Yazar: Metin İpek
Mizah, hayatın güldürücü yanlarını ortaya koyan sanat türüdür. İnsanı gülmeye sevk eden resim, karikatür, konuşma ve yazı sanatıdır. Mizah eserleri sadece şaka, güldürme maksadıyla söylenip, yazılıp, çizildiği gibi belli fikirleri ifade etmek için de ortaya konulabilir. Karikatür, hikaye, roman, komedi, nükte, fıkra, hiciv, taşlama gibi şekillerde karşımıza çıkan bu eserlerin en ehemmiyetli vasfı espri dediğimiz asıl can alıcı noktanın, eserin teferruatı arasında büyük bir maharetle gizlenmesi, tam sırası gelince de beklenmedik bir anda söylenmesidir
Mizah, hayal ve hislerden daha çok zekâ mahsulüdür. Bir mizahçı, hayal gücünden, olup bitenlerden, tarihten ve çeşitli bilgilerden faydalanabilir. Mizah, aynı zamanda sosyal ihtiyaçtır. Zaman zaman öfke ve sıkıntıların dağıtılmasında, emniyet supabı gibi tesirli olur.
Eğlence endüstrisinin temel tüketim malzemelerinden biri, mizah ve mizahın yaptırım gücü en etkili silahı olan gülmedir. Mizah, eğlenmenin hem kendisi hemde temel unsurudur. Gülme gibi bedensel bir tepkiyle başlayan mizah, başkaldırı, sosyal eleştiri, dikkat çekme, kınama, dışlama, alay etme, statü kazanma ve kaybetme gibi psikolojik ve sosyolojik etkilerle sona erer.
Geniş kitlelerce daha çok pozitif yönleriyle bilinen mizah, sosyal tarihte zaman zaman insani açıdan sorgulanması gereken yıkıcı bir güç olmuştur. 16. yüzyıl öncesi Avrupalı filozof ve yazarlar mizahı, gayri ciddi, küçük düşürücü ve olumsuz bir kavram olarak sunmak zorundaydılar. Çünkü pozitif mizahın gerçek anlamını bulmadığı bu dönemde gülme ve mizah insanları aşağılama ve rencide etmeyi amaçlayan negatif mizah üzerine kuruluydu. Eski çağlardan günümüze değin, tam olarak aralanamayan sır perdesi altında tarihi macerasını sürdüren mizah ve mizahın en işlevsel öğesi olan gülme, yüzyıllar boyu doğuda ve batıda; psikoloji, felsefe, kültür tarihi, dinler araştırması, halkbilimi vb. alanlarda çalışan pek çok sosyal bilimcinin yanı sıra tıp dünyasının da ilgisini çeken, anlaşılmaya çalışılan beşeri bir sorunsaldır.
“Ekonomiden reklama, sinemadan tiyatroya, eğlence mekanlarından siyaset meydanlarına kadar hayatın her aşamasında yer alan mizah ortalama insan zihninde uçarı ciddiyetten uzak önemsiz ancak hoş bir anlam ve duygu içeriğine sahiptir.” (Eker 3)
Mizah ve mizahın fiziksel göstergesi olan gülme farklı bir görme biçimidir. Günlük yaşamın sıradanlığından kurtulmak, negatif elektriği atmak, algıda seçicilikte var olan sorunları ön plana çıkarmak, iktidarı eleştirmek, yüksek egosuyla insanoğlunun üstünlüğünü tescillemek ve en önemlisi hayatı anlamlandırmak için oluşturulmuş yeni bir görme biçimidir. Mizahın fizyolojik ifadesi olan gülmenin hem sosyal anlamda yararlılık, klasik tıpta tedavi, hayata bağlanma, sorunları ortaya koyma, dikkat çekme, organizasyonu sağlama gibi olumlu hem de alay, dışlama, küçük düşürme, rencide etme, statü kaybettirme gibi olumsuz işlevleri vardır.
