Şüphesiz Dr. Michio Kaku fizik, gelecek ve öne çıkan bilim haberlerine ilgi duyan herkesin tanıdığı bir adam. Kaku yazdığı kitaplar ve yer aldığı belgeseller ile dünyanın her yerinde tanınmış bir bilim adamı, bir teorik fizikçi.
Onu bugünkü haline getiren şey çocukluktan beri bilime olan büyük sevgisiydi. Kaku lise yıllarında da inanılmaz işler yapmıştı. Lisede bilim fuarı için yapmış olduğu şaşırtıcı tasarı olağanüstülüğü ortaya koymaya yeter.
Kaku yaptıklarını şöyle anlatıyor;
“Çocukken yaşadığım iki deneyim, bugünkü beni şekillendirmede yardımcı oldu. Bu iki deneyim, tüm hayatımı belirlememe yardımcı olan iki tutkunun da kökenini oluşturdu.
İlk olarak, sekiz yaşımdayken, tüm öğretmenlerin bir bilim insanının biraz önce öldüğü haberiyle çalkalandıklarını hatırlıyorum. O gece gazeteler ofisinin bir fotoğrafını bastılar, masasının üzerinde bitmemiş bir el yazması vardı. Gazeteler çağımızın en büyük bilim adamının en büyük başyapıtını bitiremediğini yazıyordu. Herkesin üzerine konuştuğu bu kadar önemli olan ne olabilirdi ki? O bitmemiş el yazmasında ne olduğunu öğrenmek zorundaydım.
Neden sonra, bu bilim adamının adının Albert Einstein olduğunu öğrendim. Bitmemiş el yazması her şeyin kuramı‘nı yaratma çabasıydı. Bu, evrenin gizemlerinin kilidini açabilecek, belki de ona Tanrı’nın zihnini okuma olanağı verecek ve olasılıkla üç santimetreden uzun olmayacak bir denklemdi.
İkinci olarak çocukluğumdan gelen bir diğer önemli deneyim, cumartesi sabahları izlediğim televizyon şovlarıydı. Özellikle de Buster Crable ve the Flash Gordon dizisini izlerken oluştu. Büyülenmiş bir şekilde uzay yaratıklarının, yıldız gemilerinin, ışın silahlarıyla yapılan savaşların, su altı şehirlerinin ve canavarların gizemli dünyalarına giderdim. Bu geleceğin dünyası ile ilk karşılaşmamdı.
Ama dizinin her bölümünü izledikten sonra, tüm övgüyü Flash almasına karşın, diziyi var edenin aslında bilim insanı Dr. Zarkov olduğunu anlamaya başladım. Roket gemisini, görünmezlik kalkanını, uzaydaki şehir için güç kaynağını ve özge her şeyi icat eden o idi. Bilim insanları olmazsa, bir gelecek de olmaz. Yakışıklı beyler ve güzel hanımlar toplumun hayranlığını kazanabilirler, ama geleceğim tüm harika buluşları, değeri anlaşılmamış, adı sanı duyulmamış bilim insanlarının ürünleri olacak.
Daha sonra ben lisedeyken bu büyük bilim adamlarının ayak izlerini takip etmeye karar verdim ve öğrendiklerimin bir kısmını sınadım. Dünyayı değiştirebilecek bu büyük devrimin bir parçası olmak istedim. Bunun için anneme şu soruyu sordum; “Anne, garajda 2.3 milyon elektron voltluk bir parçacık hızlandırıcı inşa etmek istiyorum, bana izin verir misin?“. Biraz irkildikten sonra bana; “elbette, çıkarken çöpü atmayı da unutma” dedi.
Çöpü attıktan sonra Westinghouse’a gittim. Ailemin desteğiyle 180 kiloluk (400 lb) trafo çeliği, 35000 metre (22 mil) bakır tel aldım ve annemin garajında 2.3 milyon voltluk, 6kw, 10000 gauss’luk bir tane betatron hızlandırıcı yaptım. Makineyi açtığımda evdeki bütün sigortaları attırıyordum. Zavallı annem, “neden basketbol oynayan bir çocuğa sahip olmadım?” diye düşünmüş olmalı. Ancak bu makine bir atom parçalayıcıydı ve amacım bir antimadde ışını üretmekti. Dünya’nın manyetik alanının 20000 katı, prensipte bir çekici bir anda parçalayacak kadar güçlü devasa bir manyetik alanı başarıyla ürettim.”
Nükleer Bilimci Edward Teller bilim fuarında Kaku’nun çalışmalarını görmüş ve Harvard Üniversitesi için referans olmuştu. Bugün Kaku’nun yaptığı parçacık hızlandırıcının gelişmiş hali Cenevre’de inşa edilmiş durumda. CERN’de bulunmaya çalışılanları Genç Michio daha lisedeyken ortaya koymuştu.
Peki 1960’ların ortasında, Amerika’da doğmuş Japonya göçmeni bir ailenin çocuğu bunu nasıl yapabildi?
Bunun yanıtı eğitim ve medyada saklı. Batıda bilimsel inişler ve çıkışlar medyada yer buluyor, bilim filmlere ve dizilere konu ediliyor, bilim eğitimin en önemli parçası olarak görülüyordu. Bu yol ile atılgan çocuklar bilime heveslendiriliyor, ailelerince destekleniyorlardı. Çocuklar evlerinde parçacık hızlandırıcı yapabiliyor, teleskoplarla samanyolunu gözleyebiliyor ya da kömürlüğe kurduğu radyo ile frekans taraması yapabiliyorlardı. Bu sayede araştıran ve geliştiren nesiller yetiştirdiler ve onbinlerce iyi yetişmiş bilim adamıyla çalışıyorlar.
Bizler toplum olarak üzerinden onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen bu hayati sorumluluğu kazanamadık. Toplum olarak ödev ve sorumluluklarımızın en başında artık bilime önem vermek olmalıdır. Çocuklarımız televizyonlarda evlendirme programları değil uzay-zaman mantığını kavrayabilecekleri yayınları izlemelidirler. Bilim toplumun hücrelerine kadar işlenmeli, tüm medya ve eğitim kurumlarında vazgeçilmez devlet sorumluluğu haline gelmelidir. Bunun farkında olup bilimi hayatımızın bir parçası haline getirmek de hepimizin kişisel ödevidir.
Hiç kimse bize bilim adamını göndermiyor, göndermeyecek. Onları kendimiz yetiştireceğiz, bırakın çocuklar makineleri bozup, ışıkları patlatsın. Bizim çocuklarımız da artık bahçelerinde olağanüstü manyetik alan deneyleri yapsın.
<https://www.youtube.com/watch?time_continue=179&v=Mgbjb8229f8> <Kaku Michio, Geleceğin Fiziği, Odtü Yayıncılık>
Yorumla