Canlı Bilimi DÜŞÜNCE Tarih

Bilimin Karanlık Bir Yüzü: Öjenizm

igalton001p1Bilimin karanlık bir yüzü olarak sayılabilecek, insan soyları ve yapay seçilim mekanizmasını birleştiren kuram olan öjeni 1883 yılında Charles Darwin’in kuzeni olan Francis Galton tarafından, “Inquiries Into Human Faculty And Its Development” adlı kitapta öne sürülmüştür. Öjeni (eugenics) kelimesini de Yunanca “iyi doğan” manasına gelen kelimeden aldığını kitabın önsözünde belirtmiştir. Öjeni, insan soylarına müdahale ederek bu soyları istenen bir yönde devam ettirme işlemidir. Bu müdahale yalnızca belirli özelliklerin devamını sağlamak değil aynı zamanda genetik bir soy törpüleme işlemidir. Öjeni savunucuları bu sayede üstün bir insan ırkına kavuşulacağına inanır. Bu teorinin -tabi ki- ahlaki ve etik sorunları bulunmaktadır.

Galton’un bu teorisinin çıkış noktası kuzeni Darwin’in yazmış olduğu Türlerin Kökeni kitabıdır. Darwin bu teoriyi sapkınlık olarak nitelediği için kuzeni onun ölümüne kadar bununla alakalı bir girişimde bulunmamıştır. Sapkınlık olarak görmesinin sebebi tamamen sosyal ahlakın ve etiğin hiçe sayılmasıdır. Bu yöntem bilimsel temellerle ortaya atılmıştır ve bilimsel yaklaşım açısından Darwin’in de doğru bulduğu bir şeydir. İnsanın Türeyişi adlı kitabında daha güçlü bir insan ırkına sahip olmamızın zayıf insanların elenmesiyle olacağını ama bizim bu elenme sürecini engellemek için bakımevleri kurduğumuzu, koruma yasaları çıkardığımızı ve doktorların bu insanları yaşatmak için son ana kadar çalıştıklarını söyler. Güçsüzlere olan bu duygusal yaklaşımımızın sonuçlarını bilmemiz ve buna katlanmamız gerektiğini de ekler. Öjeninin yetersiz bir yönünü de “Bireyler ve ırklar, tartışma götürmez belirli üstünlükler kazanabilirler, ama gene de, başka ıralar (character) bakımından yetersizlikleri yüzünden yok olabilirler.” satırlarıyla anlatır. Neyse ki bu bilimsel yaklaşımlarının yanında pozitif bilimleri olduğu gibi sosyal bilimlere uygulamaya çalışmak gibi bir hataya düşmemiştir. Yani kendi fikirlerinden yola çıkılarak ortaya atılan ve düşüncelerinin sosyal alanda uygulanması olan Sosyal Darwizm’i desteklememiş ve Sosyal Darwinist olmamıştır.

Peki bilimsel açıdan saygı duyduğum fakat ahlaki açıdan yanlış bulup eleştirdiğim Öjeni Kuramı dünyada nasıl bir yankı bulmuştur? Önce Galton’un kendi ülkesinden, yani İngiltere’den bahsedelim. Winston Churchill’in yazdığı bazı mektuplarda Öjenik yaklaşımın izlerini görmek mümkündür. Aralık 1910’da Herbert Henry Asquith’e yazdığı bir mektupta “geri zekâlı” ve “deli” insanların sayısının hızlı artışının ve aynı zamanda üstün, enerjik olan soyların sanki bir kısıt varmış gibi yavaş ilerlemesinin ulusal ve ırksal olarak büyük bir tehlike olduğunu söylemiştir. Kuzeni Ivor Guest’e yazdığı mektupta da bu insanların İngiliz ırkının refahını düşüreceğini, hayatının amacının ise İngiliz ırkının gelişimi olduğunu yazmıştır. Yasal olarak aptal, geri zekâlı, embesil ve ahlaki embesil insanların ayrımını yapan 1913 yılında imzalanan Zihinsel Engellilik Yasası görüşmelerinde zihinsel kusurlu insanlar için zorunlu çalışma kampları olması gerektiğini öne sürmüştür. Bu yasa da bu dört tip insanın kontrol alınması maksatlı çıkarılmıştır. Öjeni konusundaki düşüncelerini asla gizlemeyen Churchill her fırsatta bu dört tip insanın kısırlaştırmaları gerektiğini söylemiştir. Öjeni hiçbir zaman resmi bir yasa olarak yer edinmemiştir ama Keynes, Beveridge, Shaw, Wells, Balfour gibi tanınmış isimler tarafından desteklenmiştir. Parlementoda gücü artan öjeni destekçileri kısırlaştırma için bir teklifte bulunmuştur fakat oy çoğunluğunu sağlayamadığı için kaybetmiştir. Öjeni, İngiltere’de biyolojik bir yaklaşımdan ziyade üst sınıfın korunması gerektiği şeklinde bir yaklaşımla destek bulmuştur. Francis Galton’un bu konudaki fiili girişimi ise suçluların genetik özelliklerini tespit etme şeklindeki başarısız girişimdir.

