Dil bir içgüdü müdür?
Dil, insanların duygu ve düşüncelerini anlatmak, göstermek amacıyla kullandığı bir araçtır. Bir dil sadece harflerden ve söz dağarcıklarından meydana gelmez. O dili icra edenin hâl ve hareketlerinden, davranışlarından hatta konuşurken yüzünün aldığı ifadeler de anlatımın tamamlayıcısıdır.
Peki bu araç dünya yüzeyinde neden bu kadar çeşitlidir?
Buna en çok etki eden olgu düşünce tarzlarının ve eğilimlerinin farklı olmasıdır. Bunda kültürün etkisi çok fazladır. Çünkü bir toplumun yüzyıllardır süregelen düşünme ve yaşama biçimi olan kültür, toplumdan topluma fark eder.
‘İlk kullanılan dil nedir?’ Sorusu herkesin beynini kurcalayan en önemli sorudur. Bununla ilgili birçok deney yapılmış ve teoriler sunulmuştur.
En ünlü deneylerden biri de Yunan Tarihçisi Herodot’ un bahsettiği Mısır Firavunun yaptığı deneydir. Bu deneyde yeni doğmuş iki bebeğin bir çobanın yanına verilmesi ve bu çobanın hiçbir şekilde iletişimde bulunmaması istenilmiş ve çocuklar büyüdüklerinde ilk ne dediklerini kayıt altına alınması istenilmiştir. Rivayetlere göre bir gün çocuklardan biri ‘bekos’ diye bağırmıştır. Bu deney sonucunda dilin kökenini bulmayı amaçlayan firavun ‘bekos’ kelimesiyle ilk dilin Frigce olduğu kanısına varmıştır. Bu rivayetin doğruluğu hakkında hiçbir veri elimizde bulunmamaktadır. Bunun da ötesinde iki soru beynimizi bir kurt gibi kemirmektedir. İlk insanların neden sadece bir dil kullanabileceklerini düşünüyoruz? Dile etki eden unsurları görmezden gelip sadece bir dil arıyor olmamız çelişki değil midir?
Dil üzerine deneyler olduğu gibi birçok teoride geliştirilmiştir. Bu teoriler temelde iki görüşe dayanmaktadır. Bunlardan biri tüm dillerin sadece bir dilden doğduğu görüşü diğeri ise farklı yer ve zamanlarda farklı farklı dillerin doğduğu görüşü bulunmaktadır. Ayrıca yansıma, ünlemler, doğuştanlık, sosyal anlaşma, işaret dili teorileri vb. Gibi birçok teori öne sürülmüştür.
Bütün bunların dışında dil neden oluşmuştur?
Dil, bir ihtiyaçtır. İnsanların kendilerini ifade etmek istemesinin bir sonucudur. Hiçbir şekilde dünyayla irtibatı olmayan bir topluluğun iletişimsiz yaşaması mümkün değildir. İnsanoğlu hiçbir zaman kendisini ifade etmekten geri durmaz bunun en büyük kanıtı Nikaragua İşaret Dili[1]’ dir. İletişim kurmada duyamamak ya da konuşamamak bir engel değildir. Nikaragua İşaret Dili’nin icat olmasını sağlayan sadece bir grup çocuktur.
‘’…Kısa bir zaman içinde çocuklar, okul bahçesinde ve servis arabalarında, evlerinde aileleriyle kullandıkları hareketleri rastlantısal bir şekilde bir araya toplayarak kendi işaret dillerini icat ettiler. Günümüzde LSN, dili on yaşından itibaren öğrenmiş olan on yedi ila yirmi beş yaş arası gençler tarafından farklı akıcılıkta kullanılmaktadır. Temelde melez bir dildir. Her bir kişi bu dili farklı farklı kullanır ve işaretler sabit bir dil bilgisine bağlı olmak yerine anlamlı ve ayrıntılı ifadelere bağlıdır.’’[2]
Her dilin bir lehçesi olması kaçınılmazdır. Nikaragua İşaret dilini oluşturan çocuklar gibi onlardan yaşça küçük olan çocukların oluşturduğu -Nikaragua İşaret Dilinden oldukça farklı olan-Nikaragua İşaret Lehçesi[3]’de bulunmaktadır. Bu ilgi çekici durum Psiko-dilbilimcilerinde dikkatini çekmiş ve 9 yaşında olan Simon adındaki bir çocuk üzerinde araştırma yapmışlardır. Simon gibi anne ve babası da işitme engellisidir. Ancak anne ve babasının işaret dilini öğrenmeleri 15-16 yaşlarını bulmuştur. Bu geç öğrenmeleri, Amerikan İşaret Diline tam vâkıf olmalarını engellemiştir. Anne ve babasının yanlış kullandığı bu dili Simon’ un onlardan çok daha iyi kullanması dikkate değerdir. Çocukların dil öğrenmedeki becerisi genetik bir yetidir.
Nikaragua İşaret Dilinin oluşması bizlere ilk dilin nasıl oluştuğu konusunda birkaç ipucu vermektedir. Bu dil oluşmasıyla en dikkat çekici olan şey ise iletişimin doğal olmasıdır. İnsan ya da hayvan bir şekilde iletişim kurma gereksinimi duyuyor ve bunu başarıyor.
Sonuç olarak dil bir ihtiyaçtır. Nerede bir topluluk var ise -ki bu topluluk çok kalabalık düşünülmesi gerekmemektedir, iletişim en az iki kişiyle de olabilir.- orada bir dilden bahsedebiliriz. İnsan her şekilde ne olursa olsun iletişim kurmaktan kendini alamaz.
Unutulmamalıdır ki dil, yaşayan bir varlıktır. Doğar, büyük ve ölür. Dilimize sahip çıkalım ki bizde var olmaya devam edelim. Dil bir milleti var edendir. Var olmak için dilimizi korumalıyız. Sadece içimize dönmemiz gerekmektedir. Dil içgüdülerimizin dışavurumudur.
Kaynakça
Pınker Steven, ‘Dil İçgüdüsü-Zihin Dili Nasıl Meydana Getirir’ Çev. Feray İlgün, Bilge- Kültür Sanat Yayınları (2018)
Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil- Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007
[1] Lenguaje deSignos Nicaragüense
[2] Pınker, Steven, (Çeviri: Feray İlgün),Dil İç Güdüsü- Zihin Dili Nasıl Meydana Getirir. s.37
[3] Idioma de signosnicaragüense
Yorumla