980 yılında Buhara yakınlarındaki Afşana adlı köyde dünyaya gelmiştir. Tam adı Ebû Alî el-Hüseyin İbn Abdullah İbn Alî İbn Sînâ’dır. İslâm dünyasında bilim ve felsefe alanındaki eşsiz konumunu ifade etmek amacıyla kendisine verilen “eş-şeyhü’r-reîs” unvanı ile de bilinir. Eserlerini yüzlerce yıl temel kaynak olarak kullanan Batı’da Avicenna ismiyle tanınmış, pek çok yerde “Hekimlerin Kralı” ya da “Filozofların Prensi” unvanlarıyla anılmıştır.
Saray katiplerinden olan babası Abdullah’ın bilim ve felsefeye düşkünlüğü ile alim ve filozofları zaman zaman evinde toplaması İbn Sina’nın çok küçük yaşlarda bilimle tanışmasını sağlamış, içinde ömrü boyunca tükenmeyecek olan öğrenme arzusunu ateşlemiştir. Henüz 10 yaşındayken Kuran-ı Kerîm’i ezberlemiş, dil, edebiyat ve dini konularda iyi bir eğitime kavuşmuştur. İlerleyen yıllarda da devrin önemli alimlerinden dersler almış, matematik, mantık, coğrafya, felsefe ve daha birçok konuda o güne kadar yazılmış en önemli eserleri okumuş, ardından da tıp eğitimine başlamıştır. Diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da hocalarından bir müddet ders aldıktan sonra tıpla ilgili eserleri kendi kendine okumaya başlamıştır. Kısa sürede tıp ve eczacılıkta da ileri bir düzeye ulaşan İbn Sina, kendi ifadesine göre daha 19 yaşında iken birçok tabibin onu bir tıp otoritesi sayarak bilgisinden faydalandığı bir hekim haline gelmiştir.
Samani Hükümdarı Nuh bin Mansur’un hastalığını iyileştirmesi üzerine, Buhara’daki olağanüstü zengin kitaplıktan dilediği gibi yararlanmasına izin verildi. Burada bulup okuduğu kitaplar, bilgisinin daha da derinleşmesine ve düşüncelerinin gelişmesine büyük katkıda bulundu. 21 yaşına geldiğinde dönemin en büyük hekimlerinden biri sayılıyordu. Gazneli Mahmud’un Samani hanedanına son vermesi üzerine Buhara’dan Harzem’e gitti. Ardından Gürgenç ve Rey’de dolaştı. Bu gezgin yıllarında zaman zaman hekimlik yaptı. Bir süre Hemedan’da Büveyhi Emiri Şemsü’d-Devle’nin vezirliğinde bulundu. Bir süre sonra İsfahan’da, Alaü’d-Devle’nin sarayına girdi. Hükümdarla çıktığı bir sefer sırasında 10 Temmuz 1036 tarihinde mide rahatsızlığından Hemedan’da vefat etti.
• İbn Sînâ, bilimin hemen hemen her dalında çalışmalar yapmış ve felsefi düşünceleri ile kendinden sonra gelenleri etkilemiş dâhi bir Türk düşünürü ve bilginidir.
• Tıp tarihinin gelmiş geçmiş en büyük hekimi olan İbn Sina’nın eseri el-Kanun fi’t-Tıbb, 18. yy’a kadar dünyadaki tıp okullarında temel kaynak olarak okunmuştur.
Anatomik bilgiler, hastalıkların tarifi, tedavi yöntemleri, kullanılacak ilaçlar gibi tıbbın temelini oluşturan konularda yazılmış olan bu kitap yüzlerce yıl hem Doğu’da hem de Batı’da hekimliğin ana kaynağı olmuştur. Tıbbi konuları kadar verdiği bitki tanımları ve ilaç tarifleriyle de eczacılığın temel kitaplarından sayılır.
Kaynak: Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi müzesi tanıtım broşüründen alınmıştır.
Yorumla