Öncelikle tüm okuyucuların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutlarım. Bu anlamlı günün siyasi bir şov malzemesi olmaktan kurtarılıp, diğer ülkelerdeki gibi bizde de bayram havasında geçmesini dilerim.
Türkiye 20. Yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren hızla sanayileşmeye giden bir sürece girdi. Daha önce bir tarım toplumuyken, beyaz yaka- mavi yaka, hizmet sektörü gibi tabirler hayatımıza girdi. İnsanların çoğu tarlada çalışırken ofislerde ya da fabrikalarda çalışmaya başladı. Pazartesi sendromu, tükenmişlik sendromu, toplantılar, hafta sonu mesaileri, plaza dili ve daha nice terimin toplumun beyninde artık bir karşılığı var. 2019 yılına geldiğimiz bu günlerde çalışanların iş yerlerinden en çok neden nefret ettiğini özellikle sosyal medyayı inceleyerek anlamaya çalıştık ve durumu birkaç başlık altında örneklerle açıkladık. Bu çalışma bilimsel bir yöntemle hazırlanmamış olup sadece sosyal medyanın bu konudaki nabzını ölçmeye yöneliktir. Aşağıda okuyacağınız açıklamalar elbette tüm iş yerleri için geçerli değildir fakat hiçbir kurumun mükemmel olamayacağını kabul edersek ilgili yorumları işveren veya sorumluların dikkate almasını dileriz.
Çalışanları iş yerlerinden soğutan, nefret ettiren ve sonunda istifa etmesine sebep olan şeylerin neredeyse tamamı “insan kaynaklıdır.” Sosyal medyada genel olarak yakınılan sebepler aşağıdaki gibidir.
a)Yönetici Kaynaklı Sebepler
-Adaletsiz davranması.
-Yetersiz olması.
-İkiyüzlü olması.
-Yalan söylemesi.
-Kibirli olması.
-Çalışanlara kendilerini köle gibi hissettirmesi.
-Üslupsuzluk, saygısızlık yapması.
-Yönetiminde çalışan insanları azarlaması.
-Suratsız olması.
-Gereksiz yere ortamı germesi ve felaket tellallığı yapması.
-Çalışanlara iğneleyici konuşması.
-Nezaketsiz olması.
-Keyfi davranması.
-Hatasını kabul etmemesi ve yaptığı yanlışları çalışanlara yüklemesi.
b)Terfi Meselesi
-İşini çok iyi yapan bir personelin işini iyi yaptığı için daha iyi bir pozisyona yükseltilmemesi. Bunun yerine vasat bir personelin o pozisyonda görev alması.
-Adam kayırmak (kendi çabası ile işe giren bir çalışan gayret gösterirken, referans ile işe alınan bir çalışanın sürekli oyun oynaması ve az çalışması).
c)Yönetimsel Sebepler
-Zoraki düzenlenen (dayatılan) aktiviteler (piknik, parti, hediye çekilişi vb).
-Çalışanlara kendilerini değersiz hissettirmek (Örneğin bazı çalışanlar tabldot yerken, bazı çalışanların porselen tabaklarda yemek yemesi).
-Onay almadan, inisiyatif kullanarak hiçbir şey yapılamaması.
-Yasal olan yıllık iznin bile kullandırılmaması.
-Adaletsiz iş dağılımı, adaletsiz maaş dağılımı.
-Otoriterleşen alt birim çalışanları/kıdemli çalışanlar. (Örneğin mühendisin vermiş olduğu işi yapmayan ya da kendi bildiği gibi yapan usta. “Sadece patronu tanırım” diyen, diğer yöneticileri kaale almayan 20+ yıllık çalışan).
-Uzun çalışma saatleri.
-Fazla ve zorla mesai yapmak.
-İşe geç kalınan dakikaların hesaplanıp maaştan kesilmesi fakat mesai ücretinin verilmemesi.
d)Patrondan Kaynaklanan Sebepler
-Sosyal medyada iyi, ideal, sosyalist bir imaj çizen patronun işçilerin şartlarını iyileştirmemesi, bu konuda çabası olmaması.
-Sürekli patrona dalkavukluk yapan tiplerin varlığı ve patronun bu tipleri fark edip kendisinden uzaklaştıramaması/uzaklaştırmaması.
-Çıkar ilişkisi için patron ile cinsel birliktelik yaşayan çalışanların varlığı.
-Kendisinin lüks yaşantısından ödün vermezken çalışanların maaşlarını geciktirmesi ya da çalışanlarla ilgili olan bir iyileştirme isteğini elinden geldiğince ötelemesi, umursamaması.
e)Diğerleri
-Mobbing.
-Dedikodu.
-İş yerindeki tüm kadınlara asılan bazı erkeklerin varlığı.
-“mış gibi” yapan çalışanlar. Yani hiç çalışmayıp ya da çok az çalışıp çok çalışıyormuş gibi kendisini pazarlayabilenlerin varlığı.
-Saçma sapan geyik muhabbetleri yapanlar.
-Düşük maaş.
-Çok konuşan tiplerin varlığı.
-Taciz.
-Yanmayan kalorifer, çalışmayan klima.
-Resmi tatillerin kullandırılmaması.
-Maaş gününün sabit olmaması.
-WhatsApp grupları.
-Kadın çalışanların kaprisleri (Bu durumdan kadın çalışanların da muzdarip olduğunu ve kadın çalışanların daha fazla erkeğin olduğu ortamda çalışmak istediklerini görüyoruz. Cinsiyetçi bir yaklaşım söz konusu değildir).
Özellikle 2019 yılının 3.çeyreğinin sonunda etkilerinin şiddetle baş göstereceği küresel bir ekonomik krizin kapımızda bulunduğu bu yıl iş yerinde huzur bulmak biraz zor olacağa benziyor.