Örgüt kültürünü ve çalışma hayatına etkilerini anlayabilmemiz için, öncelikle kültürün tanımını ve hayatımıza etkilerini yorumlamamız gerekmektedir. Kültür kavramının tanımını yapmak hiçte kolay değildir. Çünkü kültür pek çok bilim dalı içerisinde, ama farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Antropoloji, sosyoloji ve psikoloji alanında uzmanlar yıllardır kültür üzerinde çalışmaktadırlar. Ancak kültürün soyut, karmaşık ve hayatın tüm dinamiklerini ihtiva etmesi sebebiyle, kültüre tek ve somut bir tanım yüklemek oldukça zordur.
Kültürle ilgili pek çok uzman çeşitli tanımlar yapmışlardır. Bunlardan biriside; Adler’in yorumuna göre kültür “ bir insan topluluğunu diğer topluluklardan ayıran normlar, değerler, inanç sistemleri, varsayımlar ve davranış biçimlerinin bütünüdür.”
Bu tanımdan hareket edecek olursak, bir arada yaşayan grupların, kendileri için geliştirmiş oldukları formel ve de informel kurallar, davranış kalıpları, geleneksel olma özellikleri, muhafazakar tutumları, eğlenme, yemek yeme, giyinme, sanatsal aktiviteleri ve eğilimleri gibi, duygu ve davranışlarını etkileyecek her türlü eğilimlerini toplumsal bir bütün ve davranış, kabul ediş ve geleceğe de bu şekilde aktırılacak düşünceler, duygular ve eylemler bütünüdür diyebiliriz.
Tüm bu yorumlara bakarak kültürün hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve kültürün alt başlıklarını incelemenin de kültürün tanımın yapmak kadar zor olduğunu anlayabiliriz. Bu çalışmada örgüt kültürünü ve çalışma yaşamına etkilerini anlamaya çalışacağız.
- KÜLTÜRÜN TOPLUMSAL VE ÖRGÜTSEL AÇIDAN ÖNEMİNİN KÜLTÜREL BAKIŞ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kültür kavramının, pek çok bilim dalı içerisinde farklı şekillerde tanımlandığı, antropoloji, sosyoloji ve psikoloji alanında uzmanlar yıllardır kültür kavramı üzerinde çalışmaktadırlar (Acuner, 2010, s.3).
Kültürü bireyden ve toplumsal hayattan ayrı düşünemeyiz. Çünkü kültür; bireylerin hayata ve içinde yaşadıkları topluma karşı ödevleri, bağlılıkları ve geliştirdikleri tepkiler sonucu ortaya çıkan kalıp yargıların bir yansımasıdır. Birey ve toplum birbirleriyle etkileşim halinde oldukları için, ikisi hiç bir zaman ayrı düşünülemez. Bireyler olmadan bir toplumsal yapıdan söz etmek mümkün olmadığı gibi, toplumsal bir yapının oluşması için ise; belli davranış kalıpları ile kültür algısının oluşturulması ön koşuldur.
Dolayısıyla bireyler içinde bulundukları kültürün bir parçası ve temsilcisidirler. Paylaşmış oldukları kültürü bir biçimde geleceğe de aktarırlar. Kültürü sadece soyut olarak ele almak, tanımlamanın eksik kalmasa sebep olabilir. Düşünceler, duygular, davranışlar bütünü ve aktarımı olan kültürü, bu soyut olguların yanında bir de şekilsel olarak tanımlamak söz konusudur. Çünkü hayatımız büyük ölçüde şekli kurallara bağlıdır. Duygu ve düşüncelerimizi çeşitli davranışlarla ifade ederiz. Bunun için bazı semboller ve simgelerden faydalanırız. Ortaya çıkan bu duygu ve düşünce sembollerinin, toplumda paylaşım düzeyi ne kadar yüksek ise o toplumda yerleşmiş ve kuvvetli bir kültürden söz etmek mümkündür.
Bu tanımdan yola çıkarak toplumların geliştirdikleri ve sahiplendikleri kültürler her zaman olumlu olmayabilir. Örneğin; bazı toplumlarda kız çocukların erken yaşta evlilikleri o toplum açısından kabul görmüş, sahiplenilmiş ve gelecek kuşaklara da aktarılmış bir kültürdür. Yani içinde yaşanılan o toplumun kültürü haline gelmiş olup, böylesi olumsuz etkileri de görülmektedir.
