Edebiyat İncelemeleri

Serhat Boylarının Tarihî Romanları: Köse Kadı ve Uçtaki Adam Üzerine Düşünceler

Osmanlı Macaristan'ının başkenti: Budin (1617).

Sevgili Bilimdili okurları, bu yazıda Bahaeddin Özkişi’nin Köse Kadı ve Uçtaki Adam isimli iki tarihî romanına dair birkaç şey yazmak istedim. Romanları okumamış kişiler yazının devamında okuyacakları şeylerden çok memnun olmayabilirler. Bunun uyarısını başta yaparak, yazının esasına geçiyorum.

Romanlara geçmeden önce yazardan biraz bahsetmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bahaeddin ÖZKİŞİ, 1928 yılında dünyaya gelmiştir. Bu yönden bakıldığında henüz yeni kurulan bir cumhuriyetin içinde dünyaya gelmesi ve savaşlarla ömrü geçen bir neslin ardılı olması, onda tarihe karşı ilgi uyandırmış olabilir. Türkiye’nin geçirdiği buhranlı yıllara yakın bir tarihte doğmasının da bunun üzerinde etkisi olması pek muhtemeldir. Tersane, atölye, havaalanı gibi yerlerde çalışarak hayatını kazanan Özkişi, 1975 yılında hayata gözlerini yumdu.

Şimdi romanlarına geçebiliriz. Bu yazıda değerlendirmeye çalışacağım Köse Kadı ve Uçtaki Adam kitapları birbirini takip eden iki serilik bir tarihî romandır. Bu serinin ilk kitabı olan Köse Kadı ilk baskısını 1974 yılında -yani Özkişi’nin ömrünün son dönemlerinde- yapılmıştır. Roman muhteva olarak 16. yüzyılda ,İstolni-Belgrad merkezli olmak üzere, Osmanlının uç beyliklerde verdiği mücadeleleri ele alır. Bu mücadeleler içerisinde devlet-i ebed müddet anlayışı ile Osmanlı askerlerinin kahramanca mücadeleleri, insanı okurken hayretler içerisinde bırakan istihbarat servisleri ve buna karşı Avusturya ve Osmanlı arasında kalan Macarların yaşadığı olaylar anlatılmaktadır. Romana da ismini veren Köse Kadı, Osmanlı için bilgi toplayan istihbarat ağının başıdır. Onun, geçmişte hayatına dokunduğu insanlar hiçbir sıkıntıdan çekinmeyerek her türlü fedakarlığa katlanırlar. İşkenceler de dahil yaşadıkları olaylar onları davalarından geri döndüremez. Bu romanda esas dikkat çeken karakter ise Kont Gall Adam’dır. Bu karakter Macar uç beyinin oğludur. Aslında Bahaeddin Özkişi’nin romandaki vurgulamak istediği temel düşünceyi bu karakterde görürüz. Özkişi, sürekli Türkler ve Macarların aynı kökten geldiklerini ve tarihin bilinmeyen çağlarında birbirlerinden ayrıldıklarını karakterler üzerinden işler. Bu bakımdan değerlendirildiğinde görürüz ki kendini Macar hisseden, bu tarihî bilince sahip karakterler de tıpkı Türkler gibi güzel vasıflarla donatılmıştır. Bunun en güzel örneği de yine Kont Gall Adam’dır. Romanda bu karakter zeki, ahlâklı ve dürüst bir karakterdir diyebiliriz. Roman bu yönüyle Hüseyin Nihâl Atsız’ın ‘’Deli Kurt’’ romanına da benzerlik göstermektedir. Keza bu romanı okuyanlar da anımsayacaktır ki Deli Kurt romanında da Macarlar, Türkler kadar kahramanlık vasıflarıyla donatılmış dürüst insanlar olarak karşımıza çıkar. Araştırmacılar bunun sebebinin de Atsız’ın Macarlar ve Türklerin aynı kökten geldiğine olan inancının olduğunu belirtirler. Her iki önemli şahsiyet de aynı yıllarda yaşadığı için aynı düşünce yapılarına sahip olmaları pek muhtemeldir.

