Dil Yaşam

Türkçede Saygı ve Nezaket

Şimdi Klâsik öncesi şairlerden başlayıp son devir şairlerine kadar değişik şairlerin şiirlerinde sen / siz kullanımını örneklerle görelim Yukarıda da belirtildiği üzere, Çağatay şiirinde de esasen sen kullanılır; ancak yazımızın konusunu da teşkil eden ve nezaket bildiren siz’in sorunlu biçimde metinlerde yer aldığı görülmektedir. Görebildiğimiz kadarıyla, Nevâî hariç, hemen her Çağatay şairlerinde bu konuda bir […]

Şimdi Klâsik öncesi şairlerden başlayıp son devir şairlerine kadar değişik şairlerin şiirlerinde sen / siz kullanımını örneklerle görelim

Yukarıda da belirtildiği üzere, Çağatay şiirinde de esasen sen kullanılır; ancak yazımızın konusunu da teşkil eden ve nezaket bildiren siz’in sorunlu biçimde metinlerde yer aldığı görülmektedir. Görebildiğimiz kadarıyla, Nevâî hariç, hemen her Çağatay şairlerinde bu konuda bir tutarsızlık görülmektedir. Bu durum Nevâî’nin taradığımız şiirlerinde bir iki defa rastlanmıştır.

Çağatay şairleri, sevgiliye hitaben bazen sen bazen de siz demektedirler. Yaygın olmamakla birlikte siz ifadesinin hâkim olduğu şiirler mevcuttur. Ancak kimi şiirlerde çok defa esasen sen  hâkimken bir iki beyitte siz  bulnabilmektedir. Bu durum öyle ki kimi zaman aynı beyitte bile söz konusu olmaktadır.

Başta Nevâî ve Babür olmak üzere bu dönemin önde gelen şairlerinden sen / siz karmaşasını gösteren örnekler aşağıda verilmiştir.

Aşağıdaki altılık Nevâî’nin BedāyiǾuǿl-Vasaŧ adlı eserindeki bir müseddesten alınmıştır. Toplam 7 altılıktan oluşan müseddesin 2. altılığında bir defa siz; gerek bu altılıkta gerekse diğerlerinin tamamında sen kullanılmıştır.

Ŧurfedür kim yüz üze ikki lebiŋ gūyā bolur

Bir ķuyaş ikki Mesįĥāġā ķaçan me’vā bolur

Köŋlüm içre ķaşlarıŋdın ĥayretim peydā bolur

Kim ķaçan bu nevǾ bir ķurbānda ikki yā bolur

Zülfüŋüz ĥayrānı-min kim yılda bir yeldā bolur

Ayda kim kördi ikki yeldā tüni mundaķ ŧavįl  (Türkay 2002: 475)

 

Ancak yukarıdaki müseddes Nevâî’nin Fevâyidü’l-Kiber’inde de yer alır ve buradaki zülfüŋüz kelimesi, sözkonusu bölümde zülfüŋiŋ şeklinde şiirin tamamıyla uyumludur (Kaya 1996: 642).

Aşağıdaki beyit Nevâî’nin Mizânu’l-Evzân adlı kitabında yer almaktadır. Şair, bu beyti Baĥr-i Mütedārik bölümünde örnek olarak vermektedir. Burada sevgiliye önce siz, sonra sen demektedir.

Bolmaŋ bizge hergiz māyil 

Ni ĥālıŋ bardur ay ķātil      (Eraslan1993: 55)

 

Babür’ün (1483-1530) gazellerinde böyle bir durum görülmez. Ancak rübâilerinde şayet saygıdan dolayı siz demesi gereken kimse varsa siz der. Meselâ sevgili dışındakilere yazılan övgü rübâilerinden birinde sen derken diğerinde siz der.

