DÜŞÜNCE Mimari Tarih

Bizans Mimarisinin Örneklerinden: Dağpazarı Kilisesi (Corapissus)

Yazar: Müge Akkanat (Anadolu Tarih)
GİRİŞ

Mersin ilinin Mut ilçesi Dağpazarı köyünde sur dışında yer alan Bizans dönemine ait kilisenin günümüze ulaşan verilerinin ışığında yapılan küçük bir araştırma çalışmasıdır. Sanat tarihi temel kaynaklarının yanında bölge üzerinde yapılan bilimsel çalışmalardan ve görseller için ise internet ortamından yararlanılmıştır.

DAĞPAZARI KİLİSESİ (CORAPİSSUS)

Dağpazarı Kilisenin Konumu

Dağpazarı Kilisesi Mersin ilinin Dağlık Kilikya noktasında, Mut ilçesinin kuzeybatısında bulunan Dağpazarı köyünde yer almaktadır. Mut İlçesi Toros dağları eteklerinde, Göksu Nehri kıyılarında kurulmuştur. Doğusunda Silifke, batısında Erdemli, kuzeyinde Karaman ve güneyinde Gülnar topraklarıyla çevrili Mersin-Karaman Devlet kara yolu üzerindedir.

Mut ilçesinin 35 km kuzey batısında yer alan Bizans dönemine ait olan Dağpazarı köyünün ortasına ve en yüksek yerine inşa edilen kilise antik ismini dönem kaynaklarından bildiğimiz Corapissus antik kentinin yol güzergahı üzerinde oluşum sergilemiştir. Bu bilgi Mut kalesinin batı kısmındaki kitabeden anlaşılmaktadır. Antik dönemlerde Silifke’yi İç Anadolu’ya bağlayan Kilikya kapılarından biri olan Sertavul geçidi üzerinde önemli bir konumdaydı. Dağpazarı köyü yerleşim alanı, 1989 yılında III. derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenmiştir.

Dağpazarı Köyü Uydu Fotoğrafı

Bölgenin ve Kilisenin Tarihçesi

Dağpazarı,  antik  ismi  Corapissos  olan  bir  kenttir. Kilisenin bulunduğu Kilikya bölgesinde Kilikya adının ilk defa ne zaman kullanıldığı ve nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Herodot bölgenin “Hypachoea” olarak adlandırıldığını, Fenikeli Agenor’un oğullarından Cilix’in buraya gelip yerleştiğini ve onun adından dolayı bölgenin Kilikya adını aldığını yazmaktadır. Bugün ise Kilikya adının Asur kaynaklarında Dağlık Kilikya için kullanıldığı düşünülen “Hilakku” kelimesinden değiştiği kabul görmektedir. Ovalık Kilikya ise “Que” olarak adlandırılmıştır. Bölgenin sınırları Roma İmparatorluk Çağı’na kadar farklı görüşler doğrultusunda belirtilmiştir. Herodot  Kilikya’nın, kuzeyde Halys ve güneyde Mısır’a dek uzanan oldukça geniş bir bölge olduğuna işaret eder. Daha sonraki dönemlerde ise bölgenin sınırlarının bu kadar geniş bir alana yayılmadığını görürüz. Manavgat (Melas) Çayı’ndan başlayıp Toros dağlarının güney etekleri boyunca Amanos Dağları’na kadar uzanmaktadır. Kilikya bölgesi kendi içerisinde Dağlık (Tracheia ve Aspera veya Tracheiotis) ve Ovalık (Pedias ve Campestris) olarak iki alt bölgeye ayrılır. Bölge, 395 yılından sonra Roma İmparatorluğundan Bizans egemenliğine geçmiştir. Dağlık ve Ovalık Kilikya’yı birbirlerinden ayıran sınır Lamas Çayı (Limonlu) dır.

“Kilikya’da ilk olarak, çok dik bir kayaya oturmuş bir kale olan Korakesion’a gelinir. Tauros’un dışında kalan Kilikia’ya gelince, onun bir parçası Trakheia ve diğeri Pedias olarak adlandırılır.” Kilikya bölgesi, Anadolu’da Akdeniz’in doğusunda, denizsel ve karasal alana sahip stratejik bir konumdadır.

Buralarda Helenistik dönem ile birlikte görülmeye başlayan tarımsal üretime yönelik mimari yapılanmaların Roma döneminde ve Geç Antik dönemde de devam ettiği ve eklenen çeşitli yapılarla bu yerleşimlerin boyutlarının değiştiğini görülmektedir.

