Osmanlı Devleri’nin Birinci Dünya Savaşı’nda savaştığı cepheler içinde Kafkas Cephesi’nin ayrı bir önemi ve yeri vardır. Çünkü Enver Paşa’nın daima içinde kutsal bir ülkü olarak muhafaza ettiği Türk dünyasını ayağa kaldırma ve onlarla bütünleşme yolu, bu cepheden geçmekte idi. Amacına ulaşabilmek için 1914 yılı sonlarında başlattığı Sarıkamış Harekâtı; zamanlama yanlışlığı, birtakım taktik ve stratejik hataların yapılması nedeniyle hüsrana uğramıştı. Bu harekâtta 3. Ordunun en değerli elemanları kaybedilmiş ve bundan istifade eden Rus kuvvetleri, 1915 baharında saldırıya geçerek Doğu Anadolu’nun önemli bir bölümünü işgal etmişlerdi. 1917 yılının yaz aylarına kadar devam eden muharebelerde Rus ordusu belirgin bir üstünlük kurmuştur. Ancak 1917 yılında Rusya’da yaşanan sosyal ve ekonomik sıkıntıların bir patlama noktasına gelmesiyle Rus toplumunda, ekonomisinde ve ordusunda çok şiddetli bir deprem yaşandı. Her şeyi alt üst eden bu Bolşevik ihtilalinin dışa yansıyan ilk önemli etkisi, Rusya’nın büyük tavizler vererek Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalayıp savaştan çekilmesi olmuştur.
Rusya’da meydana gelen Bolşevik İhtilalinden sonra çarlık yönetiminin yıkılmasıyla meydana gelen yönetim boşluğunun etkisiyle Ermeni, Gürcü ve Azerbaycan Türkleri tarafından 14 Kasım 1917’de merkezi Tiflis olan Mavera-yı Kafkas Hükumeti kuruldu. Kendisinin Rusya’nın bir parçası olduğu görüşünü kabul ediyordu. Daha sonra Ermeni, Gürcü ve Azerbaycan Türklerinin temsil edildiği parlamento maiyetinde Seyim Meclisi kuruldu. Mavera-yı Kafkas Hükumeti, Güney Kafkasya’nın idaresini ele almıştı. Güney Kafkasya’da kurulan bu “konfederasyon” içinde üç millet arasında bir birlik yoktu ve bu mecburiyet karşısında bir araya gelmişti. Gürcüler, Ermeniler ve Azerbaycan Türkleri kendi içlerinde serbest, her biri milli amaçlarını gerçekleştirmek istiyordu.
Azerbaycan’da özellikle Bakü petrol yatakları bakımından çok zengin idi. Bu nedenle Sovyet Rusya için büyük önem taşımaktadır. Esasen Ruslar ister Çarlık, ister monşevik ya da Bolşevik olsunlar, Bakü’den vazgeçmek istemezler. Çünkü demiryollarının önemli bir kısmı Hazar Denizi’nde ve ırmakların çoğunda vapurlar petrollerle işlemekteydi. Bolşevik ihtilali nedeniyle Rusya’nın ekonomisi bozuldu ancak Bakü petrolleri ile güç kazanabilecekti. Bolşevikler’in idareyi ele almalarıyla başlayan iç savaşta akaryakıt Kızıllar için hayati önem taşımaktaydı. Bu sebeple Sovyet idaresi kurulur kurulmaz Kafkasya’nın ve ayrıca Bakü’nün elde tutulması için Sovyetler tedbirlerini almışlardı. Bu amaçla Ermeni asıllı komünist şef Stephan Şaumyan geniş yetkilere sahip kılınarak Kafkasya’ya gönderildi.
Ermeniler Doğu Anadolu’da yaptıkları vahşet ve katliamları uygun ortamdan yararlanarak Azerbaycan’da sürdürmeleri buradaki Türkleri Osmanlı Devleti’nden yardım istemeye sevk etti. Bu maksatla Kafkasya Türkleri’nden bir heyet Ekim 1917’de 6. Ordu’nun bulunduğu Musul’a gelmişti. Başka bir heyet de Mart 1918’de Batum yolu ile İstanbul’a gelmişti. 6. Ordu komutanı Kafkasya’daki durumu yerinde incelemeleri için 3 subayı gelen bu heyetle birlikte o bölgelere gönderdi. Kafkasya’ya gönderilen Muzaffer Efendi uygun olup olmadığına bakmak için Azerbaycan’a gitti. Harekâta uygun olduğunu bildirdi.
