Yazar: COŞKUN PAKSOY
İlerleyen teknoloji değişen ihtiyaçlar çerçecesin de tüketim taleplerine en hızlı ve en uygun maliyete sahip cevap verebelme gereksinimleri nedeni ile işletmeler fabrika, depo v.b staratejik öneme sahip binalarının kurulumu ile ilgili çalışmalara verdikleri önemi artırmışlardır. Zira fabrika kurruluş yeri seçimin de etkiyen faktörler firma sahiplerini yada yöneticileri daha bilimsel verilerle çalışmaya zorlamış konu ile ilgili pnlarca araştırma yapılarak optimum fayda sağlayacak sistemler meydana getirilmiştir. Bulunulan sektörlere göre çeşitli yer problemleri ve bunlara bağlı çözümleyiciler oluşturulmuş, yaklaşımlar çerçevesin de ihtiyaca uygun modeller uygulamaya konularak uygun koşul ve konumlarda yer seçimlerinin gerçeklenmesi sağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kuruluş yeri seçimi, Kuruluş yeri seçiminde kullanılan yöntemler, Kuruluş yeri seçiminde literatür araştırması, Bulanık Yöntem, AHP, TOPSİS, Çok Kriterli Karar Verme, Bulanık VIKOR, Bulanık TOPSIS
1. GİRİŞ
Tesis yeri seçimi çalışmaları Alfred Weber’in 1909 yılında yapmış olduğu depo yeri seçimi ile başlamış ve günümüze kadar gelişerek devam etmiştir. Özellikle son yıllarda gelişen teknoloji ve ulaşım imkânları ile beraber nüfusun kalabalıklaşması ve merkez yaşam alanlarındaki yer sıkıntısı tesis yeri seçim kararlarının daha da önem kazanmasına sebep olmuştur. Bu gelişmeler neticesinde tesis yeri seçimi konusu yöneylem araştırmasında çok fazla çalışılan bir alan haline gelmiştir.
Yer seçimine ilişkin yapılan ilk çalışmalarda amaç uzaklık ve maliyetin minimize edilmesi veya yer seçimi kararı neticesinde elde edilecek kârın maksimize edilmesidir. Günümüzde ise bu kararlar önceki amaçlara ilave olarak niteliksel (kalitatif) kriterleri de içerisinde barındıran daha karmaşık karar problemleri haline dönüşmüştür.
İşletme yönetimi kapsamındaki kararlar, temelde, stratejik, taktiksel ve operasyonel olmak üzere üçe ayrılmaktadır (Üreten, 2005: 44). Bunlardan stratejik kararlar, sonuçları uzun vadede hissedilen, işletmenin geleceğini etkileyen ve yüksek miktarda sermayenin bağlanmasını gerektiren kararlar olup; ilk seferde doğru kararın alınması hayati önem taşımaktadır. Operasyonel kararlar, bir üst seviyede belirlenmiş olan stratejik kararların fonksiyonel seviyedeki yansımaları olup; stratejik kararlarca belirlenmiş çerçevede ve onları destekler nitelikte rol üstlenen orta vadeli kararlardır. Operasyonel kararlar ise, günlük, haftalık ve aylık bir zaman dilimi için geçerli olan, en alt seviyedeki kararlardır. Ürün, süreç tasarımı, kapasite planlaması, kuruluş yeri seçimi, tesis içi yerleştirme ve ağ tasarımları gibi konularda işletmenin tamamını etkileyecek nitelikte olan kararlar, stratejik kararlardan bazılarına örnek teşkil etmektedir.
Ekonomik ve sosyo-kültürel yapının modern medeniyet seviyesine ulaşmasında yatırımların payı ancak doğru ve uygun bir sektörde yapıldığında gerçekleşebilir. Yatırım yapılırken, kaynaklar doğru kullanılmasına özen gösterilmeli ve coğrafi yapıya uygunluğu göz ardı edilmemelidir (Ertuğrul, 1998: 33). İşletmelerin devamlılığı için önemli bir yere sahip olan kuruluş yeri seçiminde, alternatif olarak belirtilen kuruluş yerlerinin girdi miktarı, kalitesi ve maliyeti de göz önünde bulundurulmalıdır (Cinnioğlu, 2006: 64). Kuruluş yeri seçimi olarak alışveriş merkezleri hem yatırım maliyetleri açısından hem de girdi maliyetleri açısından önemli bir yere sahiptir.
Bu tip problemlerin çözümüne örnek teşkil eden pek çok çalışma yer almaktadır. Bu çalışmaların bir kısmında kullanılan yöntemler sadece nicel faktörleri dikkate alırken; bir kısmında ise hem nitel hem de nicel faktörleri dikkate alan yöntemler bir arada kullanılmıştır. Nicel faktörleri dikkate alan çalışmalarda ağrılıklı olarak matematiksel modeller yardımıyla çözüme gidildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte matematiksel modellerin kullanılması, her durumda ulaşılan sonuçların etkinliğini garanti etmemektedir. Zira, kuruluş yeri seçimi gibi kararlarda her durumda alternatif kuruluş yerlerinin değerlendirilmesi için “0” ve “1” gibi net ifadeler kullanmak mümkün olamamaktadır. Bu gibi durumlarda sadece nicel verilerden hareketle bir sonuca ulaşmak sonucun etkinliğine gölge düşürebilmektedir. Bu eksikliğin giderilmesi amacıyla bu tip problemlerin çözümü için çok kriterli karar verme yöntemleri geliştirilmiş ve pek çok çalışmaya konu olmuştur. Lakin, çok kriterli karar verme yönetmlerinin de karar vericilerin değerlendirmelerini çözüm sürecine dahil etmede yetersiz kalması farklı arayışları doğurmuş; bu arayışların sonucunda bulanık mantığın bahsedilen bu yöntemlere adapte edilmesiyle Bulanık Çok Kriterli Karar Verme Yöntemlerinin kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu sayede, karar vericilerin belirsizlik içeren değerlendirmelerinin çözüm sürecine dahil edilmesi sağlanmış ve sonuçların etkinliği arttırılmıştır. Takip eden kısımda, kuruluş yeri seçim problemlerinin çözümüne odaklanmış çalışmalardan çok kriterli karar verme yöntemlerini kullanan çalışmalara ilişkin olarak gerçekleştirilmiş literatür araştırmasına yer verilmiştir.
2. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI
Literatürde, kuruluş yeri seçim problemlerinin çözümünde kullanılan pek çok farklı çok kriterli karar verme yönetimi yer almaktadır. Bu çalışmalardan birinde Yang ve Lee (1997), kuruluş yeri seçim problemine Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP) yöntemini kullanarak çözüm getirmeye çalışmışlardır. Alternatif kuruluş yerlerinin değerlendirilmesi için pazar, ulaşım, işgücü ve toplum ana başıkları altında toplanan dört ana kriter ve on iki alt kriter belirlemişlerdir. Badri (1999) çalışmasında, AHP yönetimi tek başına kullanmak yerine, söz konusu yönetimi hedef programlamayla birlikte kullanarak hibrid bir yaklaşım sergilemiş ve bir biyokimya işletmesinin kuruluş yeri seçimi problemine çözüm aramıştır. Yang vd. (2008), AHP’nin geliştirilmiş hali olan Analitik Ağ Süreci (ANP) yöntemini kullandıkları çalışmalarında, alternatif kuruluş yerlerinin avantaj ve dezavantajlarını değerlendirerek karar verici konumunda olanlara yardımcı olabilmek için üç aşamalı bir model önerisinde bulunmuşlardır. Kriterlerin belirlenmesi, ana kriterlerin detaylandırılarak alt kriterlerin belirlenmesi ve son olarak modelin oluşturulması bahsedilen bu üç aşamayı oluşturmaktadır. Erden ve Çoşgun (2010) tarafından yapılan bir diğer çalışmada, AHP ve Coğrafi Bilgi Sistemi (GIS) yöntemi birlikte kullanılmış ve bu hibrid yaklaşımla önceden seçilmiş itfaye istasyonları için optimal yer seçimi problemine çözüm aramıştır. Bu çalışmada, GIS coğrafi konumların belirlenmesi için kullanılmış, ardından AHP yöntemiyle belirlenen konumların değerlendirilmesi için ana kriterler belirlenmiştir. Bir başka çalışmada Deluka-Tibljas vd. (2010), AHP yöntemini bir otoparka en uygun yer seçmek amacıyla kullanmışlardır.
Konuyla ilgili olarak gerçekleştirilen literatür araştırması, bu tip problemlerin çözümünde AHP’nin sıklıkla kullanıldığını göstermiştir. Bu durum, AHP’nin kullanıcılara sağladığı anlaşılabilirlik ve uygulama kolaylığından kaynaklanmaktadır. Kuruluş yeri seçim problemlerinde AHP sıklıkla kullanılmakla birlikte, diğer çok kriterli karar verme yöntemlerini kullanarak bu tip problemlere çözüm arayışı içerisinde olan çalışmaların sayısında da artış gözlenmektedir.
Bu bağlamda Gündoğdu (2011), yaptığı çalışmada çevresel konulara yönelik ilginin artmasını da dikkate alarak, çevresel öncelikler etrafında fabrikların kuruluş yeri seçim problemine ELECTRE I yöntemini kullanarak çözüm arayışı içerisine girmiştir. Bir başka çalışmada Zhang (2011), biyo yakıt üreten bir işletmenin kuruluş yeri seçim problemine çözüm getirmek maksadıyla; iki aşamdan oluşan bir GIS modeli kullanmıştır. Modelin ilk aşamasında, potansiyel demiryolları, karayolları ve diğer taşıma modları tespit edilmiş, takip eden ikinci aşamada ise taşıma maliyetleri dikkate alınarak en uygun kuruluş yeri belirlenmiştir. Bir başka çalışmada, Doğan (2012), uluslararası bir üretim tesisi için kuruluş yeri seçim problemine Bayes Ağları ve Toplam Sahiplik Maliyeti yöntemlerini bir arada kullanarak çözüm aramıştır. Geliştirilen modelle, karar vericiler minimum toplam maliyeti veren kuruluş yerini seçmişlerdir.
Kuruluş yeri seçim problemlerinde matematiksel modeller ve geleneksel çok kriterli karar verme yöntemleri sıklıkla kullanılmakla birlikte, bu yöntemler beraberinde bazı sakıncaları da doğurmaktadır. Zira, bu yöntemler alternatiflerin değerlendirilmesi aşamasında ya nicel değerleri ya da iyi/kötü şeklindeki net ifadeleri dikkate almaktadır. Bu ise, karar vericilerin çoğu durumda değerlendirme ve yargılarını net bir şekilde çözüme dahil edilmesini güçleştirmektedir. Bu güçlük, karar vericilerin değerlendirme ve yargılarının her durumda iyi/kötü gibi net olmamasından (bir ucunda “iyi”, “1”, “evet” diğer ucunda “kötü”, “0” , “hayır” şeklindeki ifadelerin yer almasında ileri gelmektedir ki bu, Aristo mantığı olarak ifade edilmektedir) başka bir ifadeyle bu değerlendirme ve yargıların karar vericiler tarafından çoğu durumda “çok iyi”, “iyi”, “orta iyi”, “kötü”, “çok kötü” gibi ifadelerle dile getirilmesinden kaynaklanmaktadır. Gerçek hayatta karşılaşılan problemlerde de, alternatifler arasında değerlendirme yaparken her zaman kesin yargılara varmak mümkün olamamaktadır. Bu tip belirsizlik içeren değerlendirme ve yargıların çözüm sürecine dahil edilememesi, matematiksel modellerin ve geleneksel çok kriterli karar verme problemlerinin en sık eleştirildiği nokta olup; ulaşılan sonuçların doğruluğunu da tartışmaya açmıştır.
Bu tartışmaların ve çözüm için alternatif yöntem arayışlarının bir sonucu olarak, 1965 yılında Lüftü-zade tarafından geliştirilen, Bulanık Mantık teorisi geleneksel çok kriterli karar verme yöntemleriyle birlikte kullanılmaya başlamış ve bu sayede Bulanık Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri literatürdeki yerini almıştır. Bulanık Mantık, gündelik hayattaki davranışların matematiksel formu olup, temelinde bulanık küme teorisi yatmaktadır. Aristo mantığına benzer bir şekilde üyelik fonksiyonu [0, 1] değerleriyle açıklanmakta; fakat, ondan farklı olarak üyelik ilişkisinde ara değerler de dikkate alınmaktadır. Bulanık mantığın bir diğer önemli farkı ise, belirsizlik içeren durumların gerçekleşme ihtimalinin belirlenebilmesidir (Vural, 2002: 180-192).