Kilise, Dağpazarı Köyü yerleşim alanı içerisindedir 1875 yılında İngiliz gezgin Davis ve 1890 yılında Headlam ve W. Ramsay  tarafından incelenmiş ve yapıların planları çıkarılmıştır. 1957-1958 yıllarında İngiliz Arkeolog M. Gough tarafından kazı yapılmış ve bazilika kalıntısı, yanında vaftiz binası, kilise yapısı (sadece temelleri görülebilmekte), sur dışında bazilika, Bizans dönemine ait bir ev ortaya çıkarılmıştır. Alanda geniş bir şehir öreni içerisinde kale ve erken Bizans mimari üslubunda muhtemelen MS 5. yüzyıl dönemlerine ait üç nefli, yan duvarları ve apsisinin büyük kısmı ayakta kalmış kilise kalıntıları ile yine aynı döneme ait renkli taban mozaikleri bulunaktadır. Köyün tam içinde olan bu mozaiklerde çeşitli hayvan figürleri yanında geometrik motifler de yer almıştır.

Kilikya Bölge Özelliği

Dağlık Kilikia bölgesinde kiliselerin çoğunluğunu üç nefli bazilikal planlı kiliseler oluşturmaktadır. Dağlık Kilikia bölgesindeki üç nefli bazilikal planlı kiliselerde bazilikal planı tamamlayan, naos bölümün batısında yer alan nartheks bölümüdür. Bölge kiliselerinde nartheks bölümünde bulunan ve naosa girişi sağlayan kapı açıklıklarının genelde kemerler ile oluşturulan ve tribelon olarak adlandırılan üç girişin bulunduğu görülür. Yan girişler kiliselerin yan neflerine, orta girişin ise orta nefe ulaşımı sağlamaktadır. Bu plana sahip kiliselerde iç mekân düzenlemesinin oluşmasını sağlayan nefleri birbirinden ayıran ve aynı zamanda üst yapının taşınmasını sağlayan taşıyıcı elemanlar çeşitlilik göstermektedirler. Bu taşıyıcı elamanlar; sütunlar, arkadlar ya da ayaklardır ve nefleri oluşturan sütunlar genelde Korinth düzeninde sütun başlıklarına sahiptirler.  Aynı zamanda, bölge kiliselerinde genellikle tek merdivenli ambon modellerine rastlanmaktadır. Bu tip ambonlar MS 5. yüzyılın sonu ile 7. yüzyılın ortalarına kadar kullanılmışlardır. Bölgedeki bu kiliselerin MS 5. ve 6. yüzyıllarda yoğun olarak inşa edildikleri bilinmektedir.

 KİLİSE PLAN TASVİRİ

Dağpazarı Sur İçi Kilisesinin Planı

Yapı Dağpazarı suru dışında yer alan 4 destekli yapıdır, dikdörtgen plan şemasına sahip, batı cephede 1 kapı açıklığı ile narthekse giriliyor, nartheksten ise 3 kapı açıklığı ile naos birimine giriliyor. Ambulatorionlu (çevre koridorlu, dehlizli) bir yapı olmasıyla birlikte temelde 3 nefli olduğunu söyleyebiliriz. Merkezî mekânda üst örtü sistemi olarak kubbe yer alıyor ve kubbenin temel taşıyıcı unsurlarının L ve T payeler olduğunu görüyoruz. Yapının kuzeybatı kısmına yakın olan kısımda 2. giriş kapısı yer almaktadır. Neflerde kullanılan sütunlar bir birbirlerine kemerler ile bağlanmıştır. Yapının doğu cephesine baktığımızda ise, synthrononlu, içten yuvarlak, dışarıdan ise keskin olmayan 3 cepheli bir apsise sahip olduğunu, apsiste 2 pencere açıklığının yer aldığını söyleyebiliriz.

Apsis yarım kubbesinin üzerinde bir kırma çatının varlığını görüyoruz. Yan neflerin de tonozlarının üzerinde kırma çatı ile örtüldüğünü biliyoruz. Doğu cephede, apsisin kuzey ve güneyinde dikdörtgen planlı birer ek mekânın varlığını görüyoruz. Buraların Prothesis ya da Diokonikon olduğundan dönemsel farklılıklardan dolayı her zaman emin olamıyoruz. Yine bu mekânlarda da birer pencere açıklığı mekânın aydınlatılması amaçlanmıştır. Üst örtü birimlerinde de planda görünmese de tonoz kullanılmış olmalıdır.

