DÜŞÜNCE Yaşam

Savaşlar Yalnızca Tanklarla Olmaz

Yazar: Esengül ARGUN

Kültür Emperyalizmine Farklı Bir Bakış 

Küresel anlamda dünyanın her yerine hızla nüfuz eden kapitalist sistem ve içinde barındırdığı kültürel emperyalizm, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türk dünyasında da sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerle kabul görmüş durumdadır. Yalnızca internet ve televizyon üzerinden değil; tekstil, giyim, zaruri ihtiyaçların giderilmesinde kullanılan tüm ev, okul ve iş malzemelerinde, oyuncaklarda, defter, kalem, silgi gibi büyükten küçüğe tüm materyallerde, yaratılan hayali kahramanlar sunulmakta ve tüketilmesi için teşvik edilmektedir. Mitolojik motiflerle, bilim kurgu yoluyla ya da hayal dünyalarının zenginliğiyle hayat bulan bu kahramanlar, göz alıcı görsel şölenlerle tüketiciye tanıtılmaktadır. Dolaylı ya da dolaysız yollarla bizlere, çocuklarımıza, aslında farkına olmadan geleceğimize adeta zararlı bir virüs gibi hızla nüfus etmektedir. Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlara göre; üç yaşından beş yaşına kadar bir çocuk haftada en az 28 saat televizyon izlemektedir. Üstelik bu dönem, beynin bilişsel ve dilsel gelişiminin oluşmasında en önemli dönemdir. Televizyon izleme oranı, ilkokul seviyesindeki çocuklarda ortalama 25 saat, lise öğrencilerinde ise haftada ortalama 28 saattir. Bir çocuk beş yaşına geldiğinde artık 6000 saat televizyon seyretmiş olacaktır. Televizyonun etkilerini düşünecek olursak, aynı istatiği farklı bir şekilde de dile getirebiliriz: Beş yaşına gelen ortalama bir çocuk, 6000 saat programlanmıştır.[1] Bu veriler, büyük ölçüde korkunçtur. 6000 saat televizyon izleyen bir çocuk, kendisine sunulan her bilgiyi doğru ya da yanlış ayırt etmeksizin belleğine kaydetmektedir. Üstelik, tacizi, tecavüzü, hayvanlara ve kadına şiddeti, insan öldürmeyi artık normal ve sıradanmış gibi algılamaya başlayacak, bir süre sonra bu tarz bir olayla karşı karşıya geldiğinde tepki vermeyecek, duyarsız kalacaktır. Bu sebepledir ki zararlı bir virüs benzetmesi yaptık. Çünkü, Türk kültür ve ahlakı, gelenek ve göreneklerine büyük oranda aykırı olan Avrupa etik unsurları, sinsice Türk dünyası çocuklarına da sızmaya devam etmektedir ve batının sunduğu tüm bu olumsuzluklara Türk çocukları da ne yazık ki maruz kalmaktadır. Bu durum sadece vahşet ve şiddet içeren yayınlarla değil, özlerine ait kültürel kimlikleriyle de kendini göstermektedir. Mesela, tamamen hayal ürünü olarak ortaya çıkmış Örümcek Adam kostümü giymek isteyen bir Türk çocuğu pekala Türk siyasi tarihinde yer almış gerçek kahramanları da tanıyabilecek zekaya sahiptir. Eğer, Örümcek Adam yerine, Köl Tigin kostümü giymeyi istemiyorsa bunun sorumlusu o çocuk değil, kültürel emperyalizmle savaşamayan bilinçsiz devlet adamları, bilinçsiz aydınlar, bilinçsiz öğretmenler ve bilinçsiz ailelerdir. Sahip olduğumuz coğrafya, tarih ve kültür, çocuklarımıza aktarabileceğimiz pek çok gerçek kahraman sunmaktadır.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir de şu örneklere açıklamaya çalışalım; Merida (En Cesur) adlı çizgi filmde kahraman iyi bir okçudur ve Tomris Hatun’u anımsatan mesajlar barındırmaktadır.  Ancak Türk çocukları, Tomris Hatun’u değil, hayali kahraman Merida’ yı tanımaktadırlar. Bir başka örneğimiz de bir ABD yapımı olan Kara Şövalye: Kedi Kadın Yükseliyor adlı filmdir. Batman ve Kedi kadın rolleriyle bütünleşen film tüm dünyaya pazarlandığı gibi Türkiye’de ve diğer Türk devletlerinde de pazarlanmıştır. Bu hayali rollere bürünebilme hayalleri kuran Türk çocukları, medyanın tesiri bir tarafa, tekstil anlamında da bu kültür emperyalizmine direnememiş adeta bu girdabın içerisinde savrulmuşlardır. Çocuk kıyafetleri satan ünlü markaların vitrinleri, Batman kostümleri, Kedi Kadın kostümleri ile donatılmıştır. Öte yandan tarihimizin sahip olduğu, değil ki kostümü herhangi bir tasvirinin bile bulunmadığı Büyük Selçuklu Devleti sultanlarından  Melikşah’ ın eşi olan Terken Hatun’dan habersiz olup, Terken Hatun’un siyasette ve devlet yönetiminde nasıl yükseldiğini, Nizam’ ül -Mülk’ e nasıl direndiğini, nasıl bir ordu gücüne sahip olduğunu da bilmeyen bir nesil yetişmektedir. Batman’ın kanatlarının altında yüzünü Avrupa’ya dönmüş, kendi değerlerini unutup, yozlaşmakta ve üstelik bu durumun hızla yayıldığı bir nesil yetişmektedir. Amerikan Kültür Emperyalizminin ekonomik ve siyasi olmak üzere iki amacı vardır: kendi kültürel ürünleri için piyasaları ele geçirmek ve toplum bilincini şekillendirerek hegemonya oluşturmak.[2]tır.

