Торн Н. Болгарская одежда\\ Сборник музея антропонимии и этнографии. Т.Х, М., Высшая школа, 1958, с. 56
  5. RS – V. V. Radlov Opıt slovarya türkskih nareçiy, 1899.
  6. Отаров И.М., Профессиональная лексика карачаево-балкарского языка (на основе названий одежды и обуви), диссерт.на соиск. уч.ст.кандид.филол.наук, Баку, 1974, стр.42.
  7. Таирзаде А.Ш. Этимологическо-структурный анализ некоторых архаизмов азербайджанского языка, функцианирующих в диалектах и говорах шекинской зоны. // Известия АН Азерб. ССР, археология, литература, язык. Баку, 1981, №1, с 70.

 

Sözlükler:

MK-Mahmut Kaşkarlı. Divanu Lugat it türk tercümesi, I-III, Ankara, 1939-1940.

AH – Əbu Həyyan Əsirəddin Əl-əndəlusi. Əd-dürrə əl müdiyyə fi-l-luğa ət –türkiyyə (Türk dilində parlak inci), Bakı, 1997.

ARS-Azerbaycanca-rusça lüğət, Bakı, 1965.

DTS- Drevnetürksiy slovar, Leningrad, 1969.

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...