Literatürde çok kriterli karar verme yöntemleriyle bulanık mantığın bir arada kullanıldığı farklı konularda yapılmış pek çok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan birinde Liang ve Wang (1991), çok kriterli karar verme yönetimiyle bulanık küme teorisini bir arada kullanarak; değerlendirme kriterlerinin ağırlıklandırılmasını ve kuruluş yerinin belirlenmesini amaçlamışlardır. Yine aynı yöntemle Chen (2001), dağıtım merkezleri kuruluş yeri seçim problemine çözüm aradığı çalışmasında, karar vericilerin dilsel ifadelerini çözüm sürecine dahil etmek için üçgen bulanık sayıları kullanmış ve alternatifleri sıralamıştır. Kaboli vd. (2008) ve Tabari vd. (2008), ise çalışmalarında kuruluş yeri seçim problemlerinin çözümü için bulanık küme teorisiyle AHP yöntemini bir arada kullanmışlardır. Ulukan ve Kop (2009), bir atık imha tesisinin kuruluş yeri probleminin çözümünde dilsel ifadelerin bulanıklaştırılması için yamuk bulanık sayıları kullanmışlardır. Yamuk bulanık sayılar yardımıyla ağırlıkları bulunan kriterler ve alternatifler çözüm sürecine dahil edilmiştir. Son olarak Bulanık TOPSIS yöntemi kullanılarak alternatifler sıralanmış ve en uygun kuruluş yeri seçilmiştir. Kahraman (2003), bir motor imalatçısının kuruluş yeri seçimi probleminin çözümü için; Blin’in Bulanık Yöntemi, Bulanık Sentetik Değerlendirme, Yager’in Ağırlıklandırılmış Amaçlar ve Bulanık AHP olmak üzere dört farklı çok kriterli karar verme yöntemini bir arada kullanmış ve yöntemler arasındaki farklılıklara işaret etmiştir. Özdağoğlu (2011), AHP’nin geliştirilmiş hali olan ANP yöntemiyle bulanık mantığı bir arada kullanarak kuruluş yeri problemine çözüm getirmiştir. Bir başka çalışmada ise Ertuğrul ve Kasapoğlu (2008), tekstil sektöründe faaliyet gösteren imalatçı bir firmanın kuruluş yeri seçim problemine Bulanık TOPSIS yöntemiyle çözüm arayışı içerisine girmiştir. Momeni vd. (2011), VIKOR yöntemini genişletmişler ve yöntemle bulanık mantığı birleştirerek kuruluş yeri seçim problemine çözüm aramışlardır. Problemin çözümü için kullanılan Bulanık VIKOR yönteminin algoritması sekiz adım oluşacak şekilde sunulmuştur.
Tablo 1: Kuruluş Yeri Seçimiyle İlgili Yapılan Çalışmalar
3. KURULUŞ YERİ SEÇİMİ
Kuruluş yeri; bir işletmenin hammadde temini, üretim, depolama, dağıtım gibi temel üretim faaliyetlerini ve ömrü boyunca bunlara bağlı olan ekonomik amaçlarını gerçekleştirebileceği en uygun coğrafi yerdir (İlhan ve Burdurlu, 1993). Buna göre kuruluş yeri genel anlamda; işletmenin ana faaliyetlerini sürdürdüğü coğrafi yer olarak tanımlanabilir. Bir endüstri işletmesi için kuruluş yeri; tedarik, üretim, depolama ve dağıtım gibi temel fonksiyonların ve buna bağlı ekonomik amaçların gerçekleştirilebileceği en uygun yerdir (Kurtoğlu ve Tanrıtanır, 1995).
Kuruluş yeri bir yandan en uygun fiyat ve miktarda hammadde, işgücü temini sağlayacak diğer yandan da en düşük maliyetle dağıtım gerçekleştirebilecek; sonuç olarak işletmenin kârını maksimuma getirecek bir yer olmalıdır. Bu nedenle çok yönlü faktörlerin etkisi altında olan kuruluş yeri seçilirken objektif kararların verilmesi gerekir.
Kuruluş yeri seçiminde alınacak kararın uzun süre (40-50 yıl) işletmeyi aynı koşullar altında çalışma zorunda bırakacağından dolayı tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Hatalı alınan bir karar süreç içinde sıkıntı yaşanmasına neden olarak üretim maliyetini ve kârlılığı doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle kuruluş yeri seçiminde karar verirken aşağıda özetlenen bazı temel ilkelerin dikkate alınması gerekir (İlhan ve Burdurlu, 1993; Kobu, 2006).
- İşletmenin ihtiyaçları tarafsız bir şekilde incelenmeli, verilen kararlar objektif olmalıdır.
- Çalışmalar sistematik olarak sürdürülmeli, çok yönlü ve güvenilir kaynaklardan yararlanılmalıdır.
- Yer seçimi çalışmaları belirli aşamalar birbirine karıştırılmadan sıra ile yürütülmelidir.
- Her aşamanın gerektirdiği uzman kişi ve kuruluşlar titizlikle saptanarak yararlanma olanakları araştırılmalıdır.
Bu ilkelerin ışığı altında yapılacak yer seçimi çalışmalarının temel sorumluluğu tepe yönetimine aittir. Đşletme yerinin seçimi, üretim faaliyetleri ve işletme organizasyonu birbiri üzerinde etkili olan alt sistemlerdir. Tepe yönetiminin bu alt sistemler arasındaki ilişkileri gören bir toplam sistem kavramı ile düşünmesi ve optimal sonuçları verecek politikaları ona göre saptaması gerekir (Kobu, 2006).
3.1. Kuruluş Yeri Seçimini Etkileyen Faktörler
Bir üretim sisteminin kurulacağı yerin seçiminde etkili olan faktörler çok yönlü olup, burada ekonomik ve çevresel faktörler temel alınarak bir sınıflandırma yapılmıştır (İlhan ve Burdurlu, 1993).
2.1.1 Ekonomik Faktörler
2.1.1.1 Devlet Teşviki ve Bölgesel İmtiyazlar
Bir yatırımın finansmanı en önemli konudur. Yatırımın öz sermaye ile yapılması gelişmiş ülkelerde tercih edilen bir yöntem değildir. İdeal yöntem yatırım teşvik kredileri kullanılarak yatırım yapılmasıdır.
