Dil DÜŞÜNCE Evrim Tıp

Beyindeki Broca Dil Alanı

 

İnsanın diğer canlılardan ayrılan en önemli özelliğinin konuşma ve buna bağlı olarak düşünme yetisi olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Konuşma yetisinin insana özgü olduğu, hatta insanın bir “dil” edinim cihazıyla doğduğu” düşüncesi belki de bu konuda cevap bulunamaması sebebiyle kabul edip üzerinde çok düşünmediğimiz bir durumdur. İnsan türü dışındaki diğer canlılarda eğer bu aygıt var ise yıllar içerisinde kayıp mı oldu yoksa uzun yıllar içerisinde işlevini mi kaybetti soruları henüz cevap verebildiğimiz sorular değildir. İnsana özgü olan ve bir hediye olarak sunulmuş olan dilin tanımıyla ilgili çeşitli araştırmacılar ise  görüşlerini sunmuştur bunlardan bazıları;

Dil kavramları belirten bir göstergeler sistemidir[1]

Bir dil, her biri sonlu uzunlukta ve sonlu bir üyeler kümesinde oluşturulan cümleler kümesidir[2].

Dil yetisinin nasıl oluştuğu ile ilgili farklı hikayeler geçmişten günümüze aktarılmıştır. Dillerin doğuşu ile ilgili kuramlar ortaya atılmış  ve  farklı hikayeler her coğrafyada karşımıza çıkmıştır. Bu hikayeler nasıl bir dil konuşulduğundan çok, konuşulan ilk  dilin hangi dil olduğunu tespit etmeye yönelik hikayelerdir. En eski dil ile ilgili pek çok görüş ortaya atılmış olsa da bugün hala bu bilgiye sahip değiliz. Her millet en eski dilin kendi dilleri olduğunu düşünmüştür. Çünkü dilin yaşı ne kadar eski ise o milletlerin tarihleri de bir o kadar geriye gidecektir. İnsanlık tarihi için çok önemli olan dil hikayelerine girmeden,  dil konuşma yetisi ve beyin ilişkisi üzerinde durmak istiyorum. Günümüz insanına en yakın görülen ilkel insan türlerinden olan Homo Erectus ve Homo Habilislerin konuşan insan türünün atası sayıldıkları düşünülmüştür . 25 milyon yıl ve hatta daha öncesi dönemlerde gelişen dilin ilk hangi insan türünde ortaya çıktığı ile ilgili her geçen gün yeni bulgular ortaya koyulmaktadır. Kazı çalışmalarındaki verilerden hareketle birçok bilgiye sahip olduğumuz ilkel insan türü için hala çok fazla bilgiye sahip değiliz. Temel ihtiyaçlarını çok erken zamanlarda gidermeye başlayan insan türü ilk olarak ne zaman konuşmuştur bugün elimizdeki verilerle kesin bir tarih ortaya koymak güçtür. Çünkü insan uzun bir süre konuşmadan sadece el hareketleriyle, jest ve mimiklerle iletişim kurmuş ve konuşmaya ihtiyaç duymamış olabilir. Belki sinir sistemine gelen reseptörler aracılığıyla ve bugün körelmiş olan bir duyu organıyla iletişim kuruyor olabilirler bunu bilemiyoruz. İnsan elbette bir dil yetisine sahipti. Ancak bir noktada insan beyninin daha da gelişmesi ve başka boyutlara evrilmesiyle insanların konuşmaya ihtiyaç duyarak başka yetiler geliştirdiklerini biliyoruz. Dil arkasında bir fosil bırakmadığı için, arkeolojik çalışmalar ile önce beynini araç-gereçleri nasıl kullandığı çerçevesinde inceliyoruz. Buradan dil-ve konuşma  yetisi hakkında da fikir yürütebiliyoruz.

Beyin cerrahı Vertosick’in ifadelerine baktığımızda genel itibariyle bu konu ile ilgili çalışmalarda referans olarak kullanıldığını görürüz. Vertosick’e göre beyin, 1-2 kg ağırlığında yağlı bir organdır. Burada beynin ağırlığı mühim değildir.  Yani beyninizin daha hafif ya da daha ağır olması sizi zeki ya da aptal yapmaz. Vertosick şöyle demektedir: “Ruhun nadide kumaşı, beynin sinir iplikçikleriyle dokunmuş olarak durmaktadır.” Aslında bu  insan vücudunun en gizemli organı olan beyni tanımlamak için mükemmel bir açıklamadır.

