Türk yazı dillerinin, lehçelerinin ve ağızlarının dil özelliklerini belirleyen, söz varlığını derleyerek bir araya getiren Kâşgarlı Mahmud hiç şüphe olmaksızın Türklere sonsuz bir dil malzemesinin kapılarını açmıştır. Ses özelliklerine, ağız özelliklerine ,yeri geldiğinde biçim bilgisi hakkında verdiği bilgilerle bu eserini özenle oluşturmuştur.
Peki ama neden?
Divan-ı Lügati’t Türk adından ve Klasik Arap leksikografisinin ilkelerine göre yazılışından anlaşılacağı gibi Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılıyormuş gibi akıllarda kalmıştır ancak sadece bu amaçla yazıldığı düşüncesi yanlıştır.
Çünkü: Kaşgarlı bu eseri yazmayı kendisine bir görev bilmiş ,Arap dili ve Türk dilini karşılaştırmış, o dönem Türkleri’nin yaşayışları hakkında çok geniş bilgiler vererek hem Türkçe’nin hem Türkler’in o çağın İslam topluluğu içerisindeki yerini bizlere sunmuştur.Türkçeye büyük önem veren Eserinin pek çok yerinde Türkleri ve Türklüğü öven Kâşgarlı Mahmud, sözü kendisine getirerek Türklerin en güzel ve en etkili dile sahip bir kişisi olarak en açık anlatan, en akıllı, en iyi eğitimli, en soylu olmakla övünür.
Türkçe’nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır:
“Ant içerek söylüyorum, ben Buhara’nın, sözüne güvenilir imamlarından birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı devlet güneşini Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerini ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır.”
Dîvâni Lugâti’t-Türk’ün pek çok önemli özelliği arasında eserin ilk sayfalarında yer alan bir de harita bulunmaktadır.
Kaşgârlı Mahmud’un 11. Yüzyılda Balasagun’u merkez alarak çizdiği bu Dünya Haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır.
Kaşgarlı Divân’da şöyle demektedir:
” Rum ülkesinden Maçine dek Türk illerinin hepsinin boyu beşbin ,eni sekizbin fersah eder. İyice bilinmek için bunların hepsi, yeryüzü biçiminde daire şeklinde gösterilmiştir.”
Türkçe’nin bilinen en eski sözlüğü olup, batı Asya yazı Türkçesi hakkında varolan en kapsamlı ve önemli dil anıtı olma özelliği göstermektedir.
Kâşgarlı’nın, eserinde sık sık söz konusu ettiği kavimlerden biri Oğuzlardır. Oğuzların dili, yani Türkiye Türklerinin atalarının konuşmuş oldukları Eski Oğuzca öteki Türk boylarının lehçelerine bakarak daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Eserde Oğuzlar, Oğuzeli ve Oğuzca üzerinde kapsamlı bilgiler verilmiş olmasının sebebi, şüphesiz Oğuzların X, XI. yüzyıllar Orta Asya Türk dünyasındaki önemleri ile orantılıdır. Oğuz Türkmen boyları daha X. yüzyıldan ve Sirderya ırmağı kuzeyindeki steplerden başlayarak. Sirderya, Maveraünnehir, Harezm ve Horasan bölgelerinde önemli bir yer tutmuş bulunuyorlardı XI. yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti’nin batıya yaptığı göçler ve fütuhatlar ile, Oğuz hakimiyeti Azerbaycan, Irak bölgelerine ve devrin büyük kültür merkezlerinden biri durumunda olan Bağdat’a kadar uzanmıştı. Orta Asya Türk dünyasında bu kadar önemli bir yer tutmuş olan Oğuzların Türk dili tarihi bakımından etkisiz kalmaları elbette söz konusu olamazdı. Kâşgarlı Mahmud’un eserinde Oğuzcaya çok sık yer vermiş olması, herhalde bu durumla ilgili olmalıdır.
Bütün konuşma ve yazı dilleri gibi, Oğuzca da sürekli bir değişme yolu izlediğinden, Divanu Lûgati’ t-Türk vasıtasıyla Oğuzcanın tarihî gelişme durumu hakkında da değerli bilgiler alınabilmektedir
Oğuzcanın, o devrin ortak yazı dili olan Karahanlı Türkçesi ile öteki ağız ve lehçeler arasındaki yerini, onlarla ortak ve farklı yanlarını da az çok bu eserden öğreniriz. Çünkü, Kâşgarlı Mahmud, eserinde herhangi bir kelime veya dil kuralı üzerinde dururken “Türklerce -yani Karahanlı Türklerince- böyle söylenir; Oğuzlarda karşılığı şudur; Oğuzlar bunu bilmezler; Çiğil, Yağma, Suvar ve Bulgar Türkleri ile Kıpçaklar bu söyleyişle ortaklaşırlar ya da ayrılırlar; onların başka bir diyaleği vardır” gibi ayrıntılı açıklamalara da girmiş; gerektiğinde bunlar için eserinde örneklere yer vermiştir.
Divan-ı Lügati’t Türk eserinin önemi ve konumunu yitirmemesi açısından ne kadar anlatılsa da içselleştirilmeden anlamak güçtür.Diline önem veren,seven herkesin okuması gereken bir eserdir.
Bir filolog, etnograf, ilk Türk haritacısı ve toponimist olan Kaşgarlı Mahmûd’un bu eserinden genel hatlarıyla bahsettik daha sonraki yazılar da daha geniş yer vermeye çalışmakla beraber içerisinde bahsettiği konulara değineceğiz,sözü bu sefer Kaşgarlı’ya bırakarak,onun ön sözüyle bitirelim.
Tanrının devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verdi. Ve yer yüzüne hakim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler Tanrı tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Haktan ayrılmayan Türkler,Tanrı tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile Birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri kötülerin şerrinden korudular. Cihan hakimi olan Türklere herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir.
İrem Kadıoğlu
Yorumla