06 Şubat 2004 Tarih ve 25365 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Yatırımların ve Đstihdamın Teşviki Đle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 5084 sayılı Kanun ile bazı illerde vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek sureti ile yatırımların ve istihdamın artırılması amaçlanmıştır (http://www.alomaliye.com/5084_sayili_kanun_yatirim.htm).
Devletler çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan, bölgeler arasındaki milli gelir farklılıklarına bağlı sosyokültürel olumsuzlukları ortadan kaldırmak veya büyük metropollerin üzerindeki yükü azaltmak için yatırım teşvik politikaları uygulamaktadır. Bugün Türkiye’de uygulanan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu kapsamında göreceli olarak bazı bölgelerde yatırımların ve istihdam imkanlarının arttırılması amaçlanmaktadır. Yeni yatırım yapacak işletmeler 5084 sayılı kanunla tanımlanan şartları taşımak kaydı ile aşağıdaki imtiyazların biri veya hepsinden faydalanabilir.
- Gelir Vergisi Stopajı Teşviki
- Sigorta Primi İşveren Paylarında Teşvik
- Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsisi
- Enerji Desteği (http://www.alomaliye.com/5084_sayili_kanun_yatirim.htm)
2.1.1.2 Pazara Olan Yakınlık
Pazar faktörünün özelliği, işletme ister büyük, ister orta ya da küçük olsun fonksiyonları açısından tümünü yakından ilgilendirmesidir.
Günümüz teknolojisi ile bu konudaki sınırlar bazı sektörler için ortadan kalkmıştır. Ancak pazar hala yatırımcı için yer seçiminde çok önemlidir. Ulaşım ve nakliye maliyetler üzerinde son derece etkilidir. Özellikle kriz dönemlerinde işletmelerin maliyetleri düşürmede elindeki önemli argümanlardan biridir.
Nitekim geniş pazarlara yakın kurulan işletmeler daha hızlı ve daha düşük maliyetli dağıtım ve satış olanaklarına kavuşarak önemli bir üstünlük sağlarlar (Kurtoğlu ve Tanrıtanır, 1995). Yeni kurulan bu işletmelerin, bölgesel konumlarının verdiği avantaj ile kendilerine yakın pazarlarda daha etkin olabilme kolaylıklarına sahip olabilmeleri doğal bir sonuçtur. Bu durum ülke içerisindeki pazar rekabetini artırır, ayrıca pazarlama faaliyetlerine çok daha fazla önem verilmesini gerektirir (Aytin ve Sevim Korkut, 2007).
2.1.1.3 Hammadde Kaynaklarına Olan Mesafe ve Ulaşım İmkanları
Endüstriyel odun talebinin karşılanmasında tercih edilen yolların oranları bakımından, Düzce ülke genelinden farklı özellikler göstermektedir. Đşletmelerin %32’si ithalat, %32’si Orman Genel Müdürlüğü (OGM), %26’sı tüccar aracılığı ve %10’u ise diğer yollarla hammadde temin etmektedirler (Aytin ve Sevim Korkut, 2007).
Kullanılan temel hammadde sayısının birden fazla olması durumunda işletmenin bu hammaddeleri en ekonomik olarak bir araya getirebileceği bir yerde kurulması önerilmektedir. Bir işletmenin hammaddelerini uygun maliyetlerle elde edebilmesi kadar, bunları fabrikaya ve ürünlerini de fabrikadan tüketicilerin bulunduğu pazarlara uygun maliyetlerle taşıyabilmesi büyük önem taşır (Kurtoğlu ve Tanrıtanır, 1995).
İthal hammaddenin kullanıldığı durumlarda limanlara olan yakınlık ve karayolu ile ulaşım imkanları değerlendirilir. Hammaddenin tomruk olarak kullanıldığı durumlarda yurt dışından deniz yolu ile getirilen tomrukların boşaltılması için, İzmit ili sınırları içerisinde yer alan limanlar tercih edilir. Hammaddenin Karayolu ile Düzce’ye sevk edilmesi süre ve maliyetler açısından alternatifler ile karşılaştırıldığında avantajlı olduğu görülmektedir. Özellikle egzotik ağaç tomrukların boyutları ve karayolu taşımacılığını kısıtlayan ağırlık limitleri sebebi ile zaman zaman bir tomruğun tek bir tırla sevk edilebildiği unutulmamalıdır.
2.1.1.4 Arazi Fiyatları
Nispeten geniş arazilere duyulan ihtiyaç bu konunun da iyi değerlendirilmesini gerektirir. Genelde Türkiye’de yeni yatırımların ulusal karayollarına yakın olması istenir. Sanayi için tahsis edilen veya uygun olan alanların fiyatlarında hızla artışlar olması nedeniyle, arazinin yatırımla birlikte ileride yapacağı primde bu noktada göz önünde tutulur. Bu durum bazen yatırımcılarda alternatif düşüncelerin oluşmasına bile sebep olabilir.
2.1.1.5 İş Gücünün Niteliği
Gelişen teknoloji, üretim süreç ve cihazlarında kullanılan otomasyon ve bilgisayar programları, iş gücünün niteliğinde de değişikliğe sebep olmuştur.Eğitimli ve bölgenin iş potansiyeline uygun çalışan bulabilmek son derece önemlidir.
2.1.1.6 Toplum Yapısı ve Davranışları
Toplum ve birey birbirinin ayrılmaz birer parçasıdırlar. En geniş anlamda toplum insanları etkileyen ilişkiler bütünüdür. Ancak bir toplumdan söz edebilmek için belirli şartlar gerekir. Bunlar ortak bir toprak, politik bir otoriteye uyum ve paylaşılan bir kültürdür. Paylaşılan kültürün şekillenmesinde sanayileşmenin rolü önemlidir.
2.1.1.7 İşçilik Maliyetleri
İşletmeler için hammadde kadar önem taşıyan başka bir faktörde işgücüdür. Özellikle kalifiye ve usta işçilik söz konusu olduğunda, buna gereksinim duyan işletmeleri kendisine çeker. Hammadde kaynaklarında kurulan işletmeler, hammaddeyi yarı mamul hale getirip işe yaramaz artıklarından kurtarırlar. Bu yarı mamul maddeler de işçiliğe veya pazara göre kuruluş yerine yönelen işletmelere biraz daha kolaylıkla taşınabilirler. Kısacası, özellikle imalat endüstrisinde önem taşıyan bu faktör, yan unsurları ile birlikte, girişimci için genelde ilk önce dikkate alınmaktadır (Can, 2005).