Kültürün diğer bir olumsuz yanı ise, yanlış olduğu bilinse de hemen terk edilebilir olmamasıdır. Bu mantıktan hareketle, bir toplumda belli kültürlerin oluşması ne kadar zor ise, kültürün değişmesi, ortadan kaldırılması da o kadar zordur.
Toplum kültürü doğduğumuz andan itibaren başlayan ve yaşamımız boyunca bizimle yaşayan dinamik ve bizim gibi canlı bir olgudur. Hatta öldüğümüz anda dahi, cenaze ritüellerimiz bile içinde yaşadığımız kültürün inanç değerlerine göre şekillendirilir. Bizler öldükten sonra bile temsil ettiğimiz toplumun kültürü yaşamaya devam etmektedir.
Dolayısıyla, doğduğumuz ve içinde yetiştiğimiz aile kültürü başta olmak üzere, okuduğumuz ya da okuyamadığımız okul, (eğitim hakkı kısıtlanmış pek çok çocuk vardır ve onlar da içinde yaşadıkları toplumun olumsuz bir kültürüne uymak zorundadır) arkadaş ortamımız, yaşadığımız mahalle çevre, iş arama faaliyetlerimiz ve çalışma ortamımız. Bütün bunlar içinde yaşadığımız toplumun ve ülkenin, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısıyla yakından ilgilidir.
- KÜLTÜRÜN ÖRGÜTSEL YAPIYA VE ÇALIŞMA HAYATINA ETKİLERİ
Bilindiği gibi bir ulusu kanun ve yasalarla şekillendirmek ve yönlendirmekle birlikte, alt sistemlerini oluşturarak toplumsal kurumlar yaratmak, toplumu bir arada ve birlerine uyumlu şekilde yaşayacak bir ortama hazırlamak açısından önemlidir. Bu toplumsal kurumlar yüklendikleri işlevleri yerine getirmek için, her biri birer toplumsal birim olan örgütleri kurarlar (Başaran, 2008, s.15).
Örgütlerin görevi, ulusun gereksinimi olan ürünleri üretmektir. Bu ürün endüstriyel bir ürün olmakla birlikte, düşünsel bir eylem, bir faaliyette olabilir. Ortaya çıkarılabilecek en değerli ürün her zaman için bir fikir ve düşüncedir. Bu fikir ve düşüncelerden hareketle zaten sanayi ve endüstri ortaya çıkarılmış ve geliştirilmiştir.
Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan gelişmeler sadece sanayileşmeyi değil, farklı bir toplumsal yapıyı ve tabi ki beraberinde de sorunları getirmiştir. Sosyal haklar, eşitlik ve adalet arayışları, sınıf bilincinin ortaya çıkması, yeni bir kültür oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Çalışanların emek mücadelesinin ve haklarının verilmesinin yanı sıra, emeğin değerinin de anlaşılmasına sebep olmuştur.
Daha sonrasın da gelişen olaylar emekçilerin bireysel değil örgütlü hareket etmelerinin, kendileri açısından hem bütünleştirici hem de güçlendirici olduğu görülmüş ve örgütlü toplum kavramı gelişmiştir. Bu sayede sendikal faaliyetler sadece emeğin savunucusu ya da bekçiliği işlevi ile değil, sendikacılık kültürünü ortaya çıkarması açısından çok önemliydi.
Yirminci Yüzyıl’ın başından başlayarak, örgütün ve çalışan insanın davranışlarının bilimsel yöntemlerle incelenmeye başlandı ve örgütsel davranışın oluşumu modelleştirildi. Aslında bütün bu çabalar işyerinin verimliliğini arttırmaya yönelikti. Ancak daha sonra sadece verimi arttırmak değil, çalışanların eğilimlerini ve davranışlarının nedenini anlamak ve bütün bunların çalıştıkları örgüte etkilerini anlamaya yönelmiştir (Başaran, 2008, s.13).
