DOĞA & ÇEVRE DÜŞÜNCE Evrim

Türk Irkı ve Antrolopolojik Açıdan Irk Kavramı

Antrolopolojik açıdan ırk kavramı, insanları özellikle fenotip yani dış yapı özelliklerine göre sınıflandırmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir kavramdır. Bu kavramın ortaya çıkışı insanların kendi ırklarını üstün görme eğilimi sonucu, kendi fenotipik özelliklerini üstün özelliklerle bağdaştırmaya çalışması ve dönemine göre “bilimsel” kabul edilen bazı çağ dışı fikirleri doğurmuştur. Tarihsel açıdan bakıldığında, iklime göre, saç rengine, kan grubuna, genotip özelliklerine veya hormonlarına göre olmak üzere çeşitli insan sınıflandırma tezleri sunulmuştur. Ancak ortaya konulan tezler uzun bir süre kabul görse bile yeni ortaya çıkan daha doğrusu tanışılan insan ırkları tezleri birer birer çürütmüştür. Hiçbir zaman bir topluluğa bağlı belirli net bir özellik koyulamamıştır. Ortaya atmaya çalıştıkları özellikle matematiksel ve antropolojik değerler, kendi ırksal özellikleriyle çatıştığı zaman fikirlerinden vazgeçerek, başka tezler ortaya atmalarına sebep olmuştur. Aslında bu görüşlerin temelinde evrimsel fikirler yatmakta ve kabul etmeseler de bir Adem’e karşı, 10 Adem yaratma görüşleri vardır. Onlara göre beyaz ve siyah ırk arasında bilimsel açıdan hiçbir yakınlık kurulamaz. Antrolopolojik çalışmalar hız kazandıkça, kafatası ölçüm yöntemleri matematiksel olması sebebiyle de kabul gören bir görüş haline gelmiştir. En temel fenotipik ayrım olan siyah-beyaz insan ayrımı, 17. yüzyıl sonlarından itibaren özellikle Batı Afrika’nın Avrupalı ülkeler tarafından her anlamda işgali ile birlikte hızla yayılmıştır. Irksal sınıflandırmalar toplumsal düzen için de bir zemin hazırlamayı hedeflemektedir. Alt sınıf ve üst sınıf ırksal özellikler tanımlanır ve bir ön yargı oluşturulabilirse, yönetmek de kolay olacaktır.

Karmaşık insan toplumları, hayali hiyerarşilere ve adil olmayan ayrımlara ihtiyaç duyar. İnsanlar toplumsal düzeni her seferinde üstünler ve köleler; siyahiler ve beyazlar, asilzadelerle avamlar, Brahmilerle Şudralar veya zzenginler ile fakirler olarak çeşitli hayali kategorilerle sınıflandırarak sağladılar(Harari, s143)

Kafatası ölçümlerine “Frenoloji”adı verilmektedir. Bu bilimin günümüzde geçerliliği kalmaması en azından bilimsel ilerlemeler açısından önemlidir. Alman Franz Joseph Gall tarafından, 1800’lerde geliştirilmiş ve kendisinden sonra gelecek sözde bilim teorilerine katkı sağlamıştır.  Frenoloji kişinin kafası şeklini belirli ölçütlere göre sınıflandırarak, kafatası şeklinden insanın karakterini, kişiliğini, hatta insanı daha da ilkel hale getirebilecek olan suça yatkınlığını belirleme düşüncesinde ortaya atılan bir teoridir. Bu teori bir anlamda insanı ilahileştirmenin de farklı bir adıdır.

Beyindeki Broca alanıyla ilgili önemli bir beyin uzmanı olan Paul Broca’nın çalışmaları bazı öznel ama bilimsel gibi görünen fikirleri ortadan kaldırsa da ortak açıdan buluştukları bir konu vardı . O da beynin farklı bölümlerinin farklı işlevleri olduğuydu. Esasında zaten Paul Broca ırkların tahlili için deri renkleri temelli 34 farklı deri rengini ortaya sürmüştür.  Broca afazili bireyler üzerine günümüzde de çok fazla çalışma yapılmakla birlikte, afazili bireylerin gramer yapılarında bozukluk olduğu bilinmekle gizli bir frenoloji tezi devam etmekteydi.