İşçilik giderleri yeni yatırım yeri seçilirken göz önünde tutulan önemli hususlardan biridir. Hayat şartları ülke ekonomisinin değişkenlerine bağlı olarak bölgesel bazda farklılıklar göstermekte bu da asgari yaşam standardının maliyetini farklı bir şekilde ortaya koymaktadır.
2.1.2 Çevresel Faktörler
- Uluslar arası Faktörler (Uluslar arası ekonomik faktörler, örgütler; Askeri ve stratejik faktörler),
- Ulusal Faktörler (Dış ticaret ve döviz politikası, Çevre sorunları politikası, Bölgesel kalkınma politikası),
- Bölgesel Faktörler (Alt yapı, Bölgesel hizmet gücü, Vasıflı işgücü, Đklim ve doğa koşulları)
Barutçugil’e göre ekonomik faktörler genel olarak işletmenin kontrol alanı içine giren ve işletme yönetimince alınacak kararlarla etkilenebilen faktörlerdir. Bunların maliyet ve kârlılık üzerinde etkileri açık ve kesindir. Çevresel faktörler ise, işletmenin denetimi dışında ortaya çıkan doğal, mali, politik, sosyal, yasal, ulusal ve uluslar arası koşulları içermektedir (Demirdöğen ve Bilgili, 2004).
Yer seçimini etkileyen faktörlerin etkileri endüstriden endüstriye büyük farklılıklar gösterir. Başlangıçta ideal bir kuruluş yeri gibi gözüken seçim, kısa bir süre sonra bu özelliğini kaybedebilir. Bu nedenle her kuruluş yeri, kendi koşulları içinde değerlendirilmelidir.
İşletmenin kurulacağı bölgenin seçimini etkileyen fiziksel faktörler arasında, enerji kaynaklarına yakınlık veya enerji maliyeti de önemli bir yere sahiptir. Ayrıca işletmenin dışarıdan tedarik etmeyi düşündüğü parçaları imal edecek yan sanayinin bulunuşu, hammadde tedarik ve depolama olanakları, hammadde ve mamul naklinde demiryolu, liman veya karayollarına yakınlık durumu önemli fiziksel faktörler arasındadır. İşletme ve yatırım maliyetleri açısından; işletmeye gelen ve giden malların nakliye maliyetleri, bölgesel işçi ücretleri düzeyi, vergiler, arazi fiyatları, inşaat masrafları, yakıt gibi faktörler kuruluş yerinin bulunduğu konuma bağlı olarak değişirler (Kobu, 2006).
4. KURULUŞ YERİ SEÇİMİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER
4.1 Matematiksel Model
Tesis yeri seçimi (UFLP) probleminin literatürde çok farklı uygulama alanlarında kullanıldığı görülmektedir. Bu durumlar arasında; dağıtım sistemi dizaynı (Klose ve Drexl, 2003), kablosuz sensör ağları (Frank ve Romer, 2007), hesaplamalı biyoloji (Dueck vd., 2008) ve bilgisayar görüntüleme (Li, 2007; Lazic vd., 2009) gibi konular yer almaktadır. Matematiksel modeli aşağıdaki şekilde ifade edilebilen problemde;
talep noktaları seti C, tesis yerleşim yerleri F, her bir
tesisini açmanın maliyeti , talep noktası i ile tesis j‘ye ulaşmanın maliyeti ise ile temsil edilmekte ve her bir talep noktasını sadece bir tesise minimum maliyetle bağlamak suretiyle bir dizi tesis yerleşim yeri seçimi konu edilmektedir. Bu modelde amaç fonksiyonu (1) açılan tüm tesislerle bu tesislerden taleplerini karşılayan şehirlerarası toplam taşıma maliyeti ile toplam tesis açma maliyetinin minimizasyonunu temsil etmektedir. Birim taşıma maliyeti tüm şehirler arasında 1 TL kabul edilmiştir. İlgili mesafeler ise Türkiye Cumhuriyeti Karayolları Genel Müdürlüğü istatistiklerinden temin edilmiştir. Modeldeki eşitlik (2) her şehrin talebinin yalnızca bir tesisten karşılanması gerekliliğini sağlamaktadır. (3) no’lu eşitlik şehirlerin taleplerinin sadece içerisinde tesis açılmış şehirlerden karşılanabileceğini göstermektedir. Son kısıt (4) ise karar değişkenlerinin 0 ve 1 değerlerinin alabileceğini ifade etmektedir.
UFLP modelinin özel bir şekli olan p-median modelinde ise belli sayıda tesisin açılması ve talep noktalarını en yakın tesislere atamak suretiyle toplam mesafenin minimizasyonu hedeflenmektedir. Bu işlem yapılırken her talep noktasındaki talep miktarı ( ) ile mesafeler ağırlıklandırılmaktadır. Çalışmamızda belirli bir sektör veya talep konu edinilmediğinden genel talebin nüfusla doğru orantılı olacağı varsayımından hareketle talep yerine şehirlerin nüfus verileri kullanılmıştır. Bu durumda yukarıdaki modelde geçen amaç fonksiyonu (1) aşağıdaki şekli almaktadır:
Bu modelin kullanılmasıyla birlikte talep noktalarındaki talep yoğunluğunun da tesis yeri seçiminde bir faktör olarak kullanılması sağlanmaktadır.
4.2 Bulanık Mantık ve Bulanık Küme Teorisi
Birden fazla ve birbirleriyle etkileşim halindeki faktörler dikkate alınarak verilmesi gereken karar türlerinde, çok kriterli karar verme yöntemlerinin kullanılması nihai seçim kararının etkinliğini arttırmaktadır. Lakin, geleneksel çok kriterli karar verme yöntemleri, karar vericilerin belirsizlik içeren dilsel ifadelerini karar sürecine dahil etmede yetersiz kalmışlardır. Bu yetersizlik sonuçların doğruluğunu tartışmaya açmış ve yeni arayışlara neden olmuştur. Bu arayışların bir sonucu olarak bulanık mantık ve bulanık küme teorisinin geleneksel çok kriterli karar verme yöntemleriyle birlikte kullanılması fikri ortaya çıkmıştır. Bu vakte kadar, bahsedilen problem türlerinin çözümünde benimsenen Aristo mantığına benzer bir şekilde, bulanık küme teorisi de üyelik ilişkisi üzerine inşa edilmiştir.
