Endüstri TEKNOLOJİ

İşletmelerin Kuruluş Yerinin Seçimi

Yazar: COŞKUN PAKSOY

İlerleyen teknoloji değişen ihtiyaçlar çerçecesin de tüketim taleplerine en hızlı ve en uygun maliyete sahip cevap verebelme gereksinimleri nedeni ile işletmeler fabrika, depo v.b staratejik öneme sahip  binalarının kurulumu ile ilgili çalışmalara  verdikleri önemi artırmışlardır. Zira fabrika kurruluş yeri seçimin de etkiyen faktörler firma sahiplerini yada yöneticileri  daha bilimsel verilerle çalışmaya zorlamış konu ile ilgili pnlarca araştırma yapılarak optimum fayda sağlayacak sistemler meydana getirilmiştir. Bulunulan sektörlere göre çeşitli yer problemleri ve bunlara bağlı çözümleyiciler oluşturulmuş, yaklaşımlar çerçevesin de ihtiyaca uygun modeller uygulamaya konularak uygun koşul ve konumlarda  yer seçimlerinin gerçeklenmesi sağlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kuruluş yeri seçimi, Kuruluş yeri seçiminde kullanılan yöntemler, Kuruluş yeri seçiminde literatür araştırması, Bulanık Yöntem, AHP, TOPSİS, Çok  Kriterli  Karar  Verme, Bulanık VIKOR, Bulanık TOPSIS

1.     GİRİŞ

Tesis  yeri  seçimi  çalışmaları  Alfred  Weber’in  1909  yılında  yapmış olduğu  depo  yeri  seçimi  ile  başlamış  ve  günümüze  kadar  gelişerek  devam etmiştir. Özellikle son yıllarda gelişen teknoloji ve ulaşım imkânları ile beraber nüfusun  kalabalıklaşması  ve  merkez  yaşam  alanlarındaki  yer  sıkıntısı  tesis yeri  seçim  kararlarının  daha  da  önem  kazanmasına  sebep  olmuştur.  Bu gelişmeler neticesinde tesis yeri seçimi konusu yöneylem araştırmasında çok fazla çalışılan bir alan haline gelmiştir.

Yer  seçimine  ilişkin  yapılan  ilk  çalışmalarda  amaç  uzaklık  ve maliyetin minimize edilmesi veya yer seçimi kararı neticesinde elde edilecek kârın  maksimize  edilmesidir.  Günümüzde  ise  bu  kararlar  önceki  amaçlara ilave  olarak  niteliksel  (kalitatif)  kriterleri  de  içerisinde  barındıran  daha karmaşık karar problemleri haline dönüşmüştür.  

İşletme  yönetimi  kapsamındaki  kararlar,  temelde,  stratejik,  taktiksel  ve operasyonel olmak üzere üçe ayrılmaktadır (Üreten, 2005: 44). Bunlardan stratejik kararlar, sonuçları uzun vadede hissedilen, işletmenin geleceğini etkileyen  ve  yüksek  miktarda  sermayenin  bağlanmasını  gerektiren kararlar  olup;  ilk  seferde  doğru  kararın  alınması  hayati  önem taşımaktadır.  Operasyonel  kararlar,  bir  üst  seviyede  belirlenmiş  olan stratejik  kararların  fonksiyonel  seviyedeki  yansımaları  olup;  stratejik kararlarca belirlenmiş çerçevede ve onları destekler nitelikte rol üstlenen orta vadeli kararlardır. Operasyonel kararlar ise, günlük, haftalık ve aylık bir  zaman  dilimi  için  geçerli  olan,  en  alt  seviyedeki  kararlardır.  Ürün, süreç  tasarımı,  kapasite  planlaması,  kuruluş  yeri  seçimi,  tesis  içi yerleştirme  ve  ağ  tasarımları  gibi  konularda  işletmenin  tamamını etkileyecek  nitelikte  olan  kararlar,  stratejik  kararlardan  bazılarına  örnek teşkil etmektedir.

Ekonomik  ve  sosyo-kültürel  yapının  modern  medeniyet  seviyesine ulaşmasında  yatırımların  payı  ancak  doğru  ve  uygun  bir  sektörde  yapıldığında gerçekleşebilir.  Yatırım  yapılırken,  kaynaklar  doğru  kullanılmasına  özen gösterilmeli  ve  coğrafi  yapıya  uygunluğu  göz  ardı  edilmemelidir  (Ertuğrul, 1998: 33). İşletmelerin devamlılığı için önemli bir yere sahip olan kuruluş yeri seçiminde, alternatif olarak belirtilen kuruluş yerlerinin girdi miktarı, kalitesi ve maliyeti  de  göz  önünde  bulundurulmalıdır  (Cinnioğlu,  2006:  64). Kuruluş  yeri seçimi  olarak  alışveriş  merkezleri  hem  yatırım  maliyetleri  açısından  hem  de girdi maliyetleri açısından önemli bir yere sahiptir.

Bu  tip  problemlerin  çözümüne  örnek  teşkil  eden pek çok çalışma yer almaktadır. Bu çalışmaların bir kısmında kullanılan yöntemler  sadece  nicel  faktörleri  dikkate  alırken;  bir  kısmında  ise  hem nitel  hem  de  nicel  faktörleri  dikkate  alan  yöntemler  bir  arada kullanılmıştır.  Nicel  faktörleri  dikkate  alan  çalışmalarda  ağrılıklı  olarak matematiksel  modeller  yardımıyla  çözüme  gidildiği  anlaşılmaktadır. Bununla  birlikte  matematiksel  modellerin  kullanılması,  her  durumda ulaşılan  sonuçların  etkinliğini  garanti  etmemektedir.  Zira,  kuruluş  yeri seçimi  gibi  kararlarda  her  durumda  alternatif  kuruluş  yerlerinin değerlendirilmesi  için  “0”  ve  “1”  gibi  net  ifadeler  kullanmak  mümkün olamamaktadır. Bu gibi durumlarda sadece nicel verilerden hareketle bir sonuca  ulaşmak  sonucun  etkinliğine  gölge  düşürebilmektedir.  Bu eksikliğin  giderilmesi  amacıyla  bu  tip  problemlerin  çözümü  için  çok kriterli  karar  verme  yöntemleri  geliştirilmiş  ve  pek  çok  çalışmaya  konu olmuştur.  Lakin,  çok  kriterli  karar  verme  yönetmlerinin  de  karar vericilerin  değerlendirmelerini  çözüm  sürecine  dahil  etmede  yetersiz kalması  farklı  arayışları  doğurmuş;  bu  arayışların  sonucunda  bulanık mantığın  bahsedilen  bu  yöntemlere  adapte  edilmesiyle  Bulanık  Çok Kriterli  Karar  Verme  Yöntemlerinin  kullanımı  yaygınlaşmıştır.  Bu sayede,  karar  vericilerin  belirsizlik  içeren  değerlendirmelerinin  çözüm sürecine  dahil  edilmesi  sağlanmış  ve  sonuçların  etkinliği  arttırılmıştır. Takip  eden  kısımda,  kuruluş  yeri  seçim  problemlerinin  çözümüne odaklanmış çalışmalardan çok kriterli karar verme yöntemlerini kullanan çalışmalara  ilişkin  olarak  gerçekleştirilmiş  literatür  araştırmasına  yer verilmiştir.

