Yaşam

Hayvan Varlığımızda Ciddi Artışlar Yaşandı (Mı?)

Makalenin esin kaynağı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba. Kendisi birkaç gün önce, “iktidarları döneminde hayvan varlığımızda ciddi artışlar yaşandığını” söyledi. Her gelen bakan aynı cümleyi kuruyor olmakla birlikte, hayvan varlığımızın azaldığı ve canlı hayvan ile et ithalatının her geçen gün çeşitlenerek arttığının artık aşikâr olduğu bu günlerde söylenmesi bakımından şaşırtıcıydı.

Evet, Devlet’in Bakanı böyle diyor. Peki, Devlet’in verileri ne diyor?

Bakalım.

1935’ten 2016’ya hayvan varlığımız

Fakıbaba’nın hayvan varlığımızda ciddi artışlar yaşandığı iddiası 2002-2016 dönemini, yani kendi partisinin iktidar yıllarını kapsıyor. Buna rağmen sizlerle 1935-2016 dönemine ait verileri paylaşacağım. Böylece aşağı yukarı bütün cumhuriyet tarihine ait verileri karşılaştırmış, “ciddi artış ve düşüş yaşanan yılları” görmüş olacağız.

Tablo 1. Yıllar itibarıyla Türkiye’nin hayvan varlığı (baş)*

 19351965Fark (%)
Sığır6.486.17613.203.000103,55
Manda788.8811.216.00054,14
Toplam7.275.05714.419.00098,19
Koyun13.590.87833.382.000145,62
Kıl keçisi8.456.20615.305.00080,99
Tiftik keçisi3.305.4245.500.00066,39
Toplam25.352.50854.187.000113,73
Genel Toplam32.627.56568.606.000110,27
NÜFUS**16.158.01831.391.42194,27

*Kaynak: Türkiye’de Küçükbaş ve Büyükbaş Hayvanların

Coğrafi Dağılışı, Doç. Dr. Ali Özçağlar

**Kaynak: TÜİK

Tablo 2. Yıllar itibarıyla Türkiye’nin hayvan varlığı (baş)*

 19611970198019902000
Sığır12.435.00013.189.00015.567.00012.173.00011.054.000
Manda1.140.0001.178.0001.040.000429.000165.000
Toplam13.575.00014.367.00016.607.00012.602.00011.219.000
Koyun34.463.00036.351.00046.026.00043.647.00030.256.000
Keçi24.632.00020.267.00018.775.00011.942.0007.774.000
Toplam59.095.00056.618.00064.801.00055.589.00038.030.000
Genel Toplam72.670.00070.985.00081.408.00068.191.00049.249.000
NÜFUS**27.754.820***35.605.17644.736.95756.473.03567.803.927

*Kaynak: TİGEM Hayvancılık Sektör Raporu 2013

**Kaynak: TÜİK

***Türkiye’nin 1960’taki nüfusu.

Tablo 3. Yıllar itibarıyla Türkiye’nin hayvan varlığı (baş)

 SığırKoyunKeçiToplamNüfus
200110.548.00026.972.0007.022.00044.542.00067.803.927*
2002 9.803.49825.173.7066.780.09441.757.298
2003 9.788.10225.431.5396.771.67541.991.316
200410.069.34625.201.1556.609.93741.880.438
2005 10.526.44025.304.3256.517.46442.348.229
2006 10.871.36425.616.9126.643.29443.131.570
2007 11.036.75325.462.2936.286.35842.785.40470.586.256
2008 10.859.94223.974.5915.593.56140.428.09471.517.100
2009 10.723.95821.749.5085.128.28537.601.75172.561.312
2010 11.369.80023.089.6916.293.23340.752.72473.722.988
2011 12.386.33725.031.5657.277.95344.695.85574.724.269
201213.914.91227.425.2338.357.28649.697.43175.627.384
201314.415.25729.284.2479.225.54852.925.05276.667.864
201414.223.10931.140.24410.344.93655.708.28977.695.904
201513.994.07131.507.93410.416.16655.918.17178.741.053
201614.080.15530.983.93310.345.299  55.409.38779.814.871

