Kitap

Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi’nin 12. Sayısı Yayımlanmıştır

Teknoloji kullanma zannı (!) bizi öz kültürümüzden için için uzaklaştırıyor. Her şeyi yaklaştırdığını düşündüğümüz teknoloji, bizi kendimize yaklaşma imkânından alıkoyuyor. Dışarıda öyle bir gürültü var ki gönlümüzün sesini duyamıyoruz. Bu sebeple de kendimizi ifade konusunda her geçen gün biraz daha çaresiz kalıyoruz. Kuşaklar arası anlaşmazlık son haddine vardı. Eskiden dede-torun anlaşamıyor diye hayıflanılırdı. Günümüzde iki kardeş aynı odada, ayrı dünyalarda yaşıyor. Bu durum, insanı “eğitilemez” bir varlık hâline getiriyor. Tamamen ekrana kapanmış (içine kapanmak değil) bu çetin cevizi etrafıyla barıştırmak neredeyse imkânsız hâle gelmiş durumda. Her fırsatta söylediğimiz gibi, eğitim sistemimiz bu yeni insan tipine göre kendini yenilemek zorundadır.

Acaba çözüm, insanın kültürel bir varlık olduğunu hatırlayıp ona göre tedbir almakta yatıyor olabilir mi? Ona bilginin yanında kültürün de verilmesi mi gerekiyor?  Bilgi evrensel, kültür millî olduğuna göre, eğitim sistemimizi bu iki temel üzerine oturmamız şarttır. Peki, bugünkü sistem kültürü ne kadar önemsiyor? En az kırk yıldır  “yapısal reform” yaptığımıza göre işimiz o kadar da kolay görünmüyor.

***

Kültür, milletin tarih boyunca geliştirdiği yaşama üslûbudur ve içinde yaşanarak kuşaktan kuşağa aktarılır.  Aktarma vasıtaları ise çok çeşitlidir: Atasözleri, masallar, tekerlemeler, ninniler, şarkılar, türküler bu vasıtaların önemli bir kolunu teşkil eder. Mesela, türkülerimizi eğitim sistemimizin önemli bir parçası olarak kullansak, biz kimiz sorusunun cevabına ulaşma şansımız yükselebilir mi? Hem söz hem de nağme olan türkü, Türk’e has bir hayatı doğru algılamamız için önemli bir kaynaktır. Tanpınar, türkülerin çok büyük bir sanat kudreti taşımadığını belirttikten sonra der ki: “…kendilerini yaratan insanların malıdırlar, bize toprağı, iklimi, hayatı, insanı, onun talihini ve acılarını verirler. Bir kere zihnimize takıldıktan sonra onların mucizeli bir nebat büyüyüşü ile bir an gelip dört yanımızı almamaları kabil değildir.” (Erzurum, Beş Şehir, 1969, s.53).

Buradaki “kendilerini yaratan insanların malıdırlar” sözünü, “bir yaşama tarzının ifadesidirler” diye anlamak gerekir. Böyle olduğuna göre, eğitim sistemimiz bu “yaşama tarzı”nı doğru ve yerinde değerlendirmelidir. Mecliste ârif ol kelâmı dinle / El iki söylerse sen de bir söyle / Elinden geldikçe sen iylik eyle / Hatıra dokunup yıkıcı olma türküsünü ezgisiyle birlikte dinleyen bir gencin kaç öğütle çevrildiğine dikkat edelim. Yiğitler silkinip ata binende / Derelerde bozkurtlara ün olur türküsünün başka bir millete olamayacağı gün gibi ortadadır.

Demek ki türküler bizim kimlik belgemizdir. Bugünkü teknoloji imkânları, Veysel’in, Mahzuni’nin, Celal Güzelses’in, Malatyalı Fahri’nin, Muharrem Ertaş’ın, Kazancı Bedih’in sesine ve duygu dünyasına ulaşmayı çok kolaylaştırmıştır. Sistem, gençleri oraya doğru yönlendirecek bir şuura açık olmalıdır.