Ermenilerin ve Bolşeviklerin Bakü’de ve diğer bölgelerdeki masum Türklere karşı giriştikleri katliamlar yıkımlardan dolayı Azerbaycan’ın ileri gelenleri sık sık Osmanlı Devleti’nden yardım talebinde bulunuyordu. En son olarak Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Mehmet Emin Resulzade 4 Haziran 1918’de imzalanan dostluk ve işbirliği anlaşmasının 4. maddesine itirazen bir Osmanlı Kuvveti’nin Azerbaycan’a gönderilmesini Enver Paşa’dan talep etti. Aynı talep 3. Ordu Komutanı Mehmet Vehip Paşa’ya da bildirildi.
Kafkas İslam Ordusu, Osmanlı Devleti’ni Mart-Ağustos 1918 tarihleri arasında kurulduğu Doğu Ordular Grubuna bağlı bir askeri birimdir. Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle ve tamamen Müslümanlardan oluşmaktaydı. Faaliyetleri 1. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde yer almıştır. Alman baskısı yüzünden Osmanlı ordusu değil, Enver Paşa’nın fikri düşüncesiyle Kafkas İslam Ordusu olarak isim değiştirildi. Kafkas İslam Ordusu komutanı Enver Paşa’nın üvey kardeşi Nuri Paşa’dır. Rütbesi bir kademeye alınarak tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Kâğıt üstünde “ordu” olarak adlandırılsa da 3 tümenden oluşması ve bu tümende yoğun çatışmalarda eriyen Kafkas Ordular Grubu’nun ve 9. Ordu ile Doğu Ordular Grubuna bağlı bir kolordu olarak yapılandırılmıştır. 3 tümenden (12.000 – 14.000) oluşan orduya Azerbaycan Türkleri 5. tümen ve Dağıstanlı 4 tümen gönüllülerin katılımıyla toplam 20.000 civarında bir güce erişmiştir.
Enver Paşa’nın üvey kardeşi olan Nuri Paşa’nın komutanlığında Azerbaycan ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti vatandaşı Dağıstanlı gönüllülerden oluşmaktadır ve harekât başlamıştır. Azerbaycan’da ilk savaş Gence’deki Ermeni mahallesinde silahları toplarken çıktı. Kafkas İslam Ordusu Gence’den sonra Bakü’ye ilerlerken 2 Nisan 1918’de Van’ı işgalden kurtarmış Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu’nda 8 Haziran 1918’de Tebriz’i aldı. Birinci Bakü Taarruzu başladı. Şiddetli topçu ateşi desteğinde, 5 Ağustos 1918 saat 04:25’te başlayan Türk taarruzu karşısında Ermeni, Rus ve İngilizlerden meydana gelen Bakü savunma birlikleri, mevzileri elde tutmak için olağanüstü bir çaba sarf ediyorlardı. Ancak gittikçe şiddetlenen Türk taarruzu bu direnişi kırmaya başlamış ve düşman birlikleri kademe kademe çekilmek zorunda kalmışlardı. Şehre hâkim Bolyof mevkiinde bulunan yüksek yüksek sırtlar ele geçirilmişti. Direnişi kırıldığı anlaşılan düşmanın, cephesinin merkezi olan Salhane ve mezarlığa doğru düzensiz bir şekilde çekildiği görüştü. Türk topçusunun Bakü’de bulunan kışlaları hedef alan atışları gayrimüslim halk arasında korku ve panik yatarmış ve halk gemilere binip şehirden ayrılmak için iskeleye hücum etmişti. Şehrin ele geçirilmesi an meselesi idi. Düşmanın birinci savunma hattı kırılmış, ikinci savunma hattına yaklaşılmış, dolayısıyla Bakü’nün kurtuluşu çok yaklaşmış, dolayısıyla Bakü’nün kurtuluşu çok yaklaşmıştı. Ancak taarruza yeteri kadar top mermisi tedarik edilmeden başlanmasından dolayı topçunun ilerleyen piyadelere verdiği ateş desteği gittikçe azalmaya başlamış ve 5 Ağustos öğleden sonra topçu cephanesi tamamen tükenmişti.
