Tarih TOPLUM

Küreselleşmenin Babası Cengiz Han mı?

Yazar: Saffet Alp YILMAZ

“Tarihsel gerçekler öznellik üzerine kurgulanmıştır.”

Türkistan’da Oğuzlar dışındaki Türk toplulukları ve Moğollar, Cengizhan’a kutsallık atfetmişlerdir. Türkistan’daki birçok Han soylarını ve tahtlarını Cengiz Han’a dayandırmaktadır.

Günümüzde Moğollar ve Türkler, Cengiz Han’dan gururla bahsetmektedirler. Moğolistan’da Cengiz Han adını taşıyan Uluslararası Havaalanı, Caddeler, AVM’ler ve Milli parklar gibi birçok yapılar bulunmaktadır. Ulan Batur’a bir saat uzaklıkta Tsonjin-Boldog bölgesinde bulunan, 40 metrelik dev Cengiz Han büstü yer almaktadır.

Günümüzde Moğollar ve Türkler, Cengiz Han’dan gururla bahsetmektedirler. Moğolistan’da Cengiz Han adını taşıyan Uluslararası Havaalanı, Caddeler, AVM’ler ve Milli parklar gibi birçok yapılar bulunmaktadır. Ulan Batur’a bir saat uzaklıkta Tsonjin-Boldog bölgesinde bulunan, 40 metrelik dev Cengiz Han büstü yer almaktadır.

Ancak Han’a duyulan bu saygının batılılar tarafından tarihin en barbar ve soykırımcı fatihi olarak görülmesinin nedeni hâlâ bilinmemektedir.

“Cengiz Han üzerine yazılan kaynakların birçoğu Avrupa, Fars ve Çin Kaynaklarına dayanmaktadır.”

Modern Moğolistan’da hatırlanan Cengiz Han ve imparatorluğu, eğitim hayatında gözlemlenen ve TV’lerde izlenenlerden çok daha farklı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diplomatik parlaklığı sayesinde sürekli olarak birbirleri ile savaşan boyları tek bir ulus bayrak altında birleştirmesi, dini özgürlük ve diplomatik dokunulmazlık, ilkel pasaportlar, kredi kartları, ilk çek, uluslararası ticaret yollarının düzenlenmesi, yasadışı işkence, ilk devlet okulları, kıtalararası posta servisi gibi birçok ilklere imza atmıştır.

Moğol Ordularının Birleşmesi
Kaynak: Weaponsand Warfare

Tarihçi Frank McLynn, Han’ın “dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük fatihi” olduğunu söylemektedir: Han’ın liderliğinde Moğollar, 25 yılda Romalıların dört yüzyılda yaptığından daha fazla toprak ve insan fethetmişlerdir. Han’ın ölümünden sonra Moğollar, neredeyse tamamen yaşanabilir Asya kıtasını ve Orta Doğu’yu kapsayan, Batı’da Orta Avrupa’ya ve Doğu’da Endonezya’ya kadar uzanan tarihin en büyük bitişik imparatorluğunu kontrol etmeye devam ettirmişlerdir.

Avrupalıların daha önce Moğollarla hiç teması bulunmamaktadır. Fakat Türklerin ve Moğolların ataları ve uzantıları olan İskitler, Avrupa Hunları, Avarlar ve Hazarlar ile karşılaşmışlardı. İlk defa 13. yüzyılın ortalarında bilinmeyen bir dilde konuşan ve bilinmeyen bir düşman Rus kinezlikleri, Ukrayna ve Polonya şehirlerini feth ederken, haberler orman yangını gibi yayılmıştır.

Kiev önlerinde Cengiz Han’ın Ordusu

İngiliz tarihçi Matthew Pais’in ve Jack Weatherford’un “Genghis Khan and the Making of the Modern World” adlı kitabında aktardığı bilgilere göre, 1240 yılında onları “iğrenç, şeytan ırkı, hızla çoğalan, canavar, kana susayan ve kan içen yaratıklar” ifade etmekteydi.