2.     LİTERATÜR ARAŞTIRMASI

Literatürde, kuruluş yeri seçim problemlerinin çözümünde kullanılan pek çok  farklı  çok  kriterli  karar  verme  yönetimi  yer  almaktadır.  Bu çalışmalardan birinde Yang ve Lee (1997), kuruluş yeri seçim problemine Analitik  Hiyerarşi  Süreci  (AHP)  yöntemini  kullanarak  çözüm  getirmeye çalışmışlardır.  Alternatif  kuruluş  yerlerinin  değerlendirilmesi  için  pazar, ulaşım, işgücü ve toplum ana başıkları altında toplanan dört ana kriter ve on  iki  alt  kriter  belirlemişlerdir.  Badri  (1999)  çalışmasında,  AHP yönetimi  tek  başına  kullanmak  yerine,  söz  konusu  yönetimi  hedef programlamayla birlikte kullanarak hibrid bir yaklaşım sergilemiş ve bir biyokimya işletmesinin kuruluş yeri seçimi problemine çözüm aramıştır. Yang  vd.  (2008),  AHP’nin  geliştirilmiş  hali  olan  Analitik  Ağ  Süreci (ANP)  yöntemini  kullandıkları  çalışmalarında,  alternatif  kuruluş yerlerinin  avantaj  ve  dezavantajlarını  değerlendirerek  karar  verici konumunda  olanlara  yardımcı  olabilmek  için  üç  aşamalı  bir  model önerisinde  bulunmuşlardır.  Kriterlerin  belirlenmesi,  ana  kriterlerin detaylandırılarak  alt  kriterlerin  belirlenmesi  ve  son  olarak  modelin oluşturulması  bahsedilen  bu  üç  aşamayı  oluşturmaktadır.  Erden  ve Çoşgun  (2010)  tarafından  yapılan  bir  diğer  çalışmada,  AHP  ve  Coğrafi Bilgi Sistemi (GIS) yöntemi birlikte kullanılmış ve bu hibrid yaklaşımla önceden  seçilmiş  itfaye  istasyonları  için  optimal  yer  seçimi  problemine çözüm aramıştır. Bu çalışmada, GIS coğrafi konumların belirlenmesi için kullanılmış,  ardından  AHP  yöntemiyle  belirlenen  konumların değerlendirilmesi  için  ana  kriterler  belirlenmiştir.  Bir  başka  çalışmada Deluka-Tibljas  vd.  (2010),  AHP  yöntemini  bir  otoparka  en  uygun  yer seçmek amacıyla kullanmışlardır.

Konuyla  ilgili  olarak  gerçekleştirilen  literatür  araştırması,  bu  tip problemlerin çözümünde AHP’nin sıklıkla kullanıldığını göstermiştir. Bu durum,  AHP’nin  kullanıcılara  sağladığı  anlaşılabilirlik  ve  uygulama kolaylığından  kaynaklanmaktadır.  Kuruluş  yeri  seçim  problemlerinde AHP  sıklıkla  kullanılmakla  birlikte,  diğer  çok  kriterli  karar  verme yöntemlerini kullanarak bu tip problemlere çözüm arayışı içerisinde olan çalışmaların sayısında da artış gözlenmektedir.     

Bu  bağlamda  Gündoğdu  (2011),  yaptığı  çalışmada  çevresel  konulara yönelik  ilginin  artmasını  da  dikkate  alarak,  çevresel  öncelikler  etrafında fabrikların  kuruluş  yeri  seçim  problemine  ELECTRE  I  yöntemini kullanarak çözüm arayışı içerisine girmiştir.  Bir başka çalışmada Zhang (2011),  biyo  yakıt  üreten  bir  işletmenin  kuruluş  yeri  seçim  problemine çözüm  getirmek  maksadıyla;  iki  aşamdan  oluşan  bir  GIS  modeli kullanmıştır. Modelin ilk aşamasında, potansiyel demiryolları, karayolları ve  diğer  taşıma  modları  tespit  edilmiş,  takip  eden  ikinci  aşamada  ise taşıma  maliyetleri  dikkate  alınarak  en  uygun  kuruluş  yeri  belirlenmiştir. Bir  başka  çalışmada,  Doğan  (2012),  uluslararası  bir  üretim  tesisi  için kuruluş yeri seçim problemine Bayes Ağları ve Toplam Sahiplik Maliyeti yöntemlerini  bir  arada  kullanarak  çözüm  aramıştır.  Geliştirilen  modelle, karar  vericiler  minimum  toplam  maliyeti  veren  kuruluş  yerini seçmişlerdir.

Kuruluş yeri seçim problemlerinde matematiksel modeller ve geleneksel çok  kriterli  karar  verme  yöntemleri  sıklıkla  kullanılmakla  birlikte,  bu yöntemler  beraberinde  bazı  sakıncaları  da  doğurmaktadır.  Zira,  bu yöntemler  alternatiflerin  değerlendirilmesi  aşamasında  ya  nicel değerleri ya  da  iyi/kötü  şeklindeki  net  ifadeleri  dikkate  almaktadır.  Bu  ise,  karar vericilerin  çoğu  durumda  değerlendirme  ve  yargılarını  net  bir  şekilde çözüme  dahil  edilmesini  güçleştirmektedir.  Bu  güçlük,  karar  vericilerin değerlendirme  ve  yargılarının  her  durumda  iyi/kötü  gibi  net olmamasından  (bir  ucunda  “iyi”,  “1”,  “evet”  diğer  ucunda  “kötü”,  “0”  , “hayır” şeklindeki ifadelerin yer almasında ileri gelmektedir ki bu, Aristo mantığı olarak ifade edilmektedir) başka bir ifadeyle bu değerlendirme ve yargıların karar vericiler tarafından çoğu durumda “çok iyi”, “iyi”, “orta iyi”,  “kötü”,  “çok  kötü”  gibi  ifadelerle  dile  getirilmesinden kaynaklanmaktadır.  Gerçek  hayatta  karşılaşılan  problemlerde  de, alternatifler  arasında  değerlendirme  yaparken  her  zaman  kesin  yargılara varmak  mümkün olamamaktadır. Bu tip belirsizlik içeren değerlendirme ve yargıların çözüm sürecine dahil edilememesi, matematiksel modellerin ve  geleneksel  çok  kriterli karar  verme  problemlerinin  en  sık  eleştirildiği nokta olup; ulaşılan sonuçların doğruluğunu da tartışmaya açmıştır.

