Tarih

Tevhid-i Tedrisat ve Laik Eğitim

Osmanlı Devleti 1699 yılındaki Karlofça Antlaşmasıyla Kutsal İttifak devletlerine karşı ilk kez büyük oranda toprak kaybetti. Bu zamandan sonra kaybettiği toprakları geri alma politikası izledi. Fakat 1718 yılındaki Pasarofça Antlaşmasıyla Batı’nın üstünlüğünü kabul ederek içine çekildi ve Lale Devri olarak adlandırılan ve savaşsız geçen 12 yıllık bir döneme girildi. Bu dönemde hiç askeri ıslahat yapılmayarak sosyal ve kültürel alanlarda ıslahatlar yapıldı. Lale Devri 1730 yılında Patrona Halil isyanı ile son buldu. 1774 yılındaki Küçük Kaynarca Antlaşması ise Osmanlı Devleti’nin dış politikasında yeni bir sayfa açtı. Osmanlı Devleti bu tarihten sonra elinde kalan toprakları korumaya yöneldi. Bunun için ise savaşlarda başarılı olması gerekiyordu. Öncelikle askeri okullarda ıslahatlar yapıldı. Sivil okullar ise kapatılmayarak ve mevcut yapısı korunarak eğitimine devam etti. Sivil okullar kapatılmak yerine eskilerine dokunulmadan yeni sivil okullar açıldı. Çünkü toplumun tepki vermesi önlenmeye çalışıldı. Bu dönemde yapılan yeniliklere halk, din adamları ve yeniçerilerin karşı çıktığı ve isyan ettiği düşünülünce bu karar anlayışla karşılanabilir. Fakat eski okulların kapatılmadan yeni okulların açılması farklı okulların olmasına ve farklı insanlar yetişmesine sebep oldu. Bu da toplum içinde farklı hayat görüşüne sahip olan insanlar demekti. Medreseler, açılan yeni okullar, kapitülasyonlar sayesinde yabancıların açtığı okullar ve azınlık okulları ile Osmanlı eğitim sistemi parçalı bir yapıyı andırıyordu. II. Abdülhamit döneminde okullar kontrol altına alınmak istendiği için Maarif Nizamnamesi çıkarıldı. Yine de eğitim sistemindeki ikilik Cumhuriyet ilan edildikten sonra çıkarılan Tevhidi Tedrisat yasasına kadar devam etti.

Osmanlı’daki eğitim sistemi Selçuklu Devleti’nin kurduğu sistemin devamı niteliğindeydi. Bu okullar İslam kültür ve medeniyetine uygun bir eğitim veriyordu. Fakat eğitim devletin asli görevleri arasında değildi ve gönüllü olarak yürütülüyordu. Osmanlı Devleti 1800’lü yılların ortalarında eğitimi zorunlu hale getirdi. Okullaşma oranı çok düşüktü. Çoğu vilayette idadi (lise) dahi yoktu. Eğitim işleri vakıflar ve zenginlerin bağışlarıyla yürütülen plansız ve programsız bir yapıydı. Osmanlı Devleti yalnızca asker ve devlet adamı yetiştirmek için eğitim işlerini aksatmadan yürütmüştür. Halk ise tamamen kendi haline bırakılmıştır. Çocuklar küçükken sıbyan mektebine giderse temel dini bilgileri ve Kur’an okumayı öğrenmekten başka bir kazanım elde edemez haldeydi.

Osmanlı Devleti, Batı karşısında süregelen yenilgiler sonrasında eğitimin önemini kavradı ve nitelikli insan gücü açığını kapatmak için eğitim alanında ıslahatlar yapmaya girişti. Bunu yaparken de geleneksel eğitim veren medreselerin tepkisini çekmemek için mevcut eğitim kurumları kapatılmadan yeni eğitim kurumları açıldı.