Yönetim Kurumlarının Örgütsel Davranış bilimine katkısı büyük oldu. Yapısal ve süreçsel yönetim kurumları, insanı daha çok bir makine olarak gördü; yönetim için ilke ve kurallar geliştirdi. Davranışsal Yönetim Kurumları, Örgütsel Davranış Bilimine daha çok kaynaklık etti. Sistem kuramları, getirdikleri bütünlük kavramı içinde, örgüt gibi işgörenin de bir sistem olarak incelenmesi gerektiğini savundu (Başaran, 2008, s.13).
- İNSAN FAKTÖRÜNÜN ÖRGÜT KÜLTÜRÜNE ETKİLERİ
İnsan, kalıtsal olarak gizil güçlerle doğan; çevresiyle etkileşerek bu gizil güçlerini geliştirebilen; geliştirdiği yetenekleriyle yeni kültürel değerler üretebilen bir canlıdır (Başaran,2008, s.51).
İnsan; hayatın temelini oluşturan en önemli doğal faktörlerden birisidir. Örgüt yapısı ortak amaçları gerçekleştirmek için bir araya gelen insanlardan oluşur. Bu sebeple herhangi bir örgütün varlığı onu oluşturan insanların varlığına bağlıdır.
Örgüt kültürünü yorumlayabilmemiz için insan faktörünü iyi anlamamız gerekmektedir. Örgüt kültürü büyük ölçüde insanların bir araya geldiklerinde, harekete geçen düşünce, duygu ve davranışlardan meydana geldiği gibi, kurumun insanların muhtemel eğilimlerini göz önüne alarak ve bu konularda gerekli bilimsel çalışmaları yaparak, yapısal olarak kurumda bir kültür oluşturma faaliyeti de olabilir.
Yapı- fail ilişkisini kurarak ve kurumun örgütsel çıkarına ve kültürüne katkı sağlayacak şekilde, kültürel bir etkileşim kurabilir. İşte bu sayede hem çalışanların ortak bir tutum geliştirmelerine, hem de bu uyum sayesinde yapılan çalışmadan en yüksek verimi alabilmek sağlanabilir.
Çalışanlar arasında ortak bir dil geliştirmek açısından çok önemli olan örgüt kültürü, kurum açısından da kalıcı değerler yaratmak, markalaşmak, rakipleri ve müşterileri açısından sadece ürün bazlı değil, bilişsel ve duygusal tatmin açısından çok önemlidir. Etkili bir yönetim ile etkili iletişim arasında doğru bir orantı olduğu gibi, etkili bir kurum kültürü ile etkili bir iletişim arasında da doğru orantı vardır (Vural, 1998, s.15).
Çalışanların o kurumda çalışmaktan sadece ekonomik tatmin değil kurumun kültürünün sağladığı ayrıcalığın yaratacağı mutluluk, çalışma ortamında bir farkındalık yaratmanın ne kadar faydalı ve hatta gerekli olduğunun bir göstergesidir.
Örgütte ortak bir davranış kalıbı oluşturmanın çeşitli yöntemleri vardır. Bunun için kurumla ilgili çeşitli hikayeler, mitler, efsaneler, ortak konuşma tarzı, davranışta ve söylemde ayrıcalık, çeşitli semboller ve simgeler, armalar, rozetler, yaka kartları, misyon ve vizyon bildirimi gibi, kurumun kendi yarattığı materyaller ile kültür oluşturmak söz konusudur.
Bütün bunlarla beraber örgüt yapısının şekilsel durumunu, insanların davranış kalıpları ve giyim tarzları yönünden de ele almak gerekmektedir. Çünkü bu çok önemli bir faktördür. Çalışma örgütünün bir banka çalışanları olduğunu ele alırsak eğer, giyim tarzlarının resmi ve çalışanları daha ciddi gösterecek, erkeklerin takım elbise giyip kravat takması, kadınların ceketli kıyafetler ve topuklu ayakkabı giymesi muhtemeldir.
Bununla beraber çalışma örgütünün bir spor takımı olduğunu ele alırsak eğer; bütün örgüt üyelerinin, spor kıyafetler giymiş olacaklarını tahmin etmek hiçte zor değildir.
Dolayısıyla şekli kurallar, dış görünüş, giyim tarzı, kullanılacak konuşma dili, davranış, tutum ve tarzlar bağlı olunan örgüt kültürünün kaçınılmaz bir tezahürü ve yansımasıdır.
