Yazan: Doç. Dr. Yılmaz SOYYER
Türkçenin çeşitli lehçe ve ağızlarını konuşan topluluklar birbirleriyle iletişim kurmakta zorlanmaktadırlar. Eski Sovyetler Birliği üyesi devletlerin birbirleriyle anlaşma dili çoğunlukla Rusçadır. Rusça yerine kendi konuştukları lehçelerden biri, ortak kelimelerle konuşulan bir birleşik dil veya Osmanlı döneminde önerilmiş olan İstanbul, yani Türkiye Türkçesi konuşulabilir mi? Mesela Arap toplumları için durum halk arasında birbirleriyle anlaşamayacak olan insanların ortak bir Arapçayla anlaşması şeklindedir. İlk okula giden çocuk klasik Arapça da dediğimiz Orta Çağ Arapçası grameri esas alınarak oluşturulan Arapçayı öğrenmeye başlar. Lise bittiğinde bir Suriyeli ile bir Mısırlı bu ortak dille anlaşabiliyordur. Bu dilin kökenini Orta çağ Arapçası teşkil eder, modern Arapça kelimeler ise buna ilave edilmiştir. Bilhassa gazete ve televizyon (ciddi haber ve açık oturumlardaki) Arapçası böyledir.
Türkçede de böyle bir eğitim verilebilir mi sorusunun cevabı bana göre olumsuz görünmektedir. Araplar Orta Çağ’da oluşan din dilinde birleşmişlerdir; bizim birleşme ihtimalimiz bulunan tek ortak dil Divanü Lügati’t-Türk’ün Türkçesi olabilir. Böyle bir dili hiç değilse okur-yazarlar arasında kullanmak mümkünse de çok ama zor gerçekleşebilecek bir tasarımdır. Klasik Türkçe ismiyle öğretilmesi gereken bu tasarlamaya olumlu cevap verecek devletlerin sayısı ya çok az olur ya da hiç olmaz. Buna ilk itiraz edecek olan ise Türkiye Türkleridir. Bilhassa millî edebiyat cereyanından beri belli bir mecraya girmiş bulunan Türkiye Türkçesi ile diğer Türkçe lehçelerde neşredilen yayınların fersah fersah fazlası yayınlanmıştır. Bu muazzam kültür birikimi ceffelkalem göz ardı edilmez. Türkiye Türkçesinin bütün devletlerde öğretilmesinin resmi yollardan gündeme getirilmesi ise asla mümkün olmaz. Buna evet cevabını verecek Türk cumhuriyetlerinin mevcut olduğu kanaatinde değilim. Ancak ikinci dil olarak öğretilmesi temi edilebilir. Bunun için de öğretmenlerin maaşının Türkiye tarafından ödenmesi temin edilebilir.
Bu ortak dil meselesinin çözümü doğal bir süreç çerçevesinde de gerçekleşebilir. Pek çok Türk cumhuriyetinde Türkiye televizyonları izlenmektedir. Azerbacan’da Türkiye Türkçesi çok rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Bu doğal sürecin mümkün oluşu diğer lehçeler için de geçerlidir. Türkçe konuşan ülkelerden üniversite tahsili için gelen öğrenciler bir haftadan bir aya kadar devam eden süreçlerde sokakta konuşulan Türkçeye uyum sağlamaktadırlar. TÖMER’de öğrendikleri Türkçe bir bilim dili olan Türkçedir ve çok mühimdir.
Bugünün şartlarında zor görünse de, her Türkiye Türk’ü üniversite öğrencisinin bir seneliğine bu devletlere gönderilmesi, onların da her üniversite öğrencisi gençlerinin Türkiye üniversitelerine en az bir yıllığına gelmesi temin edilmelidir.
Bu şekilde farkına varılmasa da bir Ortak Türkçenin gelişmesi temin edilebilir; bu durum gerçekleşmektedir de… Tuva ve Hakasya’daki öğrencilerin bile Türkiye üniversitelerinde okuduklarını görüyoruz. Oralardan gelip Türkiye’de üniversite eğitimi görecek öğrenciler, Türk dili ve edebiyatı bölümünü tercih etmeleri halinde kendilerine 4 yıl Türkiye’de yaşamalarına yetecek bir burs temin edilmelidir. Başarılı öğrencilere yüksek lisans ve doktora imkanları da aynı şekilde sunulmalıdır. Yüksek lisans ve doktora bursunun şartı olarak, konu olarak kendi memleketlerinin çalışılması koşulmalıdır. Türk toplulukları hakkında yapılacak dil, edebiyat ve kültür konulu tezler, birbirimizle olan bağlarımızı güçlendirecektir…
Yorumla