Beyin en eski zamanlardan günümüze ilgi çeken ve incelenmek istenen beden parçalarından biri olmuştur. Kadim medeniyetlerin tarihine baktığımızda günümüz tıp literatürüne büyük katkıları olan bu insanların ne kadar ileri görüşlü oldukları ve ileri teknikler kullandıklarını biliyoruz. En eski medeniyetlerden biri olan Eski Mısır’da (M.Ö.4000-3000’li yıllar), beyin ameliyatlarının yapıldığını, beynin yapısındaki bozulmaların ve beyinde kalan hasarların  bazı davranış bozukluklarının sebebi olduğunu o dönemlerden kalan papirüslerden öğreniyoruz.[3] Beyin gelişimi dil gelişimi demektir. Günümüzde yapay zekanın geldiği bu noktada insan dilinin sınırları zorlanmakta, robotik eğitimlerinde dil edinimi, konuşma-anlama üzerine modellemeler yapılmaktadır. Literatürde ise özellikle Modern dilbilim çalışmalarının beyin ve dil ilişkisi üzerine daha çok odaklanıyor olması ise sevindirici bir durumdur.

Konuşma Üzerine

İnsan beyni karmaşıklığı ve gizemi içerisinde barındırması sebebiyle üzerinde en çok araştırma yapılan konulan biridir. İnsanın temel ihtiyaçlarını karşılamada, duyu ve duygu kontrolünde ve en önemlisi konuşmada ve yeni dilleri öğrenebilmede nasıl bu kadar gelişmiş olduğu eski araştırmalarda insan beyninin hacminin büyük olmasına bağlanmıştır. Yüksek primatlarda beyin kabuğunun yapı ve işlevleri birbirinden farklı olan bölgelere ayrılır. Çeşitli davranışlarla ilgili olan beyindeki bu bölgeler parietallob, temporallob, frontal lob ve occipital lob olarak isimlendirilir. İnsana özgü davranışlar bakımından özellikle frontal, temporal ve parietal loblar önemlidir. İnsanda diğer primatlara göre en önemli gelişme ve büyüme gösteren bölge parietal lobdur. Bu bölgenin temel işlevi, vücudun tüm bölgelerinden gelen duyuları birleştirmek, harmanlamak, en önemlisi de tanıma ve bilme işlevini yürütmektir. Beyinin diğer bölgesi olan frontal lob, davranış açısından yaşamsal bir önem taşır. İnsana özgü en önemli nitelikler olan yargılama, planlama ve sorumluluk işlevlerini yerine getirir. Hareketle ilgili davranışların yürütülmesi, diğer beyin bölgelerinin işlevleri ve frontal lobun üzerinde de seçici bir etkiye sahiptir. Frontal lobun özellikle ön kısmı limbik sistemle- güçlü karşılıklı bağlantılar içerisindedir. Beyindeki bir diğer bölge olan temporal lob’un dış yüzü işitmeyle, alt kısmı ise ses, görüntü koku ve diğer deneyimleri karmaşık bir biçimde ele alır ve işler. Algılama, olayları kaydetme ve tekrar hatırlama bu geniş beyin lobu tarafından gerçekleştirilir. Grup halinde yaşayan hayvanlarda çok önemlidir. Konuşmanın merkezi temporal lobtur. [4]

 

İnsan evrimindeki beyin büyümesi diğer primatlardan farklı eğilimler izlemiştir. Diğer primatlarla karşılaştırıldığında yukarıda da bahsedildiği üzere, insanın prefrontal beyin kabuğu umulandan çok daha büyüktür. Broca alanı ve onun önündeki dil alanları bu genişleyen bölgelerin kapsamı içindedir. Dil alanlarının temel organizasyonu atalarımızdan alınmış olmasına karşın, bu beyin alanları daha büyük olmuştur. Bu alanların göreli hacmindeki değişimler, yapılar arasındaki bağlantıları değiştirerek, onların fonksiyonlarım da değiştirmiştir.”[5]

Broca Alanı ve İşlevi

1861 yılında Louis Victor Leborgne adlı bir kişi, Fransız beyin cerrahı, Paul Pierre Broca adlı doktora gitti. Leborgne, kangren durumunda ve çok şiddetli bir bacak enfeksiyonuna sahipti ve Doktor Broca, hastanın hayatta kalma ihtimalini düşük görüyordu. Bir selülit hastasına da sahip olan Broca, diğer hastalarına nazaran Leborgne’nin üzerine daha fazla düşündü, çünkü Leborgne’nin bir rahatsızlığı daha vardı. Bu rahatsızlık Leborgne’nin dil üretmede zorluk yaşamasıydı. Broca bu rahatsızlığa -literatürde de bu şekilde adlandırılmak üzere afazi adını verdi. Leborgne düşünebiliyordu ancak iletişim kurmakta problem yaşıyordu. Jest ve mimikleri ile doktorla temas halinde olmaya çalışıyordu. Broca hastayı test etti, Leborgne öldükten sonra Broca hastanın beynini incelerken sol ön lobda büyük bir çukur keşfetti. Broca buradan hareketle birçok vaka tespit etti ve bu vakalarda en dikkat çekici şey ön lobdaki hasarın yanı sıra, bu hasarın her zaman sol tarafta bulunuyor olmasıydı. (Bu çalışma, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin işlevleri ve insanlar arasındaki gelişimi üzerine çeşitli araştırmalara da destek olmuştur.) Araştırmacılar bu bölge üzerine bazı görüşlerde bulunmuşlardır. Kimisi bu bölgenin işlevini konuşmanın üretilmesi ve motor hareketlerine bağlar, kimisi ise söz dizimi, sözlü bellek, dilbilgisi gibi birçok faktörü içerdiğini söylemektedir.

