Arkeoloji

Zeus’un Mirası Arkhon Yasaları: Eski Yunan’da Hukuk ve Yargı Sistemi

Eski çağda yasama faaliyetleri ve yasaların mantığını çözmenin yanı sıra, Mezopotamya ve Anadolu’da daha önceki yazılarımızda bahsetmiş olduğumuz yasaların nasıl uygulandığına dair geniş kapsamlı bir bilgi veya bu bilgiyi aktaran arkeolojik bir buluntu mevcut olmadığı için yasa koyucu iradenin kral olmasından hareketle, özellikle Hitit Devleti genelinde yasanın uygulayıcısının da kral olduğu tespitinden ileri gidilememektedir. Günümüzdeki anlamıyla bir yargı sisteminin, yargıç, savcı ve savunman gibi yasal kurumların teşekkül edip etmediği konusunda kesin yargılara varılamamaktadır. Hitit hukukunun kurallar uygulanırken, şeklen dahi olsa ayrım gözetilmemesine ilişkin özgürlükçü yapısının ardından, Hitit çağının başlangıcıyla birlikte, yarımadanın karşı tarafında yükselişe geçen Miken Uygarlığı dönemindeki yasal düzenlemeler hakkında bir şeyler söylemek de mümkün değil. Bununla birlikte M.Ö. 7. Yüzyılda ortaya çıkan Eski Yunan uygarlığının temellerinde yatan mitolojik unsurlardan, özellikle Homeros’un İlyada’sında anlatılan meşhur Troya savaşı ile “Miken-Wiluşa çatışması” arasında kurulmakta olan bağlantılar[1] sebebiyle, Eski Yunan hukukunu anlamlandırmak adına, Miken Uygarlığı döneminde ortaya çıktığı varsayılan mitolojik metinler de değerlendirilmeye alınacaktır.

Mitolojinin Hukuku

Yasalar ve yasal kurumları anlamlandırmak adına, pozitif bilimler içerisinde yer almıyor olsa da, Eski Yunanda hukuki kurumların oluşumunu değerlendirmek adına, Yunan Mitolojisi önemli bir kaynaktır. Bunun yanı sıra, hem Yunan hukuk öğretisine ait, hatipleirn savunmaları dışında kaynak olmaması, hem de Roma Hukukuna kıyasla hukuku yorumlamak noktasında Yunanlıların felsefelerinden pek fazla yararlanmamış olmaları[2] sebebiyle mitolojik kaynaklardan faydalanmak mecburiyeti doğmuştur. Zeus adına yargılama yapan yargıçların varlığına ve Zeus tarafından Agammenon’a insanları yönetip, çekip çevirmesi için yasalar verilmesine ilişkin bilgiler[3], tıpkı Mezopotamya ve Hitit uygarlıklarında olduğu gibi yasanın temelini Tanrılara ve dolayısıyla dine dayandırmaktadırlar. Tanrı katında yapılan yargılamalarda adalet tanrıçası Themis’in Zeus adına yargıç pozisyonunda bulunması[4], Nemesis’in iddia makamını temsil etmesi, yargıçlara yol gösteren ve onları yönlendiren Hekate’nin bilirkişiliği ve Zeus’un çirkin kızları Litailerin bir anlamda avukatlık yapıyor olmaları[5] mizanseni Eski Yunan’da arkhon denilen ve kralın yetkilerini paylaşan yöneticiler döneminde oluşturulacak olan hukuki kurumlar ve yasal altyapının habercisi niteliğindedir. Yine de Eski Yunanda ilk yasa koyucu olan Drakon’un yasalarına dek geçecek sürede Yunan site devletlerinde insanların haksız fiillere karşı tutumlarını, yargılama yasalarını tanımlayabilmek olanak dahilinde değildir[6].

Eski Yunanın ilk yasaları olan Drakon yasaları Mezopotamya’nın ilk dönem yasaları gibi daha çok ceza hukuku alanında yaptırımlar içermektedir. Drakon yasaları, içeriği belirsiz de olsa; Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarından yapılan çıkarımlarla, daha çok öç alma tabanlı olan mitolojik hukukun iyileştirilmeye çalışıldığı düzenlemeler içermektedir[7]. Hukukun din ile olan ortak yaşam ilişkisi doğrultusunda, eski Yunanda da tanrıların yasalarını, halka dikte eden soyluların varlığından bahsedilebilir. Bununla birlikte M.Ö. VI. Yüzyılın başına kadar, yazılı bir yasa bulunmuyor olması sebebiyle eski Yunan toplumunun bu tarihten öncesine ilişkin yargılama sistemleri ve usulleri hakkında bilgi yoktur[8]. Eski Yunanda, en meşhur arkhonlardan ve adıyla anılan yasalarla birlikte Yunan siyasal sistemin pek çok hukuki kurumu kazandıran Solon başlı başına ayrı bir konumdadır. Halk Meclisi(Ekklesia), Danışma Meclisi (Bule), Soylular-Aristokratlar Meclisi (Areopagos) ve Halk Mahkemesi (Heliaia) kurumlarını eski Yunan siyasal yaşamına Solon’un kazandırdığı varsayılmaktadır[9]. Bununla birlikte Plutark, yazarların “Areopagos’un Solon tarafından kurulduğunu” belirtmelerine karşın, Drakon zamanında da Areopagos’un Solon’un arkhonluğundan önce de var olduğunu Solon’un yasa tabletlerinden on üçüncüsünde yer alan ifadelerle kanıtlamaktadır[10].