Bu tartışmaların ve çözüm için alternatif yöntem arayışlarının bir sonucu olarak,  1965  yılında  Lüftü-zade  tarafından  geliştirilen,  Bulanık  Mantık teorisi  geleneksel  çok  kriterli  karar  verme  yöntemleriyle  birlikte kullanılmaya  başlamış  ve  bu  sayede  Bulanık  Çok  Kriterli  Karar  Verme Yöntemleri  literatürdeki  yerini  almıştır.  Bulanık  Mantık,  gündelik hayattaki davranışların matematiksel formu olup, temelinde bulanık küme teorisi yatmaktadır. Aristo mantığına benzer bir şekilde üyelik fonksiyonu [0,  1]  değerleriyle  açıklanmakta;  fakat,  ondan  farklı  olarak  üyelik ilişkisinde  ara  değerler  de  dikkate  alınmaktadır.  Bulanık  mantığın  bir diğer  önemli  farkı  ise,  belirsizlik  içeren  durumların  gerçekleşme ihtimalinin belirlenebilmesidir (Vural, 2002: 180-192). 

Literatürde  çok  kriterli  karar  verme  yöntemleriyle  bulanık  mantığın  bir arada  kullanıldığı  farklı  konularda  yapılmış  pek  çok  çalışma bulunmaktadır.  Bu  çalışmalardan  birinde  Liang  ve  Wang  (1991),  çok kriterli  karar  verme  yönetimiyle  bulanık  küme  teorisini  bir  arada kullanarak;  değerlendirme  kriterlerinin  ağırlıklandırılmasını  ve  kuruluş yerinin belirlenmesini amaçlamışlardır. Yine aynı yöntemle Chen (2001), dağıtım  merkezleri  kuruluş  yeri  seçim  problemine  çözüm  aradığı çalışmasında,  karar  vericilerin  dilsel  ifadelerini  çözüm  sürecine  dahil etmek  için  üçgen  bulanık  sayıları  kullanmış  ve  alternatifleri  sıralamıştır. Kaboli  vd.  (2008)  ve  Tabari  vd.  (2008),  ise  çalışmalarında  kuruluş  yeri seçim  problemlerinin  çözümü  için  bulanık  küme  teorisiyle  AHP yöntemini bir arada kullanmışlardır. Ulukan ve Kop (2009), bir atık imha tesisinin  kuruluş  yeri  probleminin  çözümünde  dilsel  ifadelerin bulanıklaştırılması  için  yamuk  bulanık  sayıları  kullanmışlardır.  Yamuk bulanık  sayılar  yardımıyla  ağırlıkları  bulunan  kriterler  ve  alternatifler çözüm  sürecine  dahil  edilmiştir.  Son  olarak  Bulanık  TOPSIS  yöntemi kullanılarak alternatifler sıralanmış ve en uygun  kuruluş yeri seçilmiştir. Kahraman  (2003),  bir  motor  imalatçısının  kuruluş  yeri  seçimi probleminin  çözümü  için;  Blin’in  Bulanık  Yöntemi,  Bulanık  Sentetik Değerlendirme,  Yager’in  Ağırlıklandırılmış  Amaçlar  ve  Bulanık  AHP olmak  üzere  dört  farklı  çok  kriterli  karar  verme  yöntemini  bir  arada kullanmış ve yöntemler arasındaki farklılıklara işaret etmiştir. Özdağoğlu (2011), AHP’nin geliştirilmiş hali olan ANP yöntemiyle bulanık mantığı bir arada kullanarak kuruluş yeri problemine çözüm getirmiştir. Bir başka çalışmada  ise  Ertuğrul  ve  Kasapoğlu  (2008),  tekstil  sektöründe  faaliyet gösteren  imalatçı  bir  firmanın  kuruluş  yeri  seçim  problemine  Bulanık TOPSIS  yöntemiyle  çözüm  arayışı  içerisine  girmiştir.  Momeni  vd. (2011),  VIKOR  yöntemini  genişletmişler  ve  yöntemle  bulanık  mantığı birleştirerek  kuruluş  yeri  seçim  problemine  çözüm  aramışlardır. Problemin  çözümü  için  kullanılan  Bulanık  VIKOR  yönteminin algoritması sekiz adım oluşacak şekilde sunulmuştur.

Tablo 1: Kuruluş Yeri Seçimiyle İlgili Yapılan Çalışmalar

3.     KURULUŞ YERİ SEÇİMİ

Kuruluş yeri; bir işletmenin hammadde temini, üretim, depolama, dağıtım gibi temel üretim  faaliyetlerini  ve  ömrü  boyunca  bunlara  bağlı  olan  ekonomik  amaçlarını gerçekleştirebileceği en uygun coğrafi yerdir (İlhan ve Burdurlu, 1993). Buna göre kuruluş yeri  genel  anlamda;  işletmenin  ana  faaliyetlerini  sürdürdüğü  coğrafi  yer  olarak tanımlanabilir.  Bir  endüstri  işletmesi  için  kuruluş  yeri;  tedarik,  üretim,  depolama  ve dağıtım gibi temel fonksiyonların ve buna bağlı ekonomik amaçların gerçekleştirilebileceği en uygun yerdir (Kurtoğlu ve Tanrıtanır, 1995).

Kuruluş  yeri  bir  yandan  en  uygun  fiyat  ve  miktarda  hammadde,  işgücü  temini sağlayacak diğer yandan da en düşük maliyetle dağıtım gerçekleştirebilecek; sonuç olarak işletmenin kârını maksimuma getirecek bir yer olmalıdır. Bu nedenle çok yönlü faktörlerin etkisi altında olan kuruluş yeri seçilirken objektif kararların verilmesi gerekir.

Kuruluş yeri seçiminde alınacak kararın uzun süre (40-50 yıl) işletmeyi aynı koşullar altında çalışma zorunda bırakacağından dolayı tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekir.  Hatalı  alınan  bir  karar  süreç  içinde  sıkıntı  yaşanmasına  neden  olarak  üretim maliyetini  ve  kârlılığı  doğrudan  etkileyecektir.  Bu  nedenle  kuruluş  yeri  seçiminde  karar verirken aşağıda özetlenen bazı temel ilkelerin dikkate alınması gerekir (İlhan ve Burdurlu, 1993; Kobu, 2006).

  • İşletmenin ihtiyaçları  tarafsız  bir  şekilde  incelenmeli,  verilen  kararlar  objektif olmalıdır.
  • Çalışmalar sistematik olarak sürdürülmeli, çok yönlü ve güvenilir kaynaklardan yararlanılmalıdır.
  • Yer seçimi  çalışmaları  belirli  aşamalar  birbirine  karıştırılmadan  sıra  ile yürütülmelidir.
  • Her aşamanın  gerektirdiği  uzman  kişi  ve  kuruluşlar  titizlikle  saptanarak yararlanma olanakları araştırılmalıdır. 

Bu ilkelerin ışığı altında yapılacak yer seçimi çalışmalarının temel sorumluluğu tepe yönetimine  aittir.  Đşletme  yerinin  seçimi,  üretim  faaliyetleri  ve  işletme  organizasyonu birbiri  üzerinde  etkili  olan  alt  sistemlerdir.  Tepe  yönetiminin  bu  alt  sistemler  arasındaki ilişkileri  gören  bir  toplam  sistem  kavramı  ile  düşünmesi  ve  optimal  sonuçları  verecek politikaları ona göre saptaması gerekir (Kobu, 2006). 