- ÖRGÜT KÜLTÜRÜNDE RESMİ VE ÜNİFORMALI KIYAFETLERİN ÇALIŞANLAR VE ÇEVRE AÇISINDAN ETKİLERİ
Kültürün dinamik yapısını ele alacak olursak, insan faktörünün ve bireylerin birbirleriyle etkileşiminin, toplumsal yapının oluşmasında ve örgütlü yapılarda birbirine bağımlı, geçişken ve bilgi aktaran çok çeşitli, büyüklü- küçüklü gruplar oluşturdukları görülür.
İnsanlar her zaman duygu ve düşünceleriyle iletişim kurmazlar. Özellikle kurum kültürünü ele aldığımızda, yukarıda saydığımız pek çok faktör devreye girer. Ancak Kurumlar ölçeklerine ve muhtevasına göre de farklılık göstermektedir.
Şekli kurallar örgüt kültürünü oluşturmak ve sürdürmek açısından çok önemlidir. Bir de bu kültürün toplum ve alıcısı açısından etkilerini görmek önemlidir. Çünkü kültürün yerleşmesi her zaman yumuşak ve uyumlu geçişlerle olmayabilir. Özellikle resmi ve devlet kurumlarında, kültürün tüm faktörlerinin geçerli olması bir yana, bununla birlikte topluma farklı bir etki, hatta bazen korku vermesi gerekebilmektedir.
Üniformalı çalışanlar, genellikle üstlenmiş oldukları görevler açısından toplumla arasında büyük mesafe oluşturan ve bu sayede işin veriminin artırılması düşünülen meslekler gruplarıdır. Bu meslekler toplumla ve bireyle aralarına mesafe koymakla kalmayıp, kimi zaman bireye- topluma cebir ve şiddet uygulayabileceği etkisini vermek durumundadır.
Bu kurumlarda çalışanların giymiş oldukları üniformalar (asker,polis,hakim,savcı) onların topluma ve bireylere yaptırım gücünün etkisini ve ölçüsünü sembolize etmesi ve göstermesi açısından çok önemlidir. Bu sayede üniformalı birini gördüğümüzde o anda neleri yapmamamız gerektiğini bilir ve ona göre hareket ederiz. Örneğin; bir trafik polis gördüğümüzde hız yapmamız gerektiğini biliriz. Üzerindeki üniformayı gördüğümüzde, onun bizler üzerinde sahip olduğu yetkiyi kullanarak, bizi cezalandırma yetkisi olduğunu bilerek tedbir alırız. Orada trafik polisini görmesek kural ihlali yapacak, belki de bundan kaynaklanan bir olumsuzluğun sorumluluğunu almaktan kaçınacağız.
Dolayısıyla üniformalıyı görmemiz bile yanlış yapma eğilimimizi engellemeye yetmektedir. Bununla birlikte bir mahkeme salonuna girdiğimizde, karşımızdaki hakime ve savcıya karşı davranışlarımız kontrollü ve hakkımızda verilecek karara uymak zorunda olduğumuzun bilincindeyizdir. Üzerlerindeki üniforma (siyah cübbe) bizlere, onların üzerimizde tasarruf yetkisine sahip olduklarını ispatlamaktadır.
Bununla beraber bizlerde pozitif etki yaratan üniformalarda yok değildir. Doktorların ve hemşirelerin beyaz üniformaları da hastalarına olumlu bir etki ve güven duygusu vermektedir. Herhangi bir hastanede ya da sağlık kuruluşunda beyaz önlüklü insanlar gördüğümüzde, bu kişilerin sağlık uzmanları olduğunu hemen anlayabiliriz ve tereddütsüz bir şekilde bu insanlara sağlık sorunlarımızı aktarabiliriz.
- ÖRGÜT KÜLTÜRÜNDE RESMİ ÜNİFORMANIN ÇALIŞAN KİŞİLERİN PSİKOLOJİLERİNE ETKİLERİ VE BUNU TOPLUMA YANSITMA ŞEKİLLERİ
Toplum kurallarının ve örgüt normlarının ortak bir kültür oluşturma ve buna bağlı olarak, toplumsal hayatı düzenleme işlevini göz ardı edemeyiz. Çünkü bir kurumda belli bir çalışma disiplini ve de kültürü oluşturulması, o kurumda çalışanların burada edindikleri olumlu tutum ve davranışları sadece iş ortamında değil, yaşamlarının tümüne yansıttıkları düşünüldüğünde örgüt kültürünün sadece çalışılan alanda değil, toplumun farklı alanlarında da etkili olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Kültürün nasıl kazanıldığı ve korunduğu da çok önemlidir çünkü örgüt kültürünün kazanılmasında en önemli süreç örgütsel toplumsallaşmadır (Özkalp, Kırel, 2013, s.192).