Solon yasaları çağına göre oldukça demokratik, ileri görüşlü ve erdemli niteliktedir. Ölülerin arkasından konuşulmaması ile ilgili olgulardan, birbirine zarar verebilecek ağaçların, hangi aralıklarla dikilmesi gerektiğine kadar çok ayrıntılı, hak ve adalete uygun düzenlemeler içermektedir. Bununla birlikte kadınlarla ilgili yasaları, özellikle zina ve tecavüzle ilgili hükümler arasındaki yaptırım çelişkileri sebebiyle bu niteliklerden sıyrılmaktadır. Örneklemek gerekirse, zina sırasında yakalanmanın cezası ölüm iken, erkeğin özgür bir kadına tecavüz etmesi karşılığında para cezasıyla yetiniliyor olması gibi suç ve cezaların eşitliğine aykırı düzenlemeleri de mevcuttur[11]. Yine de hukuk literatürüne Solon Anayasası olarak da geçmiş olan bu yasa tabletlerinin içerik itibariyle gerek üst mahkeme niteliğine sahip kurumları oluşturması, gerekse yasal olarak her vatandaşa dava açma hakkı tanıması sebebiyle jurnalcilik (sykophantes) gibi mesleklerin doğmasına[12] sebep olması bağlamında değerlendirildiğinde hukuk tarihinde çok önemli bir dönemeçtir. Solon yasalarının ardından ortaya çıkan en önemli hukuki kurum, yargıçlıktır. İlk yargıçlar arkhonların bizzat kendisidir. Ancak özellikle Solon yasaları ile vücut bulan hukuki kurumlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda alt yargılama organları ve meclislerde yargıçlık kurumunun oluşturulması gerekmiştir.  Aristoteles’in aktardığı üzere yargıçlara yerine getirdikleri yargılama eylemine karşılık ücret verilmektedir. Bu hizmet-ücret ilişkisinin sonucu ve yargılama eyleminin belirli bir niteliğe sahip olmayı gerektirmesi gereği yargıç olabilmek için de devlete borçlu olmamak, otuz yaşını geçmiş olmak vb. belirli ölçütler ortaya çıkmıştır.  Yine Solon yasaları ile birlikte ortaya çıkan bir hukuki kurum olan halk mahkemesi (heliaia) jürilerden oluşmaktadır. M.Ö. 5. Yüzyıla girilirken bu mahkeme, yerini dikasterion adı verilen halk mahkemelerine bırakmıştır[13]. Yasama işlemini de eski Yunan siyasal yönetimini yapısı sebebiyle doğal olarak arkhonlar yerine getirmiştir. Kendi aralarında arkhon eponymos, arkhon basileus, arkhon polemarkhos olarak ayrılan her bir arkhonun yetki alanı ve görevleri belirlidir. Örneğin, birinci arkhon (arkhon eponymos) vatandaşların aile hukukuna ilişkin işlerle ilgilenirken, adam öldürme veya dine hakaret gibi suçların kovuşturulması ve cezalandırılması ikinci arkhon’un (arkhon basileus) yetkisi dahilindedir. Yasa koyucu olarak arkhonlar, yasaları yıllık olarak gözden geçirmek, yenilemek gibi işlerin yanı sıra yabancılar ve vatandaşlar arasındaki davaları düzenleyen uluslararası antlaşmaların onaylaması işiyle de yükümlüydüler[14]. Yasa koyucu arkhonların yanı sıra, hukuk sistemi içerisinde oluşmuş bir diğer kurum ise dava başlatanlar olarak da anılan beş kişilik bir temsilci heyeti de vardır. Bu heyet, davaların hızlı görülmesini sağlayan ve yetkilerini arkhonlardan alan bir kurumdur. Bu kurumların dışında gezici yargıçlar olan, davaları Atina’ya taşımadan olayın gerçekleştiği yerde görülmesini amaçlayan Kırklar/Demos Yargıçları, dava değeri düşük olaylara bakan hakemler de eski Yunan hukuk kurumları arasında sayılabilir. Günümüz hukuk sistemlerinde büyük önem arz eden, ancak uyulması konusunda gerekli özenin gösterilmediği davaların belirli bir süre içerisinde görülüp, sonuçlandırılması olgusu, eski Yunan hukuk sistemlerinde mevcuttur. Örneğin dava başlatanların bir ay içerisinde görülmesi gereken davaları başlatarak karara bağladıkları bilinmektedir[15]. Eski Yunan sistemindeki yasa düzenlemeler, demokratik anlamda ilerici nitelikte olmasına karşın, hukuk gibi mesleki uzmanlaşma gerektiren bir alanda gereğinden fazla özgürlükçü bir anlayış yaratmasının sonucu olarak sıradan insanların söz sahibi olmasına ve dolayısıyla hukuki anlamda gelişmenin yavaşlayıp, durmasına sebebiyet vermiştir[16].