Eğitim alanındaki bu ikilik toplumda Batı arzı eğitim veren askeri ve sivil okullarda okuyanlar ile geleneksel medreselerde eğitim alanlardan oluşan iki farklı yapıyı meydana getirdi. Bu farklı yapı taban tabana birbirine zıt hayat görüşüne sahip oluyordu. Örneğin; Batı tarzı eğitim veren bir hukuk okulundan mezun olan hâkim ile medreseden mezun olan bir kadı ortak bir noktada buluşamayacak kadar farklı iki dünya görüşünü temsil ediyordu. Bu sebeple ülkenin ve toplumun sorunları çözülemiyordu. Halkan kopmuş mektepliler ile halkın desteğini alan medreseliler arasında uçurum oluşmuştu.

16 Temmuz 1921 tarihinde toplanan Ankara Maarif Kongresi’nde Mustafa Kemal eğitimin faydasız inanç ve geleneklerden arındırılarak, ilmi ve fenni bir yol izlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu da Kurtuluş Savaşı’nın cephe döneminde yapıldığı için Tevhidi tedrisata önem verildiği ve buna hazırlık yapıldığı anlamı çıkarılabilir. Mustafa Kemal, 2 Şubat 1923’te İzmir’de, 6 Şubat 1923’te de Kırkağaç’ta yaptığı konuşmalarda medreseler ve medreseleri besleyen vakıfların kapatılması gerektiğinden, herkesin alması gerektiği ilim ve fen eğitiminden bahsetmiştir.

3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan tevhidi tedrisat kanunu, Tanzimat döneminden beri ülkenin sorunları arasında süregelen ikili eğitim, iki değişik fikir ve duygudaki iki insan problemini çözmek gayesi ile kabul edildi. Bu kanunla ülkedeki tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiş oldu. Medreselere bağlı olan iptidailer (ilkokul seviyesindeki eğitim kurumu) kapatılarak, buradaki 16,245 öğrenci ilkokullara kaydedildi. Medreseler de kapatılarak yerlerine İmam-Hatip liseleri açıldı. İstanbul Darülfünunu’nda İlahiyat Fakültesi açıldı. Böylece ülkedeki milli hislere yabancı olan medreseler kapatılmış oldu. Medreseler ve medreselere bağlı iptidailer, sıbyan okulları kapatıldıktan sonra yabancı okullar da kapatılmaya başlandı. Yabancı okulların din ve mezhep propagandası yapması yasaklandı, azınlık okullarında ise tarih, coğrafya, Türkçe derslerinin Türk öğretmenler tarafından, milli eğitim bakanlığınca hazırlanan müfredata göre verilmesi kararlaştırıldı. Askeri okullar Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Tekke ve tarikatlar da 30 Kasım 1925 tarihli 677 sayılı kanun ile kapatıldı. Arapça ve Farsça dersleri okullardan kaldırılarak Latince ve Yunanca dersleri kondu. Ders kitapları milli eğitime uygun olacak şekilde yeniden hazırlandı. Eğitim sisteminin cumhuriyet ideolojisini yerleştirmesi bakımından düzenlenmesine çalışıldı.

Tevhidi tedrisat kanunu sayesinde muasır medeniyetler seviyesine çıkmaya engel teşkil eden eğitim kurumları kapatılmış oldu. Aynı zamanda Batılıların çıkarlarına hizmet eden, ülkenin geri kalmasına neden olan anlamsız ve boş tartışma konuları üreten medreselerin kökü kurutulmuş oldu. Tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak denetim altına alındı. Kız çocuklarında okullaşma oranı arttı. Eğitim programları milli ve laik esaslar çerçevesinde yeniden düzenlenerek, terakkiye mani olan düşünüş şekli, milletin zihninde adeta pranga olan bozuk, sözde eğitim kurumları tarihe karışmış oldu.

Kaynak: Asım Sarı, “Tevhid-i Tedrisat ve Laik Eğitim”, G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.22, S.2, ss.181-192. (Yorumlanarak özetlenmiştir).

İdris Kılıçaslan

Gazi Üniversitesi Tarih Öğretmenliği-Lisans
Gazi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-Yüksek Lisans
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-Doktora

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...