Tekrar roman dönecek olursak, Kont Gall Adam babası Macar, annesi Türk bir karakter olarak, Macaristan’ın, Avusturya’nın pençesinden kurtularak Osmanlı idaresine girmesi gerektiğini savunur. Keza romanda da sıkça vurgulandığı üzere Osmanlı kendisine sığınanlara kötü muamele etmemiştir. Bu ve daha birçok sebepten ötürü, Kont Gall Adam Osmanlı idaresine girmenin doğruluğunu roman boyunca savunur. Romanda en etkileyici durumlardan birisi de bazı karakterlerin hangi tarafı savunduğunu anlamanın güçlüğüdür. Düşman olarak gösterilen ve bu yönde faaliyetler gösteren kişilerin aslında çok farklı amaç ve kişilere hizmet ettiğini görmek mümkün ki bu da hem romanın kalitesini artırıyor hem de Özkişi’nin kaleminin sağlamlığını gösteriyor.

Romanda göze çarpan önemli unsurlardan birisi de din algısıdır. Devlet-i ebed müddet anlayışının temelini din oluşturur. Bunu romandan örneklerle göstermek mümkündür:

“… Müslüman ayakta kaldığı, nefes aldığı her an inancını yaymak ve bu yolda cihatla emrolunmuştur. İslam’da, Allah’a Rabb-ül Müslimin değil, Rabb-ül Alemin denir. Madem ki, Allah bütün insanların Rabbidir, o halde bize düşen vazife O’nun gerçek nurunu şu veya bu millet demeden yaymaktır.”

Yine romanda göze çarpan önemli bir unsur da Macarların da Türkler gibi vatan topraklarına olan tutkunluklarıdır:

‘’Bu mutlu gününüzde ben fakir kölenizi de sevindiriniz. Adam hemen kesesine davrandı.

Bir hayli altın döktü avucuma. Ben, ‘yok beyim,’ dedim, ‘para değil istediğim.’ Bey

durdu. Yüzüme baktı. ‘Nen noksan, ne istersin?’ dedi. Gözlerimden iki sıra yaş indi. ‘Hürriyetimi isterim, vatanımı isterim,’ dedim. Gevrek gevrek güldü bey. ‘Âzadettim seni koca gâvur,’dedi.  O  gün  elime  azad  belgelerimi,  bir  kese  akçe,  bir  torba  giyim  kuşam  verdiler.Beklemeden hemen yola çıktım.”

Bu alıntı da yukarıda belirtildiği üzere Macarların da Türklerle benzer vasıflarla donatıldığına bir örnektir. Bu düşüncenin Türkler tarafındaki tezâhürü de şu şekildedir:

‘’Senin kuvvet dediğin  şeyin  ne  olduğu  büyük  düşmanımız,  Türk  Sultanının  ağzında  şöyle  ifadesini buluyor:  ‘Senin  askerinin  yaşamak  arzusundan  çok,  benim  askerimin  ölmek  arzusu vardır.’ dedi. ‘’

İlk roman bu gibi olaylarla örüldükten sonra Osmanlının seferi ile sona ermektedir. Uçtaki Adam romanında ise Köse Kadı ortada yoktur. Bir anda ortadan kaybolan Köse Kadı romanın aktüel zamanında bir daha karşımıza çıkmaz. Fakat geçmişte neler yaşadığından bahsedilir ve geçmişte hayatına dokunduğu Murat Bey eklenir ve yine ilk romanda olduğu gibi istihbarat ağları ve mücadeleler anlatılır. Romanın içerisinde Köse Kadı’nın öldüğünün belirtilmesinin yanında Sokullu Mehmet Paşa’nın da ölümüne yer verilir. Romanın sonunda ise Kont Gall Adam rüyasında Köse Kadı’yı görür ve kendi özüne dönüşü gerçekleşir.