Bemanın önünde yer alan büyük payelerin üzerinde yüksekçe bir duvar parçası bizi Alahan Manastırına götürüyor. Merkez alanının kulevari yükseltilmiş bir birimin olduğu ve onun üzerinde de bir kubbesinin olduğunu söyleyebiliriz. Her daim Alahan Manastırı ile ilişkilendirilmiştir… 1932 yıllarında Michael Gough (Alahan Manastırında çalışan ilk araştırmacı) ilk kazı çalışmalarını yapılıyor.  Yapı, düzgün kesme blok taş kullanılarak ve Opus Quadratum (içten ve dıştan kesme blok taş ama içi moloz taş dolgulu) duvar örme tekniği ile inşa edilmiştir. Kazılarda, yapıya ait olması düşünülen renkli ve figürlü taban mozaiği bulunmuştur. (Özellikle nartheks’inde kırmızı beyaz renkte) Dağpazarı Kilisesinin diğer dönem yapılarına göre bazı farklılıkları vardır bunlardan biri kuzey ve güney cephelerinin beden duvarlarında içten ikişer yarım yuvarlak nişlerin yer alması ve bu kısımların dışarıdan paye desteği ile inşa edilmiş olmasıdır. Pastoforiumların üzerileri dıştan saçaklı bir örtü sistemiyle kapalıdır.

Dağpazarı Kilisesi Batı Cephesi Restitüsyon Çizimi

Yapının batı bölümünde ortaya çıkan paye parçası ve devamında yapılan plan restitüsyonuyla birlikle karşımıza böyle bir çizim çıkıyor. Payenin formu iç mekân tasarımının nasıl olması gerektiğiyle ilgili bize önemli veriler sunmaktadır. Bu plan şemasının tipinin en erken örneği olarak kabul edilmiştir ve sonraki dönemlerde başka yapıların inşa aşamasında tasarımlarına yön veren yapılardan bir tanesi olmuştur.

Yapının doğu cephesinden bir restitüsyon çizimi. Apsis yarım kubbesinin , Pastoforium mekânlarının ve yan neflerin kırma çatı ile örtülü olduğunu görebilmekteyiz. Apsiste 3 pencere açıklığının da yer aldığını tekrar söyleyebiliriz.

Dağpazarı Kilisesinin Kuzeybatı L Paye Örneği

Yapının kuzeybatı kısmına yakın noktasında bulunan L paye. Payelerin arası sütunlarla desteklendiğini görüyoruz. İmparator Zeno dönemine tarihlense de (476-491) yapı başkent destekli bir tasarım ya da inşa süreci geçirmiştir demek için elimizde yeterli veri bulunmamaktadır.

Dağpazarı Kilisesi Güncel Planı

Yapının bugüne ulaşabilen güncel planı… Sadece güney duvarının bir kısmı doğu duvarının ise tamamı bugüne ulaşmıştır. Apsisi ve Postaforium odaları ile birlikte.  Batı cephesi başta olmak üzere merkezi mekânda daha öncesinde yer alan taşıyıcı ya da ayırıcı mimari parçaları bugüne ulaşamamıştır.

Dağpazarı ve Qasr İbn Vardan Kilisesi ile Karşılaştırma

Karşılaştırma yapılacak olursak Qasr İbn Vardan Kilisesi ile karşılaştırabiliriz. Plan tipi ve kullanılan malzeme teknik anlamında Suriye ve Cilicia bölge özelliğinin karma örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Cilicia ve İsauria  bölgelerinde  çevresel koşullarda her yapıda olmasa da  etkileşimin gerçekleştiği örneklerdir. Her 2 örnek de tek katlıdır.

Günümüzde Dağpazarı Kilisesi Doğu Cephesi

Yapının doğu cephesinden güncel bir fotoğraf. Yıllarca atıl kalan yapının günümüze ulaşan en sağlam cephesi… Diokonikon ve apsiste yer alan pencereler, apsis yarım kubbesi görülmekte olup duvar örme tekniğinde daha önce de değindiğimiz gibi Opus Quadratum kullanıldığı günümüzde de anlaşılabilmektedir. Günbegün tamamen yok olma tehlikesiyle günümüze ulaşabilen en sağlam kısım. Eski bir Hristiyan köyü harabesine dönüşmüştür.

Apsis yarım kubbesi iç detayı

Doğu cepheden bema birimine doğru bir bakış da denilebilir.

