Hediye, insanların çoğunlukla özel günlerini hatırlatmak ve dostluğu hatırlatmak için verilen şeyler olarak tanımlanır. Hediye verip alma geleneği tüm toplumlarda işlevsel ve evrensel bir kültür kalıbıdır. Modern olsun ilkel olsun her kültür bu geleneği içerisinde korumuştur. Bu gelenek evrensel olduğu kadar toplumda işlevsel görevlere de sahiptir. Bu işlev toplumlarda daha çok insan ilişkilerinde yarar sağlama amacıyla görülmüştür.
Fransız düşünür Marcel Mauss, ilkel toplumlarda hediye geleneğini incelemiştir. Araştırmalara baktığımızda hediye değiş tokuşu antropolojini temel konusu olduğunu görmekteyiz. Sosyal, ekonomik ve siyasi amaçlarla yerine getirilen bir kültür kalıbı olan hediyeleşme, toplum içerisindeki tüm yapılarda karşılığını bulmaktadır.
Glazer’e göre daha çok akrabalık biçimindeki insan ilişkilerinin egemen olduğu toplumlarda bir anlamlılık kazanır. Mauss, hediyelerin bir istem olmayıp, toplumsal zorunluluklar şebekesinin bir parçası olduğunu belirtmiştir. Anlıyoruz ki hediye alışverişi toplumlarda bir zorunluluk olarak da görülmüştür. Mauss buna ‘’Karşılıklılık’’ adını vermiş ve karşılık bekleyiş içerisinde geliştiğini ifade etmektedir.
İlkel ticarette karşılıklı ürün alışverişi yapılırken, bir taraf kendi artı ürününü çeşitli hediyeler götürür. Sözlü kültür kalıbı oluşan bu durumdaki kural hediyeler değiştirilen mallarla eş değerde olması gerekir. Böylece uzun süreli alışverişler sonucunda ‘’Ticaret akrabalıkları’’ oluşmuştur. Ticaret akrabalıkların örneklerinden biri de ‘’kula’’dır.
Kula, Malinowski’nin Batı Okyanusya’da keşfettiği ilginç olarak nitelediği bir ‘ticaret ortaklığı’dır. Bu adalarda yaşayan Argonaut’lar, ticaret amaçlı küçük denizlerle deniz aşırı ülkelere yaptıkları seferlere ‘kula’ derler. Bu seyahatin aynı zamanda amacı kolye ve bilezik değiştirmektir. Bilezik ve kolyeler törenlerde takılır ayrıca o toplumda bir övünç simgesi olarak gösterilir. Denizci limana ulaştığında onu bekleyen ticaret ortağı vardır. Önce karşılıklı hediyeler verilir. Böylece ‘hak helalleşmesi’ gerçekleşir. Hindistan cevizi, balık, sepet, hasır tahta aletler gibi mallar da takas alışveriş yapılarak değiştirilir. Hediye alışverişinde cimri davranan kişileri toplum kınar ve ‘Hediye verme işini sanki mal mübadelesi gibi yapıyor’’ diyerek onu kula zincirinden çıkarırlar. Burada aranan kişisel itibara karşı hediyede denklik aranmasıdır.
Kula, toplumlararası ilkel bir alışveriş ve ticaret biçimidir. Sözlü toplum kuralları, ait olduğu toplumun sözlü kültüründen beslenir. Türklerin sözlü kültüründe komşudan gelen tabak, tencere boş olarak geriye dönmez. Mutlaka içi dolu olarak ger gönderilir. ‘Kula’ olarak adlandırılan ilkel paylaşım geleneğinin günümüz toplumundaki izleri ve yansımaları hâlâ devam etmektedir.
1.Beals, R. L. Hojier H., Beals A.R. (1991) Antropolojinin Konusu ve Alanı ( Çev. G.Erginer.) D.T.C.F. Derg. Cilt: 35 No: 2 Ankara.
2.Camerer, Colin (1988) Gifts as Economic Signals and Social Symbols, American Journal of Sociology. Vol. 94.
3.Güvenç, Bozkurt ( 1979) İnsan ve Kültür, Remzi Kitabevi, İstanbul.
4.Malinowski, Bronisław ( 1945) The Dynamics of Culture Change: An Inquiry into Race Relations in Africa. New Haven: Yale University Press.
5.Mauss, Marcel ( 1935) The Gift (Çev. Cunnison) New York: Free Press.