3.1. Kuruluş Yeri Seçimini Etkileyen Faktörler

Bir üretim sisteminin kurulacağı yerin seçiminde etkili olan faktörler çok yönlü olup, burada  ekonomik  ve  çevresel  faktörler  temel  alınarak  bir  sınıflandırma  yapılmıştır  (İlhan ve Burdurlu, 1993). 

2.1.1      Ekonomik Faktörler

2.1.1.1    Devlet Teşviki ve Bölgesel İmtiyazlar

  Bir  yatırımın  finansmanı  en  önemli  konudur.  Yatırımın  öz  sermaye  ile  yapılması gelişmiş  ülkelerde  tercih  edilen  bir  yöntem  değildir.  İdeal  yöntem  yatırım  teşvik  kredileri kullanılarak yatırım yapılmasıdır.

06  Şubat  2004  Tarih  ve  25365  sayılı  Resmi  Gazete’de  yayınlanan  Yatırımların  ve Đstihdamın Teşviki Đle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 5084 sayılı Kanun ile  bazı  illerde  vergi  ve  sigorta  primi  teşvikleri  uygulamak,  enerji  desteği  sağlamak  ve yatırımlara  bedelsiz  arsa  ve  arazi  temin  etmek  sureti  ile  yatırımların  ve  istihdamın artırılması amaçlanmıştır (http://www.alomaliye.com/5084_sayili_kanun_yatirim.htm).

Devletler  çeşitli  sebeplere  bağlı  olarak  ortaya  çıkan,  bölgeler  arasındaki  milli  gelir farklılıklarına  bağlı  sosyokültürel  olumsuzlukları  ortadan  kaldırmak  veya  büyük metropollerin  üzerindeki  yükü  azaltmak  için  yatırım  teşvik  politikaları  uygulamaktadır. Bugün  Türkiye’de  uygulanan  Yatırımların  ve  İstihdamın  Teşviki  Kanunu  kapsamında göreceli  olarak  bazı  bölgelerde  yatırımların  ve  istihdam  imkanlarının  arttırılması amaçlanmaktadır. Yeni  yatırım yapacak işletmeler 5084 sayılı kanunla tanımlanan şartları taşımak kaydı ile aşağıdaki imtiyazların biri veya hepsinden faydalanabilir.

2.1.1.2    Pazara Olan Yakınlık  

Pazar  faktörünün  özelliği,  işletme  ister  büyük,  ister  orta  ya  da  küçük  olsun fonksiyonları açısından tümünü yakından ilgilendirmesidir.

Günümüz  teknolojisi  ile  bu  konudaki  sınırlar  bazı  sektörler  için  ortadan  kalkmıştır. Ancak pazar hala yatırımcı için yer seçiminde çok önemlidir. Ulaşım ve nakliye maliyetler üzerinde  son  derece  etkilidir.  Özellikle  kriz  dönemlerinde  işletmelerin  maliyetleri düşürmede elindeki önemli argümanlardan biridir.

Nitekim geniş pazarlara  yakın kurulan işletmeler  daha hızlı ve daha  düşük maliyetli dağıtım  ve  satış  olanaklarına  kavuşarak  önemli  bir  üstünlük  sağlarlar  (Kurtoğlu  ve Tanrıtanır,  1995).  Yeni  kurulan  bu  işletmelerin,  bölgesel  konumlarının  verdiği  avantaj  ile kendilerine yakın pazarlarda daha etkin olabilme kolaylıklarına sahip olabilmeleri doğal bir sonuçtur.  Bu  durum  ülke  içerisindeki  pazar  rekabetini  artırır,  ayrıca  pazarlama faaliyetlerine çok daha fazla önem verilmesini gerektirir (Aytin ve Sevim Korkut, 2007).

2.1.1.3    Hammadde Kaynaklarına Olan Mesafe ve Ulaşım İmkanları

Endüstriyel  odun  talebinin  karşılanmasında  tercih  edilen  yolların  oranları bakımından,  Düzce  ülke  genelinden  farklı  özellikler  göstermektedir.  Đşletmelerin  %32’si ithalat,  %32’si  Orman  Genel  Müdürlüğü  (OGM),  %26’sı  tüccar  aracılığı  ve  %10’u  ise diğer yollarla hammadde temin etmektedirler (Aytin ve Sevim Korkut, 2007).

Kullanılan  temel  hammadde  sayısının  birden  fazla  olması  durumunda  işletmenin  bu hammaddeleri  en  ekonomik  olarak  bir  araya  getirebileceği  bir  yerde  kurulması önerilmektedir.  Bir  işletmenin  hammaddelerini  uygun  maliyetlerle  elde  edebilmesi  kadar, bunları  fabrikaya  ve  ürünlerini  de  fabrikadan  tüketicilerin  bulunduğu  pazarlara  uygun maliyetlerle taşıyabilmesi büyük önem taşır (Kurtoğlu ve Tanrıtanır, 1995). 

İthal  hammaddenin  kullanıldığı  durumlarda  limanlara  olan  yakınlık  ve  karayolu  ile ulaşım imkanları değerlendirilir. Hammaddenin tomruk olarak kullanıldığı durumlarda yurt dışından  deniz  yolu  ile  getirilen  tomrukların  boşaltılması için,  İzmit  ili  sınırları  içerisinde yer alan limanlar tercih edilir. Hammaddenin Karayolu ile Düzce’ye sevk edilmesi süre ve maliyetler  açısından  alternatifler  ile  karşılaştırıldığında  avantajlı  olduğu  görülmektedir. Özellikle  egzotik  ağaç  tomrukların  boyutları  ve  karayolu  taşımacılığını  kısıtlayan  ağırlık limitleri  sebebi  ile  zaman  zaman  bir  tomruğun  tek  bir  tırla  sevk  edilebildiği unutulmamalıdır.

2.1.1.4    Arazi Fiyatları

Nispeten  geniş  arazilere  duyulan  ihtiyaç  bu  konunun  da  iyi  değerlendirilmesini gerektirir.  Genelde  Türkiye’de  yeni  yatırımların  ulusal  karayollarına  yakın  olması  istenir. Sanayi  için  tahsis  edilen  veya  uygun  olan  alanların  fiyatlarında  hızla  artışlar  olması nedeniyle,  arazinin  yatırımla  birlikte  ileride  yapacağı  primde  bu  noktada  göz  önünde tutulur.  Bu  durum  bazen  yatırımcılarda  alternatif  düşüncelerin  oluşmasına  bile  sebep olabilir.

2.1.1.5    İş Gücünün Niteliği

Gelişen  teknoloji,  üretim  süreç  ve  cihazlarında  kullanılan  otomasyon  ve  bilgisayar programları, iş gücünün niteliğinde de değişikliğe sebep olmuştur.Eğitimli ve bölgenin iş potansiyeline uygun çalışan bulabilmek son derece önemlidir.