 

Asru köp imiş cür’et ü himmet sizge

Rūzį ķılġay Ħudāy nusret sizge

Merdānelıġıŋıznı barı il bildi

Raĥmet sizge hezār raĥmet sizge  (Yücel 1995: 233)

Yārıŋ siniŋ Allāh tebārek bolsun

Düşmenleriŋe tucme belārek bolsun

Milküŋde ferāġat bile ħanlıġlar qıl

Milküŋ bile ħānlıġıŋ mübārek bolsun  (Yücel 1995: 312)

Doğrudan konumuzla ilgili olmasada, Klâsik Doğu Türk Edebiyatında tevazu için men yerine biz zamiri, aynı şekilde iyelik eki olarak da birinci teklik yerine birinci çokluk kullanıldığını belirtmek gerekir. Aşağıdaki ilk iki örnek Babür Şah’tan diğeri ise Şecere-i Terākime’den verilmiştir.

Köz rūşen idi siniŋ cemāliŋ birle

Köŋül ħoş idi siniŋ viśāliŋ birle

Bes tįre vü nā-ħoş itti hicriŋ bizni

İmdi ķılalıŋ ħūy ħayāliŋ birle  (Yücel 1995: 250)

Çün bu dem vasl işi yıraq durur

Köŋlümiz xaste-i firâq durur  (Yücel 1995: 198)

 

Keza, Oğuz Han destanında baba Kara Han oğlunun bir yaşına girdiğini haber verirken “Biziŋ bu oġlımız bir yaşıġa yetdi.” diyerek tevazu gösterir (Ölmez 1996: 123)

Babür aşağıdaki şiirinde hep sen derken bir bölümünde siz der sonra tekrar sen’e döner.

Özni yandaşturup özüŋ birle

Sözni çırmaşturup sözüŋ birle

Anı özüŋe sin bilip hem-dem

Anı sözüŋe sin qılıp mahrem

Ķılġa siz ħalķnı tümen ġıybet

Dige siz ayttıŋız ni ħoş śoĥbet    

Her yaman bar yār qılġay siz

Her yamanlıġ ki bar qılġay siz     (Yücel 1995: 207)

 

Babür Şah’ın yazdığı Kitâbü’s-salât’ın içinde yer alan Küsuf-u Xusuf nämåzı mäsåyili (Güneş ve ay tutulması üzerine kılınması gereken namaz ile ilgili bölüm) başlıklı bölümünün baş kısmı hemen aşağıya alınmıştır. Görüldüğü gibi kimi beyitlerde sen, kimilerinde siz kullanılmaktadır. Bu duruma eserin başka bölümlerinde de rastlanmaktadır. Elbette her beyit kendi içinde bağımsız bir bütünlük arzeder. Ancak yine de beyitlerde sürekli olarak sen / siz nöbetleşmesi dikkat çekicidir.

 

Sünnät oldı quyåş tutulğändä,

Ötäŋiz bu nämåznı ändä.

Bil imåm-i nämåz-i cum’ä keräk,

Bu kişini keräk imåm etmäk.

Qılıbån bu degän kişini imåm,

Siz cämå’ät bilä qılıŋ itmåm.

Sen, imåm ul çåğ iki räk’ät qıl,

Päst oqu, uzun qırå’ät qıl

Ötägändin keyin du’å qılıŋız

Men äytqän kibi ädå qılıŋız

Sen du’å-vü nämåzni munçä

Qıl tämåm åftåb åçılğunçä (Häsän 1993: 66)

Hârezmli Hâfız (?-?) 429. Gazellerinde yer yer siz ifadesini kullanmaya çalışmıştır. Gazellerinin kimisinde büyük ölçüde sevgiliye siz derken, yer yer sen ve siz aynı beyitte bulunabilmektedir.

 

Gerçi yād itmediŋiz men bendeni

Kitmedi bir dem köŋüldin yādıŋız

Serv ķadiŋni kenārımda körüb

Ġamdın olmaġay mu men āzādıŋız (Toparlı 1988: 386)

Öz biliŋiz śıfātını hem özüŋiz beyān ķılıŋ

Nāzik-i maǾnîlerde çün söz bile ķıl yarar siz

LaǾl-i lebiŋ irür maŋa merhem-i cān u her nefes

Cānnı bilmegen kişi tek kişidin sorar siz. (Toparlı 1988: 388)

Cānın fedā ķılur size uşbu duǾācıŋız

Mihr-i cemāliŋizni eyā şāhım açıŋız

Körmey yüzüŋni ħasta bolub iştiyāķdın

ǾĀşıķ öler saķıġusıdın barı açıŋız. (Toparlı 1988: 395)

Mevlânâ Sekkâkî (?-?) de esas itibariyle  sevgiliye sen diye hitap eder ancak mümkün olduğunda siz der. Kimi beyitlerde ise ikisi birden görülür.