Walt Disney Feature Animation tarafından üretilen 1997 yapımı Amerikan animasyon filmi olan,  27 Haziran 1997 yılında Buena Vista Pictures tarafından dağıtılan  ve Walt Disney Animasyon Klasiklerinin 35. Filmi olan Herkül[3], ülkemizde  90’lar kuşağı çocuklarını  ele geçirmişti. Peki, Türkiye ya da Türk Dünyası ülkelerinden her hangi birinde niçin Oğuz Kağan’ ın da benzer çizgi filmleri yapılmaz? Niçin Dede Korkut’ta ki her bir masal ayrı ayrı çocuk dizisi haline getirilemez? Niçin, Mete Han, Bilge Kağan, Tonyukuk tanıtılamaz?  Türk Dünyası yapımcılarının millileşme anlayışlarına ne oldu? Herkül’ ün yayınlanmasının  üzerinden, 30 yıl geçmiş olmasına rağmen, 2020’li yılın başlarında iken niçin hala çalışmalar başlatılmaz? Niçin tarihten, yapılan hatalardan ya da eksikliklerden ders alınamaz?

Türk milletinin yüz yıllardır sürdürdüğü hayat tarzı, doğal ve çok zengin bir kültür hazinesi olarak günümüze kadar aktarılmıştır. Saygı, sevgi, doğruluk, erdemlilik, yardımseverlik, konukseverlik, merhamet, toplumsal ve bireysel duyarlılık, hoşgörü, dürüstlük, vatanseverlik gibi daha pek çok değer, farklı uygulamalar ile hayat bulabilir. Bu konu ile ilgili Roosevelt şu sözleri ifade etmiştir. “Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır”.[4] Ahlaki eğitim kapsamında ve saydığımız bu değerlerin hayat bulması için ise çocuklarımıza tarih bilinci aşılanmalıdır. Bilinen bu yabancı karakterleri çocuklarımızın ve kendimizin hayatından çıkardığımız zaman ise çok zengin, besleyici, heyecanlı, hareketli ve renkli bir mitolojiye, kültüre ve tarihe sahip olmamıza rağmen yerine hiçbir şey koyamayacak durumdayız. Bugün, Aslan Kral Simbad’ ı günlük hayatımızdan çıkartsak, mesela, çocuk tişörtlerindeki Simbad resmi baskısını, çocuk odaları için hazırlanan baskılı perdeleri, kalem, oyuncak, silgi ve defter kaplarındaki Simbad baskısını çıkartsak, yerine koyabileceğimiz, kendi mitolojimizden hiçbir motif hali hazırda elimizde bulunmamaktadır. Oysa kültür ve mitoloji, milletleri birbirinden ayırt eden, millete kimlik kazandıran en büyük etkendir. Ancak, Türk kültürü ve mitolojisi ile büyüyen bir çocuk, Türk kimliğine sahip olabilir. Bu durumun gerçekleşmemesi halinde,  korkulması gereken pek çok unsur vardır. Bunlardan belki de en önemlisi, kendi kültürel ve mitolojik motifleriyle beslenemeyen yeni nesillerin yetişiyor olması ve bu gençlerin, cilalanan başka kültürlerin etkisine kapılarak kimlik karmaşası yaşaması, belki de aşağılık duygusuna kapılıyor olmalarıdır.