2.1.1.6    Toplum Yapısı ve Davranışları

Toplum  ve  birey  birbirinin  ayrılmaz  birer  parçasıdırlar.  En  geniş  anlamda  toplum insanları  etkileyen  ilişkiler  bütünüdür.  Ancak  bir  toplumdan  söz  edebilmek  için  belirli şartlar  gerekir.  Bunlar  ortak  bir  toprak,  politik  bir  otoriteye  uyum  ve  paylaşılan  bir kültürdür. Paylaşılan kültürün şekillenmesinde sanayileşmenin rolü önemlidir.

2.1.1.7    İşçilik Maliyetleri

İşletmeler için hammadde kadar önem taşıyan başka bir faktörde işgücüdür. Özellikle kalifiye ve usta işçilik söz konusu olduğunda, buna gereksinim duyan işletmeleri kendisine çeker. Hammadde kaynaklarında kurulan işletmeler, hammaddeyi  yarı mamul hale getirip işe yaramaz artıklarından kurtarırlar. Bu yarı mamul maddeler de işçiliğe veya pazara göre kuruluş  yerine  yönelen  işletmelere  biraz  daha  kolaylıkla  taşınabilirler.  Kısacası,  özellikle imalat  endüstrisinde  önem  taşıyan  bu  faktör,  yan  unsurları  ile  birlikte,  girişimci  için genelde ilk önce dikkate alınmaktadır (Can, 2005).

İşçilik  giderleri  yeni  yatırım  yeri  seçilirken  göz  önünde  tutulan  önemli  hususlardan biridir.  Hayat  şartları  ülke  ekonomisinin  değişkenlerine  bağlı  olarak  bölgesel  bazda farklılıklar göstermekte bu da asgari yaşam standardının maliyetini farklı bir şekilde ortaya koymaktadır.

2.1.2      Çevresel Faktörler

  1. Uluslar arası  Faktörler  (Uluslar  arası  ekonomik  faktörler,  örgütler;  Askeri  ve stratejik  faktörler), 
  2. Ulusal Faktörler  (Dış  ticaret  ve  döviz  politikası,  Çevre  sorunları politikası,  Bölgesel  kalkınma  politikası),
  3. Bölgesel Faktörler  (Alt  yapı,  Bölgesel  hizmet gücü, Vasıflı işgücü, Đklim ve doğa koşulları)

  Barutçugil’e  göre  ekonomik  faktörler  genel  olarak  işletmenin  kontrol  alanı  içine giren  ve  işletme  yönetimince  alınacak  kararlarla  etkilenebilen  faktörlerdir.  Bunların maliyet  ve  kârlılık  üzerinde  etkileri  açık  ve  kesindir.  Çevresel  faktörler  ise,  işletmenin denetimi  dışında  ortaya  çıkan  doğal,  mali,  politik,  sosyal,  yasal,  ulusal  ve  uluslar  arası koşulları içermektedir (Demirdöğen ve Bilgili, 2004).

Yer  seçimini  etkileyen  faktörlerin  etkileri  endüstriden  endüstriye  büyük  farklılıklar gösterir.  Başlangıçta  ideal  bir  kuruluş  yeri  gibi  gözüken  seçim,  kısa  bir  süre  sonra  bu özelliğini  kaybedebilir.  Bu  nedenle  her  kuruluş  yeri,  kendi  koşulları  içinde değerlendirilmelidir.

İşletmenin  kurulacağı  bölgenin  seçimini  etkileyen  fiziksel  faktörler  arasında,  enerji kaynaklarına  yakınlık  veya  enerji  maliyeti  de  önemli  bir  yere  sahiptir.  Ayrıca  işletmenin dışarıdan  tedarik  etmeyi  düşündüğü  parçaları  imal  edecek  yan  sanayinin  bulunuşu, hammadde  tedarik  ve  depolama  olanakları,  hammadde  ve  mamul  naklinde  demiryolu, liman veya karayollarına yakınlık durumu önemli fiziksel faktörler arasındadır. İşletme ve yatırım  maliyetleri  açısından;  işletmeye  gelen  ve  giden  malların  nakliye  maliyetleri, bölgesel işçi ücretleri düzeyi, vergiler, arazi fiyatları, inşaat masrafları, yakıt gibi faktörler kuruluş yerinin bulunduğu konuma bağlı olarak değişirler (Kobu, 2006).

4.                 KURULUŞ YERİ SEÇİMİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER

4.1                 Matematiksel Model

 

Tesis yeri seçimi (UFLP) probleminin literatürde çok farklı uygulama alanlarında  kullanıldığı  görülmektedir.  Bu  durumlar  arasında;  dağıtım sistemi dizaynı (Klose ve Drexl, 2003), kablosuz sensör ağları (Frank ve Romer, 2007), hesaplamalı biyoloji (Dueck vd., 2008) ve bilgisayar görüntüleme (Li, 2007; Lazic vd., 2009) gibi konular yer almaktadır. Matematiksel modeli aşağıdaki şekilde ifade edilebilen problemde;

 

talep noktaları seti C, tesis yerleşim yerleri F, her bir

tesisini açmanın maliyeti   , talep noktası i ile tesis j‘ye ulaşmanın maliyeti ise  ile temsil edilmekte ve her bir talep noktasını sadece bir tesise minimum maliyetle bağlamak suretiyle bir dizi tesis yerleşim yeri seçimi konu edilmektedir. Bu modelde amaç fonksiyonu (1) açılan tüm tesislerle bu tesislerden taleplerini karşılayan şehirlerarası toplam taşıma maliyeti ile toplam tesis açma maliyetinin minimizasyonunu temsil etmektedir. Birim taşıma maliyeti tüm şehirler arasında 1 TL kabul edilmiştir. İlgili mesafeler ise Türkiye Cumhuriyeti  Karayolları  Genel  Müdürlüğü  istatistiklerinden  temin edilmiştir. Modeldeki eşitlik (2) her şehrin talebinin yalnızca bir tesisten karşılanması gerekliliğini sağlamaktadır. (3) no’lu eşitlik şehirlerin taleplerinin sadece içerisinde tesis açılmış şehirlerden karşılanabileceğini göstermektedir. Son kısıt (4) ise karar değişkenlerinin 0 ve 1 değerlerinin alabileceğini ifade etmektedir.

UFLP modelinin özel bir şekli olan p-median modelinde ise belli sayıda tesisin  açılması  ve  talep  noktalarını  en  yakın  tesislere  atamak  suretiyle toplam mesafenin minimizasyonu hedeflenmektedir. Bu işlem yapılırken her talep noktasındaki talep miktarı ( ) ile mesafeler ağırlıklandırılmaktadır. Çalışmamızda belirli bir sektör veya talep konu edinilmediğinden genel talebin nüfusla doğru orantılı olacağı varsayımından hareketle talep yerine şehirlerin  nüfus  verileri  kullanılmıştır.  Bu  durumda  yukarıdaki  modelde geçen amaç fonksiyonu (1) aşağıdaki şekli almaktadır:

                                   

Bu modelin kullanılmasıyla birlikte talep noktalarındaki talep yoğunluğunun da tesis yeri seçiminde bir faktör olarak kullanılması sağlanmaktadır.