Eski Yunana ait yasal metinlere ilişkin doğrudan kaynaklara ulaşmanın olanaksızlığı ile birlikte göz önüne alındığında, Yunan felsefesinin, yasaların yoruma açık olmasında etkisi vardır. Nitekim Platon, yazılı olmayan eski yasaların toplum içerisinde, kendisine ait yeri edinmiş olması halinde, yazılı yasalardan daha etkili olacağını belirttiği gibi, yasaların yazılı olmamasını, toplumun o dönemde yazılı yasalara ihtiyaç duyacak kadar kalabalık olmamasına da bağlamaktadır[17]. Bununla birlikte, Platon’a göre, yazılı yasanın olmadığı dönemde yaşayan insanlar daha adildir. Mezopotamya veya Hitit hukuk sistemlerinde ulaşılabilen yazılı örnekler neticesinde bu topluluklara ilişkin bir hukuk öğretisi çıkartılabiliyorken, eski Yunan için böyle bir sistemin sınırlarını çizebilmek mümkün değildir. Buna karşın, eski Yunan filozof ve siyaset bilimcileri Aristoteles, Aristofanes, Platon ve Plutark sayesinde eski Yunan yargı yapılanmasının ayrıntılarına ve yasal düzenlemelerden örneklere ilişkin bilgi sahibi olunması mümkündür. Eski Yunan hukuk sisteminde daha demokratik bir anlayışın kabul edildiğine ilişkin genel bir yanılgı vardır. Oysa Hitit yasaları, eski Yunan yasalarına göre daha eşitlikçi ve cinsiyet ayrımcılığından daha uzak niteliktedir. Bununla birlikte, eski Yunan yasal sistemini daha gelişmiş ve çağdaş olarak algılamaya sebebiyet veren şey, Yunan felsefesinin güçlü dilidir. Epikür’ün mutlak adaletin asla var olamayacağına ilişkin görüşlerine, yukarıda saydığımız diğer isimlerin görüşleri ve eserlerini katarak düşündüğümüzde, eski Yunan için demokratik ve özgürlükçü olarak nitelendirilen hukuk ve adaletin, zaman içerisinde güçlü arkhonlar ve asillerin elinde bir geçerli kılma aracı olarak kullanılır hale geldiği söylenebilir. Bu durumun gerçekleşmesinde ki en önemli sebeplerden birisinin, özellikle felsefi anlamda kendisini geliştirmiş, vicdan sahibi, seçkinci bir sınıf yerine sıradan insanların elinde hukuk sisteminin yozlaştırılmasıdır. Üzerinden çağlar geçmiş olsa da, günümüzde de hukukun en önemli işlevlerinden birisi, kontrolün toparlanması şartıyla güç sahibi olanların kendi geçerliliğini onaylama aracı olarak kullanılmasıdır. Bu anlamıyla eski Yunan hukukundan alınması gereken ders, herkese eşit işlem yapılan bir hukuk sistemi yerine, adil işlem yapılan bir hukuk sisteminin sürekliliğinin ve işlerliğinin daha yerinde olacağıdır.

[1] Rodney Castleden,  Truva Savaşı, Süleyman Genç (Çev.), Doruk Yayınları, 2011, Sf.255-263

[2] Bülent Tahiroğlu (Çev.) J. Gaudemet, Eski Çağ Dünyasında Kanunların ve Hukuki Muamelelerin Yorumu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (2011) Cilt 36, Sayı 1-4, Sf. 502

[3] Homeros, İlyada IX. (Çev. Azra Erhat – A. Kadir) Can Yayınları 20. Basım 2005 Sf. 98-99

[4] Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi (2011) Ötüken Neşriyat 11. Basım, Sf.39

[5] H. Argun Bozkurt, Antik Yunan’da Hukuk ve Mitoloji, Hukuk Gündemi Dergisi 2009-2 Sf. 75

[6] Ayşen Sina, Eski Yunan Yargı Sistemi: MÖ IV. Yüzyılda Atina’da Yargıçlar ve Mahkemeler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2016, 123. Sayı Sf. 421

[7] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 422

[8] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 422

[9] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 423

[10] Plutark, Meriç Mete (Çev.), Yaşamlar-I, İdea Yayınevi, 3. Baskı 2015, İstanbul, Sf.162

[11] Plutark, a.g.e. Sf. 165

[12] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 425

[13] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 426

[14] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 430

[15] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 435

[16] Ayşen Sina, a.g.e. Sf. 449

[17] Platon, Yasalar, C. Şentuna- S. Babür (Çev.) Kabalcı Yayıncılık, 1. Baskı Temmuz 2012, Sf. 123-138

Tamer Sağcan

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...