Sosyoloji Tarih

Tasavvufî Kurumların Fonksiyonları Ve Türk Mûsıkîsine Katkıları

Tasavvuf hareketleri 9.yy.da ortaya çıkıp 11.yy.dan itibaren tarikat adı altında faaliyet göstermeye başlamıştır. Tarikatların amaçları halka İslam ahlak ve faziletini öğretmektir. İslam dinine göre batın ve zahir olanı insanlara belletmeye çalışmışlardır. Tarikatlar kurdukları tekkeler vasıtasıyla halkın her kesimine ulaşmıştır. Bu yüzden tarikatlara yani tasavvufa halkın tüm kesimleri kapsayan bir hareket diyebiliriz.

Tarikatlar toplumun her kesiminin bütünleşip kaynaşmasına vesile olmuştur. Din, dil, ırk ayrımı gözetmeden, tüm canlılara şefkatle yaklaşmışlardır. Tarikat ve tekkelerin yetiştirdiği insanlar barış zamanında halkın milli ve manevi değerlerini daha da beslemiş ve sağlamlaştırmıştır. Savaş zamanında ise milleti ve devleti için savaşmışlardır. Tarikatlar “alperen” adını verdiğimiz kişileri yetiştirmiştir. Alperenler hem İslam ahlakı hem de Türklük şuurunu taşıyan donanımlı insanlardır. Verdikleri mücadele ile Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasına büyük katkı sağlamışlardır. Türkmenlerin yerleşik hayata geçirilmesi için de çaba göstermişlerdir. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri Türkmenleri yerleşik hayata geçirmeye çalışıyordu. Çünkü yerleşik toplumlarda eğitim, askerlik, vergi gibi konular daha kolay ve nizami şekilde halledilebiliyordu. Tasavvuf ehli insanlar Anadolu’daki Türkmenleri tek bir hedef etrafında birleştirmeyi başarmıştır.

Tarikatlar kurdukları vakıflarla halkın ihtiyacını karşılamaya yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin iktisadi hayatını düzenleyen Ahi Teşkilatının da tasavvuf ehli olduğu göz önünde bulundurulunca tarikatların hizmetleri daha iyi idrak edilecektir.

Osmanlılar tasavvufa çok ehemmiyet vermiştir. Bazı padişahlar da tarikatlara mensup olmuştur. Padişahlar bazı tarikatlar ile gönül bağı ilişkisi kurmuştur. Fakat tasavvuf ehli insanlar “padişaha yakın olmak ateşe yakın olmaktır” diyerek bunu prensip olarak kabul etmişlerdir. Bazı tarikat liderleri de padişahların kendilerine duyduğu bu yakınlığı kullanarak devlet birimlerindeki makamlara atanmışlar, kendi tarikat mensuplarını da yanlarına alarak devlet kademelerinde kadrolaşmaya başlamışlardır. Devlet kademesinde yükselmeye başlayan tarikatlar halk nezdinde itibarını yükseltmiştir. Devlet ve tarikatlar arasındaki ilişkiler her dönem “al gülüm-ver gülüm” cihetinde olmayıp, tarikatlar bazı dönemlerde isyan etmişler ve devleti içeride zor duruma sokmuşlardır. Selçuklu Devleti’nin yıkılış sürecini başlatan Babai isyanı ve Osmanlı Devleti’ni çok uğraştıran Celali isyanları bunlara örnektir.

Tarikatlar cihat ruhunun, gaza anlayışının canlı tutulmasını da sağlamıştır. Zaten yaradılış özellikleri ve geldiği bozkır kültüründen dolayı askeri geleneğe yabancı olmayan Türkler tarikatlar sayesinde askeri fonksiyonlarını kullanabilecekleri meşru zemin elde etmiştir. Alperen kimlikli savaşçılar hem İslam’ı yaymak için savaşmış hem de İslam ahlakını en ücra köşelere kadar yaymaya çalışmıştır. Tarikatlar sınır boylarında tekke ve zaviyeler kurarak buraları Türkleştirmiş ve Müslümanlaştırmıştır. Hem de Türk kültürü ve İslam dini yabancılara tanıtılmaya çalışılmıştır. Sınır boylarında kurulan ve ticari ilişkiler için çok önemli olan ribatlar da alperenler tarafından korunmuştur. Osmanlılar bir yeri fethetmeden önce alperenleri bölgeye yolluyor, böylece düşmana kendilerini tanıtıyordu. Bölge askeri açıdan fethedilmeden önce insanların gönülleri fethedilmiş oluyordu. Bektaşilik tarikatı yeniçeri ocağının kurulması ve askerlerinin yetiştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Hacı Bektaşi Veli Yeniçerilerin kuruluşunda etkilidir ve yeniçeriler için önemli ve etkili bir şahsiyet olmuştur.