Broca’nın keşfettiği bölge literatürde Broca kıvrımı, Broca merkezi ve Broca alanı olarak bilinmektedir. Broca alanı, dil üretimi için beynin önemli bir parçası olarak tanınmasının yanı sıra dil işlevinin yerelleştirilmesi konusundaki tartışmada kritik bir kanıt olmuştur. Lokalizasyon tartışmasını kendi başına sonlandırmasa da, birçok kişiyi en azından bazı işlevlerin beynin göreceli olarak sınırlı bölgelerine verildiğine ikna etmiştir.[6]

Sonuç olarak beyinde dil yetisini geliştiren Broca dil alanı çeşitli bilim adamlarınca araştırılmış, konuşma ve buna bağlı olarak düşünme açısından bu bölgenin hasarsız bir durumda bulunması bu yetinin daha gelişmiş olması açısından önemli görülmüştür. Bu alanın sol beyin lobunda bulunuyor olması da aslında günümüzde bazı konuşma bozuklukları yaşayan, konuşan ancak tam anlamıyla bir cümle kuramayan, dilin kurallarını anlayamayan ve kullanamayan, yabancı bir dil öğrenirken problem yaşayan birçok insan için ciddi anlamda incelenmesi gereken bir bölgedir. Çünkü bu bölgede yaşanan hasarın yukarıda da bahsedildiği üzere en temelinde konuşmaya bağlı birçok gecikmeye sebep olduğu bilinmektedir. İnsan beyninde bulunan beş ana lob’da herhangi bir problem olması, özellikle ön frontal lob’da bir problem olması insan vücudu için büyük  problemler doğurmaktadır.  Daha ilkel türlere göre insanı kusursuz ve gizemli bir dereceye yükselten konuşma yetisi, bugün hala hangi aşamada ilerledi ve nasıl başladı konusunda soru işaretlidir. İlkel insan türlerinin birbirinden farklı coğrafyalarda ortaya çıkarılmaktadır.  Bu coğrafyalarda ortaya çıkan insan ırklarının beyin gelişimlerinin daha farklı olması o coğrafyanın dilini kullanmaya, geliştirmeye ve yönetmeye daha açık oldukları anlamına gelir mi?

 

KAYNAKÇA

Chomsky, Noam (2009). “Bilgi Sorunları ve Dil Managua Dersleri” (Çeviren: Veysel Kılıç), Bgst yayınları, İstanbul.

Saussure, Ferdinand De(1985). “ Genel Dilbilim Yazıları”(Çeviren: Savaş Kılıç), İthaki yayınları, İstanbul.

Türk, Hüseyin,(1998). “Beyin Evrimi Işığında Dilin Kökeni”. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt 38, Sayı 1-2,

İnternet siteleri

https://ungo.com.tr/2021/03/broca-alani-nedir/

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/19_20_Guz/psikolojiye_giris_1/5/index.html

Görseller İçin Kullanılan Siteler

https://www.newnesil.com/sag-beyinli-veya-sol-beyinli-olmak-bir-efsane-mi/

https://aklinizikesfedin.com/broca-alani-ve-dil-uretimi/

https://www.dilgem.com.tr/tr/makaleler/konusma-ve-broca-alaninin-gizemini-kesfedin/

https://ogrencikariyeri.com/haber/bir-bilinmezlik-daha-antik-misir-da-tip

https://www.doktorfizik.com/sinir-sistemi/norobilim/temporal-lob-nedir-gorevleri/

https://tr.pinterest.com/pin/301530137561486824/

Dipnotlar:

[1] Saussure, Ferdinand De(1985) “ Genel Dilbilim Yazıları”(Çeviren: Savaş Kılıç),İthaki yayınları, İstanbul.

[2] Chomsky, Noam (2009). “Bilgi Sorunları ve Dil Managua Dersleri” (Çeviren:Veysel Kılıç),s.53.

[3] https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/19_20_Guz/psikolojiye_giris_1/5/index.html

[4] Türk, Hüseyin, “Beyin Evrimi Işığında Dilin Kökeni” s.531.

[5] A.g.e. s.532-533

[6] https://ungo.com.tr/2021/03/broca-alani-nedir/

İrem Kadıoğlu

Doktora Öğrencisi

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...