 

Boyuŋ tig bütmedi bustān ara serv-i revān, ey cān,

Yüzüŋ tig hem açılmadı çemende gülsitān, ey cān

Oķuŋuznuŋ başaķınġa köŋül müştāķ u köz Ǿāşıķ

Bular talaşmaķın boldı o ikki ara ķan, ey cān. (Eraslan 1999:196)

Ey melāĥat mülkiniŋ sulŧānı, az it, yarlıķa

Ķāmetimni ol elif tig ķaddıŋız nūn eyledi

ǾIşķ fenni barça fenlerdin irür nāzük, meger

ǾIşķıŋız Sekkākîni bu fende źüǿnūn eyledi. (Eraslan 1999: 290)

 

Ħırāmlap ötkeŋizde ħıred maŋa aytur

Özüŋge kil, közüŋ , Ǿömr nāgehān kiçti (Eraslan 1999:276)

 

Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen ancak Kemal Eraslan’a tespitlerine göre 15. yüzyıl şairlerinde olan Atayî’de de aynı durum söz konusudur.

Bu ulusta ħūblar kördük velį ay öz bigim

Dil-rübālıķda siziŋ dik şūħ-ı racnā körmedük

Sivgeli ay sįm tenlig köŋli fūlādım sini

Dünyāda tįġ-ı cefādın özge ķatcā körmedük    (Eraslan 1987:124)

Hatta Atayî’nin aşağıda ilk beyti verilen gazeli tamamen siz diye yazılmıştır.

El-minnetü li’lillāh yene kördük yüzüŋüzni

İşitti ķulaķ dürr-i CAden tig sözüŋüzni           (Eraslan 1987: 125)

Lutfî’de (768/1367? – ö. 897/1492?) söz konusu tutarsızlık sıkça görülür. Lutfî de esasen sen demekle birlikte siz’in hâkim olduğu beyitler yazmıştır.

 

işikiŋiz topraġındın gerd olup uçsun tenim

mindin olturġunça nāzük ħāŧırıŋızġa ġubār

her cefā kim kilse sendin luŧfįġa minnet velį

ķılmaġan yazuġnı kiçrüp ķılġın andın der-güzār (Karaağaç 1997: 55)

min ħōd eceldin Ǿışķıŋız yolında ķayġur min velį

yüzüŋni körmey ölgenim hecriŋde bes düşvār irür (Karaağaç 1997: 75)

Rübâilerinde esasen sen kullanır; ancak aşağıdaki rübâisinde sevgiliye tamamen siz diye hitap edilmektedir.

 

dünyā turġunça cihānda tur bigim

devr-i ĥüsnüŋ tā ķıyāmet sür bigim

ikki dünyā ħūblarını nāz ile

at üçün bir ķamçı birle sür bigim (Karaağaç 1997: 284)

dil-berā cān ķalmadı siz barġalı

śabr u sāmān ķalmadı siz barġalı

ĥasret ü endūh ile köz yolıdın

aķmaġan ķan ķalmadı siz barġalı (Karaağaç 1997: 280)

Şeybânî Han’da (1451-1510) da aynı beyitte sen ve siz’in karışık kullanılması defalarca görülmektedir.  Aşağıdaki gazelde –maŋız olumsuz ikinci çokluk şahıs emir-istek kipi redif olarak kullanılmıştır.

 

Sindin ayru ķayda barsun uşbu yüzde miŋ körüp

Āh u vāveylā bu tün zülfüŋ kūyindin ķavmaŋız.