Roman genel olarak bu şekilde yorumlanabilir fakat kendimce iyi ve kötü bulduğum yanlarından da bahsetmek istiyorum.

Öncelikle romanın içerisinde Macarlar ve Türkler arasındaki bağ çok güzel kurgulanmış. Karakterlerin birbirleriyle olan uyumları, ikili diyaloglar çok yerinde ve güzel. Yazarın betimlemeleri yerinde kullanması da sizi romanın içine çekiyor ve sanki olayları kendiniz yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Tabii ki buna zaman zaman nabzınızı yükseltecek diyaloglar da eşlik ediyor. Bunların yanında -kendimce- olumsuz eleştirilebilecek bazı yönleri de mevcut. Bunun başında romanın baş kahramanı ve romana da ismini veren Köse Kadı gelmekte. Osmanlı istihbarat ağının başında bulunan ve romandaki olayların her birinde etkisi olan bir karaktere romanın içerisinde daha fazla yer verilmeliydi diye düşünüyorum. Zaman zaman ortaya çıkan ve olaylara yön veren bu karakterin, roman içerisinde daha fazla gözükmesi romanı -benim açımdan- daha kusursuz kılabilirdi. Bunun yanında eleştirilebilecek bir diğer husus ise şahıslar kadrosu. Romandaki karakter sayısının fazlalığı anlaşılabilirliği zorlaştırıyor. Fakat bunun yanında belirtmek de gerekir ki romandaki karakterlerin her birisi ayrı romanların baş kahramanı olabilecek düzeyde. Bunlara Kont Gall Adam, Martali Matyas, Murat Bey gibi örnekler verilebilir. Burada eleştirilen konu aslında yazarın mahareti ile alakalı. Bu karakterlerin ve daha birçok karakterin her birisi çok donanımlı iken aynı romanda kısa kısa yer bulması karışıklıklara yol açabiliyor.

Sonuç itibariyle bu iki roman okurken insanı düşündüren, farklı kaynaklara sevk eden kitaplar.Tabiri caizse ‘’Gönül Hanım’’  romanında başlayan Macarların kimlik arayışı bu romanlarda kendisini çok güzel göstermiş. Yazıldığı dönemin şartları da göz önünde bulundurulduğu zaman aslında Bahaeddin Özkişi’nin hiç de yabana atılmayacak bir iş yaptığını söylemek mümkün. Mehmet Niyazi’nin ‘’Yemen Ah Yemen’’ romanı gibi, Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun üçlemeleri gibi, Sevinç Çokum’un bizi Kırım’da gezdiren ve yaşatan ‘’Hilal Görününce’’si gibi ve geçtiğimiz günlerde vefat eden büyük yazarımız Emine Işınsu’nun kitapları gibi bu romanın da okuyanlarda farklı bakış açıları ve güzel etkiler bırakacağını düşünüyorum. Yazımı romanın önemli karakterlerinden Martali Matyas’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum:

‘’Ali Beyim, dedi, ne sen üzül, ne de üzüldüğün için beni üz. Ben Dîn-i Mübîne ve vatanıma adamışım  kendimi.  Ben  Kızılelma  yolunda  diken  ayıklayan  bir  adamım.  Bu  arada  elim kanarsa şaşılmaz.”

 

Kaynakça

  • Toz,H.,Ağaoğlu, H.D., Bahaeddin Özkişi’nin Romanlarında Öne Çıkan Değerler, International Journal of Language Academy, 2019.
  • Yılmaz, U.S., Bahaeddin Özkişi Romanlarının Tematik ve Yapı Bakımından İncelenmesi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bİlimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Elazığ, 2006.
  • Özkişi, B., Köse Kadı, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2020.
  • Özkişi B., Uçtaki Adam, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2020.

Çevrimiçi Kaynaklar

  • https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=399

Serkan Yüksel

Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü IV. Sınıf öğrencisi
İletişim:
serkanyukseleru@gmail.com

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...