4.2        Bulanık Mantık ve Bulanık Küme Teorisi

Birden fazla ve birbirleriyle etkileşim halindeki faktörler dikkate alınarak verilmesi gereken karar türlerinde, çok kriterli karar verme yöntemlerinin kullanılması nihai seçim kararının etkinliğini arttırmaktadır. Lakin, geleneksel   çok   kriterli   karar   verme   yöntemleri,   karar   vericilerin belirsizlik içeren dilsel ifadelerini karar sürecine dahil etmede yetersiz kalmışlardır. Bu yetersizlik sonuçların doğruluğunu tartışmaya açmış ve yeni arayışlara neden olmuştur. Bu arayışların bir sonucu olarak bulanık mantık ve bulanık küme teorisinin geleneksel çok kriterli karar verme yöntemleriyle birlikte kullanılması fikri ortaya çıkmıştır. Bu vakte kadar, bahsedilen problem türlerinin çözümünde benimsenen Aristo mantığına benzer bir şekilde, bulanık küme teorisi de üyelik ilişkisi üzerine inşa edilmiştir.

Aristo mantığından farklı olarak, bulanık mantıkta üyelik ilişkisi açıklanırken ara değerlerde göz önüne alınmaktadır. Nitekim, gündelik yaşamda karşılaşılan problemler kesin yargıların yanı sıra belirsizliği de barındırmaktadır. Bulanık mantık, bu belirsizlikleri dikkate alan bir yapı sergilemektedir. Bir bulanık kümede her bir elemana bir üyelik derecesi atanır. Bulanık mantık, Aristo mantığındaki klasik küme teorisinin daha hassas ve esnek halidir. Bu bağlamda, bir bulanık kümede, elemanların üyelik derecesi [0, 1] arasında değişen farklı üyelik derecelerinden herhangi birisini alabilmektedir.

Aristo mantığı ve bulanık mantık arasındaki bu farklılığı basit bir örnekle açıklamaya çalışalım. Uzun boylu insanlardan oluşan bir küme tasavvur edelim.  Aristo  mantığında  bu  küme,  örneğin,  1,90  cm  ve  üzerindeki boylu insanların oluşturduğu küme şeklinde tanımlanır. A şahsı 1,90 cm boyunda ise kümenin üyesidir ve üyelik derecesi “1”dir, B şahsı 2,05 cm boyunda ise yine kümenin elemanıdır ve üyelik derecesi yine “1”dir; fakat  C  şahsı  1,89  cm  boyunda  ise,  kümenin  elemanı  olarak  kabul edilmez ve üyelik derecesi “0” olarak atanır. Aristo mantığında, kümenin sınırları nettir ve ara değerler göz ardı edilir. Örneğimizden yola çıkarsak, Aristo  mantığında  bu  kümenin  elemanları  ya  uzun  boyludur  ya  da değildir. Bulanık mantıkta ise, yine üyelik derecesinin açıklanmasında [0,1] değerleri kullanılmakla birlikte, ara değerler de dikkate alınmaktadır. Yine örneğimize dönecek olursak bulanık mantığa göre de; A ve B şahsı kümenin elemanıdırlar ve üyelik dereceleri “1”dir. C şahsı ise “oldukça uzun”  şeklinde  tanımlanabilir  ve  yine  kümenin  elemanı  olarak  kabul edilir. C şahsının üyelik derecesi ise, örneğin, 0,95 olarak atanır. Kümeye D şahsı olarak bir dördüncü eleman ekleyelim ve bu şahsın boyu 1,45 cm olsun. Aristo mantığında bu şahıs kümenin elemanı değildir ve üyelik derecesi “0”dır. Bulanık mantıkta ise; D şahsı kümenin elemanıdır, fakat “çok kısa” olarak tanımlanır ve üyelik derecesi “0” ya da sıfıra çok yakın bir değerdir.

Bir bulanık kümede, dilsel değişken ve üyelik fonksiyonu olmak üzere iki kavram ön plana çıkmaktadır. Dilsel değişken, karar vericilerin değerlendirme kriterleri ve alternatifler hakkındaki düşüncelerini sözel olarak ifade ettikleri halidir. Bu ifadeler, üyelik fonksiyonu kullanılarak nicel değerlere dönüştürülür. Dilsel ifadelerin nicel değerlere dönüştürülmesinde kullanılan farklı üyelik fonksiyonları mevcuttur. Bunlardan en sık kullanılanları üçgen ve yamuk üyelik fonksiyonlarıdır (Ecer, 2006: 78-82). Çalışmamızda yamuk üyelik fonksiyonun kullanılması tercih edildiğinden aşağıda sadece yamuk bulanık sayılara ve bunlarla yapılan bazı temel işlemlere ilişkin kısa değerlendirmelere yer verilmiştir.

4.3        Analitik Hiyerarşi Süreci

AHS,   Thomas   L.   Saaty   tarafından   1977   yılında, karmaşık problemlerin çözümü için geliştirilen, politik, ekonomik, sosyal ve teknik alanlarda ki birçok problemin çözümü için en yaygın olarak kullanılan çok ölçütlü karar verme yöntemidir. AHS, birçok seçenek içerisinden karar vericinin belirlediği ölçütler çerçevesinde karar seçeneklerini önem sırasına göre sıralayan kullanımı oldukça kolay olan bir yöntemdir. AHS, birçok karar vericinin sürece dâhil edilebildiği  sistematik  bir yapıdır. AHS,   nitel   ve   nicel   faktörleri   değerlendirebilmenin yanında insan tercihlerini, deneyimlerini, bilgilerini, sezgilerini, yargılarını ve düşüncelerini de karar sürecine dâhil edebilen doğrusal ağırlıklı bir yöntemdir (Saaty ,1980).

AHS, problemi her biri en az bir elemandan oluşan hiyerarşik  bir yapı içinde tanımlar.  Alttaki bir elemanın üstteki bir elemanı etkilediği varsayımına dayanır. Bu nedenle ikili karşılaştırmalar  yoluyla elemanların  bir üst elemanı ne oranda etkiledikleri belirlenmeye çalışılır (Saaty ,1980).Yani bir düzeydeki faktörler bir üst düzeydeki faktör çerçevesinde birbiriyle karşılaştırılır. AHS’de hiyerarşi en az üç seviyede teşkil edilmelidir. Hiyerarşinin en üst seviyesinde   amaç   bulunur.   Bir   alt  seviyede   ise  ana ölçütler ve varsa ana ölçütlerin  bir düzey altında ise alt ölçütler yer alır. En alt basamakta ise seçenekler yer alır .