Dağpazarı Kilisesinin Guney Narthex Birimindeki Bezemeler.

(Ancient Anatolia, Alahan and Dağ Pazarı, Stephen Hill)

Dağpazarı Kilisesi Kuzey Cephe

Bu görselde de kuzey cepheden doğu cepheye bakarak bema biriminden, apsis yarım kubbesini görmekteyiz. Prothesis mekânının giriş kapısı da görülebilmektedir. Maalesef harabe durumda olan yapının ayakta kalan parçalarının devamı.

Dağpazarı Kilisesi Yoğun Yağışlar Sonucu Yıkılan Güney Cephe

Şubat 2020 yılında yapının güney cephesi. Günümüze kadar en sağlam ulaşabilen duvarları ile cephe şiddetli yağışlar sonucu yıkılmıştır.  Apsis yarım kubbesi ayakta kalmaya devam etse de güney kısmın son hâli bu şekildedir.

 DEĞERLENDİRME ve SONUÇ

Kilikya bölgesinde yer alan Dağpazarı Kilisesi, bölge özelliklerinin yanında çevresinde gelişen mimari tasarım anlayışıyla da az da olsa etkilenmiştir. Aynı zamanda imparatorluk yapısı olmasıyla birlikte başkent özelliklerini de yansıtmaktadır.  Diğer birçok Cilicia bölgesi dinî mimarisi örneğinde görüldüğü gibi Dağpazarı kilisesi de İmparator Zeno dönemine tarihlendirilir. Yapının taşıyıcı ve üst örtü sistemiyle ilgili elimizde güçlü kaynaklar olmasa da 4 serbest destek üzerine kubbe ile örtülü olduğu görüşü yaygındır. Malzeme teknik olarak da bölgesel özelliklerin ve başkent özelliklerinin harmanlandığı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Zamanla bakımsızlıktan ve doğal koşullardan kaynaklanan yıkımlardan dolayı günümüzde harabe durumundadır. Unutulmaya yüz tutmuş vaziyettedir. Kilisenin plan tasarımında yer alan bazı farklılıklar sonrasında inşa edilen örneklere ışık tutmuştur. Günümüze ulaşamamış olsa da yapıda çokça figürlü ve geometrik bezemeler görülmüştür. Yapının, zengin işçilik örneği ve nitelikli bir çalışma gösterilerek inşa edilmiş olmasını günümüze ulaşabilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Günümüzde sadece doğu cephesinin büyük bir kısmı ayaktadır. Karşılaştırma yapabileceğimiz en sağlam örneğimiz Qasr İbn Vardan kilisesidir. Çevresinde bulunan farklı kültürler ile de etkileşim yaşanmış ve Cilicia-İusaria bölgeleri karma örneği olarak karşımıza çıkmıştır.

 KAYNAKÇA

  • Yeğin Y., Özyıldırım, M. (2019),“İmparator Zeno Dönemi’nde Cilicia ve Isauria’da Kilise İnşa Faaliyetleri” MSGSÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 3 (20): 264 – 279.
  • Cyril Mango (2006), Bizans Mimarisi, Çev. Mine Kadiroğlu, Ankara.
  • Yıldız, F., Yakar, M., Zeybek, M., Kocaman, E., Pınar, K., Telci, A., Mutluoglu, O., Yılmaz, H.M. (2011), “Dağpazarı Kilisesi (Mut-Mersin) Rölöve Örneği”, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası 13. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı, Ankara
  • Eliüşük, M. (2009), “Orta Dağlık Kilikya Bölgesi Kıyı Kesimi Tonozlu Mezar Mimarisi”, Konya.
  • Sözlü, H., Yılmaz, L. (2020), “Mersin Toroslar’da Çandır Kalesi” Art-Sanat, 13(2020): ss. 361-385.
  • Mörel, A. (2014) “Dağlık Kilikya Bölgesinde (Olba Territoriumu) Özköy Antik Yerleşimi: Tarımsal Organizasyon ve Yerleşim Düzenlemesi”, Arkeoloji’de Bölgesel Çalışmalar Sempozyum Bildirileri, YAS 4, 147–171.
  • Hill, S. “Alahan and Dağ Pazarı”, Ancient Anatolia, Ankara, pp. 315-339
  • https://mersin.ktb.gov.tr/TR-73145/mut.html
  • https://mersin.ktb.gov.tr/TR-73145/mut.html
  • http://www.mut.gov.tr/mut-tarihi

 

 

 

bilimdili

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...