Antropolojide insanların kafa tası sınıflandırmaları, dolikosefal(uzun başlı), brakisefal(kısa başlı) ve mesosefal (orta başlı) olmak üzere üç ana gruptur. Özellikle Brakisefal kafa yapısının Türk kökenli halkların kafa yapısı olduğu tezi, ülkemizde yaygın bilgiler arasındadır.  2o. yüzyılın sonlarına doğru dünyada çok fazla ırksal çözümleme denemesi yapılmıştı. Ülkemizde ise Cumhuriyetle birlikte antropolojik çalışmalar ve Türklerin hangi ırksal özelliklere sahip olduğu konusu, milli bir bilinç oluşturulması açısından önemli hale gelmişti. Türklere yapıştırılan “barbar” kavramını bilimsel açıdan yıkmak amaçlanmışsa da ilk dönem antropologları Türk ırkını Avrupayla özdeş bir biçime getirmeyi hedeflemişlerdir. Türk ırkı aşağı bir ırk olamazdı. Amaç aslında “milletler arasında müstakil bir mevkii’  edinmek ve özetle Türk ırkını yüceltmektir. Türk ırkı yüceltilirken, halkın her kanaldan bu duruma ikna edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle olsa gerek  “milli kimlik” inşasında üstünlük iddiasında bulunmaya çok elverişli ırk kavramına dayalı bir “milli bilinç” oluşturulmaya çalışılmıştır. Diğer yandan Avrupa’da hâlâ birçok ders kitabında ırklar, Urallar ve Himalayaların set çektiği üç ırk anlayışına göre tasnif ediliyordu. Tarih öncesinde Uralların batısı beyaz ırk, doğusu sarı ırk, Himalayaların güneyi ise siyah ırkın doğduğu coğrafyalar olarak tanımlanıyordu. Türklerin payına ise sarı ırk düşüyordu.[1] Bu teze göre Osmanlı ve Türkler barbardı ve sarı ırka dâhildiler. Beyaz ırkın dışında kalan her ırk aslında alt tabaka olarak dünyaya bir fikir olarak yayılmaya çalışılmıştır. Atatürk’ün antropolojiye olan merakı, bu dönem çalışmalarını hızlandırmıştır. İlgi duyduğu her alanla ilgili derin okumalar yapan ve okuduklarında her zaman bir soru işareti bulmayı hedefleyen Atatürk’ün bu konuda en etkilendiği isim olarak karşımıza Eugene Pittard çıkmaktadır. Çünkü bu antropolog için ırkçı bir yaklaşım sergilemiyordu.

Ari ırklara dair ırkçı fikirleriyle bilinen Arthur de Gobineau, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Türklerin diğer kavimlerle çok büyük ölçüde karıştıklarını öne sürerken Pittard, Evrasya’nın güzel ırklarından biri olarak nitelendirdiği Türklere, evlenmeler dolayısıyla bir miktar yabancı kanın katılmasını, “büyük bir vazoda birkaç damla” olarak niteliyor ve Türklerin fiziksel tiplerini çizmeye çalışıyordu ki,  Atatürk’ün bu bölüme ne denli ilgi duyduğu, sayfa kenarlarını ve satır altlarını sık sık çizmiş olmasından anlaşılmaktadır. Pittard Türkleri Avrasya’nın en güzel ırklarından biri olduğunu savunarak Türk ırkının fiziksel özelliklerini ortaya çıkaracak çalışmalar yapmış ve bu çalışmalara bizzat katılmıştır.https://www.tesadernegi.org/ataturk-ve-antropoloji-irk-bilim.html Bu çalışmalar Türk ırkının çok fazla ırkla karışmadığı düşüncesine sahip olan Atatürk’ü ve manevi kızını çok etkilemiştir. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve birçok aydının oluşturduğu Türk Tarih Tezinin savunduğu fikirler ve antropologların da savunduğu verilere göre insanların kafatasında farklılıklar bulunması üzerine insan ırkı üç gruba ayrılmaktadır:

