Tarih

31 Mayıs Kazakistan Siyasi Baskı, Sürgün ve Açlık Kurbanları Anma Günü

31 Mayıs tarihi Kazakistan için özel anlamı vardır. Nazarbayev’in öncülüğünde 1997 yılında 31 Mayıs Kazakistan Siyasi Baskı Sürgün ve Açlık Kurbanları Anma Günü olarak belirlerdi.

Sovyetlerin işgal ettiği ülkelerdeki aydınlara karşı siyasi baskı ve sürgün politikaları 1928 yıllarında başladı. Başlangıçta rahatlama gibi görünse de 1937-1938 yıllarında bu katliamlar hat safhaya ulaştı. Baskıcı eylemlerin temel programı, Stalin’in belirli “halk düşmanlarını” bularak sosyalist toplumu güçlendirme ilkesine dayanmaktaydı.

Sovyetler, yerel nüfusun ulusal kimliğini ve çıkarlarını savunanları, ulusal özerklik fikrini destekleyenleri, “vatan hainleri”, “ırkçılar”, “muhalifler”, “sosyal olarak tehlikeli unsurlar” olarak suçlayıp ve onlara halk için olumsuz bir tutum yaratmıştır. Halkını seven milliyetçilerden korkan totaliter yetkililer çıkmazdan bir çıkış yolu aradılar.

“Milliyetçiler” ve “halk düşmanları”nı bulmak Komünist Parti’nin her üyesinin vatanî borcu olduğu vurgulandı. Gazetelerde Sovyetlere karşı yayınlanan herhangi bir eleştiri sürgünle sonuçlanıyordu. Sonuç olarak, SSCB İçişleri Halk Komiserliği 31 Temmuz 1937 tarihli emriyle bölgesel ve yerel “Üçlükler” kuruldu. Üçlükler İçişleri Halk Komiseri, Komünist Partinin bölgesel başkanları, bölgesel ve yerel savcıların üyelerinden oluştu. Üçlükler – idam etme, sürgün etme, 8-10 yıl kadar kamplara sürme ya da hapis cezasına karar veriyorlardı.

“Vatan hainlerini” belirleme konusunda sert bir politika sonucunda sadece kurbanların değil yakınları da acı çekmiştir. Kazakistan resmi verilere göre 103 binden fazla kişi sürgün ve açılara maruz kalırken 25 binden fazla insan kurşuna dizilmiştir. 1925-40 yıllar aralığında gerçekleşen rakam sayısıdır. Bu kurban edilen arasında bilim adamları, aydınlar, kültür ve siyasi şahsiyetler yer alıyordu.

Eylül 1925’te F. Goloçyokin’in Kazakistan’a gelişi ülkedeki durum giderek ağırlaştırdı. Kazakistan’ın Sovyet dönüşümünün dışında bırakıldığını düşünerek, “Küçük Ekim” devrimini yürütme politikasını izledi. ülkenin aydınlarına kitlesel zulmetmeye başladı. Goloçyokin karşı çıkanları görevden aldı, onları cumhuriyetten kovdu ve onları yok etmeye başladı.

Kazakistan’daki siyasi baskı 1928’in ortalarında Alaş hareketi üyelerinin tutuklanmasıyla başladı. Onlar “burjuva-ırkçılar” olmakla suçlandılar. Çeşitli şartlar nedeniyle hapsedildiler, ölüm cezasına çarptırılarak bir kısmı sürgün edildi.  Milli liderler, yasadışı bir şekilde SSCB’yi devirmek için karşı-devrimci örgütler kurmakla suçlandılar. Ayrıca mollaları ve din adamlarını “farklı düşünenler”  olarak suçladılar.

Tarihsel verilere göre, 1921 ve 1954 arasında SSCB’de “karşı-devrimci” veya “anti-Sovyet” suçlamalarından 3.777.000 kişi hüküm giydi ve bunların 642.000’i ölüm cezasına kesilmiştir.

1920’lerin sonlarında ve 1932’den 1933’e kadar Kazak halkı özellikle kasıtlı olarak organize edilen yapay kargaşadan çok etkilendi.  1932-1933 Sovyetler Birliği’ndeki açlık insanlık tarihinin en trajik dönemlerinden biriydi. O zamanlar sadece Kazakistan’ı değil, Rusya, Ukrayna ve Belarus’u da etkileyen felaket bir kıtlık 7 milyon insanı öldürdü.

Sadece 1932-1933’te en az 1,5-2 milyon Kazak açlıktan öldü. Bununla birlikte, bu verilerin hala ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Hayatta kalan 200 bin kişi başka ülkelere sürgün edildi. O yıllarda yoksulluk çekmeyen tek bir Kazak yoktu. Bazı köyler tamamen  yok oldu. Bütün bunlar, Sovyet hükümetinin totaliter politikasının bir uydurmasıydı. Sonuç olarak, Kazak nüfusu 1970’lerde büyük kıtlık öncesi nüfusuna zar zor ulaştı.

 

 

Banu Nagashbek

Pamukkale Üniversitesi
Doktora Öğrencisi

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...