FİNLANDİYA hiçbir şekilde küstahlığın değil, orayı iyi bilen bazılarının söylediği gibi olsa olsa inatçılığın yaşadığı bir yer. Bir göller ve adalar ülkesinde yaşayan Fin halkı, başkalarıyla geçinmeye hazır. Ülkenin, sanıldığı gibi sadece buz gibi soğuğu yok, bunun yanında, yazın subtropikal ülkeleri kıskandıracak boyutta yeşilliği ve kokulu meyveleri var. Tabii bildiğim kadarıyla sivrisinekleri de meşhur.
Finlandiya, özellikle bahar ve yaz aylarında hem gezilecek hem çalışılacak bir memleket. ‘Çalışmak’ dememin bir nedeni var: Finlandiya, küçük ve yeni bir ülke için şaşılacak derecede kitap ve arşiv zenginliğine sahip. Bu zenginliğin en büyük kaynağı, Çarlık Rusyası’nda basılan her şeyin bir-iki kopyasının, kanun gereği Fin kütüphanelerine de verilmesiydi.
FEODAL RUSYA’NIN DEHŞETİ!
Bugünlerde Finlandiya’nın bağımsızlığının ve cumhuriyet ilanının 100’üncü yılı kutlanıyor. Biz orada büyükelçimiz Adnan Başağa’nın, Fin Devlet Arşivleri’yle beraber tertiplediği, ‘İhtilalin 100’üncü Yılı’ üzerine beynelmilel bir sempozyuma katıldık.
Finlandiya gibi birçok ülke Rus İhtilali’ne en azından Ruslar kadar sahip çıkıyor. Neden mi? Çünkü Finlandiya’nın yakın tarihini anlamak için ihtilal dönemini de anlamak gerekiyor. Biz de ‘ihtilal yılı 1917’de neler olduğuna bir bakalım.
Çarlık rejiminin ve Romanov hanedanının devrildiği 1917 Şubat’ında, komünistler henüz kenarda sayılırdı. İşi götürenlerden Prens Georgi Yevgeneviç Lvov, Çarlık sonrası ilan edilen yeni hükümetin başbakanı olmuştu. Lvov, Rurikler hanedanına mensup bir aristokrat ve saygın bir politikacıydı. Yine Şubat Devrimi’nin önemli figürlerinden, kasımdaki Bolşevik İhtilali’nden önce başa geçen ve daha önce de bahsettiğim Aleksandr Kerenskide Rusya ihtilalinin ilginç adamlarından biriydi. Ama ilginç olması başarılı oldu ya da dâhice kararlar aldı anlamına gelmez.
Bir örnek verelim. Önce Aleksandr İlyiç Ulyanov, sonra onun kardeşi Vladimir İlyiç Lenin, Lev Troçki’nin deyimiyle “Feodal Rusya’nın bütün dehşetini, doğduğu Simbirsk’te görmüştür”. Lenin’den on yaş küçük olan ve aynı yerde doğan Alexandr Kerenski ise Simbirsk’te sadece Volga Rusyası’nın vurdumduymazlığını benimsemiş gibi duruyor. Oysa Kerenski’nin hiç de yabana atılacak fikirleri yoktu. Duma’nın parlak hatiplerindendi. Geniş görüşlüydü. Ama iktidara yanaştıkça ve oraya yerleştikçe, Rusya İmparatorluğu’nun bazı mültecilerinin söylediği gibi ‘Bolşevik İhtilal teşebbüsünü, Bolşeviklere bırakmayacak kadar’ hatalar ve budalalıklar yaptı.
YILLAR SÜREN BİR SAVAŞ
Kerenski’nin en büyük hatalarından biri, otonom ve büyük bir dukalık olan Finlandiya’nın, yeni Rusya Cumhuriyeti içindeki özerklik statüsünü ve oradan gelen talepleri şiddetle reddetmesiydi. Bu sonun başlangıcı oldu. 1917 Haziranı’nda Finlandiya ayaklandı. Çar ordusunun bilinen başarılı komutanlarından Carl Gustaf Emil Mannerheim, memleketine döndü. Komutan Mannerheim, Turku doğumludur ve Alman asıllı Baltık aristokratlarının tipik bir temsilcisidir. Mannerheim savaşı götürdü ve Bolşevikler, iktidara geldikleri kasım ayında Finlandiya’yı yerinde bulamadılar. Bununla birlikte Finlandiya konusunda hiç de 3 Mart 1918’deki Brest Litovsk Barış Antlaşması’ndaki kadar eli açık değillerdi. Finlandiya, o yıllardan 1930’ların sonuna dek, Ruslarla çarpışmak zorunda kaldı. Bu nedenle de yakın zamanlara kadar Doğu ve Batı dünyasının arasında gerçekten ikili bir politika ve iktisadi yapılı yaşadı. İşte bir örnek: Ülkenin büyük kapitalistlerinin ortada dolaştığını halen göremezsiniz. En büyük kapitalistler ise iki kooperatiftir.
‘BU ZENGİNLİK NİYE BİZDE YOK’ DİYE İSYAN ETMİŞTİ
FİNLANDİYA’nın başkenti Helsinki, St. Petersburg’a yakın olan ve onu andıran sevimli bir Baltık şehridir. Ta 1815 Viyana Kongresi’nden beri Rusya’nın özerk büyük dukalığıdır. Çar 1. Alexanderbu karara hiçbir ihlale sapmadan uyum göstermiştir. Onun halefi Çar 1. Nikola -ki amansız polis rejimiyle tanınır- “Ben bu adamlardan memnunum, eski statüyü götürürüm” demiştir. Çar 2. Alexander ise heykeli dikilecek kadar Fin halkının gönlünü kazanmıştı. Hatta muhafazakâr çar, 3. Alexander da seleflerinin verdiği hakları ihlal etmek niyeti olmadığını açıklamıştı. Finlandiya’da idarecilerin düzgün vergiler ve kalkınma dolayısıyla memnun olduğu malumdu.
Rusya entelektüelleri ise Finlandiya’ya baktıklarında Batı yaşamını özlemle gözlüyorlardı. Rus şair ve yazar Ivan Alekseyeviç Bunin, açık büfe hizmet verilen Finlandiya garında “Bu zenginlik bizde niye yok” diye adeta isyan etmişti. Ama son Çar 2. Nikola, her alandaki manasız tutuculuğunu ve etrafındaki insanların densizliğini gemlemediğini Finlandiya özerkliği konusunda da gösterdi. Son çar, Finlandiya konusunda kısıtlama taraftarıydı.
FİNLANDİYA, KAZAN TATARLARINA NEDEN YAKINLIK DUYAR?
RUSYA’nın çarlık sonrası, Bolşevik rejimi öncesi yeni Duma’sında (meclisinde) dört Müslüman milletvekili vardı. Kazan Tataristanı milletvekili [Sonradan Atatürk tarafından Türkiye’ye davet edilerek, Ankara Hukuk Fakültesi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun da kurucularından olacak ve milletvekilliği yapacak] Sadri Maksudi Arsal, Duma’da Finlandiya’nın haklarını savunarak şöhret yapmıştı. Finliler ülkelerine sığınan bu halka, Kazan Tatar toplumuna, bu bakımdan büyük yakınlık duyarlar.
Kaynak: hurriyet.com.tr