Öjenizmin Amerika’daki yankıları resmi bir karşılık da bulmuştur. 1924 Virginia Kısırlaştırma Yasası uyarınca 1924-1979 yılları arasında 7000’den fazla insan kısırlaştırılmıştır. Bunun gibi birçok eyalette kısırlaştırma yasası (sterilization act) adıyla çıkan yasalarda kısırlaştırmalar yapılmıştır. Birçok Amerikan başkanı tarafından desteklenen öjenizm, Rockefeller gibi zengin aileler tarafından finanse edilmiştir. John David Rockefeller da, BM Tarım ve Gıda Organizasyonu 2. McDougall Konferansında “Bana göre nüfus kontrolü günümüzde atom silahlarının kontrolünden sonra ikinci en büyük önceliğimizdir.” şeklinde bir cümle sarf etmiştir.

eugenetica

Öjenizmin en büyük yankısı ise Nazi Almanyası’nda olmuştur. Bu sapkın hareketin temelini Almanya’da Dr. Alfred Ploetz atmıştır. Beyaz ırkın korunması gerektiğini, ırksal açıdan düşük insanların savaşta önden gönderilmeleri gerektiğini ve doğum sırasında hazır olan bir doktor grubunun çocuğun yaşayıp yaşamayacağına karar vermesi gerektiğini, gerekirse öldürülmesi gerektiğini savunmuştur. Bu kapsamda ilk başta Ernst Rudin’in desteğiyle Kısırlaştırma Yasası yürürlüğe girmiş ve bu yasalar uyarınca başta polis zoruyla kısırlaştırma, daha sonraki aşamada ise “kamu ahlakına karşı gelme” suçundan dolayı kısırlaştırma gibi inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Yasalarla 2 milyon kişi zorla kısırlaştırılmıştır. Öjenizm Almanya’da zirveyi ise Nuremberg yasalarıyla görmüştür. Bu yasayla beraber kafatası ölçümleri gibi teknikler kullanılarak üstün ırkın genel bir tanımı yapılmıştır. Bu tanıma uymayanlar “istenmeyen bireyler” olarak ilan edilmiştir ve saf ırkla evlenmeleri yasaklanmıştır. Ayrıca memurluk da yapamamış ve zorla emekli ettirilmişlerdir.

Bu yazımda yalnızca üç ülkeden örnekler verdim fakat dünyanın birçok ülkesinde bunlara benzer ve hatta daha şiddetli uygulamalar yapılmıştır. Bunlar bazı ülkelerde kısırlaştırma yasalarıyla uygulanmış. (Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, İzlanda, Norveç, İsviçre) Diğer birçok dünya ülkesinde de tarım yoluyla, aşı yoluyla ve birçok isim altında öjenizm politikaları güdülmüştür. Bu yazıda yalnızca üç ülkeyle yetineceğim, daha fazlasını merak edenler ülke isimleriyle araştırmalar yapabilirler.

Sonuç olarak öjenizm dünyada yankı bulmuş ve uygulanmış sapkın bir yöntemdir. Bunlar genellikle Rockefeller ailesi gibi zengin kesimler tarafından finanse edilmiş, zaman zaman devlet politikası haline gelmiş, zaman zaman yalnızca bir yasayla yetinilmiş, zaman zaman da gizli kapaklı olarak yönetilmiştir. Yöntemler bilimsel olsa da korunması gereken hedef kitle her ülke için çıkarlar doğrultusunda seçilmiş, bilimin dışına çıkmış siyasi ve faşist bir amaca dönüşmüştür. Zaten bilimsel olarak gelişen dünyada mükemmel ırkın haritasını çıkarmak mümkün değildir. Darwin’in de söylediği gibi insanlar bazen belirli üstünlükler kazanabilirler fakat bir yandan da başka karakteristikleri yüzünden hayatlarını kaybedebilirler.

 

Kamer Elciyar

Kuleli Askeri Lisesi mezunuyum. Gazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğrencisiyim. Yaşamayı, bilimi, sanatı ve Dünya'yı açıklamamı sağlayan her şeyi seviyorum.

1 Yorum

Yorum yazmak için buraya tıklayın...