Tarih

Çalışma Odamda Sakarya Meydan Muharebesi

İnönü Muharebeleri günlerce devam etmiş, taarruz eden Yunan birlikleri geri çekilmeye yüz tutmuştu. Türk askeri vatan topraklarına kanlı çizmesiyle basan düşman birliklerinin arkasından kararlı biçimde günlerce takip etmişti. Var olma yok olma arasında ince bir çizgi üzerinde çok zor koşullarda mücadelesine devam eden Türk askerine olan inancım elimdeki kitabı okurken ikiye katlanmıştı. Kaç saattir kitaba gömülmüş biçimde durduğumun farkında değildim. Ara ara çalışma odamın küçük ve kirlenmiş penceresinden dışarı bakıp saati anlamaya çalışıyordum. Yarın erkenden işe gitmem gerekiyordu çünkü çok önemli bir sunum yapacaktım. Onun hazırlığını tamamlamış olmama rağmen üstünden bir kez daha geçmekte kararlıydım ama elimdeki kitaba takılıp kalmıştı.

Sakarya meydan muharebesini sanki ilk kez duymuş gibi garip duygular içindeydim. Her anını detaylı biçimde işleyen kitapla birlikte Sakarya’yı yeniden yaşıyordum.

Kitaba döndüğüm sırada Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü’ye İnönü Muharebesinde göstermiş olduğu başarıdan dolayı tebrik telgrafı göndermişti: “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz.”

Geri çekilen Yunan birlikleri Ankara’ya ulaşma amaçlarını hatırlamış olacak ki yeniden birlik olmuş, toparlanmışlardı. Afyon üzerine harekete geçtiklerinde Türk birlikleri de pozisyonunu almıştı. Kanlı çarpışmalar neticesinde Türk askeri, ilerleyişe dur demişti. İstediğini alamayan Yunan ordusu Dumlupınar mevkiine çekilmeye başlamıştı. Oturduğum koltuktan toparlanıp önümdeki çalışma masamın üzerinde yarım kalmış suyu tek seferde bitirdim ve dikkatimi dağıtmaması için masanın herhangi bir yerine bardağı bıraktım. Bu sırada hava da iyiden iyiye kararmış, gün geceye dönmüştü. Bu sırada Yunan tarafı seferberlik ilan etmiş ve yeniden güç kazanarak harekete geçmişti. 10 Temmuz 1921’de tekrar harekete geçtiklerinde Yunan ordusunun Bursa’da bir, Uşak’ta iki kolordusu bulunuyordu. Nitekim kanın su gibi aktığı çarpışmalar yeniden başlamıştı. Yunan birlikleri 17 Temmuz’da Eskişehir üzerine yürüdüğünde dünya kamuoyunda Türklerin bu sefer kesin olarak yenildiğine dair bir algı oluşmuştu. Bu algının oluşumunda şüphesiz ki Türk birliklerinin önce Eskişehir’den sonra da Kütahya’dan geri çekilmesinin katkısı çoktu.

Bu durumu düzeltebilecek yegâne kişi Mustafa Kemal Paşa idi.

Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü’ye bir telgraf daha göndermişti: ““Orduyu, Eskişehir’in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla aramızda büyük bir açıklık bırakmak gerekir ki, orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya’nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir.”

26 Temmuz 1921’de Türk kuvvetleri Sakarya nehrinin doğusuna çekilmişti.


Ankara’da ordunun başına Mustafa Kemal Paşa’nın geçmesi yönünde görüş belirtilmeye başlamıştı. Başımı kitaptan kaldırdım ve az evvel özelliklerini saydığım ve belki de biraz abarttığım penceremden dışarı baktım. Kitapta bahsi geçen Ankara, penceremden baktığımda tüm asaletiyle duruyordu. Senelerdir bu güzide şehirde yaşamış olmanın gururunu hissettim ve yorgun gözlerimi yeniden kitaba indirdim.

4 Ağustos 1921’de mecliste ordunun başına Mustafa Kemal Paşa’nın geçmesi yönünde fikir birliğine varılmıştı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Başkanlık makamına bir önerge vermişti:  “Meclisin pek sayın üyelerinin genel olarak beliren istek ve talepleri üzerine, Başkomutanlığı kabul ediyorum. Bu görevi şahsen üzerime almaktan doğacak yararları azami çabuklukla elde edebilmek, ordunun maddi ve manevi gücünü en kısa zamanda artırıp en yüksek düzeye çıkarmak, sevk ve idaresini bir kat güçlendirmek için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sahip olduğu yetkileri, fiilen kullanmak şartıyla üzerime alıyorum. Ömrüm boyunca, milli egemenliğin en sadık bir kulu olduğumu millete bir defa daha gösterebilmek için, bu yetkinin üç ay gibi kısa bir süreyle sınırlandırılmasını ayrıca rica ederim.”

5 Ağustos 1921 tarihli kanunun ikinci maddesine göre Mustafa Kemal Paşa’ya verilen yetki şuydu: “Başkomutan, ordunun maddi ve manevi gücünü büyük ölçüde artırmak, sevk ve idaresini bir kat daha sağlamlaştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bununla ilgili yetkisini Meclis adına fiilen kullanabilir.”

Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık yetkisini aldıktan sonra Meclis’te kısa bir konuşma yaptı:

“ Efendiler, milletimizi esir etmek isteyen düşmanları mutlaka yeneceğimize olan güven ve inancım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Şu dakikada, bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı, bütün millete karşı bütün dünyaya karşı ilan ederim.”

Mustafa Kemal Paşa cepheye gitmeden evvel her şeyi planlamıştı. Evvela 7-8 Ağustos’ta ülke genelinde bir emir yayınlamıştı. Tekalif-i Milliye olarak bilinen 10 maddelik bu emirle, milletimizin cepheye destek vermesi sağlanmıştı.