Faktörler belirlenirken değişik kurum, kuruluş, uzmanların görüşlerinden ve bilim adamlarının çalışmalarından faydalanılabilir. İkili karşılaştırmaların tutarlı   olabilmesi   için   faktörlerin   sayısı   doğru   tespit edilmeli   ve   her   bir   faktör   doğru   tanımlanmalıdır. Faktörler ortak özellikleri dikkate alınarak sınıflandırılmalıdır.    Bir   düzeydeki   faktörler   arasında önem derecesi bakımından fark bulunmamalıdır. Önem derecesi  eşit  olan  faktörler  aynı  seviyede konumlanmalıdır. 4 düzeyli hiyerarşik yapı aşağıda  gösterilmektedir.

AHS, karar vericilerin  kendi düşüncelerini,  bilgilerini ve deneyimlerini sürece katmasına olanak veren bir yöntemdir. Sürece dâhil olan veriler değiştirilerek model tekrar test edilebilir. Böylece sistemin bütün olarak değerlendirilmesi   yapılabilir.   Değerlendirme   sonucuna göre  gerekirse  sistemde  sorunlu  noktalar  düzeltilerek, daha  iyi ve doğru  sonuçlar  üretmesi  sağlanabilir.  AHS, hiyerarşik  yapıda  yeni  faktörler  eklemek  ya  da mevcut faktörleri yapının dışına çıkarmak suretiyle değişiklik yapılmasına olanak vermektedir.   Hiyerarşik yapıdaki değerlerin değiştirilmesi ya da yeni faktörlerin eklenmesi veya çıkarılmasıyla sistemin duyarlılık analizi yapılmış olur.

4.4       P-Medyan Problemi

P-medyan problemi tesis yeri seçim problemleri içerisinde en çok bilinen  ve çözümü amacıyla literatürde birçok  çalışma  yapılmış olan bir tesis yerleşim ve atama modelidir (Alp v.d.,  2003).  P-medyan problemi minisum  (minimum toplam) tesis  yerleşim problemleri sınıfına  girmektedir. Minisum problemleri ilk olarak  Kuehn  ve Hamburger (1963), Hakimi (1964),   Manne  (1964)   ve   Balinski    (1965)   tarafından   formülize  edilmiştir.  P-medyan probleminin ayrıntılı olarak   formülasyonunu ise  ilk  defa  1964 yılında Hakimi yapmıştır. Hakimi sadece  problemi formülize etmekle kalmamış aynı zamanda üçgen  eşitsizliği olan bir şebekede optimumum yerleşimin düğümler üzerinde olduğunu ispatlamıştır (Marianov ve Serra, 2004 ).

P-medyan probleminin en temel  hali  1-medyan problemi olarak  da  isimlendirilen, şebeke  üzerinde tüm  talep  noktalarına hizmet verecek  olan  1 adet  medyan tesisin  yerinin belirlenmesini amaçlayan modeldir. Sadece  bir tesis yeri seçilen  bu problemde amaç  toplam maliyetin minimum yapılmasıdır. Literatürde p ile ifade  edilen  medyan noktası sayısının birden fazla olduğu problemlere ise genel olarak  p-medyan problemi adı verilmiştir.

4.5        Analitik Serim Süreci

Analitik Serim Süreci (ASS), karar düzeyleri ve bileşenleri arasında daha  karmaşık  ve  karşılıklı  ilişkiler  oluşturulmasına  izin  veren  ve  son zamanlarda   karar   alma   konularında   kullanılmaya   başlanmış   olan   bir yöntemdir(Sarkis, 1998). ASS, kantitatif bilgilerin yanında kalitatif bilgilerin de değerlendirilmesini sağlayan Analitik Hiyerarşi Süreci’nin (AHS) daha genel bir  formudur.  AHS  karar  düzeyleri  arasında  tek  yönlü  hiyerarşik  ilişkiyi kullanan bir karar alma çerçevesi modellerken, ASS tipik olarak, AHS’de hiyerarşinin en üst seviye elemanı karar modeli için genel amacı kapsar. Bu hiyerarşi, kullanışlı karar ölçütleri sağlanana kadar genel olandan daha özel niteliklere kadar ayrıştırılır. ASS bu katı hiyerarşik yapıyı gerektirmez (Sarkis,1999). Göreceli önem düzeyleri veya belirli bir eleman üzerindeki etkilerin gücü AHS yöntemindekine benzer bir oran ölçeği ile ölçülür (Meade, Liles ve Sarkis, 1997).

ASS teknikleri, kararı etkilediği halde çözüm sürecinde doğrudan ele alınamayan faktörlerin nasıl ele alınabilecekleri konusunda yol gösteren çok ölçütlü  karar  verme  teknikleridir. ASS’nin  diğer  tekniklerle  (hedef programlama, QFD, doğrusal programlama vb.) birlikte kullanıldığı çalışmalar bulunmaktadır. Karsak vd. 2002 yılında yaptıkları çalışmada ASS ve amaçprogramlama tekniklerini biraraya getirerek kalite fonksiyon göçeriminde ürün planlaması konusunda bir çalışma yapmışlardır. Tedarikçi seçiminde kullanılan AHS yönteminin bir uzantısı olarak ASS yöntemi ile daha ayrıntılı tedarikçi değerlendirmeleri yapılmaktadır (Nydick ve Hill, 1992). Tesfapariam ve Lindberg 2005 yılında yaptıkları çalışmada stratejik hedeflerle tutarlı olan performans hedeflerini önceliklendirme imkanı tanıyan ASS yöntemini hızlı ve tutarlı karar verme amacıyla kullanmışlardır. Agarwal vd. (2005) ise Pazar elde etmede müşteri ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla proaktif davranmak için önemli olduğunu  düşündükleri  tedarik  zincirlerini  değerlendirmede  kullanmışlardır. Ravi vd. 2005 yılındaki çalışmalarında ters lojistik işlemlerinde yaşanan problemler için daha gerçekçi ve doğru değerlendirmeler sunan ASS ve dengelenmiş skorkartlarının bir birleşimini önermişlerdir. Partovi 2007 yılında basılacak olan çalışmasında yeni bir kimya tesisindeki en iyi süreci seçmek amacıyla ASS yöntemini kullanmıştır. Kengpol ve Tuominen 2006’da lojistik firmalarının bilişim teknolojilerinin değerlendirilmesinde ASS yöntemini belli bir konuda uzman olan kişilerin biraraya gelmeden ortak bir noktaya ulaşmak için değerlendirmeler yaptıkları Delphi yöntemi ile birleştirmiştir.

4.6        Bulanık Vikor

VIKOR yöntemi, çok kriterli kompleks sistemlerin optimizasyonu amacıyla, 1998 yılında Opricovic tarafından geliştirilmiştir. Yöntem, birden fazla kriterin dikkate alınarak alternatifler arasında bir sıralama ve seçim yapılması gereken durumlarda, maksimum grup faydası ve minimum bireysel pişmanlığı sağlayacak uzlaştırıcı çözüme ulaşmayı hedeflemektedir (Opricovic ve Tzeng, 2004: 447).  Bulanık mantık ve bulanık küme teorisinin geleneksel VIKOR yöntemine adapte edilmesiyle ortaya çıkan Bulanık VIKOR yöntemi ise; bulanık çevrede, nihai karar üzerinde belirleyici olan ve birbirleriyle çelişen farklı kriterlerin söz konusu olduğu durumlarda kullanılması uygun olan bir yöntemdir.