Her kiçe vaślıŋı çerāġ māh-tāb olmış maŋa

Ay śanem Tiŋri üçün zülfüŋ perįşān ķılmaŋız. (Karasoy 1998: 140)

 

Şair, gazellerinde sevgiliye çok defa sen diye hitap ederken yer yer siz de demektedir

Ay köŋülnüŋ ķuvveti ĥüsn-i viśāliŋ saķladım

Sini mindin ayru kim dir çün viśāliŋ saķladım

Boldı bülbül kim siziŋ taĥsįniŋizdin her zamān

Yolmasun nitsün uşol kim müşg ü ĥāliŋ saķladım. (Karasoy 1998: 186)

Baġlamas śūret ne üçün dilberi ārām-ı  cān

Niçe fitneler ķılur-sin zülfiŋiz abdālıdın. (Karasoy 1998: 223)

15. yüzyıl şairlerinden olan Gedâî’de de aynı durum söz konusudur. Aşağıda şairin iki tuyuğu verilmiştir. Birisinde sevgiliye sen, diğerinde siz diye hitap etmektedir.

 

Tapmaġay ġavvās-ı fikret sin bigin

Bahr-ı hüsn içre bigim bir cevherî

Zülfüŋe vā-beste min bu şehrde

Sinsizin yoktur maŋa bir cevherî

Zümre-i aġyārdın hîç ġam degül

Ger kişige öz habîbi yār ise

Ger kabūliyetka kābil körseŋiz

Uş turuptur cān siziŋdür bar ise  (Eraslan 1986: 619)

 

Eraslan’a göre Hâmidî tarafından yazılan ve 1516 (h. 922) tarihinde istinsah edilen, Zeynep Korkmaz’a göre ise H. 874/M.1469 senesinde Belh’te Ahmed veya Ahmedî mahlaslarını kullanan Ahmet Câm Jendebîl  tarafından yazılan ve Hüseyin Baykara’ya ithaf edilen Yūsuf ve Züleyhâ eserinde de vezin dolayısıyla siz ile sen kullanımının karıştığını görürüz (Eraslan 1986: 675; Korkmaz 1995: 308). Hz. Yūsuf’un ağabeylerinin babalarından kardeşlerini beraberlerinde götürebilmek için izin istemelerinin anlatıldığı Yūsuf tüşin ağalarığa digeni başlıklı bölümün 8. ve 13. beyitleri aşağıdadır.

103        didiler iy pāk-i resūl-i Ħudā

hem atamız-siz daġı hem pişvā

108        birgin icāzet hele iy pāk-i dįn

körsün oşal yir yüzide gül yüzin

110         niçe ķılur-siz anı maĥbūs-i şehr

yaħşı irür ķılsa temāşā-yı dehr   (Korkmaz 1995:  326-327)

 

XVI. yüzyıl şairlerinden Ķul ǾUbeydį dörtlükler halinde yazdığı şiirlerinin arka arkaya gelen iki dörtlüğünün ilkinde sen, ikincisinde siz demektedir:

Ǿāriflerniŋ Ǿirfānıġa ķulaķ salġıl

cān u teniŋ birle andın assıġ alġıl

enāniyyet peymānesin yirge çalġıl

mundaķ itmey ādem oġlı ādem bolmas

cevāhirler beşāretlik irür biliŋ

vücūdıŋız altunlar dik ħāliś ķılıŋ

riyāżetniŋ būtesinde ħūb ayrılıŋ

ayrılmagen altunlarġa mühr urulmas (Kaya 2003: 65)

 

XVII. yüzyıl şairlerinden Ķul Şerįf’te de aynı durum vardır.

anıŋ birle birer ay vaǾde ķılsaŋ

inanmaŋ vaǾdesi yalġan ikendür. (Kaya 2003: 98)

 

Klasik sonrası şairlerden Meşreb (1657-1711),  keldilär redifli gazelinde sevgilisinin geldiğini söylerken saygısını ve nezaketini bildirirken, daha önce şiirde pek görülmeyen esasen nesre özgü üçüncü teklik şahıs yerine üçüncü çokluk şahsı kullanır.

Şähdu şäkärdin årtuq, åråmi cånım keldilär

Köŋül üyini körgäli ruhi rävånım keldilär.

Ketib edi äqlu huşum, bilibtur zåru nålişim,

Yoqdur älärdek heç kişim, şirin zäbånım keldilär. (Rähmånov vd. 1980:196)

Aşağıda Meşreb’’in aynı gazelinden iki ayrı beyit verilmiştir. İlkinde sen diğerinde siz diye hitap bulunmaktadır.

