DÜŞÜNCE TEKNOLOJİ TOPLUM

21. Yüzyılda Toplumları Bekleyen Tehditler

Bilinen insanlık tarihinde insanlar birbirlerini sürekli tehdit eder olmuş ve savaşmışlardır. Savaşların nedenleri kimi zaman ideoloji, kimin zaman din ya da mezhep ama çoğu zaman ekonomi olmuştur. Bu sebeple insanlar canlarının ve ekonomik zenginliklerinin güvenlik ihtiyacını karşılamak maksadıyla devlet mekanizmasını oluşturmuş, ordular vücuda getirmiştir.

II. Dünya Savaşı’na kadar konvansiyonel (geleneksel) savaş[1] insanların tehdit algılarının başında yer almıştır. 1939-1945 yılları arasında Mihver ve Müttefik bloklarının kozlarını paylaşmasından sonra iki kutuplu dünya düzeni ortaya çıkmış, bu iki kutup arasında Soğuk Savaş[2] dediğimiz ekonomik, askerî ve kültürel rekabet yaşanmıştır. Elbette 1945 yılından sonra da konvansiyonel savaşlar meydana gelmiş fakat bu savaşlar giderek azalmış ve yerlerini terör örgütleri, ekonomiye yapılan spekülatif saldırılar[3], beşinci kol faaliyetleri, sinema, kültürel hegemonya, algı yönetimi gibi daha yumuşak kuvvetlere bırakmıştır.

2000’ li yılların başından itibaren üçüncü dünya ülkeleri konvansiyonel savaşlarla Batılı devletler tarafından işgal edilmiştir. Batılı devletlerde ise artık top, tank ya da tüfek ile gelen düşman tehdidi söz konusu değildir. İnsanları ve devletleri tehdit eden tehlike unsurları da adeta liglere ayrılmıştır. Gelişmiş Batılı ülkeler salgın hastalıklar, göçler, sığınmacılar, yapay zekânın gelişmesi ile daralan kişisel hak ve özgürlükler, terör faaliyetlerini tehdit olarak algılarken üçüncü dünya ülkeleri düşman ordusu tarafından işgal edilme korkusunu hâlâ yaşamaktadır. Yani teknoloji ne kadar gelişmiş, medeniyet ne kadar ilerlemiş olursa olsun, karşı karşıya gelen unsurlardan biri ya da birileri, diğeri ya da diğerlerine ezici üstünlük sağladığı zaman konvansiyonel savaş kaçınılmaz olmaktadır. Diğer yandan konvansiyonel savaşın maliyetinin ağır olması sebebiyle hibrit savaş[4] denilen yeni bir savaş kavramı gelişmeye başlamıştır.

21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bu günlerden itibaren toplumları bekleyen tehditler değişmiştir. Artık savaşlar eskisi gibi karşı tarafın ordusunu yok ederek istenilenlerin cebren kabul ettirilmesine dayanmıyor. Silahlı kuvvetler haricinde, farklı argümanlar kullanılarak güçlü olan taraf diğerine iradesini kabul ettirmektedir. 21. yüzyılda insanları bekleyen tehlikeler şunlardır:

– Küresel ısınma

– Yangınlar

– Kuraklık

– Sel felaketleri

– Tarım alanları ve ormanların tahrip olması

– Gıda fiyatlarının artması

– Hayat pahalılığı

– Kıtlık tehlikesi

– Toplumsal olaylar (sokak gösterileri)

– Taşeron terör örgütleri

– Göçler

– Sığınmacı sorunu

– Konut yetersizliği

– Enerji santralleri ve su kaynakları gibi stratejik tesislere sabotaj yapılması

– Eğitim ve sağlık hizmetlerinde aksama

– Küresel salgın hastalıklar

– Kısmi/tam kapanma (karantina) önlemleri ve yetersiz hastane kapasiteleri

– Üretim ağının durması veya yavaşlaması

– İnsanların birikim ve varlıklarını kaybetmeleri

– Ekonomiye yapılan spekülatif saldırılar

– Yapay zekânın ve dijital hizmetlerin kötü niyetli kullanımı

Bu tehditleri göremeyen ve bunlara göre savunma planı, strateji oluşturmayan toplumların karşılaştıkları problemler “çalışmadıkları yerden” gelecektir.


[1] Konvansiyonel Savaş: Konvansiyonel ya da başka bir ifadeyle geleneksel savaş, genellikle nükleer silahların dışında yaygın, klasik ve geleneksel savaş araçları ile yapılan savaşları tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu tür savaşlarda taraflar savaşı düzenli orduları ile icra etmektedir. Bkz. Abdurrahman Topal, Mücahit Akpınar, Hüseyin Beyhan; Hale Sınıfı İnsansız Hava Aracı Teknolojisi ve Konvansiyonel (Geleneksel) Savaştaki Yeri, Türkiye İnsansız Hava Araçları Dergisi. 2021; 3 (1), s. 19.

[2] Soğuk Savaş: Soğuk Savaş kavramı İkinci Dünya Savaşı sonrasında, temelde ABD ile SSCB arasında gelişen düşmanca ilişkileri ve ideolojik çatışmayı tanımlamak için kullanılmıştır. Bu çatışma kendisini açık askerî eylemlerle değil ekonomik baskı, propaganda ve silahlanma yarışıyla gösterdi. Bkz. Gürdal Çetinkaya, “SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE VE EİSENHOWER DOKTRİNİ”, Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi 3 (2019 ), s. 2.

[3] Bkz. Mahfi Eğilmez, Spekülasyon ve Spekülatif Saldırı, 10 Haziran 2018. https://www.mahfiegilmez.com/2018/06/spekulasyon-ve-spekulatif-saldr.html ; adresinden 04.08.2021 tarihinde görüntülendi.

[4] Hibrit Savaş: Devletlerin silahlı kuvvetlerinin karşı karşıya geldiği konvansiyonel savaşlardan kaçınmak maksadıyla işlevsellik kazandığı düşünülen Hibrit savaş yaklaşımında temel strateji, devlet-dışı aktörler veya devletler tarafından yeni doktrin ve organizasyon türleri oluşturmak, teçhizat geliştirmek, nihayetinde çatışmaya asimetrik ve yaratıcı bir yaklaşım getirerek çatışma süresini uzatmaktır. Hakkında farklı yaklaşımlar ortaya konulmasına ve giderek daha fazla ilgi çekmesine rağmen hibrit savaşın tanımı ve kullanılması konusunda henüz tam bir düşünce birliği sağlanamamıştır. Bkz. Erol Işıkçı ve Erman Kiraz, “HİBRİT SAVAŞ” KAVRAMININ “YENİ SAVAŞLAR” PERSPEKTİFİNDEN İNCELENMESİ, SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi, 30 (2), s. 255.