DÜŞÜNCE

Batı Trakya: “Türkün olmadığı” ama Türk milliyetçilerinin olduğu yer!

Batı Trakya’da iki 29 Ocak vardır. Birincisi 29 Ocak 1988. Türklerin Türk olarak kabul edilmek istemeleri hak arayışının yıldönümüdür. Şanlı bir direniştir. Davos’ta Özal ile Papandreu görüşürken Batı Trakya’da sessizce yürüyüştür. Alınan haklar, çalınan gelecek için yürüyüştür. Gelecekte gelenler konuşsun, yazsın diye yürüyüş yasağına rağmen sessizce yürüyüştür. Hatırlanan ise Türk Dışişleri yürüyenler ile yürütmek istemeyenler arasındaki gerginliği ve sürtüşmeyi şiddetle kınamasıdır.29 Ocak 1988 Türkiye’den mezun öğretmenlerin kahramanlık destanıdır. Siyasilerin itidal çağrıları arasında Batı Trakya Türkünün hak arayışıdır. “Hak verilmez alınır, uyursan sen çalınır” diyen sessiz çığlığıdır. Bugün yazıyorsak iki satır, rahmetle ölenler anılmalı, yeni destanlar yazılmalıdır.

İkincisi ise 29 Ocak 1990’tır.Anma programı öncesinde meydana gelen olaylardır. Bu tarihte yapılan terör, yağma hareketleri Türk toplumunu korkutmuştur. Batı Trakya’dan ciddi rakamlarda Avrupa’ya göç olmuştur. Olaylar öncesi, 26-27 Ocak Yunanistan’ın başbakanı Samaras’ın 1990 da Gümülcine’ye gelmesi ve Metropolit Damaskinos ile gizli bir toplantı yapması kuşkuların kendi üzerinde toplanmasına neden olmuştur. 29 Ocak 1990 günü Solokadis isminde bir Yunan’ın saldırıya uğradığı ve yaralandığı söylentisi çıkarılmış, daha sonra da öldü denilmiştir. Helsinki Raporuna göre sayıları bini bulan saldırganlar tarafından 300 Türk dükkânı kullanılamaz hale getirilmiştir. Beş yüz bin dolar zarara uğratıldığı söylenmiştir. Bu olaylar sırasında hiçbir Yunan dükkânına zarar verilmemiştir.

Yunan’ın sessiz sedasız iş yapma huyu, fırsatçılık yapması Türk Haklarını salam dilimleri gibi ince ince gasp etmesi karantina döneminde de devam etti. Gümülcine Medresesi’ndeki “azınlık okulu” yerine “Müslüman okulu” ifadesi kondu. Türk kelimesinden sonra şimdi de azınlık kelimesine tahammülsüzlük var. Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın bu tutuma sessiz kalması çifte standart olarak değerlendiriliyor. En önemlisi demokratik değerler, insan hakları ve ifade özgürlüğü temeline oturan AB’nin sorgulanmasına neden oluyor. Örgütlü topluma tahammülsüzlük burada da karşımıza çıkıyor. Türküm demek duymazdan geliniyor. Türk’üz demek ise yasak. Türk dernekleri yok sayılıyor.

Batı Trakya Türk azınlığı, uluslararası anlaşmalarda kabul gören bir azınlık

Bugün, Batı Trakya’da 305 Türk okulundan 115 i kaldı. Diğerleri kapatıldı. Eskiden Türkiye’de köy enstitülerinden yetişen öğretmenler getiriliyordu. Şimdi telaffuzu bile yetersiz Türkçe öğretmenler görev yapıyor. Batı Trakya’da Türk Okullarındaki encümen seçimleri, 4. kez ertelendi. Yeni seçim tarihi 23 Şubat 2021’de. Okullara sahip çıkmak ve okulları korumak herkesin görevi.

Atina Papazının “İslam Partidir” sözüne takılıp gidenler, kaybolan Türk hakları karşısında sessizler. Bu da akla yine Yunanistan’ın azınlık politikalarında “tavşana bak tavşana siyaseti”, gölgeleme oyunu ve işbirlikçilerini akla getiriyor.