5 Ağustos taarruzunda Türk birlikleri kahramanca çarpışmalarına rağmen, top mermisinin tükenmesi yüzünden ve karşı tarafın topçu ve makineli tüfek ateşi karşısında ilerleme durmuş ve düşmanın karşı taarruzu ile Türk birlikleri, Bakü’ye 4 kilometre mesafede olan Eybat-Balacari demir yolunun batısındaki hatta çekilmek mecburiyetinde kalmışlardı.
5 Ağustos muharebesinde düşman ölü ve yaralı olarak 2.000, Türkler ise 9’u şehit 19’u yaralı subay, 39’u şehit 444 er zayiat vermiştir.
İkinci Bakü Taarruzu ve şehrin kurtarılması, Bakü savunmasını kuvvetlendirmek için alınan bütün tedbirlere rağmen ikinci Bakü taarruzunu yapılacağı tarihte şehri savunacak Bolşevik-Rus ve Ermeni kuvvetlerin miktarı 10.000 asker civarında idi.
İkinci Bakü taarruzundan mutlak surette sonuç almayı ve şehri kurtarmayı amaçlayan Nuri Paşa, Bakü önlerinde bulunan birlikleri takviye için Şark Orduları Grubundan yardım isteğinde bulunda. Bunun üzerinde 15. Piyade Tümeninden donanımı iyi olan 56. Alay ve 36. Kafkas Tümeninden, 106. Kafkas Alayı 15. Piyade Tümen Komutanı Yarbay Süleyman İzzet Bey’in komutasında Kafkas İslam Ordusuna katılmak üzere Günrü’den yola çıkarak, 9 Eylülde Bakü cephesine ulaştı. Taarruzda Kafkas İslam Ordusu birliklerinden 5. Kafkas Tümenine Mürsel Paşa, 15. Piyade Tümenine Yarbay Süleyman İzzet Bey, Güney Güney Grubu birliklerine ise Albay Cemil Cahit Bey komuta edecekti. Yarbay Halim Pertev Bey Güney Grubu içinde bulunan ve Azerbaycan Türklerinden meydana gelen 4. Alaya komuta edecekti. Taarruz için bütün hazırlıkların tamamlandığı Bakü cephesinde 8.000 Osmanlı askeri ile 6.000 civarında Azerbaycan milis kuvveti toplanmış bulunuyordu. Birinci Bakü savunma hattı saat 03:00’te, İkinci Bakü savunma hattı saat 06:00’da ele geçirildi. Salhane ve Salyanski kışlalarından hücuma hazırlanan düşman, topçu ateşiyle dağıtıldı. Taarruzun baş kahramanı olan 56. Alay, Bakü’ye hakim tepeleri ele geçirip, önünde bozgun halinde kaçan düşman askerlerini şehre doğru sürmeye başladı. Volçivorata dağı ile Baylog arasında bulunan mevziler ele geçirildi. 56. Alayın önünden kaçarak Kırmızı Kışla’da direnmeye çalışan Ermeni, Rus ve İngiliz askerleri kışlanın topa tutulmasıyla burada da tutunamayarak panik halinde şehrin içlerine doğru kaçışlarını sürdürdüler. 13. Alayın mezarlık mevkiini ele geçirmesi üzerine burayı savunan birliklerin sahile çekilip gemilere binerek kaçma teşebbüsü burada yoğunlaşan topçu ateşi nedeniyle sonuçsuz kaldı. Türk askerleri saat 16:00’da şehrin batısındaki mahalleleri ele geçirmiş bulunuyorlardı.
5. Kafkas Tümeninin taarruzuna paralel olarak şehrin kuzey yönünde 15. Piyade tümeninin başlattığı taarruz başarıyla gelişmiş ve Balacari sırtları ele geçirilmişti. 15. Piyade Tümeni emrinde savaşan Azerbaycan milislerinden oluşan Muştevi Müfrezesi, Sabuncu mevkiini zapt etmişti. Sokak çarpışmalarında fazla zayiat verilmesi için 14 Eylül akşamı taarruz durdurulmuştu. Türk topçusu gece boyunca şehirdeki askeri noktaları ateş atında tutmuştur.