Ey yår-i bäd-ähd be-mehr ekänsän

Rähm äylämäysän men mubtälåğä

Ey bäğrı tåşım häcringizdä küydüm

Tåpşurdum, ey yår, sizni xudåğä (Rähmånov vd. 1980:41)

Meşreb, ånäm redifli gazelinde annesine sen diye hitap eder. Halbuki doğum yeri itibariyle Namanganlı olan Meşreb’in günlük hayatta annesine sen demesi mümkün değildir. Çünkü bu bölge ahalisi bugün bile annesine kesinlikle siz der.

Äcåyib mehribånımsän, mäni åråmi cånımsän,

Murådi dü cähånımsän, bihişti cåvidånımsän ånäm. (Rähmånov vd. 1980:75)

Uygur asıllı Bilâl Nâzım (1824[2]-1900) Çağatayca yazdığı şiirlerinde sevgiliye çoklukla sen demektedir; ancak aşağıdaki gazelinde tek kelime hariç tamamen siz hakimdir.

 

Ey nigårå, tä’nä qılgunçä, meni siz öldürüŋ,

Yådıŋızdä çırqırägän åhu äfğånım körüŋ.

Yüz ögirmäsmän ägär här qänçä zår olsäm täğın,

Bosäğäŋdän quvlägunçä bir muruvvät körgüzüŋ.

Lutf u şäfqät äyläbän bu xästä ähvålımgä siz,

Cilvä äyläb men ğäribniŋ yånıdä bir däm turuŋ.

Işqıŋızdä gär hälåk bolsäm, nigårå, siz kelib,

Häm tikib qäbrımgä çådır, siz kelib mäclis quruŋ.

Yoqsä härnä ğäm båşımgä kelsä någåh, ey päri,

Märhämät äyläb Bilålnıŋ hålıdın ågåh boluŋ.   (Hämråyev 1981: 60)

 

Çağatay dönemi şiirlerde görülen bu tutarsızlık destanlarda da karşımıza çıkar. Aşağıdaki parça Göroğlu destanından alınmıştır.

Şundä Hilålåy Gäcdumbek äkäsigä qäräb, bir söz dedi:

Äyvån-äyvån bäytäling bår, åting bår,

Ciyråndän, säzämändän xånäzåding bår,

Xunxårgä här çåşkä sälåm-dåding bår,

Bu håvligä bir xızmätkår soräymän.

Şu säbäbdän bårıb bir qul ålsängiz,

Ålıb kelib bundä tämğä sålsängiz,

Ğärib muştipärmän, könglim ålsängiz,

Bu håvligä bir xızmätkår soräymän.  (Yusuf Oğlı 1994:35)

 

Uygur halk destanlarından Ġérip – Senem’de de bu durum görülmektedir:

 

Bilmeymen  müşkülüñ bolarmu asan,

Pervasız turġanda, vapasız zaman,

Bolupsiz niçük haki-sergerdan,

Ğérip balam bir Allaġa tapşurdum. (İnayet 2004: 182)

 

Bu durum Türkmen destanlarında da bulunmaktadır.

 

Diyarbekirden gelip,

Bagdada mıhman senmu sen?

Bu canımga otlar salıp,

Aklımnı algan senmu sen?

Gelip sen şehr-i Bagdada,

Yeten sen maksat-mırata,

Eşitdim sizni şazada,

Ol şahı-cahan senmu sen? (Garrıyeva vd. 1993: 155)