“Mizah yapmak, güldürmek, gülmek kolaydır ama iş mizah üzerine konuşmaya geldiğinde bu araştırmacılar için oldukça zahmetli ve belirsiz bir yoldur.” ( Arık 112) Buradaki temel güçlük çok değişik durumlara gülündüğünden bütün gülme durumlarını kapsayacak tek bir tanıma varmanın zorluğudur. Fakat yine de konunun teorisyenleri tarafından gülme üzerine yapılan çalışmalar sonucunda üzerinde fikir birliğine varılan üç kuram belirlenmiştir. Bunlar, üstünlük kuramı, rahatlama kuramı ve uyumsuzluk kuramıdır.
Bu yazıda Pardon filmi incelenerek, uyumsuzluk kuramına göre tartışılacaktır.
Uyumsuzluk kuramında duygusal gerçekler değil daha çok düşünsel ayrımlar ortaya çıkar. Uyumsuzluk kuramı için gülme umulmadık, mantıksız, uygunsuz olan bir şeye karşı gösterilen zihinsel bir tepkidir.
Uyumsuzluk kuramının öncüleri XVIII. yüzyıl Alman düşünürü İmmanuel Kant ve XX. yüzyıl Fransız felsefecisi Henry Bergson’dur. Kurama göre herhangi bir gülmece metninde olayların akışında, dinleyici ya da okuyucuda, olayların nasıl sona ereceğine ilişkin bir beklenti vardır. Olaylar beklenilenin dışında geliştiği zaman, insanlar bir çeşit şoka uğrarlar. Umulanın tersi oluştuğunda, o sonuç insanların gülmesine neden olur. ( Arık 123)
Uyumsuzluk kuramının temeli “beklenmeyen değişiklik”tir. Gülmece olayının anlatımında biri yüzeyde, diğeri ise alt yapıda olmak üzere iki ayrı metin bulunur. Yüzeydeki metnin nasıl biteceğini, olayı dinleyenler ya da okuyanlar gözlerinde canlandırma aşamasındayken birdenbire yüzeydeki metin, önceki metin öğelerinin tam tersi bir takım öğeler içerdiği zaman, dinleyici ya da okuyucuların gözlerinde canlanmakta olan metin bambaşka bir yöne gider. İşte gülmecenin şaşırtıcılık özelliği budur. İki metnin çakıştığı nokta da gülünen noktadır ve gülme olayı da iki ayrı metnin çakışmasından doğan ruhsal gerginliğin patlama noktasında ortaya çıkar. Güldükten sonra gerginlik azalır, insan rahatlar. (Özünlü 31)
Senaryosunu Ferhan Şensoy’un, yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazdığı, yapımcılığını Sinan Çetin’in üstlendiği ve Mert Baykal’ın yönetmenliğinde 2005 yılında çekilen filmde, yıllar sonra askere giden İbrahim (Ferhan Şensoy) dağıtım için İstanbul’a gelmiştir ve geceyi arkadaşı Muzaffer’de (Rasim Öztekin) geçirecektir. Fakat otobüs garajında bir anlık boş bulunmayla polisten kaçmaya başlayan İbrahim, Muzaffer’in evinde yakalanır ve birlikte gözaltına alınırlar. Sorgulamayla başlayan kördüğüm Taksim’de büfe işleten arkadaşları Aydın’ın da (Ali Çatalbaş) gözaltına alınmasına ve birlikte yıllarca hapis yatmalarına neden olacaktır. Hapishanede sol görüşlü siyasi suçlularla kalan ve üzerlerine atfedilen suçlarla tutuklu bulunan bu üç arkadaş yıllar sonra hapishaneden çıkarlar. 6 yıl 3 ay sonunda gerçeği anlayan ve suçsuz olduklarını fark eden devletin, onlara sadece ‘pardon’ demekle yetinmişliği esprili bir dille anlatılmaktadır.