Tarikatlar kurdukları tekke ve zaviyelerde eğitime de katkı sağlamışlardır. Buralarda İslam dininin gerekliliklerinin yanında görgü kuralları, tarih, coğrafya, astronomi, hat, tezhip edebiyat ve musiki gibi alanlarda da eğitim verilmiştir. Buralar bir nevi medrese işlevi de görmüştür.  “Allah güzeldir, güzeli sever” hadisinden yola çıkılarak güzel sanatların öğretilmesine ehemmiyet verilmiştir. Bu sayede tekkeler güzel sanatların öğretildiği ve nesilden nesle aktarılmasını sağlayan bir kurum işlevi görmüştür. Bazı sanat dallarının haram mı, helal mi konusunda şüpheleri olsa da bazı sanat dalları şüphesiz benimsenmiştir. Tarikat ehilleri özellikle hat, şiir ve musiki alanlarında başarı göstermiştir.

Musiki tekkelerde icra edilen zikirlerde müritlerin daha coşkulu hale gelmesi için kullanılmıştır. Musiki İslam’ın ve İslami öğretilerin daha kolay öğrenilmesi ve daha uzaklara yayılması için bir vasıta olarak kullanılmıştır. Tekke musikisi Mevleviler yoluyla Klasik Türk Müziğine, Bektaşiler yoluyla Türk Halk Müziğine önemli katkılar sağlamıştır. Osmanlı döneminin en olgun müzikleri saray, cami, konak ve tekkelerde icra edilmiştir. Tekkeler pek çok bestekâr, sazende, hanende yetişmesine katkı sağlamıştır. Tekkeler ve zaviyeler yetiştirdikleri müzisyenlerle Türk musikisinin gelişmesine ve sürdürülmesine katkı sağlamıştır.  Devlette kadrolaşan ve önemli mevkilere gelen kadızadeliler tarikatı musikinin haram olduğu gerekçesiyle tüm tekkelerin kapatılmasını, tekke mensuplarının tövbe etmesini, eğer tövbe etmezlerse öldürülmesini gerektiği fikrini yaymaya çalışmıştır. Ancak Sivasi tarikatının verdiği mücadele ile Kadızadeliler görevlerinden alınmış ve Türk tarikatları canı pahasına Türk musikisini savunmuştur. Ulemaların musikiyi “haram” olarak nitelendirmesine rağmen tekke mensubu müzisyenler Türk musikisini dini mekânlara ilahilerle, nefeslerle, semah ve semavi rakslarla sokmuştur.

Tekke ve tarikatlar toplum içinde sosyal, siyasi, ekonomik, askeri, eğitimsel, kültürel ve sanatsal roller oynamıştır. Toplumun bütünleşmesini ve sosyalleşmesini sağlamışlardır. Orduya asker sağlamış ve casusluk faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Türk-İslam medeniyetinin ortaya çıkmasında etkili olmuşlardır. Türk müziği ile Türklerin duygu, düşünce ve inançlarını dile getirmişlerdir. Türk musikisinin gelişip, yaygınlaşmasına vesile olmuşlardır.


*Yavuz Demirtaş ve Ramazan Kamiloğlu’nun “Tasavvufî Kurumların Fonksiyonları Ve Türk Mûsıkîsine Katkıları” adlı makalesinden yorumlanarak özetlenmiştir.

**Orijinal makalenin künyesi: Demirtaş, Yavuz , Kamiloğlu, Ramazan . “Tasavvufî Kurumların Fonksiyonları Ve Türk Mûsıkîsine Katkıları”. İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8 / 2 (Aralık 2017): 199-214 .

*** Makalenin orijinali için tıklayınız.

İdris Kılıçaslan

Gazi Üniversitesi Tarih Öğretmenliği-Lisans
Gazi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-Yüksek Lisans
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-Doktora

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...