Kaynak: TÜİK

*Türkiye’nin 2000’deki nüfusu

Tablo 4. Yıllar itibarıyla kültür, melez, yerli sığır sayıları (baş)

 Kültür%Melez%Yerli Sığır%Toplam
20021.859.78618,974.357.54944,453.586.16336,589.803.498
20166.588.52746,805.758.33640,901.733.29212,3014.080.155

Kaynak: Hayvancılık Genel Müdürlüğü, Ekim 2017 Raporu

Önce 1935-1965 döneminin hakkını teslim edelim (Tablo 1). Eğer herhangi bir dönem için “Hayvan varlığımızda ciddi artışlar yaşanmıştır.” cümlesi kurulacaksa o dönem, işte bu dönemdir.

1961-1980 dönemi de fena sayılmaz (Tablo 2). Sığır sayısı, yavaş da olsa artmaya devam etmiş. Koyun sayısındaki artış çok belirgin. Keçi sayımız ise belirgin şekilde düşmüş. Genele baktığımda dönemi şöyle değerlendiriyorum: Duraklama döneminin ayak sesleri duyuluyor.

1980-1990 ve 1990-2000 dönemlerinin rakamlarına baktığımda yüreğim sızladı. Sığır, manda, koyun ve keçi varlığımız çok hızlı bir şekilde azalmış. Toplam hayvan varlığımız önce 64.801.000’den 55.589.000’e, sonra da 38.030.000’a düşmüş. Yirmi yıl içindeki düşüş oranı yüzde 41,31.

1980-2000 döneminde hayvan sayımızdaki düşüş hızla devam ederken nüfusumuz hızla artmış: 44.736.957’den 67.803.927’e çıkmış. Artış oranı yüzde 51,56.

Düşüş 2001 ve 2002 yıllarında da devam etmiş.

2002-2016 dönemi

Bakan Fakıbaba’nın  hayvan varlığımızda ciddi artışların yaşandığını iddia ettiği dönem 2002-2016 dönemi.

Sayın Bakan sözlerini rakamlarla desteklemeye çalışıyor:

“Hükümetlerimiz döneminde verilen destekler ve yürütülen projelerle hayvan varlığımızda ciddi artışlar yaşanmıştır. 2002-2016 döneminde kırmızı et üretimimiz yüzde 179 artışla 421 bin tondan 1 milyon 173 bin tona yükselmiştir. Son 7 yılda ise, iddia edildiği gibi üretimimiz azalmamış bilakis artmıştır. 2010 yılında 11 milyon 455 bin olan büyükbaş hayvan sayımız, yüzde 24.2’lik bir artışla 2016 yılında 14 milyon 222 bine yükselmiştir.”

2002-2016 döneminin TÜİK’ten alınmış verilerini Tablo 3’te görebilirsiniz. Fakıbaba’nın açıkladığı rakamlarla farklılıklar var. Bu durumu da takdirlerinize bırakıyorum.

Dönemin ilk 3 yılını değerlendirme dışında tutuyorum çünkü iktidarının ilk 3 yılında hayvancılıkta artış kaydedemedi diye hiçbir iktidar suçlanamaz. Ne kadar başarılı çalışmalar yapılırsa yapılsın, süre, çalışmaların sonucunu görmek için yeterli değildir. Üçüncü yıldan itibaren ise sonucun günahı da sevabı da iktidara aittir.

Konuya bu tarafından bakınca, 15 yıldır kesintisiz olarak iktidarda olan tek bir parti görüyoruz. Hayvancılık politikalarını başarılı veya başarısız olarak nitelememize yetecek süredir iktidardalar.

Tablo 3’ü incelediğimde görüyorum ki iktidarın ilk 8 yılında (2002-2009 dönemi) hayvan varlığımız durağan bir seyir izliyor.