Bu filmin seçilmesinde ki amaç, filmin konusunun günlük yaşama kayıtsızca bakmasını bilenin gözünde ciddi görünümünü yitirip bir alay konusu olmasıdır. Ayrıca bu filmde mizah ve dış gerçekliğe karşı bir ilgisizlik iç içedir. Film,devletin yargı erkinde var olan eksikliğe kendi balkonundan bakan adamın görüş açısıdır. Bu bağlamda filmde ana unsurun gerek konu gerekse karakterlerin davranış ve tutumları itibariyle “uyumsuzluk ve aykırılık” olduğu ileri sürülebilir. Filmin altyapısına bakıldığında hayatın içindeki adaletsizliklerden ve eksikliklerden ilham alan küçük harflerle ama ciddi alınacak düzeyde izleyicilerine mizah atmosferi sunan bir senaryo fark edilmektedir.
Pardon filminde, gündelik hayatta olağan olarak karşılaşılmayacak bir durum söz konusudur. İnanılması güç tesadüflerle de anlatı güçlendirilmektedir. Baş karakterlerden biri olan İbrahim’in neredeyse kızı yaşında, genç ve güzel olan Asuman’ı istemeye gitmesi filmin genelindeki uyumsuzluğun küçük bir yansımasıdır. Başka bir yansıma ise, nizamiye kapısında nöbet tutan askerin kulaklıkla müzik dinleyip dans etmesi ve bunu gören hapishane müdürünün dans eden askere eşlik etmesidir.
Yargı sisteminin eleştirel bir gözle ele alınmasının oluşturduğu uyumsuzluğun yanında, İbrahim’in askerlik dosyasının on altı yıl boyunca kaybolmuş olması da başka bir uyumsuzluk örneğidir. Filmin başında polisten kaçan İbrahim’in , Muzaffer’in evine sığındıktan sonra eve baskına gelen polis sayısı ve operasyonun şekli de abartılı ve uyumsuzdur. Yine taksici rolündeki karakterin alışılagelmiş taksici tipinin dışında olması, gardiyanın haysiyetten ziyade maddiyata önem vermesi, hapishane müdürünün genel rutin işlerinin yerine çiçek bakımı ve peyzaj işleri ile uğraşması vb. unsurlar izleyicinin zihnindeki temel algılara ters düştüğü için uyumsuzluğun mizahı oluşmaktadır.
Film içindeki olay örgüsü ve karakterler arasındaki ilişki biçimlerine bakıldığında farklı noktalardan ele alınıp, ciddinin içine sinmiş komiği görmek mümkündür. Bununla beraberfilm, trajikomik olarak devam ederken son bölümünde izleyiciyi bir dram sahnesi ile baş başa bırakmıştır.İnsan tiplerinin davranışlarına ve olaylara samimiyetle yer verilmiştir. Bu anlamda izleyici, samimi bulduğu olayın içine kendisini de katar böylece mizah, seyirciyi de içine almış bulunur.
Sonuç olarak Pardon filminde de yargı erkinde oluşan eksikliğe çözüm bulmaktan ziyade çözümün kendisi alaya alınmaktadır. Bu yönüyle film mizahın bilgilendirici ya da sorun çözücü değil eğlendirici olma özelliğini gösterir. Güldürü unsuru olarak net ifadeler kullanılmamış kinayeli bir tavır takınılmıştır. Film genel yapısı itibariyle uyumsuzluktan kaynağını alıp mizah unsurlarını tek düze kullanmayarak nükteli ifadesi ile güldürürken düşündürmeyi amaç edinmiştir.
KAYNAKÇA
Arık, M. Bilal. “Kemal Sunal, Levent Kırca ve Cem Yılmaz’ın Mizahına Teorik Bir Bakış”. İletişim Fakültesi Dergisi : 111 – 129.
Baykal, Mert, yön. Pardon. Sen. Ferhan Şensoy. DVD. Plato Film, 2005.
Eker, Gülin Öğüt. İnsan Kültür Mizah. Ankara : Grafiker Yayınları,2009.
Mizah nedir? Türk Mizahı. Erişim tarihi: 27 Aralık 2013,<http://mizah.nedir.com/#ixzz2oiPbjVa8>
Özünlü, Ünsal. Gülmecenin Dilleri, Ankara : Doruk Yayınları, 1999.
Pardon Filmi Konu içeriği. Erişim tarihi: 27 Aralık 2013, <http://tr.wikipedia.org/wiki/Pardon>