DÜŞÜNCE

Hurafeler Büyüsünün Bozulması ve Aydınlanma

Batı’nın Yükselişi dediğimizde bilhassa Batı Avrupa’nın Ortaçağ’dan sıyrılarak dünyanın bütün geri kalan medeniyet havzalarının önüne geçmesini dillendirmiş oluyoruz. Batı’nın Yükselişi’nin pek çok nedeni vardır. Tek bir olguyu öne çıkartarak Batı’nın Yükselişi’ni basitçe izah etmemiz mümkün değildir. Biz şimdi burada Batı’nın Yükselişi’ni sağlayan sayısız olgudan yalnızca birine değineceğiz.

Max Weber, Protestan ahlâkının yükselişini dünyadaki büyünün bozulmasına bağlıyor. Ve fakat, Weber’in de işaret ettiği üzere, Batı kültürünü dünyanın geri kalanından farklı kılan bu yükselişte “büyü bozulması” yalnızca meselenin tek bir boyutudur. Bununla birlikte “büyünün bozulması” en önemli nedenlerden biridir. Büyünün bozulması dediğimizde ayaklarımızın yere basmasını anlamamız gerekiyor. İnsanlığın sorunlarının çözümünü göklere havale etme alışkanlığını bırakarak dizginleri ele almaktır büyünün bozulması.

Britanyalı Antropolog Alan Macfarlane kendi ülkesindeki reform tarihini irdelerken Weber’in dünyadaki büyünün bozulması olgusuna yaklaşımını şöyle özetliyor: “Weber, Batı medeniyetinin, hayatlarını akılcı bir ahlâkla sürdüren insanların varlığından ötürü, diğer bütün medeniyetlerin ötesinde bir farklılığa sahip olduğunu savunur.”[1]

Batı’nın emperyalist karanlık yüzüne saplanıp kalarak Batı aydınlanmasını kavramamız olanaksızdır. Çünkü bu durumda önyargılarımız bizleri körleştirecektir ve Batı’nın her hamlesine günah gözüyle bakmak tuzağı bizleri kuşatacaktır. Yukarıdaki alıntıda karşımıza çıkan “akılcı bir ahlâk” saptaması Batı’nın Yükselişi’nin anahtarıdır. Biz buna çalışkanlık ahlâkı da diyebiliriz. Doğu’nun meşhur miskinliği işte bu Batı çalışkanlığına yenik düşmüştür.

Max Weber 1864-1920 yılları arasında yaşamıştır. 1484-1531 yılları arasında yaşamış olan Huldrych Zwingli ise İsviçre Reform hareketinin başlatıcısı olarak kabul görüyor. Kendisini reforma adamış Zwingli’nin yaşam öyküsü son derece çarpıcıdır. Reform uğrunda yaşamış ve Reform uğrunda savaş meydanında intihar etmiştir. Zwingli çok fazla hareketli yaşantısının bir döneminde İsviçre’nin Einsiedeln adlı kentinde manastır kilisesi bölge rahipliği görevini yürütmüştür. Einsiedeln kenti hacı olmak için kutsal yolculuğa çıkanların uğrak yerlerinden biridir. Zwingli iki yıl süren Einsiedeln görevinde hacı adaylarının bu kentteki azizlere ve kutsal emanetlere tapındıklarına şahit olmuştur. Aynı Zwingli ruhban sınıfının ve iktidarların Tanrı tarafından kamu düzenini sağlamak amacıyla yetkili kılındıklarına da inanmıştır. Batı Aydınlanması kendi içindeki çelişkileriyle zorlu bir süreçten geçmiştir. Kutsal emanetlere tapınmayı yadırgamak ve fakat ruhbanların Tanrı’dan yetki aldıklarına inanmak çelişkisi bütün dünyada geçerli bir insanlık durumudur. Nitekim Jean Calvin (1509-1564) dahi zorlu süreci kendi deneyimiyle şöyle itiraf ediyor: “Başlangıçta, Katolikliğin batıl inançlarına öyle inatçı bir şekilde kendimi adamışım ki böyle yoğun bir bataklıktan kurtulmam kolay olmadı, sonra Tanrı birdenbire fikrimi değiştirerek zihnimi öğrenime uygun bir hâle getirdi.”[2] Akılcı ahlâk ile çalışkanlık ve insanlığın sorunlarının çözümünü göklere bırakma alışkanlığından vazgeçme iradesi işte burada devreye giriyor. Batı bu süreci Engizisyon ateşlerinde diri diri yakılmayı göze alarak geçiştirebilmiştir.

Diyebiliriz ki Zwingli hacı adaylarının azizlere tapınmalarını gözlemleyerek kendindeki büyünün bozulmasını hızlandırmıştır. Tanrı’dan başka varlıklara tapınma durumu Zwingli’nin gözlerini açmıştır. Kutsal emanetlere ve azizlere tapınmanın akılcı bir ahlâk olamayacağını fark eden Zwingli kendisini sonunda intihara sürükleyecek olan İsviçre Reform hareketinin fitilini ateşlemiştir. Luther’den Calvin’e her yenilikçi gibi Zwingli de İsa’nın öğretileriyle uyumlu gerçek Hıristiyanlığa dönüşün peşindeydi. Luther, Calvin, Zwingli ve diğerleri hep birbirlerini yanlış ve hatta sapkın yollardan yürümekle suçladılar. Her reform hareketi kendi yolunu yegâne doğru yol olarak tanımladı. Reformcuların en çekici ortak noktaları ise “Tanrı ile insan arasında İsa’nın tek aracı oluşuna yönelmek suretiyle reformun insanın kendi içinde gerçekleşmesidir.”[3] İnsanın kendi içinde gerçekleşmesi talebinde bireyciliğin dışavurumunu yakalıyoruz. Oysaki Katolik Kilisesiyle neredeyse özdeşleşmiş olan Romalılar, dini bireysel değil toplumsal bir mesele olarak görmekteydiler.[4]