Aristo mantığından farklı olarak, bulanık mantıkta üyelik ilişkisi açıklanırken ara değerlerde göz önüne alınmaktadır. Nitekim, gündelik yaşamda karşılaşılan problemler kesin yargıların yanı sıra belirsizliği de barındırmaktadır. Bulanık mantık, bu belirsizlikleri dikkate alan bir yapı sergilemektedir. Bir bulanık kümede her bir elemana bir üyelik derecesi atanır. Bulanık mantık, Aristo mantığındaki klasik küme teorisinin daha hassas ve esnek halidir. Bu bağlamda, bir bulanık kümede, elemanların üyelik derecesi [0, 1] arasında değişen farklı üyelik derecelerinden herhangi birisini alabilmektedir.
Aristo mantığı ve bulanık mantık arasındaki bu farklılığı basit bir örnekle açıklamaya çalışalım. Uzun boylu insanlardan oluşan bir küme tasavvur edelim. Aristo mantığında bu küme, örneğin, 1,90 cm ve üzerindeki boylu insanların oluşturduğu küme şeklinde tanımlanır. A şahsı 1,90 cm boyunda ise kümenin üyesidir ve üyelik derecesi “1”dir, B şahsı 2,05 cm boyunda ise yine kümenin elemanıdır ve üyelik derecesi yine “1”dir; fakat C şahsı 1,89 cm boyunda ise, kümenin elemanı olarak kabul edilmez ve üyelik derecesi “0” olarak atanır. Aristo mantığında, kümenin sınırları nettir ve ara değerler göz ardı edilir. Örneğimizden yola çıkarsak, Aristo mantığında bu kümenin elemanları ya uzun boyludur ya da değildir. Bulanık mantıkta ise, yine üyelik derecesinin açıklanmasında [0,1] değerleri kullanılmakla birlikte, ara değerler de dikkate alınmaktadır. Yine örneğimize dönecek olursak bulanık mantığa göre de; A ve B şahsı kümenin elemanıdırlar ve üyelik dereceleri “1”dir. C şahsı ise “oldukça uzun” şeklinde tanımlanabilir ve yine kümenin elemanı olarak kabul edilir. C şahsının üyelik derecesi ise, örneğin, 0,95 olarak atanır. Kümeye D şahsı olarak bir dördüncü eleman ekleyelim ve bu şahsın boyu 1,45 cm olsun. Aristo mantığında bu şahıs kümenin elemanı değildir ve üyelik derecesi “0”dır. Bulanık mantıkta ise; D şahsı kümenin elemanıdır, fakat “çok kısa” olarak tanımlanır ve üyelik derecesi “0” ya da sıfıra çok yakın bir değerdir.
Bir bulanık kümede, dilsel değişken ve üyelik fonksiyonu olmak üzere iki kavram ön plana çıkmaktadır. Dilsel değişken, karar vericilerin değerlendirme kriterleri ve alternatifler hakkındaki düşüncelerini sözel olarak ifade ettikleri halidir. Bu ifadeler, üyelik fonksiyonu kullanılarak nicel değerlere dönüştürülür. Dilsel ifadelerin nicel değerlere dönüştürülmesinde kullanılan farklı üyelik fonksiyonları mevcuttur. Bunlardan en sık kullanılanları üçgen ve yamuk üyelik fonksiyonlarıdır (Ecer, 2006: 78-82). Çalışmamızda yamuk üyelik fonksiyonun kullanılması tercih edildiğinden aşağıda sadece yamuk bulanık sayılara ve bunlarla yapılan bazı temel işlemlere ilişkin kısa değerlendirmelere yer verilmiştir.
4.3 Analitik Hiyerarşi Süreci
AHS, Thomas L. Saaty tarafından 1977 yılında, karmaşık problemlerin çözümü için geliştirilen, politik, ekonomik, sosyal ve teknik alanlarda ki birçok problemin çözümü için en yaygın olarak kullanılan çok ölçütlü karar verme yöntemidir. AHS, birçok seçenek içerisinden karar vericinin belirlediği ölçütler çerçevesinde karar seçeneklerini önem sırasına göre sıralayan kullanımı oldukça kolay olan bir yöntemdir. AHS, birçok karar vericinin sürece dâhil edilebildiği sistematik bir yapıdır. AHS, nitel ve nicel faktörleri değerlendirebilmenin yanında insan tercihlerini, deneyimlerini, bilgilerini, sezgilerini, yargılarını ve düşüncelerini de karar sürecine dâhil edebilen doğrusal ağırlıklı bir yöntemdir (Saaty ,1980).
AHS, problemi her biri en az bir elemandan oluşan hiyerarşik bir yapı içinde tanımlar. Alttaki bir elemanın üstteki bir elemanı etkilediği varsayımına dayanır. Bu nedenle ikili karşılaştırmalar yoluyla elemanların bir üst elemanı ne oranda etkiledikleri belirlenmeye çalışılır (Saaty ,1980).Yani bir düzeydeki faktörler bir üst düzeydeki faktör çerçevesinde birbiriyle karşılaştırılır. AHS’de hiyerarşi en az üç seviyede teşkil edilmelidir. Hiyerarşinin en üst seviyesinde amaç bulunur. Bir alt seviyede ise ana ölçütler ve varsa ana ölçütlerin bir düzey altında ise alt ölçütler yer alır. En alt basamakta ise seçenekler yer alır .
Faktörler belirlenirken değişik kurum, kuruluş, uzmanların görüşlerinden ve bilim adamlarının çalışmalarından faydalanılabilir. İkili karşılaştırmaların tutarlı olabilmesi için faktörlerin sayısı doğru tespit edilmeli ve her bir faktör doğru tanımlanmalıdır. Faktörler ortak özellikleri dikkate alınarak sınıflandırılmalıdır. Bir düzeydeki faktörler arasında önem derecesi bakımından fark bulunmamalıdır. Önem derecesi eşit olan faktörler aynı seviyede konumlanmalıdır. 4 düzeyli hiyerarşik yapı aşağıda gösterilmektedir.
AHS, karar vericilerin kendi düşüncelerini, bilgilerini ve deneyimlerini sürece katmasına olanak veren bir yöntemdir. Sürece dâhil olan veriler değiştirilerek model tekrar test edilebilir. Böylece sistemin bütün olarak değerlendirilmesi yapılabilir. Değerlendirme sonucuna göre gerekirse sistemde sorunlu noktalar düzeltilerek, daha iyi ve doğru sonuçlar üretmesi sağlanabilir. AHS, hiyerarşik yapıda yeni faktörler eklemek ya da mevcut faktörleri yapının dışına çıkarmak suretiyle değişiklik yapılmasına olanak vermektedir. Hiyerarşik yapıdaki değerlerin değiştirilmesi ya da yeni faktörlerin eklenmesi veya çıkarılmasıyla sistemin duyarlılık analizi yapılmış olur.
4.4 P-Medyan Problemi
P-medyan problemi tesis yeri seçim problemleri içerisinde en çok bilinen ve çözümü amacıyla literatürde birçok çalışma yapılmış olan bir tesis yerleşim ve atama modelidir (Alp v.d., 2003). P-medyan problemi minisum (minimum toplam) tesis yerleşim problemleri sınıfına girmektedir. Minisum problemleri ilk olarak Kuehn ve Hamburger (1963), Hakimi (1964), Manne (1964) ve Balinski (1965) tarafından formülize edilmiştir. P-medyan probleminin ayrıntılı olarak formülasyonunu ise ilk defa 1964 yılında Hakimi yapmıştır. Hakimi sadece problemi formülize etmekle kalmamış aynı zamanda üçgen eşitsizliği olan bir şebekede optimumum yerleşimin düğümler üzerinde olduğunu ispatlamıştır (Marianov ve Serra, 2004 ).
P-medyan probleminin en temel hali 1-medyan problemi olarak da isimlendirilen, şebeke üzerinde tüm talep noktalarına hizmet verecek olan 1 adet medyan tesisin yerinin belirlenmesini amaçlayan modeldir. Sadece bir tesis yeri seçilen bu problemde amaç toplam maliyetin minimum yapılmasıdır. Literatürde p ile ifade edilen medyan noktası sayısının birden fazla olduğu problemlere ise genel olarak p-medyan problemi adı verilmiştir.
4.5 Analitik Serim Süreci
Analitik Serim Süreci (ASS), karar düzeyleri ve bileşenleri arasında daha karmaşık ve karşılıklı ilişkiler oluşturulmasına izin veren ve son zamanlarda karar alma konularında kullanılmaya başlanmış olan bir yöntemdir(Sarkis, 1998). ASS, kantitatif bilgilerin yanında kalitatif bilgilerin de değerlendirilmesini sağlayan Analitik Hiyerarşi Süreci’nin (AHS) daha genel bir formudur. AHS karar düzeyleri arasında tek yönlü hiyerarşik ilişkiyi kullanan bir karar alma çerçevesi modellerken, ASS tipik olarak, AHS’de hiyerarşinin en üst seviye elemanı karar modeli için genel amacı kapsar. Bu hiyerarşi, kullanışlı karar ölçütleri sağlanana kadar genel olandan daha özel niteliklere kadar ayrıştırılır. ASS bu katı hiyerarşik yapıyı gerektirmez (Sarkis,1999). Göreceli önem düzeyleri veya belirli bir eleman üzerindeki etkilerin gücü AHS yöntemindekine benzer bir oran ölçeği ile ölçülür (Meade, Liles ve Sarkis, 1997).
ASS teknikleri, kararı etkilediği halde çözüm sürecinde doğrudan ele alınamayan faktörlerin nasıl ele alınabilecekleri konusunda yol gösteren çok ölçütlü karar verme teknikleridir. ASS’nin diğer tekniklerle (hedef programlama, QFD, doğrusal programlama vb.) birlikte kullanıldığı çalışmalar bulunmaktadır. Karsak vd. 2002 yılında yaptıkları çalışmada ASS ve amaçprogramlama tekniklerini biraraya getirerek kalite fonksiyon göçeriminde ürün planlaması konusunda bir çalışma yapmışlardır. Tedarikçi seçiminde kullanılan AHS yönteminin bir uzantısı olarak ASS yöntemi ile daha ayrıntılı tedarikçi değerlendirmeleri yapılmaktadır (Nydick ve Hill, 1992). Tesfapariam ve Lindberg 2005 yılında yaptıkları çalışmada stratejik hedeflerle tutarlı olan performans hedeflerini önceliklendirme imkanı tanıyan ASS yöntemini hızlı ve tutarlı karar verme amacıyla kullanmışlardır. Agarwal vd. (2005) ise Pazar elde etmede müşteri ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla proaktif davranmak için önemli olduğunu düşündükleri tedarik zincirlerini değerlendirmede kullanmışlardır. Ravi vd. 2005 yılındaki çalışmalarında ters lojistik işlemlerinde yaşanan problemler için daha gerçekçi ve doğru değerlendirmeler sunan ASS ve dengelenmiş skorkartlarının bir birleşimini önermişlerdir. Partovi 2007 yılında basılacak olan çalışmasında yeni bir kimya tesisindeki en iyi süreci seçmek amacıyla ASS yöntemini kullanmıştır. Kengpol ve Tuominen 2006’da lojistik firmalarının bilişim teknolojilerinin değerlendirilmesinde ASS yöntemini belli bir konuda uzman olan kişilerin biraraya gelmeden ortak bir noktaya ulaşmak için değerlendirmeler yaptıkları Delphi yöntemi ile birleştirmiştir.
4.6 Bulanık Vikor
VIKOR yöntemi, çok kriterli kompleks sistemlerin optimizasyonu amacıyla, 1998 yılında Opricovic tarafından geliştirilmiştir. Yöntem, birden fazla kriterin dikkate alınarak alternatifler arasında bir sıralama ve seçim yapılması gereken durumlarda, maksimum grup faydası ve minimum bireysel pişmanlığı sağlayacak uzlaştırıcı çözüme ulaşmayı hedeflemektedir (Opricovic ve Tzeng, 2004: 447). Bulanık mantık ve bulanık küme teorisinin geleneksel VIKOR yöntemine adapte edilmesiyle ortaya çıkan Bulanık VIKOR yöntemi ise; bulanık çevrede, nihai karar üzerinde belirleyici olan ve birbirleriyle çelişen farklı kriterlerin söz konusu olduğu durumlarda kullanılması uygun olan bir yöntemdir.
4.7 Bulanık TOPSIS
Hwang ve Yoon (1981), geleneksel çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan TOPSIS (Technique For Order Preference By Similarity To An Ideal Solution) yönteminin, alternatifler arasında bir sıralama ve seçim yapmanın gerekli olduğu durumlar için geliştirildiğini ifade etmişlerdir. Yöntemin ana felsefesi, alternatiflerin pozitif ve negatif ideal çözümlere uzaklıklarının belirlenmesi ve buna göre alternatifler arasında bir sıralama yapılmasıdır (Chen, 2000: 1-4). TOPSIS yöntemi de, diğer geleneksel karar verme yöntemleri gibi alternatiflerin değerlendirilmesi aşamasında nicel değerlerden hareket etmektedir. Daha önce ifade ettiğimiz üzere, gerçek hayatta karşılaşılan problemlerin belirsizlikler içermesi, karar vericilerin değerlendirme ve yargılarını çoğu zaman dilsel olarak ifade etmeyi tercih etmeleri, ulaşılan sonuçların doğruluğunu tartışmaya açmıştır. Bu sürecin bir sonucu olarak literatüre giren, Bulanık TOPSIS yöntemi ise, TOPSIS gibi geleneksel karar verme yöntemlerine bulanık mantığın adapte edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Yöntemde, dilsel olarak ifade edilen değerlendirmeler bulanıklaştırılarak analize dahil edilmektedir. Bulanık TOPSIS ve Bulanık VIKOR yöntemlerinde takip edilen yol benzerlik göstermekle birlikte, yöntemler bulanık karar matrislerinin normalizasyon aşamalarında farklılaşmaktadır. Normalizasyon işlemine kadar ki, aşamalar aynı olduklarından Bulanık TOPSIS yönteminde takip edilen yol yöntemlerin farklılaştığı altıncı basamaktan itibaren gösterilmiş olup; çözüm için dokuz basamaktan oluşan bir yol benimsenmiştir.
KAYNAKLAR
Üreten, Sevinç. (2005). Üretim/İşlemler Yönetmi Stratejik Kararlar ve Karar Modelleri, 5.Baskı, Ankara, Gazi Kitabevi.
Ertuğrul, M. S. (1998), “Otel İşletmelerinde Kuruluş Yeri Seçimi: İstanbul’daki Dört ve Beş Yıldızlı Oteller ile İlgili Bir Alan Çalışması”, Anatolia: Turizm Araştırma Dergisi, 9(2): 33-38.
Cinnioğlu, H. (2006), Otel İşletmeleri’nde Yatırım Projeleri’nin Ekonomik Yönden Hazırlanması ve Kuruluş Yeri Seçimi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.
İlhan R, Burdurlu E (1993). Ağaç İşleri Endüstrisinde Fabrika Planlaması, Ankara.
Kobu, B (1996). Üretim Yönetimi, İstanbul Üniversitesi Đşletme Fakültesi İşletme İktisadı
Kurtoğlu A, Tanrıtanır E (1995). Mobilya Endüstrisinde Fabrika Yeri Seçimi, Mobilya Dekorasyon Dergisi, Mayıs-Haziran 1995, Sayı: 6, sayfa:82-84
Aytin A, Sevim Korkut D 2007. Düzce Orman Ürünleri Sanayisi’nin Sorunları ve Çözüm Önerileri, Düzce Üniversitesi, Ormancılık Dergisi, 3(1), Haziran 2007, 1-17, ISSN: 1306-2182
Can, H 2005. Organizasyon ve Yönetim, Siyasal Kitabevi, Ankara, ISBN 9757351156
Demirdöğen O, Bilgili B 2004. Organize Sanayi Bölgeleri Đçin Yer Seçimi Kararlarını Etkileyen Faktörler: Erzurum Örneği, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(2), 305-324. http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/issue/view/10
Ecer, Fatih (2006). “Bulanık Ortamlarda Grup Kararı Vermeye Yardımcı Bir Yöntem: Fuzzy TOPSIS ve Bir Uygulama”, İşletme Fakültesi Dergisi, Cilt 7, Sayı 2, ss.77-96.
- L. Saaty (1980), The Analytic Hierarchy Process, New York: McGraw-Hill,
Alp, O., Erkut, E. & Drezner Z. (2003). “An Efficient Genetic Algorithm for the p-Median Problem”, Annals of Operations Research, Vol.122, No:1-4, pp.21-42.
Manne, A. (1964). “Plant location under economies of scale – decentralization and computation”, Management Science, Vol.11, No:2, pp.213-235.
Agarwal, Ashish. Shankar, Ravi. Tiwari, M.K. (2006). Production, Manufacturing And Logistics Modeling The Metrics Of Lean, Agile And Leagile Supply Chain: An Anp-Based Approach. EuropeanJournal Of Operational Research. 173. 211–225
Karsak, E. Ertugrul. Sözer, Sevin. Alptekin, S. Emre. (2002): Product Planning in Quality Function Deployment Using A Combined Analytic Network Process And Goal Programming Approach. Computers & Industrial Engineering. 44. 171–190
Sarkis, Joseph. (1998). Evaluating Environmentally Conscious Business Practices. European Journal Of Operational Research. 107.
Nydick, R.L. Ve Hill, R.P. (1992). Using The Analytic Hierarchy Process To Structure The Supplier Selection Procedure. International Journal Of Purchasing And Materials Management, 28 (2).
Meade, L.M. Liles, D.H. Sarkis, J. (1997): Justifying Strategic Alliances And Partnering: A Prerequisite For Virtual Enterprises. Omega International. 25.(1). 29-42
Opricovic, S., Tzeng, G.H. (2004). “Compromise solution by MCDM methods: A comparative analysis of VIKOR and TOPSIS”, European Journal of Operational Research, 156, pp.445-455.
Chen, Chen-Tung (2000). “Extensions of the TOPSIS for group decision- making under fuzzy environment”, Fuzzy Sets and Systems, 114, pp.1-9.
Hwang, C.L., Yoon, K. (1981). Multiple Attribute Decision Making: Methods and Applications, Berlin, Springer-Verlag.
Yorumla