Dolayısıyla artık çalışma ortamları sadece ekonomik kazanımlar ve katma değer yaratmanın dışında aynı zamanda bir eğitim ve gelişim sürecidir. Böyle bakıldığında modern çağda çalışan, sadece üretim yapan kişi değil, işverende sadece istihdam yaratan ve ücret ödeyen taraf değildir. Artık işyerleri sadece üretim faaliyeti yapılan yerler değil, aynı zamanda kendileri adına farklı bir kültür, marka ve tarz yaratarak hayatımızın tam merkezine yerleşmiş durumdadırlar. Örneğin; artık üzerimize bir kazak alırken, sadece üzerimizi örtmek ya da soğuktan korunmak için değil, kültürel ve ekonomik olarak statümüzü, alım gücümüzü ve ait olduğumuz toplumsal grubu da ifade etmeyi hedefleriz.
Bu şekilde bakıldığında ürüne bakış açımız hem o firmada çalışanlar için hem de o ürüne ulaşmak isteyen kişiler için ayrı bir kültür oluşturmaktadır. Tabi bir de bu ürüne ulaşamayan kesimler vardır. Ancak ulaşamamış olsalar bile, o guruplarda yine bu kültürün birer parçasıdırlar ve ekonomik olarak alt kültürü oluştururlar.
Günümüzde artık insanların giyim tarzından bile ait olduğu kültür hakkında fikir edinmemiz mümkündür. Bu gizli bir toplumsal düzen ve uyum sağlasa da, insanlar ve gruplar arasında derin mesafeler açmakta, grupları birbirlerinden uzaklaştırmaktadır.
5.1. Örgüt Kültüründe Resmi Giysinin Sivil Giysilere Göre Farklılıkları
Yukarıda açıkladığımız gibi, üzerimizdeki giysinin sadece marka değerinin çevrede yarattığı etki bile bu kadar fazlayken, markayı üzerinde taşıyan kişinin içinde bulunduğu üstünlük psikolojisi ve bu kişilere karşıdan bakan bireylerin yaşadığı eziklik psikolojisi de toplumumuzda artık bir gerçeklik halini almıştır.
İnsan davranışları ve sembollerle şekillenen kültürel yapılarda aslında her tutumumuz ve hareketimizin bir anlamı vardır. Bunlara selamlaşmak, kucaklaşmak, resmi bir duruş sergilemek gibi örnekler verilebilir. Eğer iki insan el sıkışıyorsa bu onların bir araya geldiğini sembolize eder, ayrıca el sıkışma anlam yönünden daha zengin sembolik değerlerde taşıyabilir (Özkalp, Kırel , s.190 ).
Bu düşünceden hareketle bireylerin birbirlerine karşı davranışları toplumun ve örgütlerin genel yapısını oluşturmakta, sembolik göstergeler ve giysiler kurumların insanlar üzerindeki etkilerini şekillendirmektedir.
Sadece marka bir giysinin, üzerinde taşıyan ve ona uzaktan bakan kişiler açısından önemini düşündüğümüzde, bir de resmi üniforma giyenleri değerlendirecek olursak eğer, toplumda ve bireylerde etkisi çok fazla olacaktır.
Sonuçta bu giysi onu üzerinde taşıyanlar için, bundukları konuma göre kamu gücü kullanarak çevrelerine karşı, yaptırım gücü kullanma haklarının olduğunu gösterir. Örneğin; askeri kurumları ele alırsak, komutanın astı olan bir kişiye emir ve talimat verme yetkisini ifade eder. Bu yaptırım gücünün varlığı giydikleri üniforma, omuzlarına taktıkları apolet gibi, sembolik şekiller ve işaretlerle ifade etmek mümkündür.
Resmi üniformanın üzerine giyen kişide aidiyet duygusu yarattığı ve ona psikolojik olarak diğer meslek gruplarına göre çok daha fazla bağlılık duygusu verdiği bir gerçektir. Bazı meslek gruplarında bu psikolojik aidiyet ve bağlılık duygusu çok önemlidir.