Felaket haberleri tüm Avrupa’ya yayıldıkça, ortalığı karşı konulmaz bir bozgun ve lanetlenme söylentileri sarmıştır. “İnsanlık dışı canavarlar, şeytanî gariplikleri” hakkında dedikodular duyulmaya başlanmıştır. At-başlı yaratıklar kurbanları yemeleri yanında olağanüstü güçlere sahiptiler ve Tanrı’nın lanetlediği dünyayı cezalandırmak için ortaya çıkmışlardı. Almanya’da bu batıl histeri dalgası öylesine yaygınlaştı ki, Moğolların İsrail’in yitik kavimlerinden biri olduğuna inanılmıştır. Yahudi tüccarların sınırları aşıp onlara gizlice silah taşıdıkları söylentisi yayılmıştır. Bu yüzden bir sürü Yahudi sınır karakollarında idam edilmiştir. Macarlar istilacıları ‘köpek suratlı Tatarlar’ olarak tanımlamaktaydılar. Avusturya’da yaşayan bir Fransız keşiş ise, Moğol askerlerinin Avrupalı kadınlara tecavüz ettikten sonra kurbanlarının göğüslerini koparıp “köpek başlı” prenslerine sunduklarını ve prenslerinde bu ‘leziz yemekleri’ afiyetle mideye indirdiklerini yazmaktaydı. Kilise de felaketleri açıklayabilmek için antik efsane ve mitleri yeniden canlandırmaktan geri kalmamıştır. Dominiken tarikatına mensup Monte Croce’li keşiş Ricoldo, Moğol isminin efsanelerdeki Magog’un oğulları olan Mogogoli’den türemiş olduğunu açıklamıştır. Efsaneye göre antik zamanlarda Gog ve Magog (Ye’cûc ile Me’cûc) isimli iki yağmacı dev, Avrupa’yı dehşete düşürmüştür. Büyük İskender bu devleri yenilgiye uğratıp Kafkas dağlarının açılması imkânsız kapılarının ardına kilitlemiştir. O sırada onların soyundan gelenler özgür kalmış ve yeryüzündeki uygarlıkları yok etmek için saldırmışlardır. İnanışa göre “onları durdurmak ancak İskender’in adını anımsatarak mümkün görülmekteydi.” Kuzey Avrupa’nın hıncahınç dolan kiliselerinde korkuya kapılmış insanlara vaazlar verilmekte ve papazlar ettikleri yakarışlarda “Tatarların gazabından kurtar bizi Tanrım” diye biten dualar etmekteydiler. İşgal gücünün karşısında durabilecek sayıda askere sahip tek ordu, Fransız Kralına aitti. Ancak bu ordu da Moğollar tarafından imha edilecekti. Papa ise tüm Hristiyanlığın yok edileceğine inanıyor gibi görünmekte ve şöyle dua ettiği söylenmekteydi: “Şu Tatarların elinden Hristiyan adının tümüyle silineceğini düşününce, kemiklerimiz sızlıyor (KIRLI 2019).”

1241 kışında Cengiz Han’ın Ordularının Avrupa’ya girişi

Han, hayattayken onun hakkında hiçbir şey yazılmasına izin vermemiştir. Ancak ölümünden sonra Moğolca “Moğolların Gizli Tarihi” yazılmıştır.

Moğol İmparatorluğu ile ilgili önde gelen tarihçi Weatherford, Moğolların Gizli Tarihi yüzyıllar boyunca kaybolmuştu. Ancak 20. yüzyılda yeniden keşfedilmiş ve tercüme edilerek birçok dile çevrilmiştir. Ancak o zamana kadar tarih, Han hakkında kararını çoktan vermişti.

Weatherford bu duruma eleştiri yaparak, şunları söylemektedir; Avrupalı, İranlı ve Çinli bilim insanları tarafından yazılan bilimsel metinlerde ve kitaplarda “aşağılık barbarlar” olarak gördükleri Moğolları “sadece mağlup edilmekle kalmayıp, aynı zamanda aşağıladıkları” yazmışlardır.  

Başka bir deyişle Cengiz Han İmparatorluğu tarihi galipler tarafından değil, mağluplar tarafından yazılmıştır. Birkaç yüz yıl sonra, Moğollara yönelik korku ve nefretin, ırkların “bilimsel” sınıflandırması sürecinde Asya kökenli olan Moğolları orangutana ve mongoloid kelimesiyle daha aşağı olarak listelemesi tesadüf görülmemektedir. Daha sonra zihinsel engelli çocuklara atıfta bulunmak için kullanmışlardır.

Yale School of Management’in emekli dekanı ve “From Silk to Silicon’”in yazarı Jeffrey GARTEN, “Moğol fetihleri ​​sırasında ne olduğunu tam olarak bilmek imkânsız, çünkü kısmen ‘düşmanlarına gözdağı vermek için’ aşırı gaddarlık mitlerini kasıtlı olarak yaymaktaydılar. Han’ı belki de küreselleşmenin babası olarak tasvir etmekteydiler. Bu masallardan bazıları düşmanları diri diri kaynatmak ve kafataslarından kımız içmek içeriyordu.”

Ulan Batur’daki Parlamento Binası önündeki Cengiz Han’ın bir büstü. Ancak yaşamı boyunca herhangi bir heykel veya resim yapılmasını yasakladığı için, kimse Han’ın neye benzediğini bilmiyor…

Weatherford’a göre, çoğu zaman Moğol fetihlerine atfedilen çok sayıda sivil ölümü muhtemelen “yaklaşık 10 kat” ile abartılmaktaydı. Dahası, “her şehre teslim olma ve bağışlanma şansı sunuldu” demekte ve bildirilen katliamlar, Moğol büyükelçilerine veya tüccarlara işkence edildikten veya öldürüldükten sonra misilleme olarak gerçekleştirmekteydi. Moğol diplomatik dokunulmazlık geleneğini ihlal etmekteydi. Ayrıca şiddet ve barbarlık 13. yüzyılda bir yaşam biçimiydi. Moğolların yaklaşan korku imparatorluğu yayıldığında, Hıristiyanlar, Yahudileri şeytanî veba salgınından sorumlu tutmuşlar ve Avrupa’daki Yahudi topluluklarını yok ederek karşılık vermişlerdir.