14 Ağustos’ta Yunan birlikleri Sakarya’nın güneyinden harekete geçtiğinde Mustafa Kemal Paşa Ilıca Vadisini görebilecek bir tepeye çıkmıştı.

Sonraki günlerde Yunan birlikleri ile Türk birlikleri birçok defa karşı karşıya gelmiş ve çetin mücadeleler verilmişti. Öyle ki Türk mevzileriyle karşılaşan ve duraksayan Yunan birliklerinden 3. Kolordu, gelen emir doğrultusunda toplarını hazırlamıştı. Toplarının yönünü Ilıca vadisi ve Yıldıztepe’ye çevirmişti.

Az sonra kızılca kıyamet kopacaktı.

Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1921 günü Yunan toplarının atışlarıyla başlamış oldu.

Yıldıztepe ve Ilıca vadisinin tepesi kızıllaşmıştı. Gök adeta ateş kusuyordu. Mevzii üzerine kara bulutlar çökmüş, yeryüzü mahşer yerine dönmüştü. Nefes almak isteyenler ciğerlerine ateş çekiyorlardı.

Mangal Dağı’na doğru ilerleme niyetinde olan Yunan 1. Kolordusuna bağlı 1. Tümeni, Albay Frangos komutasında harekete geçti. Fakat hava şartları hareketlerini zorlaştırıyordu. Az evvel ateş parçaları dökülen gökyüzünden şimdi göz açtırmayacak biçimde yağmur yağıyordu.

Gökyüzü, yeryüzünde çıkan yangını söndürüyordu sanki…

24 Ağustos 1921’de Yunan birliklerinin yoğun saldırısı karşısında daha fazla direnilemedi. Sabahın ilk saatlerinde gerçekleştirilen taarruz, Mangal Dağı’nın kaybına ve geri çekilmeye neden oldu. Türk birlikleri büyük bir üzüntüyle geri çekilmişti.

Yunanlar aynı gün Sakarya’nın doğusuna geçebilmek amacıyla köprü inşa etmeye koyuldu. Kısa sürede birliklerin geçmesine yarayacak köprü inşa edildi ve 7. Tümen Sakarya’nın doğusuna geçti. Geçer geçmez Türk mevzilerinden yoğun atışla karşılaştı. İleri gitmeyi planlayan Yunan 7. Tümeni bu sebepten olduğu yerde kaldı. Türk birliklerinin amacı ise mevzubahis tümeni tekrar Sakarya’nın batısına göndermekti. Fakat Tümen bölgeden sökülüp atılamadı. Sakarya’nın doğusunda kaldı.

Yunan ordusu muharebenin ilk günleri gibi güçlü değildi. Hızları da kesilmişti. Fakat avantaj ellerindeydi. Türk kuvvetleri noksanlıklar içerisinde mücadelesine devam ediyordu. Her ne kadar avantaj Yunan ordusunda gibi görünse de rüzgârın tersine döneceğine olan inançları ve tecrübeleri vardı.

Türk askerinin kulağında Mustafa Kemal Paşa’nın veciz sözü sürekli tekrar ediyordu:

“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”

Kitaptan başımı kaldırdığımda yerimde duramadığımı fark ettim. O kadar heyecanlanmıştım ki çalışma masamın öte tarafına geçtim, odamın içinde birkaç tur attım. İki duvarı boydan boya kaplayan kitaplığıma göz gezdirdim fakat heyecanımı bastıramadım. Atatürk’ün sözü 100 sene sonra bile aynı etkiyi uyandırıyordu.

Sabah çok önemli bir sunum yapacak olmama rağmen uyumaya hiç niyetim yoktu. Kısa süreliğine kapattığım kitabımın kapağını yeniden açtım ve büyülü dünyaya yeniden karıştım.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk ordusunun rüzgârı tersine estirme zamanı gelmişti.

Taarruz sırası toprağın sahibindeydi.

Kutsal vatan topraklarından, düşman askerini çıkarmanın günü bugündü.

5 Eylül’de Türk birlikleri harekete geçti. Kaybedilen her yer geri alınacaktı. Tepeler bir bir alınmaya başlandı. Önce Dua Tepe alındı. Yunan ordusu, korktukları şeyin başlarına gelmesiyle telaşa düşmüşlerdi. Geri çekilme kararını daha o an almışlardı fakat uygulaması da kolay değildi. Türk askeri harekete geçmişti artık…

Dua Tepe’den sonra Kartal Tepe alındı.

Daha sonra Çaldağı…

Mangal Dağı ve Türbe Tepe peş peşe düşmandan temizlendi.

Çarpışmalar neticesinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk ordusu düşmanı topraklardan atmıştı. Muharebe öncesinde yaşanan İnönü Savaşları ve diğer çarpışmalar, Türk ordusunun bu sefer kaybedeceğini düşündürmüş ve düşmanları umutlandırmışsa da yine sonuç değişmemişti.

Çanakkale’deki kahraman Türk, şimdi de Sakarya’daydı.

22 gün süren Sakarya Meydan Muharebesinin galibi muzaffer Türk ordusu oldu.

Telefonumun alarmının çalmasıyla kendime gelebildim. Odamdaki aynamın karşısına geçtim. Kabarmış göğsüm, kızarmış gözümü geri planda bırakıyordu. Çalışma odamda Sakarya Meydan Muharebesinde kazandığımız zaferin özgüveni ile aşamayacağım hiçbir zorluğun olmadığını düşünüp sunum yapmak üzere iş yerime doğru yola koyuldum.

 

 

 

 

 

 

Hakkı Suat Yılmazer

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...