2010’dan itibaren sığır sayısında tedrici, koyun ve keçi sayılarında hızlı artışlar görülüyor. 2016’ya geldiğimizde sığır ve keçi sayısındaki artışın durduğunu, koyun sayısının ise düşmeye başladığını görüyoruz.

Peki, ne oldu da 2010’dan itibaren hayvan sayımız birden bire artmaya başladı?

En belirgin sebeplerini sayayım:

2010’dan itibaren yüksek miktarda hayvan ithalatı başladı. Miktarlarla ilgili paylaşabileceğim doğrulukta rakamlara ulaşamadığım için “yıllar itibarıyla ithal edilen canlı hayvan, karkas ve kemiksiz et listesi”ni başka bir makaleye bırakıyorum. Yine de toplam rakamı “milyonlarca” olarak ifade edebilirim.

Bununla da kalınmadı. Canlı hayvan yanında karkas ve kemiksiz et de ithal edildi.

Her iki durumda da hayvan varlığımız yükseliyor göründü.

Başka…

2010 yılından itibaren verilerin hesaplanmasında kullanılan yöntemlerde değişikliğe gidildi.

Yöntem değişikliği başka alanlarda da yapıldı ve yapılıyor:

Örneğin kişi başına düşen millî hasılanın hesaplanmasında. Mazeret, OECD ülkelerinin hesaplama yöntemlerine uyum. Uyuma itirazım yok fakat bir dönemle başka bir dönemin karşılaştırılabilmesi için aynı verilerin esas alınması gerekir. Aksi yapılırsa karşılaştırmanın hiçbir bilimsel değeri yoktur. Siyaseten kullanılabilir elbette fakat bir ülkenin geleceği planlanırken kesinlikle kullanılamaz, kullanılmamalıdır.

Diğer bir örnek, kırmızı et üretimi verileri. 2010 yılından itibaren TÜİK’in kırmızı et üretimi ile ilgili bültenlerinin altına şöyle bir cümle eklendi:

“Not: 2010 yılından itibaren kırmızı et üretimi mezbahane ve mezbahane dışı kesimleri kapsamaktadır.”

Yukarıdaki notun ne anlama geldiğinin daha iyi anlaşılması için kırmızı et üretimimizin 2009’da 325.286 bin ton iken 2010’da birdenbire 618,584 bin tona yani iki katına çıktığını belirtmem yeterli olur sanırım.

2009 ve öncesi istatistiklerde sadece mezbahalarda yapılan kesimler dikkate alınırken 2010’dan itibaren mezbahalar dışındaki kesimler de tahmin usulüyle istatistiklere eklenmiş. Durum bu kadar basitken bazı siyasetçiler çıkıp rahatlıkla “Et üretimi, sayemizde iki katına çıktı.” diyebiliyorlar.

Bunu yaparken keşke kendilerine “Hayvanların yarısı niçin mezbaha dışında kesiliyor?” diye de sorup tedbirlerini alabilselerdi.

Bütün bu yanlışların içinde içimi ferahlatan doğru, Tablo 4’te. 2002-2016 döneminde Kültür ırkı sığırlarda yüksek, melez sığırlarda düşük artış kaydedilirken yerli sığırlarda düşüş görülüyor. Tablo bize, verimsiz hayvanlardan verimli hayvanlara geçiş yaptığımızı gösteriyor.

Buna rağmen geçişte izlenen yöntemin “ithalat” olduğunun, ithal hayvanların uyum sorunu ve yetersiz beslenme sebepleriyle verimlerinin getirildikleri yerlerdekinin çok altına düştüğünün bilinmesini istiyorum.

Kendi coğrafyamıza uygun ırklar geliştirilmeden, ıslah edilmeden, diğer sorunlarını en aza indirmeyi başarsak bile, hayvancılığımızın beklenen hızla gelişmeyeceğini, dolayısıyla hayvancılıkla ilgili verilerin de yanıltıcı olacağını dikkatlerinize sunuyorum.