Nuri Paşa 14 Eylül akşamı verdiği emirle; 15 Eylül sabahı taarruza devam edilerek şehrin kurtarılacağını bildirdi. Sabaha karşı hücuma geçen 13, 9 ve 56. alaylar şehre girmeye başladılar. Ermeni ve Rus birlikleri muharebe düzenini kaybetmiş olarak bazı evlere ve mahalle aralarına mevzilenerek son direnişlerini gösteriyorlardı. Batı cephesinden yapılan taarruzla Bakü’nün zaptına adım adım yaklaşırlarken, kuzey cephesi çökertilmişti. Malagankent ele geçirilmiş ve sokak çarpışmaları başlamıştı. Azerbaycan milisleri Kışla istasyonunu ve Zıh Zıh dağını zapt etmişlerdi.
Bakü’nün savunulmasında büyük ümit bağlanan 39. İngiliz Tugayı, 14 Eylül akşamı her şeyin bittiğini görerek limana çekilmiş ve saat 22:00 ‘de gemilere binerek Enzeli’ye gitmek üzere şehirden kaçmıştı. Amacına ulaşamayarak mağlup bir şekilde Enzeli’ye dönen 39. İngiliz Tugayına komuta eden Tümgeneral Dunsterville görevinden alınarak, tugay komutanlığına General Thomson getirilmişti.
Bu sırada Bakü’den kaçanlar arasında, İngiliz askerlerinin Bakü’ye gelmesine karşı çıktığı için iktidardan düşürülen Stephan Şaumyan da vardı. Şaumyan’la birlikte Çaparidze, Azizbekov, Vezirov Leogonov ve Fioletov gibi isimlerin de bulunduğu 26 Bakü Sovyet Komiseri Türkem isimli gemi ile Bakü’den ayrıldılar. Ancak Astragan’a gitmesi gereken gemi, Hazar denizinin doğu kıyısında bulunan Krasnovodsk’a uğramış, burada İngilizlerin desteklediği Bolşevik karşıtları tarafından gemideki herkes katledilmiştir.
15 Eylül saat 10:30’da Bakü’den 5. Kafkas Tümeni karargahına gelen iki kişilik bir heyetle şehrin teslim şartları kararlaştırılmıştır. Bu şartlar şunlardır:
- Bakü kayıtsız şartsız derhal teslim edilecek.
- Şehri savunan askerler teslim olacaklar.
- Her türlü silah ve cephane ile devlet malı eşya ve binalar teslim edilecek.
Otuz altı saat süren ikinci Bakü taarruzunu gerçekleştiren Osmanlı birliklerinin toplam zayiatı 1.000 asker idi. Bu taarruzda Azerbaycan milislerinden meydana gelen Muştevi Müfrezesi 11 şehit ile 44 yaralı vermiştir.
Gence’de bulunan Kafkas İslam Ordusu karargahı Bakü’nün kurtarılmasıyla buraya nakledilmiştir. 9 Eylül’den beri ordu gözetleme mevki olan Gözdek’e gelerek harekatı yöneten Nuri Paşa 16 Eylül’de Bakü’nün hemen dışında cephedeki birliklerin resmi geçidini izledikten sonra muzaffer Türk askerleriyle birlikte şehre girdiler. Doğu Türklüğü için gerek ilim ve irfan, gerekse zengin kaynaklarıyla bir sanayi ve ticaret merkezî olan Bakü için aylardan beri çok kan akıtılıp şehirler verilmişti.