4.7        Bulanık TOPSIS

Hwang ve Yoon (1981), geleneksel çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan TOPSIS (Technique For Order Preference By Similarity To An Ideal Solution) yönteminin, alternatifler arasında bir sıralama ve seçim yapmanın gerekli olduğu durumlar için geliştirildiğini ifade etmişlerdir. Yöntemin ana felsefesi, alternatiflerin pozitif ve negatif ideal çözümlere uzaklıklarının belirlenmesi ve buna göre alternatifler arasında bir sıralama yapılmasıdır (Chen, 2000: 1-4). TOPSIS yöntemi de, diğer geleneksel karar verme yöntemleri gibi alternatiflerin değerlendirilmesi aşamasında nicel değerlerden hareket etmektedir. Daha önce ifade ettiğimiz üzere, gerçek hayatta karşılaşılan problemlerin belirsizlikler içermesi, karar vericilerin değerlendirme ve yargılarını çoğu zaman dilsel olarak ifade etmeyi tercih etmeleri, ulaşılan sonuçların doğruluğunu tartışmaya açmıştır. Bu sürecin bir sonucu olarak literatüre giren, Bulanık TOPSIS yöntemi ise, TOPSIS gibi geleneksel karar verme yöntemlerine bulanık mantığın adapte edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Yöntemde, dilsel olarak ifade edilen değerlendirmeler bulanıklaştırılarak analize dahil edilmektedir. Bulanık TOPSIS ve Bulanık VIKOR yöntemlerinde takip edilen yol benzerlik göstermekle birlikte, yöntemler bulanık  karar  matrislerinin  normalizasyon  aşamalarında farklılaşmaktadır. Normalizasyon işlemine kadar ki, aşamalar aynı olduklarından Bulanık TOPSIS yönteminde takip edilen yol yöntemlerin farklılaştığı  altıncı basamaktan  itibaren  gösterilmiş  olup;  çözüm  için dokuz basamaktan oluşan bir yol benimsenmiştir.

KAYNAKLAR

Üreten,  Sevinç.  (2005).  Üretim/İşlemler  Yönetmi  Stratejik  Kararlar  ve Karar Modelleri, 5.Baskı, Ankara, Gazi Kitabevi.

Ertuğrul, M. S. (1998), “Otel İşletmelerinde Kuruluş Yeri Seçimi: İstanbul’daki Dört  ve  Beş  Yıldızlı  Oteller  ile  İlgili  Bir  Alan  Çalışması”,  Anatolia: Turizm Araştırma Dergisi, 9(2): 33-38.

Cinnioğlu,  H.  (2006),  Otel  İşletmeleri’nde  Yatırım  Projeleri’nin  Ekonomik Yönden  Hazırlanması  ve  Kuruluş  Yeri  Seçimi,  (Yayınlanmamış  Yüksek Lisans Tezi), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.

İlhan R, Burdurlu E (1993). Ağaç İşleri Endüstrisinde Fabrika Planlaması, Ankara. 

Kobu,  B  (1996).  Üretim  Yönetimi,  İstanbul  Üniversitesi  Đşletme  Fakültesi  İşletme  İktisadı

Kurtoğlu  A,  Tanrıtanır  E  (1995).  Mobilya  Endüstrisinde  Fabrika  Yeri  Seçimi,  Mobilya Dekorasyon Dergisi, Mayıs-Haziran 1995, Sayı: 6, sayfa:82-84

Aytin A, Sevim Korkut D 2007. Düzce Orman Ürünleri Sanayisi’nin Sorunları ve Çözüm Önerileri,  Düzce  Üniversitesi,  Ormancılık  Dergisi,  3(1),  Haziran  2007,  1-17,  ISSN: 1306-2182

Can, H 2005. Organizasyon ve Yönetim, Siyasal Kitabevi, Ankara, ISBN 9757351156 

Demirdöğen  O,  Bilgili  B  2004.  Organize  Sanayi  Bölgeleri  Đçin  Yer  Seçimi  Kararlarını Etkileyen  Faktörler:  Erzurum  Örneği,  Atatürk  Üniversitesi,  Sosyal  Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(2), 305-324.  http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/issue/view/10

Ecer, Fatih (2006). “Bulanık Ortamlarda Grup Kararı Vermeye Yardımcı Bir Yöntem: Fuzzy TOPSIS ve Bir Uygulama”, İşletme Fakültesi Dergisi, Cilt 7, Sayı 2, ss.77-96.

  1. L. Saaty (1980), The Analytic Hierarchy Process, New York: McGraw-Hill,

Alp,  O., Erkut,  E. & Drezner Z. (2003). “An  Efficient  Genetic  Algorithm for the  p-Median Problem”, Annals of Operations Research, Vol.122, No:1-4, pp.21-42.

Manne,  A.  (1964).  “Plant   location  under  economies  of  scale   –     decentralization and computation”, Management Science, Vol.11, No:2, pp.213-235.

Agarwal, Ashish.    Shankar,    Ravi.    Tiwari,    M.K.    (2006).    Production, Manufacturing And Logistics Modeling The Metrics Of Lean, Agile And  Leagile  Supply  Chain:  An  Anp-Based  Approach.  EuropeanJournal Of Operational Research. 173. 211–225

Karsak, E. Ertugrul. Sözer, Sevin. Alptekin, S. Emre. (2002): Product Planning in   Quality  Function  Deployment  Using  A   Combined  Analytic Network Process And Goal Programming Approach. Computers & Industrial Engineering. 44. 171–190

Sarkis,   Joseph.   (1998).   Evaluating   Environmentally   Conscious   Business Practices. European Journal Of Operational Research. 107.

Nydick, R.L. Ve Hill, R.P. (1992). Using The Analytic Hierarchy Process To Structure The Supplier Selection Procedure. International Journal Of Purchasing And Materials Management, 28 (2).

Meade, L.M. Liles, D.H. Sarkis, J. (1997): Justifying Strategic Alliances And Partnering:         A    Prerequisite    For    Virtual    Enterprises.    Omega International. 25.(1). 29-42

Opricovic, S., Tzeng, G.H. (2004). “Compromise solution by MCDM methods: A comparative analysis of VIKOR and TOPSIS”, European Journal of Operational Research, 156, pp.445-455.

Chen, Chen-Tung (2000). “Extensions of the TOPSIS for group decision- making under fuzzy environment”, Fuzzy Sets and Systems, 114, pp.1-9.

Hwang, C.L., Yoon, K. (1981).   Multiple Attribute Decision Making: Methods and Applications, Berlin, Springer-Verlag.

 

 

 

Coşkun Paksoy

Teknik Öğretmen

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...