Bulgarlar, Türklerin kimliği ile oynamayla çoktan vazgeçti. En son 1989 da sonunun nereye varacağını gördü. Yunanlılar, Türk değilsiniz Elensiniz sözünden asla vazgeçmedi. “Trakya’da Yeşil Sol” Türk’e kimlik biçiyor. “Trakya’da Helen Müslüman var” diyor.  Gümülcine Türk Birliği’ndeki Türk kelimesi silinmiş. Bırak silenin ayıbı olarak kalsın. Türkiye’den giden aklı evvel turistlerin, abartmayın tertemiz boyayın diyecek kadar zavallıların elinde oyuncak olmuşuz.

Sonunun nereye varacağını görmedikleri için olsa gerek.

Bugün Türklük, yarın Türkçe sonra da din. Acelesi yok. İki yüz senede nereden nereye.

Yunanlılar, Türk kimliğini inkârı milli vazife gibi algıladılar. Bugün Türk değil Müslümansınız diyen Yunan siyaseti dün Karamanlılara ve Gagauzlara uyguladığı “dilimizi verdik ama dinimizi vermedik” sözü ile Kuman, Peçenek, Oğuz Türklerini iç etti, etmeye devam ediyor. Bu, Yunanistan’da yaşayan Makedonlar için de geçerli. Çamerya Arnavutları için de geçerli. Sindirme politikaları devam ediyor. Etnik kimlik reddediliyor.

İskeçe müftüsünün evine yazılan “en iyi Türk ölü Türk’tür” yazısı bir olumsuz da olsa Türklüğün kabulüdür. “Türk vardır, ölü olsa iyi olur” demektir. Önce bu yazıyı kendisi yazdı dediler. Sonra Rodop milletvekili Stiliyadinis itiraf etti: “Bu, Türk milliyetçilerinin işidir”. Batı Trakya: Türkün olmadığı ama Türk milliyetçilerinin olduğu yer.

Batı Trakya Türk toplumunun, ekonomik bağımsızlığı önceliği olmalıdır. Tarım cenneti olan bölge çökertildi. Yaka’dan Ova’ya inen Türkler sayesinde biraz canlandı. Batı Trakyalı Türk, işçi olarak Avrupa’da. Tarımsal üretime dayalı sanayi kurulmalı. Batı Trakya boşalıyor. Batı Trakya ekonomik olarak elden gidiyor. 300-600 Avro yardım için büyük kuyruklar oluşuyor. Batı Trakya dışındaki aklı evveller ise Türk turistler Kavala ve Selanik’e gidiyor. Gümülcine ve İskeçe’ye de uğrasa iyi olur diyor. Ah iki gözüm Batı Trakya turist istemiyor ki. Seni istiyor.

Yeni Demokrasi Partisi iktidarı döneminde en geri kalmış bölge olması gerekçesi ile Dora Bakiyan başkanlığında kurulan “Trakya Kalkınma Komisyonu” na verilen ve BTTDK (Batı Trakya Türk Danışma Kurulu) raporunda Türk Azınlık ifadesi yer aldığı için yok sayılıyor. İnkâr ve tahammülsüz son haddinde.

Batı Trakya Türk toplumu tarafından desteklenen Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi yetim. Hakikat ki yetim. Büyük gayretler ve çabalarla bir yerlere varmak istiyor. Batı Trakya yanı sıra tüm Yunanistan’da örgütlenmesi gereken partinin Girit, Rodos ve İstanköy ne durumda diyecek hali yok. Altın Şafak hareketinin boşluğunu dolduran Yunan Çözümü Partisi parti tüzüğü ve yasal zemini olan DEBP’in kapatılması için gayret gösteriyor.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki olumlu gelişmeler ve karşılıklı menfaatlerin korunmasını İngiliz muhiplerinden gayri kim istemez. Ama karşılıklı ön görüşmelerin dört yıl sonra 61.sinin yapıldığı günün hemen öncesinde Yunanistan’ın eski başbakanı Samaras’ın Türkiye’ye hakaret etmesi ve Türkiye’yi “haydut devlet” olarak nitelemesi kabul edilemez. Samaras hızını almamış olsa ki “yayılmacıyı yatıştıramazsınız çünkü bu şekilde daha azılı hale gelir. Türk tehdidinin bir sonraki zirvesi Lozan Anlaşmasının revizyonunun talep edilmesidir” diyor.