İslam Bilginlerine göre Cengiz Han ve İmparatorluğu hakkındaki görüşleri Avrupalılarınkinden farksız değildir.

İbnü’l Esîr’e göre “İslâm’ın ve Müslümanlar’ın ölüm haberlerini ve başlarına gelen büyük felaketi yazmak kime kolay gelebilir? Keşke annem beni doğurmasaydı, keşke bu büyük felaketten evvel ölüp gitseydim. Adım ve şanım unutulsaydı da bu olayla karşılaşmasaydım, böyle bir olayı yaşamasaydım, Allah lanet etsin” gibi ifadesini kullanmaktan da kendini alamamıştır.

Cengiz Han’ın 15. yüzyıldan kalma İran eserindeki tasviri

İbn Kesir’e ise “Bu sene Timuçin adını taşıyan Cengiz Han sebebiyle umumi bir bela ve büyük bir musibet meydana geldi. Allah, ona ve beraberindeki Tatarlara lanet etsin.”

Sübki ise şehirlerde tahribatı anlatırken şu ifadelere yer verir; “tarihte gerçekleşen olayların en kötüsü ve önceki insanların görmediği en büyük musibet, kalplere işlenen bir dehşetti. Bu, neredeyse dağların bile karşısında titreyeceği bir olaydı. İnsanlar, Yüce Allah’ın Adem’i yarattığı günden içinde bulundukları zamana kadar alemin böyle bir müsibete düçar olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Buhtunnasır’ın İsrailoğullarına karşı işlediği cinayetler ve Beytü’l-makdis’i yıkması Cengiz Han’ın yaptığının yanında az kalır. İskender’in bile on senede malik olduğu yerleri, Cengiz bir senede ele geçirmişti; fakat İskender hiç kimseyi öldürmeden insanları itaate razı kılmıştı, Tatarlar ise böyle değildiler.” gibi çok sert ifadelere yer vermiştir.

Buna benzer ve aşağılayıcı ifadeler birçok İslam bilgini tarafından yer verilmiştir. Ne yazık ki bu ifadeleri günümüzde de kullanan gayr-i ihtiyari zevatlar kullanmaktadır. Bu ifadelerin yanında az da olsa Cengiz Han ipek yolunu kontrol altına alarak, haydutlardan ve istilacılardan koruduğuna dair bilgilere de yer vermektedirler.

Cengiz Han ve Oğullarının ilerleyişi sürerken İslam dünyası iç karışıklıklarla mücadele içindeydi. Abbasi halifeleri İslam birliğini oluşturmak amacıyla Cengiz Han ve Oğullarının ilerleyişini propaganda amaçlı kullanmaktaydı.

Moğol İmparatorluğu’ndaki gösterilmek istenen barbarlığın boyutu bir sır olarak kalmaya devam etmektedir, ancak bunun kesinlikle benzersiz olmadığı bilinmektedir. Bunun yanında, Han ve haleflerinin öncülüğünü yaptığı uluslararası serbest ticaret ağları, dünyayı takdir edilemeyecek şekillerde değiştirmiştir: Garten, matbaa, barut ve pusulanın tümü, Moğol ticaret ağlarında Avrupa’ya getirilmiştir. Görünüşe göre, Batı entelektüelizmi, “tarihsel gerçekler” söz konusu olduğunda mükemmel olmaktan uzak kalmakta, bu nedenle Cengiz Han’ın revizyonist tarihin bir kahramanı olma zamanı geldiği apaçık ortadadır.

Kaynakça

Şen, M. E. (2012) Genghis Khan: In The View Of Science Historiographer, Subki Akedemik Bakış Cilt 6 Sayı 11.

Michal B. (2019). Cengiz Han (Çev. Ahmet Fethi Yıldırım) Vakıfbank Kültür Yayınları, İstanbul.

Garten, J. E. (2017). From Silk to Silicon: The Story of Globalization Through Ten Extraordinary Lives,  Paperback – Illustrated.

Weatherford, M. J. (2004) Genghis Khan and the Making of the Modern World, Easton Press.

Kırlı, E. (2019). Cengiz Han’ın Hayatı ve Askeri Seferleri, ESOGÜTD,  Cilt: 2, S: 1.

 

 

Saffet Alp Yılmaz

Doktora Öğrencisi, Azerbaycan İlimler Akademisi, Baku / Azerbaycan. saffetalp@gmail.com

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...