Ayrıca, devlet radyo televizyonları olsun, özel sektör radyo televizyonları olsun hepsine belli oranda uygulanan kültür programı yayımlama oranı yükseltilmeli, denetlenmelidir. Yemek programlarına zaman ayırabilen yayın kuruluşları türkülerimize de aynı iştahla yer ayırabilmelidir. Eğitim nasıl zorunlu ise, onun bir çeşit uygulaması olacağına göre bu programların da zorunlu tutulmasında hiçbir sakınca yoktur.

Şunu tekrar tekrar vurgulamalıyız: Kültürel geçmişimizi, yani yaşama üslûbumuzu bir yana bırakarak yaptığımız her türlü medeniyet hamlemiz sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.

***

Bu sayımızda da dergimizi tek yönlülükten kurtaran bir çeşitlilik var: Uğur Berk Kalelioğlu’nun “Bilimsel Tekrarlanabilirlik İlkesi Kapsamında Pozitivist Metodolojinin Evrensel Yasalara Ulaşma İdeali”; Erhan Çapraz’ın “Ozanların Âşıktan Babaya Dönüşüm Serüveni: Âşık Tarzı Şiir Geleneğinin Teşekkülünde Bektaşîliğin Rolü”; Betül Görkem’in “Âşık Seyrânî’nin Kuşlar Destanı Üzerine Ayrıntılı Bir İnceleme”; Yusuf Gökkaplan’ın “İktidardan Halka Dilin İşlevi”; Eyüp Polat’ın  “Kırgızistan Devlet Tarih Müzesi Bahçesinde Yer Alan Balballar”; Kadriye Kayacan ve Münevver Özlüleci ve Ayşegül Arslan’ın  “Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının Hafızalarında Yer Alan Bellek Destekleyiciler ve Bunlara Yönelik Görüşlerinin İncelenmesi”; Halil Turgut ve Zeynep Ergün’ün “Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının Fen Sınıflarında Çoklu Bilme Biçimlerine Yer Verilmesine Yönelik Görüşleri”; Esra Özay Köse ve Şeyda Gül’ün “Lise Öğrencilerinin Botanik Bahçeleri İle İlgili Tutumları”; Hanife Gezer’in “Peçenek-Oğuz Kökenli Çıtak Türklerinin Dili Üzerine”; Edip Bukarlı’nın “Diyarbakır ve Çevresinin Hilafetin Kaldırılmasına Karşı Verdiği Tepkiler Üzerine Bir İnceleme”; Batuhan İsmail Kıran’ın “Bukarlı, Edip (2019). 19 .Yüzyıl Osmanlı Devlet Adamı Bâbânzâde Mustafa Zihni Paşa’nın Hayatı ve İlmî Kişiliği, İstanbul: Libra Kitap.”; Joseph Gachigua Mungai’nin “Principals-Stakeholders Collaboration In School Guidance and Counselling: Effectiveness and Constraints In Control Of Drug Abuse Among Students In Kenya”; Joseph Gachigua Mungai’nin “Influence Of Socio-Cultural Factors On Girls’ Educational and Career Aspirations In Public Secondary Schools In Samburu County, Kenya”; Paula Andrea Roa Gomez ve Andres Danelfi Vasquez Rodriguez ve Astrid Ramirez Valencia’nın “Community of Practice: Supporting EFL Pre-Service Teachers in Conflict Resolution”; Canan Alev Mevlana ve Zihniye Okray’ın “Selvi Boylum Al Yazmalım Filminin Göstergebilimsel Yöntem Bilimiyle Analizi”; Ahmet Özbek’in “Türk Hazır Giyim Sektöründe Müşteri Temsilcisi”; Ergenekon Savrun’un “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 186 Sayılı Kararından Johnson Mektubuna Türkiye’nin Kıbrıs Politikaları” başlıklı yazıları bu çeşitliliğin açık ifadesidir.

***

Ekim 2019 sayımızın gün yüzüne çıkmasında emeği geçen yazarlarımıza, hakemlerimize, özveriyle çalışan ekibimize ve değerli okuyucularımıza teşekkür ediyoruz.

Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle.

Prof. Dr. Saadettin Yıldız

Editör

Dergiye erişim için bk. Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi