Arkeoloji ARKEOLOJİ & TARİH Tarih

Fransa’da Hun Mezarı Bulundu

Kavimler göçü, M.S. 350 ile 800 yılları arasında Avrupa’ya yapılan şiddetli insan göçüdür. Roma ve Bizans kayıtlarına göre Barbar İstilaları dönemi olarak da adlandırılır. Tarihçiler açısından tarihlendirmeler farklılık gösterse de M. S. 375 yılında Türkistan bozkırlarından başlayan Hun akınları Avrupa içlerine doğru ilerlemeye başlamıştır.

Hunların ani görünümü ve ilerleyişi hakkında çeşitli görüşler yer almaktadır. Bunlar; Olası nedenlerden biri iklim değişikliği, ikinci bir olasılık ise diğer göçebe boylar tarafından Hunların batı itilmiş olabileceğini, üçüncü bir olasılık da zengin Roma İmparatorluğu faydalanma düşüncesi ve son olarak Romalılar tarafından davet edildiği görüşlerinden oluşmaktadır.

Hun ve Alan savaşı (Johann Nepomuk Geiger, tarafından yapılan bir 1870’lerin gravürü)

Hun orduları Alanları ortadan kaldırdıktan hızlı bir şekilde Doğu’da Sasaniler, Batıda Roma imparatorluğu ile karşı karşıya geldiler. Rua döneminde başlayan bu ilerleyiş Attila ve Bleda döneminde hız kazandı.

Fransa’daki ilk Hun varlığı Attila’nın büyük başarılar elde ettiği Galya seferine ve katalon savaşı dönemine denk düşmektedir.

Katalon Savaşı, Roma İmparatorluğu generali Flavius Aetius ve müttefiki Vizigotlar ile, Attila arasında Galya’da gerçekleşen ve kayıpların yüzbinleri bulduğu dönemin en kanlı muharebelerinden biridir. Attila, ordusu ile birlikte Galya üzerine sefere çıkar ve Ren Nehri’ni geçerek Paris’e doğru  ilerlemeye başlar ve Chalons vadisinde (bugünkü Châlons-en-Champagne civarında) Roma ve Vizigot ordularıyla karşılaşır burada şiddetli bir muharebe geçer ve sonunda Hunlar Ren Nehri gerisine püskürtülür. Savaşta Vizigot kralı Thedoric Ostrogot Andax tarafından bir mızrakla öldürülür.  Attila’nın amacı, eski Avrupa’nın en zengin ülkelerinden olan Galya’yı ele geçirmek ve buraya yerleşmeye çalışan Germenleri/Gotları iterek Roma üzerindeki baskıyı arttırmaktı. Düşman ordusunun büyüklüğü, Hun askerlerini durdurmaya yetmedi. Attila bu savaşı da kazanarak Roma üzerinde kendini daha çok hissettirmeye başladı.

Obernay Şehrindeki Uzun Kafatasları 

Obenay şehir mezarlığında Hun yönetici sınıfa ait kafatası biçimi değiştirilmiş çocuk ve kadın iskeleti bulundu.

Avrupa’da rastlanan bu durum genellikle kadın kafataslarında görülmektedir. Kadınların kafatasları bir tesadüf eseri böyle olmuyordu. Kafaları doğumdan itibaren özenle bandajlanıyor ve büyürken kafatasları sertleştikçe farklı bir şekilleniyor. Arkeologlar bu uygulamanın güzellik, sağlık ya da başka bir nedenle mi yapıldığı konusunda hala karara varmış değiller. Fransa Ulusal Enstitüsü arkeologları tarafından yapılan kazı çalışmaları sonucunda 17 mezar arasında 12 yaşında kafatası yapısı değiştirilmiş bir iskelete rastlandı. Arkeologlar tarafından 5. yüzyıla tarihlenmiştir.

Lefigaro haber ağında yer alan bilgiye göre Hunları akınlarını barbar istilaları olarak nitelendirmektedirler.

Kafatası biçimi değiştirilmiş bir kadın ve çocuk  olmak üzere iki iskelette rastlandı.  Avrupa’da bu şekilde kafatası değiştirilmiş bir düzine iskelet olduğu biliniyor. INRAP uzmanlarına göre, şekil değiştirmiş kafatasları Güney Amerika’da incas öncesi kişilerde de olduğu biliniyor. Araştırmacılara göre şekil değiştirmiş kafatasları, Hunlara ait olduğu düşünülüyor.

Hunlar, iskitler ve Sarmatlar gibi Kafkasya’dan geldiler. Bununla birlikte göçebe yaşam tarzını Batı’ya tanıttılar. Germanik halklar (burgondes, Franklar ve diğer Alman halklar gibi) hızlı bir şekilde bu bozkır kültürünü kopyaladılar. Araştırmacılara göre amaç ölümleri ayırt etmek ve böylece yüksek sosyal statüleri belirlemek için yapılmaktaydı.

Hunlar, işgalciler yerine Romalılar tarafından davet edilen halk mı?

INRAP’ta Orta Çağ uzmanlarına göre, küçük yastan itibaren “soylu”göçerler, kafatasları tahtalar veya bağlarla ergenlik yaşlarına kadar şekillendiriliyordu. İşlem anında ufak bir hata ölüme yol açabiliyor veya zihinsel bir hasara neden olabiliyordu. Birde söz konusu çocukların sosyal durumları göz önüne alındığında şamanlar veyahut otacılar kendilerini bu işlerine adamış usta kişilerdi. Mezarda bulunan kafatası örneğine göre delinmiş bir yetişkin kafatası ve tamamen kapanmış, iyileşmiş kafatası ile hayatta kalmış “hastayı” belirtiyor. Deformasyonun kesin olarak büyük nörolojik sonuçlara neden olduğu gözükmemektedir.

Sonuç ise hiç şüphesiz ki çarpıcı oldu: saçların kapladığı bir tür doğal başlığın uzattığı muazzam bir alın.

Üçgen bir tarak (geyik boynuzundan yapılmış)

INRAP’ta Orta Çağ uzmanı Madeleine Chatelet, kafatası deformasyonlara ek olarak, altın pimler, bozkır halklarına özgü bir ayna da dahil olmak üzere mezarlarda bulunan nesnelerin “göçebe kültürün etkilerini yansıttığını” görülüyor. Bu nedenle Obernay‘nin bilinmeyenleri M. S. 400’lü yılların şafağında Galya’ya giren bu Hun ordularının bir parçası idiler. Ancak Obernay’da bulunan mezarlık savaşta ölenlerin mezarlığı değil teşkilatlı bir şekilde yerleşmiş istikrarlı bir nüfusun varlığını ifade ediyor.

Ironik olan şeyse, batılı bazı oryantalistlerin göçebelerin belki de işgalciler değil, Romalılar tarafından diğer barbarlara karşı savunmak için davet edilen askeri birlikler olduğu görüşüdür.

Kaynak

 

Avrupa’nın Sivri (Hun) Kafataslarının Gizemini DNA Çözebilecek mi?