Bu şekilde sen yerine siz kullanmaya çalışmanın kullanımının sebebine gelince birkaç saik söz konusu olabilir. Yukarıda da belirtildiği gibi, Çağatay Edebiyatının mirasçılarından olan Özbekler ve Uygurlara bakıldığında, günlük hayatlarında büyük ölçüde sen yerine siz kullandıkları görülür. Günümüz Uygurlarıyla ilgili olarak Grönbech, “Dr. Jarring, Lund’un bana söylediğine göre, Kaşgar’da insanlar o kadar nazikleşmişlerdir ki sen sadece aile arasında kullanılır. Normal hitap şekil siz, nazik söyleyiş ise daima sizler’dir.” demektedir (Grönbech 1995: 66) . Grönbech’in söylediği aslında günümüz Özbek toplumunun önemli bir kısmı için de geçerlidir. Bilhassa Fergana vadisinde hemen tamamen siz hâkimdir. Kimi ailelerde anne babalar çocuklarına, dedeler nineler torunlarına dahi siz derler. Surhanderya – Kaşkaderya bölgelerinde ise konuşurken siz yanında öziŋiz “kendiniz” hatta özleri “kendileri” ifadelerini kullanılır. Günümüz Özbekçesinde de görülen bu ikinci durum hakkında Grönbech “Eğer bu dil kullanılışı, yüz yüze söyleyişte dile getirilirse, bağlılığın doruğuna ulaşılır. Artık hitap edilene yönelmekten çekinilir, ve o dolaylı olarak anılır. Bu ifade tarzının başlangıcı Uygurcaya kadar gider; o zaman , bu tür hitabın halis bir şekli 3. şahıstı.” demektedir (Grönbech 1995: 70).

O halde, konuşma dilinde bu şekilde siz’i tercih eden bir topluluk neden şiir yazdığında sen’i tercih etmektedir? Bunun sebebi şöyle sıralanabilir:

  1. Öncelikle Eski Türkçeden beri süregelen şiir geleneği olabilir.
  2. Sen veya siz kullanımı vezni etkiler. Klâsik Türk Edebiyatının nazım birimi olan beyitte genel olarak kısıtlı kelimelerle vezne aykırı olmamak kaydıyla bütünlük arz eden bir düşünce belirtilmesi gerekmektedir. İşte sen yerine siz dendiğinde alıŋ / alıŋız, aldıŋ / aldıŋız, yüzüŋ / yüzüŋüz şeklinde fazladan bir hece kullanılması söz konusu olmaktadır. Bu durum beytin kurulmasını zorlamaktadır.

Netice olarak denebilir ki Türkistanlı şairler günlük hayatlarında aslında saygı ve nezaket bildiren şekilleri kullanırlarken başta vezinden kaynaklanan gerekçelerle şiirde ‘sen’i kullandılar. Ancak imkân bulduklarında konuşma dilinin izlerini şiire taşıdılar.

 Bu arada belirtelim ki bu durum aslında Eski Anadolu ve Osmanlı dönemlerinde Batı Türkçesinde de görülür. Ancak biz bu yazıda yalnız Doğu Türkçesini esas aldığımız için bu alana girmedik. Yine de üç örnekle Batı Türkçesindeki bu duruma işaret etmek istiyoruz.

Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait Dede Korkut’ta esasen büyüklere de sen diye seslenme hâkimdir; ancak zaman zaman siz de demektedir.

Yöm vireyim ħanum: Yirlü ķara ŧağuŋ yıķılmasun, kölgelüçe ķaba ağacuŋ kesilmesün, ķamın aķan görklü śuyuŋ ķurımasun, ķanatlaruŋ uçı ķırılmasun, Ķādir seni nāmerde muĥtac itmesün, çapar-iken ağ boz atuŋ büdrimesün, çalışanda ķara polat öz ķılıcuŋ gedilmesün, Allah viren ümiźüŋ üzilmesün, aħır śoŋı aru imandan ayırmasun, ağ alnuŋda biş kelime duǾā ķılduķ ķabul olsun, yığışdursun, günahuŋuzı adı görklü Muĥammede bağışlasun ħanum hey! (Ergin 1958; 176-177)

Aşağıda aynı sorunun varlığını önce Kadı Burhaneddin ardından Nedim’de bulunduğunu gösteren örnekler verilmiştir.

Varlıgumuz niçe ki var hüsnünedür fidâ sinün

Yahşı yaman diyümezüz yahşı sizün yaman bizüm  

(Muharrem Ergin 1980: 20)

Sıkılma meclise gel bigâne yok da’vetlimiz ancak

Nedimâ bendeniz var bir dahı sultanımız var.

                                               (Gölpınarlı 1972: 258)

 

bilimdili

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...