Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2018-2022 Stratejik Planı’nı yayımladı.
Planlar 5’er yıllık dilimler halinde hazırlanıyor.
Stratejik planları, daha çok planların teknik biçiminden bağımsız olarak değerlendireceğim çünkü “Stratejik” kelimesi kullanılmış. Planların adını, örneğin “Faaliyet Planları” koysalardı, hem kapsamı hem de yer verilen bilgiler bakımından farklı bir şekilde değerlendirirdim.
2013-2017 hedeflerine ulaşıldı mı?
Bakanlık, 2018-2022 Stratejik Planı’nda önceki Plan’ın gerçekleşme oranlarını da açıklamış fakat sadece yüzde olarak:
“4 yıllık uygulama dönemi sonuna bakıldığında; performans göstergelerinin yüzde 37’sinin hedef değerlerini aştığı, % 32’sinin hedef değerlerine ulaştığı, % 14’ünün de hedef değerlerine kısmen ulaştığı, böylece toplamda % 83 oranında hedef değerlerine ulaşıldığı görülmektedir. Stratejik Plan’da yer alan toplam 17 hedef için belirlenen performans göstergeleri üzerinden yapılan değerlendirme sonrasında; 11 hedefin yüzde 75’in üzerinde, 6 hedefin yüzde 50-74 oranında gerçekleştiği belirlenmiştir.”
Buraya kadar güzel fakat hedefler, gerçekleşme değerleri ile ayrı ayrı eşleştirilmemiş. Tablolara, “Başlangıç Değeri” sütununun önüne “Önceki Plandaki Hedef Değer” sütunu açılarak bu karşılaştırma rahatlıkla yapılabilirdi. Böylece örneğin “meraların ıslahı ile ilgili hedefe” hangi oranda ulaşıldığını rahatlıkla görebilirdik. Dolayısıyla yukarıdaki açıklamanın bir değeri yok.
Daha da öteye gideyim:
Stratejik planların içeriği içinde olmayabilir fakat yeri gelmişken belirtmeden geçmeyeceğim, bana göre asıl performans değeri, yukarıdaki örnekten hareket edersek, meraların ıslah edilme oranı bile değildir, ıslahtan sonra meraların kullanılmaya başlanıp başlanmadığıdır. Kullanılmıyorsa yüzde 100 hedefe ulaştığımızı iddia etsek bile aslında tersine yüzde 100 ulaşılamadığı ve ıslah için harcanan para ve emeğin israf edildiği gibi bir sonuçla karşı karşıya kalırız.
Örneğin hayvan hastalıklarının azaltılması ve hatta yok edilmesi ile ilgili ilerlemeyi raporlardaki tablolardan takip edemiyoruz. Evet çalışılmış, aşılar yapılmış, paralar harcanmış fakat bütün bunların sonucunda “hastalık görülme oranı hangi noktaya inmiş” bilmiyoruz. Eğer “yapılacak aşı sayısı” bir hedefse hedefe ulaşılmış olabilir ve bu da bir değerdir ancak bütün bu çalışmalara rağmen hastalık sayısında azalma görülmüyorsa “başarılı olunduğu” savunulamaz.
Örneğin gıda denetimi için “denetim sayısı” bir hedef olarak konulabilir ve bu hedefe ulaşılabilir fakat taklit, tağşiş ve sahte ürünlerde bir azalma görülmüyorsa hele Bakanlığın neredeyse her yayımladığı ifşa listesinde yer alan şirketler varsa ve bunlar üretime devam edebiliyorsa “başarılı olunduğu” savunulamaz.
Diğer yandan, “Madem 2013-2017 hedeflerine büyük ölçüde ulaşıldı, şu halde neden gıda, tarım ve hayvancılığın ağır sorunları altında eziliyoruz, neden dışarıya bağımlılığımız ve ithalat her geçen gün artıyor, neden gıda fiyatlarındaki yükseliş durdurulamıyor, neden tüketiciler piyasadaki gıdaları güvenilir bulmuyor, neden çiftçiler üretimi terk ediyor?” gibi çok sayıda soruya da cevap vermek gerekiyor.
Bu soruları soruyorum çünkü “paydaşların yani üretici ve tüketicilerin memnuniyeti ile sürdürülebilirlik” hedeflerine ulaşmamış hiçbir plan, başarılı olarak değerlendirilemez.
Stratejik planların karşılaştırılması ve içerikleri
2013-2017 Planı’nda “Stratejik Alanlar”, bu başlık altında şu şekilde belirtilmiş:
- Tarımsal üretim ve arz güvenliği
- Gıda güvenilirliği
- Bitki sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı
- Tarımsal altyapı ve kırsal kalkınma
- Kurumsal kapasite
2018-2022 Planı’nda ise başlık “Amaçlar ve Hedefler” olmuş. Bu başlık altında yukarıdaki ilk dört hedef sıralandıktan sonra 5. madde olarak “Su Ürünleri ve Balıkçılık Kaynakları Yönetimi”, 6. madde olarak “Araştırma-Geliştirme” eklenmiş. “Hedefler” başlığı altında ise 2013-2017 Planı’nda “Stratejik Alanlar” başlığı altındaki maddeler aynen sıralanmış.