Dinin İsa dışındaki bir mutlak otoriteden kopartılmaya çalışılması, Hıristiyan Avrupa için söylersek, büyünün bozulması anlamına gelmektedir. Batı’nın Yükselişi’nin pek çok nedeninden söz açabildiğimiz gibi bu yükselişi fevkalade tetikleyen bireyciliğin modern anlamda ortaya çıkmasının da pek çok nedeni bulunuyor. İngiltere’deki tarım reformundan tutalım da Hıristiyanlığın kutsal kitabının yeni baştan okumalarla özgür yoruma açık hâle getirilmesine varıncaya dek sayısız nedenler bireyciliği kışkırtmıştır. Büyünün bozulması ise dikkatlerin gökyüzünden yeryüzüne çevrilmesini sağlamış ve böylelikle de hurafelerin kıskacından kurtulan bilimin önü açılmıştır. Zwingli gibilerin kendi içlerindeki çelişkilerle birlikte insanlık tarihinde niçin iz bıraktıklarını Aydınlanma kavramının tanımına bakarak idrak edebiliriz: “Aydınlanma, öncelikle toplumsal, dini ya da siyasi otorite karşısında eleştirel tavır alabilen, bu otorite merkezlerinin normlarını sorgulama cesareti olan bir insan tipi talep etmektedir.”[5]

Reformcular bu insan tipinin en yetkin sayılabilecek temsilcileri arasındadır. Onlar aykırı düşünüşleriyle, ateşlerde diri diri yakılacaklarını bile bile, ortaya atılmışlardır. Kilise’nin sapkınca gördüğü düşünüşlerini inkâr etmeleri kendilerinden ateş başında son kez istendiğinde bile ödün vermeyerek alevlerin içine gönüllü atlamışlardır. İslâm tarihinde de ateşle yakılma olaylarını zaten biliyoruz. Otoriteye direnen bu insanlık kahramanları hurafeler büyüsünün gücünü ateşe atılarak söndürmeye çabalamışlardır. Onların hiçbirisi mükemmel insanlar değildi. Pek çoğunun içlerinde Türk düşmanlığı bulunduğu gibi kadını hor görme dürtüsü de sürüp gidiyordu. Fakat hepsi böyle değildi. Reformcuların hanımları da kocalarıyla birlikte bu savaşta yerlerini almışlardı ve onlar da ödün vermedikleri için kocalarıyla beraber öldürülmüşlerdi. Wibrandis Rosenblatt (1504-1564) böyle bir kadındı.

Avrupa’da Engisizyon’un insanları diri diri yaktığı  bir dönemde yaşamış olan Rosenblatt dört kez dul kalmıştır. Bir kocası ölünce kocasının dava arkadaşlarından biriyle evlenir. Her kocası için durum böyledir. İsviçre’de din reformu ve aydınlanma peşinde koşan kocalardır bunlar. Rosenblatt örnek bir kadındır. Reformcu kocaları diğer şehirlerden hangi reformcu beylerle yazışıyorsa Rosenblatt da o reformcu beylerin hanımlarıyla mektuplaşır. Mektup ağı kurarak reform hareketinin kadınlar cephesini güçlendirir. Dinsel baskılar yüzünden İsviçre’ye sığınan reformcu ailelerin kadınlarını Rosenblatt örgütler. Sığınmacı ailelerin yaşam koşullarını toparlamaya uğraşır. Reform İsviçresi Rosenblatt adlı bu kadına çok şey borçludur. Veba salgınında ölecektir. Türk halkının diliyle söylersek; yuvayı dişi kuş yapar. Türk Ocakları’nın kuruluş dönemindeki Ocaklı Türk kadınları da Türk aydınlanmasının işleyişinde Rosenblatt gibi çalışmışlardır. Özellikle kadınların kolları sıvamaları hurafeler büyüsünün bozulmasında erkeklerin çabalarından daha etkili sonuçlar verebilmektedir. Ağaoğlu Ahmet Bey daha henüz Balkan Harbi sürerken şöyle diyecektir: “Erkeklerin konuşarak vakitlerini israf ettikleri sırada, Türk kadınları iş yapıyorlar.”

Metin Savaş

[1] Alan Macfarlane, İngiliz Bireyselciliğinin Kökenleri, sayfa 96, Vakıfbank Kültür Yayınları, İstanbul 2021

[2] Jonathan W. Zophy, Ateş ve Su Üzerinde Dans (Rönesans ve Reform Avrupası’nın Kısa Tarihi), sayfa 290, Dergâh Yayınları, İstanbul 2021

[3] Luise Schorn-Schütte, Reformasyon (Temelleri, Seyri ve Etkileri), sayfa 45, Runik Kitap, İstanbul 2021

[4] Jonathan W. Zophy, Ateş ve Su Üzerinde Dans, sayfa 279

[5] Dilek Fesli-Taşkıner Ketenci, Aydınlanma Dönemi Mucize Eleştirileri: Hume ve Spinoza, sayfa 139-156, Sofist Uluslararası Felsefe Dergisi, Sayı 1, Ekim 2020

Metin Savaş

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...