Ancak böyle olumlu etkilerin yanında üniformayı giyen kişinin, yetkilerini abartarak kullandığı bu resmi kıyafetin kendisine verdiği yetkiyi hayatının tümüne yaymaya çalışması ve bunu toplum üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma eğiliminde olması, hem kişinin kendi psikolojisi açısından hem de çevrede yarattığı etki açısından son derece sakıncalıdır.
5.2. Resmi ve Üniformalı Çalışanlara İşyerinde Uygulanan Mobbing
Resmi ve üniformalı çalışanların hem işyerinde hemde genel olarak toplumsal hayatta düşünsel farklılıklar yaşadıkları ve çevreninde onlara bakış açısının farklı olduklarını gözlemlemekteyiz. Bu durumun çalışan kişi açısından olumlu yönleri olabileceği gibi, çeşitli baskılara da maruz kalabilecekleri göz ardı edilmemelidir. Üniformalı çalışanların sahip oldukları statü nedeniyle, kültürel olarak toplumda kendilerini ayrıcalıklı hissedebildiklerini çevreden de bu yönde olumlu tepkiler alabildikleri ve saygı gördükleri bilinmektedir.
Ancak bununla beraber fiziksel şiddet ve mobbing olarak tanımlanan istenmeyen olayların genellikle bir grup içinde kişisel farklılıkları olan ve özellikle farklı görünümde olan kişilere uygulandığı göz önüne alınırsa, üzerlerindeki resmi giysinin farklı olması ve karşı tarafa başka etkiler yaratması sebebiyle çokca şiddete maruz kaldıkları gözlemlenmektedir.
Üniforma ve görünüm şiddette önemli bir risk faktörüdür. Üniformalı çalışanlar özel bir grubu temsil etmekte, üniformalı kişilere yönelik olumsuz tutuma bağlı olarak şiddet meydana gelebilmektedir. Örneğin polislere, hemşirelere, doktorlara, savcı ve hakimlere üniformalarından dolayı tepki olması, yaptıkları mesleğin genelde insanların olumsuz ve istenmeyen durumlarda karşılaştıkları kişiler olmasından kaynaklanmaktadır. Bir suç işlediğinizde polisle karşı karşıya gelmeniz yada rahatsızlandığınızda acı çekerken doktora gitmeniz, o anki olumsuz ruh haliniz sebebiyle karşılaştığınız kişilere negatif hisler beslenmesine sebep olabilir. Aynı sebeple suç işlemiş bir kişi kendisine dava açan savcıya ve hakkında hüküm veren hakime karşı olumsuz düşünceler geliştirecektir. Bu anlamda üniformalı meslekler, genelde bireyler üzerinde negatif bir etki yaratmakta, bu görünümleri sebebiyle fiziksel şiddete maruz kalabilmektedirler (Kırel, 2008, s.28).
5.3. Örgüt Kültürünün Örgütlere ve Topluma Olumlu/Olumsuz Yansımaları
Yukarıda geçen yorumlara baktığımızda da kültür olumlu ve ya olumsuz etkileriyle toplum ve örgütler için bir bütündür ve paylaşılan ortak değerlerdir. Dolayısıyla örgüt kültürünün parçası olan bireyler ve gruplar içinde bulundukları kültürü doğru-yanlış demeden benimsemekte ve her ne yaparlarsa yapsınlar bu kültürün dışına çıkamamaktadırlar.
Bireyler her zaman bir kültüre ait olamaya çalışmazlar, bazen de içinde bulundukları kültürden kurtulmak ya da bir üst kültüre dahil olmak isteyebilirler. Ancak içinde yaşadığımız ve bir şekilde bağımlı olduğumuz kültürü terk etmemiz o kadar da kolay değildir. Örneğin; birey içinde büyüdüğü aileyi kültürel açıdan yeterli görmüyor ve kendisine farklı kültürlerde aidiyet arıyor olabilir. Ancak yaşadığınız aileyi, evi yada çevreyi terk etmekle, içinde yaşadığınız ve bir şekilde tutum ve davranışlarınızı şekillendiren kültürü hemen terk etmek mümkün olmayabilir.