Karabağ Harekâtı, Antranik komutasındaki 6.000 kişilik Ermeni kuvvetinin Nahçivan bölgesindeki Türk köylerinde katliam yaptığı haberi üzerine 11. Kafkas tümeni bu bölgeye sevk edildi. Ermeniler mağlup edilerek 20 Temmuz 1918’de Nahçivan’da çıkarıldılar. Nahçivan’dan çıkarılan Ermeniler Karabağ bölgesine gelen Antranik Ermenileri Türklere karşı teşkilatlandırmak için faaliyetlere başladılar. Amacı Ermenileri topluca Türklerin üzerine saldırtmak, Karabağ’daki Türk nüfusunu azaltmak ve bu bölgenin tümüyle Ermenilerin kontrolüne girmesini sağlamaktı. Ermenilerin saldırıları Dantravir, Zayig, Abdallar köyü, Kerevis köyü, Agadi köyleri, Madat, Sisyan, Yaylak nahiyelerinde yoğunlaştı. Sakalları yolunarak öldürülen ihtiyarlar, göğüsleri kesilip yavrularının ağzına verilen kadınlar ve başka başka işkencelerle öldürülen Türklerin görüntüsü insanı dehşete düşürüyordu. Mevcut tehlikeli durum karşısında Yarbay İsmail Hakkı Bey, Nuri Paşa’dan Karabağ harekatına bir saat önce başlamasını ve aksi taktirde Ermenilerin bu bölgede yaşayan Türklerin hepsini katledeceğini bildirmişti.
7 Ekim 1918 tarihinde başlayan Karabağ harekâtının Osmanlı birlikleri tarafından gerçekleştirilen safhası bir ay sürmüş be 8 Kasım ‘da komutanın, Azerbaycanlı General Yusufof’a devredilmesiyle sona ermiştir. Fazla uzun olmayan bu zaman zarfında Şuşa’ya geçit vermeyen Askeran boğazı Ermeni çetelerinden temizlenmiş, Şuşakale’de bulunan 20.000 Azerbaycan Türk’ü 1. Azerbaycan Tümeninin müdahalesi ile Antranik’in kuşatmasından kurtarılarak, mutlak bir katliamın önüne geçilmiştir.
Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’nin 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi’nin 11. ve 15. maddelerinde Osmanlı birliklerinin Kuzey ve Güney Kafkasya’dan çekilmeleri karar altına alınmıştı. Bunun üzerine 17 Kasım 1918’de 13. Kafkas Alayı, General Thomson komutasındaki İngiliz birliğine şehri teslim ettikten sonra halkın gözyaşları arasında hüzünlü bir uğurlama ile demir yolu ile Bakü’den ayrılmıştır. Osmanlı Hükümeti’nin çekilmesinin bir an önce gerçekleşmesi yolunda çaba sarf etmesine rağmen tahliye ancak 20 Ocak 1919’dan önce tamamlanabilmiştir.
Azerbaycan ve Dağıstan harekâtını gerçekleştiren Türk subay ve erlerinin göstermiş oldukları fedakârlık ve kahramanlığı şükranla anmak gerekir. Uzun süren savaşların sonuna doğru yorgun ve moralsiz zannedilen kahraman Türk askeri kahraman Azerbaycan milisleriyle birlikte neler başarmaya muktedir olduğunu herkese göstermiştir. Mehmetçiğin kanıyla suladığı bu topraklar yaklaşık iki yıl süren bağımsızlıktan sonra 26 Nisan 1920’de tekrar Rus işgaline maruz kalmıştır. Bununla birlikte, dökülen bu kanların boşa gittiğine hükmetmek doğru olmaz. Çünkü milli hedeflere bir hamlede ulaşmak çoğu zaman mümkün olmayabilir. Kazanılan zaferlerin sonuçlarının bazen uzak bir dönemde alındığı da görülmüştür. Dolayısıyla 1918 yılında Azerbaycan’da verilen kurtuluş savaşının bugün Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak dünya devletleri arasında yer almasında önemli bir ilham kaynağı olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Önemli olan bu zaferler milletin ruhuna sindirilsin, unutulmasın, hatırlandıkça güç alınsın. Ancak bu şekilde kazanılan zaferlerden ilham alınarak yeni milli amaçların gerçekleştirilmesi için mücadeleye başlanabilir.
Saffet Alp YILMAZ
Kaynakça
BUDAK, Mustafa, Nuri Paşa’nın Kafkas İslam Ordusu Hakkındaki Raporu, Kafkasya
Araştırmaları, Sayı: IV, İstanbul, 1998.
GÖRÜRYILMAZ, Mustafa, Türk Kafkas İslam Ordusu ve Ermeniler 1918, Bilgeoğuz
Yayınları, İstanbul, 2007.