Ön görüşmeler dizisinin 61.si sonrası yapılan açıklama: “iki ülke temasları sürdürme kararı aldı; Ege dahil tüm sorunların çözümü mümkündür. Bunun için irademiz vardır. Bölgesel barış ve istikrar herkesin menfaatinedir.” Bir dahaki açıklamada Lozan’da Ege’nin “Adalar Denizi” olarak geçtiği dikkate alınır. Yada Samaras’ın bu kadar korkmasına gerek yok! Bundan sonra gerçekleştirilecek toplantının Atina’da yapılmasına karar verilmiş. Keşke Yunanlılar’da başkentlerinin dışında Türk heyeti ile görüşseydi. Selanik, İskeçe, Gümülcine neden olmasın. Yoksa başkentlerinin dışında toplantıyı uygun mu görmüyorlar. Yunan tarafı tarih olarak da 25 Mart 2021 i telaffuz ediyor. 21 Mart 1821 Osmanlıya karşı Yunanistan’ın başkaldırı tarihinin 200. yılı. Haydi hayırlısı.

Yunanistan, Bulgaristan, Romanya kendisine yakın hissettiği herkese vatandaşlık, pasaport vermekte. Şimdi tam zamanı. Bulgaristan’a uzun süre vize uygulayarak soydaşa eziyet ettiğimiz gibi kendini güvende hissedeceği kimlik kartı, pasaport ile onu rahatlatmamız gerekir. Göçten korkmayın. Balkan Türkü, muhacerette ve mübadelede bayram namazından sonra atalarının mezarını ziyaret edememenin verdiği acıyla vatandan ricatın ne demek olduğunu bilir. Ricat gözünün vatanda olarak geri çekilme olduğunu bilir. Gözü dönmüşse, gözü dönene ne denir? Bırakıver yıkılıncaya kadar gitsin.

Batı Trakya’da dokunulması gereken asıl nokta şüphesiz gençlerimizdir. Siyaseten dokunmak gerekir, iktisaden dokunmak gerekir, kültürel olarak dokunmak gerekir. Batı Trakya’da camilerimiz kültür yuvaları olmalı. Ölümü bekleyenler için birer durak değil geleceği yazacaklar için birer mekân olmalıdır. Burada güzel faaliyetler yapılmalı, burada dillerini, inançlarını ve tarihlerini velhasıl top yekün Türklüklerini sevmelidirler.

Batı Trakya Türkleri kabalaşmamışlardır. Bu aslında tüm Balkan Türklerinin ortak özelliğidir. Taş ve sopa yoktur ellerinde. Batı Trakya Türkleri de güvenlik problemi yaşarlar. Her an kapıları haydutlar tarafından çalınabilir. Bu da tüm Balkan Türklerinin içinde bulunduğu durumdur. Balkan Türklüğünün övüncü ve dayandığı bir lideri vardır. Turnusol kâğıdıdır. Kanındaki asilliği ölçüverir. O bilir Mustafa Kemalle problemi olanın Türklükle problemi olduğunu. Batı Trakya Türklerinin ikinci dayandığı güç Dr. Sadık Ahmet’tir. O da bir bayraktır. Bu ikisini asla sevmezler sözde Yunan özde İngiliz muhipleri…

“Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden, ileride belki pek az şey kalacaktır…Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun (SSCB) idaresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprülerini sağlam tutarak! Dil, bir köprüdür; İnanç, bir köprüdür; Tarih, bir köprüdür.” Yapacağımız bu kadar…

Tek ihtiyacımız tek dümenci ve bol kürekçidir.

Kaynak