Çünkü doğduğunuz andan itibaren edindiğiniz davranışlar, konuşma üslubunuz, vücut diliniz, yemek yeme alışkanlıklarınız, toplum içinde bireylere karşı takındığınız tavırlar bunların hepsi sizinle birlikte gideceğiniz her yere gelecektir. Dolayısıyla kültür bizlerle birlikte içimizde yaşayan değer ve davranışlar bütünüdür.
Şöyle bir örnekte verebiliriz. Birey çalıştığı işyerinde yaptığı işi sevmekte ancak çalışma ortamını benimsemektedir. İşyerinde önceden oluşturulmuş olan kültürel değerler ve varlıklar öyle bir anda ortadan kalkacak olgular değildir. Dolayısıyla örgüt kültürünü çok yönlü düşünmek ve ona göre yorumlamak gereklidir.
Örgüt kültürünü yorumlamak da kültürün kendisini yorumlamak kadar zordur. Çünkü kültürel değerlerde bizlerle birlikte yaşarlar, çoğalırlar, dinamiktirler ve toplumun ayrılmaz bir parçasıdırlar.
SONUÇ
Örgüt kültürünü ele aldığımız bu çalışmada, kültürün bütünsel boyutları, örgüt kültürü fikrinin doğması ve çalışma hayatına etkilerini anlamaya çalıştık. Her şeyden önce kültürün bir bütün olduğundan hareketle, bireyleri ve grupları çeşitli duygular, düşünceler geliştirerek, bu duygu ve düşünceleri ifade edecek semboller ve simgeler yoluyla bizlere ve hayatımızın tümüne olan etkilerini araştırdık.
Modern dünyada artık insanın aşırı doyumsuzluğu, içinde yaşadığı grupların sonsuz rekabeti sebebiyle, iş yaşamında sadece para ve sosyal güvenlik hakları elde ederek çalışması bu günkü dünyada artık bireylere yeterli gelmemektedir.
Toplumun yapısının, dinamik, sürekli değişen, gelişen bir dünyada artık bireylere işyerinde işinizi yapın, ücretinizi alıp evlerinize dağılın demek mümkün değildir.
Aynı şekilde işveren artık sadece ücret ve sosyal güvenlik gibi, temel baz alınan, zaten olması gerektiği ve ilkel kabul edilen bu şartlarla, çalışanlarını motive edemez duruma gelmiştir. Günümüzde işverenler, çalışanlarının işyerine aidiyet duygusunu, çalışılan firmaya bağlılık ve bağımlılık yaratacak kültürel değerler ortaya koymak durumundadır.
İşverenin kendisi adına bir marka yaratması ve bu markanın kültürel olarak sürdürülebilir olması o işte çalışacak bireyler için çok önem arz etmektedir. Hatta daha az ücrete, tanınmış ve kabul görmüş bir firmada çalışmayı tercih edenler bile olabilir.
Yukarıda yapılan yorumlara ek olarak, sivil ve resmi giysilerin çalışanlar üzerinde yarattığı olumlu veya olumsuz etkileri de anlamaya çalıştık. Sivil kıyafetle çalışmak, çalışanlara daha rahat bir çalışma ortamı yaratıp, rahat davranma imkanı verirken, resmi üniformayla çalışanlar açısından bakılacak olursa eğer, giydikleri üniforma sebebiyle kendilerine toplumun ön kabul ile yaklaşması belki de onlara daha fazla öz güven verebilmektedir.
Yazar: Dilara TAMBOVA
KAYNAKÇA
Acuner Akın Şebnem, Örgüt Kültürünü oluşturan unsurların çalışanlar üzerindeki motivasyon etkileri milli prodüktive merkezi yayınları, Ankara, 2010.
Başaran Ethem İbrahim, Örgütsel Davranış insanın üretim gücü, Siyasal basın dağıtım, Ankara, 2008.
Özkalp Enver, Kırel Çiğdem, Örgütsel davranış, Ekin basım dağıtım, Bursa, 2013.
Vural Akıncı Beril, Kurum kültürü, İletişim yayınları, İstanbul, 1998.
Kırel Çiğdem, Örgütlerde Psikolojik Taciz (Mobbing) ve Yönetimi, Anadolu Üniversitesi Yayınları no. 1806, Eskişehir, 2008.