1) Uzun-dar kafalı dolikosefaller

2) Yuvarlak–geniş kafalı brakisefaller

3)  Her iki özelliği de yansıtan mezotisefaller

1930’larda Türk antropologları ve tarihçileri tarafından Türklerin
brakisefal olduğu hararetle savunulmuştur.(Sivrioğlu,2015:4) Özellikle Minusinsk bölgesindeki kazı çalışmalarında bu kafataslarının sayıca çok fazla çıkması da bu düşünceyi desteklemektedir.

Afet İnan, Cenevre’ de doktorasını yaparken, Türklerin antropolojik ölçülerinin iyi araştırılmamış olduğunu, bu araştırmanın tezi için lüzumunu belirtip yardım istemiştir. Bunun üzerine Atatürk, Sağlık Bakanlığına Anadolu’da iki kerede 40.000 ve 60.000 Türk’ün ölçülerinin alınmasını istemiştir. Bu şekilde toplanan verilerden yola çıkan tez, 1939’da Cenevre’de Fransızca olarak yayınlanmıştır: Recherches sur les caractères anthropologiques des populations de la Turquie (Türkiye Nüfusunun Antropolojik Özellikleri Üzerine araştırmalar).

Günümüzde her ne kadar ırksal özellikler üzerinden bir tez ortaya konulmaya çalışılsa da, dünya halkının tamamen homojen olduğu bir bölgeye ulaşmak zordur. Sosyal bir varlık olan insan, diğer insanlarla daima bir etkileşim halinde olacak üreyecek ya da göç edecek  ve böylece gen havuzunu çeşitlendirecektir. Her ırk için ortaya konulmaya çalışılan bilimsel veriler kısa ya da uzun bir süre kabul görse bile, bu bilgiler insan evrimi devam ettiği sürece güncelleşmeye devam edecektir. Yapılan her çalışmanın özünde incelenen ırkın üstünlüğü ve alt ırklar belirlenmeye çalışılacaktır. Ortaya çıkarılan arkeolojik birçok çalışma o toplumun tarihini daha da geriye götürecek, kültürleri ve dilleri ile ilgili gizli kalmış birçok hazine değerindeki bilgiyi de ortaya çıkaracaktır. Bir açıdan da insanın üstün ırk olarak dünyanın sahibi olma ve diğerlerini yönetme isteği de daima canlı kalacaktır.

Kaynakça

Hararı, Yuval Noah( 2015). “Hayvanlardan Tanrılara Sapıens İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi”, Kolektif Kitap, İstanbul.

Ünlütürk Özge(2015). “Irk” Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Adli Antropolojide Kullanımı” Antropoloji , (29) , 93-116

Sivrioğlu, Ulaş Töre (2015). “Aryan Teorisi ve Türk Tarih Tezi “Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 
Cilt:2/Sayı:6

İnternet siteleri:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kafatas%C4%B1_%C3%B6l%C3%A7%C3%BCm%C3%BC#:~:text=Kafatas%C4%B1%20endeksi,-Ana%20madde%3A%20Kafatas%C4%B1&text=Endeks%2075%20ile%2080%20aras%C4%B1nda,k%C4%B1sad%C4%B1r%20ve%20brakisefal%20olarak%20adland%C4%B1r%C4%B1l%C4%B1r.

Görseller için kullanılan kaynaklar:

https://ungo.com.tr/2019/07/frenoloji-nedir/

 

 

 

Frenoloji Nedir? Sözde Bilim Testi ve Haritası

İrem Kadıoğlu

Doktora Öğrencisi

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...