Planlar, yer verilen konular bakımından pek farklılık arz etmiyor. Yapılması hedeflenen işlerin fazlalığı GTHB’na kanunla verilmiş yükümlülüklerin her raporda farklı şekillerde alt alta sıralanmasından ibaret intibaı veriyor.
Elbette bunlar 5 yıllık hedeflerdir ve bazı işler süreklilik gerektirir. Yukarıdaki aşılama örneğini tekrarlayalım: Aşılama işlemi sürekli bir iştir ancak hedef değerler aşılmışsa artık o işin hedefler içinde olmaması gerekir çünkü burada hedef, belli miktarda hayvanı aşılamak değil, hastalığı stratejik rapora konu olmayacak seviyeye indirmek olmalıdır. Eğer her stratejik raporda yer alıyorsa aslında ortada bir başarı yok demektir.
Dolayısıyla planlar hazırlanırken “yapısal” olarak adlandırdığımız öncelikli alanların belirlenip planlarda öncelik sırasına göre yer verilmesi, planlara gerçek anlamda “Stratejik Plan” özelliği kazandırır.
Kaynaklar da öncelikle öncelikli alanlara ayrılmalıdır. Meraların ıslahı örneğinden hareketle örneğin “meralar ıslah edilip üretime açılmadan yem ve maliyet sorunu” çözülemez. Mera ıslahına kaynak ayırmak varken, fabrika yemine bunca destek verilmesi hayvancılığa ancak çok kısa süreli bir katkı yapabilir. Meraların hızla ıslah edilmesi ise kalıcı, güvenilir ve sürdürülebilir yem kaynağına sahip olmamızı sağlayacaktır. Şehirlere göçün yavaşlatılması ve kırsalda yaşayanların tekrar üretime katılması gibi sosyal ve ekonomik faydaları ile birlikte düşünülürse sadece meraların ıslahının bile ne kadar değerli olduğu daha iyi anlaşılır.
“Yem desteği verirken bir taraftan da meraları ıslah edelim.” tezini savunanlar da olabilir. Kaynak varsa desteklensin fakat yem desteği meraların bir an önce ıslahına engel oluyorsa o zaman bırakın birkaç yıl daha eti pahalı yiyelim fakat sonunda ucuz ve yeterli ete kavuşalım. Üstelik bugünkü desteklerin, fiyatların ucuzlamasına pek etkisinin olmadığını da yaşayarak biliyoruz.
Planlarda GZFT analizine yani gıda, tarım ve hayvancılığımızın “Güçlü ve zayıf yönleri ile barındırdığı fırsatlar ve hangi tehditler altında olduğuna” da yer verilmiş. Maddeler halinde birer cümle ile ifade edilmiş bu değerlendirmelerin her birinin ayrıca değerlendirmeye tabi tutulması gerekiyor. Bu yapılırken karşılaştırmalı olarak da değerlendirilmesi gerekiyor.
Örneğin Gıda Güvenilirliği GZFT analizinde
- Ülke sathında güçlü bir denetim ve kontrol mekanizmasının varlığı
- Gıda kontrol ve denetim yetkisinin tek otoritede toplanmış olması
- Güçlü mevzuat altyapısı
- Ülke sathında güçlü bir denetim ve kontrol mekanizmasının varlığı
- Gıda ve yem laboratuvarlarının mevcudiyeti
- Denetim ve izleme programları, risk esasına dayalı kontrol sisteminin başlamış olması
- Kayıtlı işletme sayısındaki artış
- Bakanlığın ilgili diğer bilgi sistemleri ile entegre olmuş Gıda Güvenilirliği Bilgi Sistemi’nin uygulanması
- 174 Alo Gıda hattının varlığı
- Gıda ve Yem İçin Hızlı Alarm Sistemi’nin uygulanması
- Tüketicinin ve üreticinin haksız rekabete karşı korunması için taklit ve tağşiş yapan firma/üreticilerin kamuoyuna açıklanabilmesi
“Güçlü Yönler” arasında sayılırken “kayıt dışı üretim”, “Tehditler” başlığı altına alınmış. Bu kadar kontrol mekanizmasına rağmen kayıt dışı üretim hâlâ tehdit ise bu tablodan, “Güçlü Yönler” altında sayılanların belirtildiği kadar güçlü yönler olmadığı, en azından uygulamada ciddi sorunlar olduğu sonucu çıkar.
Son söz
Türkiye, konumu ve şartları gereği, birçok alanda olduğu gibi tarım ve hayvancılık alanında da “stratejik hatalar” yapmamalıdır.
Bugün içinde bulunduğumuz durum, stratejik hatalar yapıldığını ve hataların sebep olduğu kötü sonuçların taktik uygulamalarla ortadan kaldırılmaya çalışıldığını gösteriyor.
Her sıkıntımızın ithalatla ortadan kaldırılmaya çalışılması bu değerlendirmemin en bilinen örneği.
Geçici başarılar elde edilse bile stratejik hatalar, taktik uygulamalarla düzeltilemez.