Akademi camiasında bilinen bu gerçeklik; yüksek öğretim kurumları ve konferans salonları duvarlarından dışarı çıkmalı ve halk ile buluşmalıdır. Lise, ortaokul ve hatta ilkokul okuma kitaplarında, Türk mitolojisin motiflerine, Türk tarihindeki gerçek kahramanlara, Dede Korkut’a yer verilmelidir. İslamiyet öncesi ve sonrası Türk Tarihi, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Türk Tarihi, Osmanlı Devleti Tarihi ve bilenen diğer tüm Türk devletleri tarihi bu anlamda çok zengin kişiliklere ve olaylara sahiptir. Öncelikle Türk kültürünün gelecek nesillere aktarılması ve tanıtılması amaçlanmalıdır.

Popüler kültür, tüm bunlar yapılmaya çalışırken boş durmayacak ve kendisini hem iç piyasada hem de dış piyasada güçlendirmeye ve sunmaya devam edecektir. Dolayısıyla kaybedilen her bir gün Türk kültürü aleyhine işlemektedir. Çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. Türk çocukları ve gençleri kültürel anlamda hem Avrupa kültürünü hem de Türk kültürünü terazinin her iki kefesine koyarak büyüyecekler ve batının mitolojik, hayali yaratılarını bildikleri gibi kendi gerçek kahramanlarını da öğrenmiş olacaklardır. Ortaçağ Avrupası’nda Goethe, efsaneleri derleyip toparlamış ve Faust’ u yayınlamıştır. O zamana kadar Alman Edebiyatı’nda pek eser bulunmuyordu. Faust’ la birlikte bir anda edebi bir yükselişe girdiler. Grimm Kardeşler de köy köy dolaşıp, Alman masallarını, derleyip yayınlamışlardır. Bugün Türk Dünyası çocuklarının da  çok severek okuduğu; Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Külkedisi, Hansel ile Gratel, Bremen Mızıkacıları, Kırmızı başlıklı Kız, Çizmeli Kedi, Uyuyan Güzel dünya çapında bilinen önemli masallarıdır. İlerleyen zamanlarda da ilk Alman mitoloji kitabı Elias Schedius (1615-1641) tarafından yazılmış ve ölümünden sonra 1648 yılında Amsterdam’da yayınlanmıştır.[5] Günümüz Almanya’ sını Almanya yapan, sanayileşme, ekonomik kalkınma gibi faktörlerin yanı sıra bu kültürel çalışmalar da göz ardı edilmemelidir. Tüm bunlar Alman milliyetçiliğini ciddi şekilde beslemiş ve ayağa kaldırmıştır. Alman besteci Wagner, ömrü boyunca, neredeyse tamamı Alman mitolojisi olan eserler yazmıştır. Konular neden mitlerden seçilir? Mit, bizi tarihe yönlendirir fakat bu tarih geçmiş değil aslında içinde yaşadığımız bir gerçekliktir. İnsanlık, doğadan kopmuş ve yarattığı kültür-uygarlık ve tarihin içinde yaşamaya başlamıştır. Zamanla, tarih dediğimiz şey mit, mit dediğimiz şey de tarihe dönüşmüştür.[6] Peki ya Türkler, Türk Dünyası? Ülkemizde düzenlenen herhangi bir müzikalde hangi bestekarımız Türk mitolojisi temalarını işlemiş ve bunların çalınmasını sağlamış? Hangi devlet kurumu bu tarz girişimleri olan müzisyenleri desteklemiş? Önemli günler dışında belli başlı marşları, duyuyor muyuz? Bu kadar güçlü bu kadar zengin bir tarihimiz varken, bu tarihin içerisinde Dede Korkut gibi bir büyüğümüz varken niçin bunlardan yararlanmamakta ısrar ediyoruz? Türk milletinin kimliğini kendi bilinçsizliğimizle yok ediyoruz.

Kaynakça 

[1] Barry Sanders, Öküzün A’sı, Çeviren, Şehnaz Tahir,  Ayrıntı Yayınları, 6.Baskı, 2019, İstanbul, s.50

[2] Ömer Faruk Cantekin, Batuhan Selvi, , Dil Emperyalizmi Bağlamında Türkiye’ de İngilizce Öğretimi, Türk Yurdu, Ocak, 2018, Sayı, 365, syf.57.

[3]https://tr.wikipedia.org/wiki/Herk%C3%BCl_(film,_1997) ,erişim tarihi: 15.01.2020, erişim saati: 14:55.

[4] Ali Akça, Değerlerin Değeri , Yörtürk, Mayıs- Haziran, 2019, Sayı, 145, syf. 16.

[5] Cemile Akyıldız Ercan, “Germen Mitolojisinde Yaratılış”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2014 18 (1), syf.123.

[6] Emir Ülger, “Richard  Wagner’ de Müzik Felsefesinin Temelleri”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar-2014 Cilt:13 Sayı:49, ISSN:1304-0278, syf.212.