DÜŞÜNCE

Jacques Lacan’ın Türkçeye İlk Kez Çevrilen İki Makalesi

Psikiyatrist ve psikanalist Mutluhan İzmir’in çevirisiyle dilimize kazandırılan Psikanalizin Temel İlkeleri adlı yapıt Çolpan Kitap Psikoloji serisinin birinci kitabı olarak 2020 yılı biterken yayımlandı. Yapıtta iki uzun makale yer alıyor.

  1. Ben İşlevinin Kurucusu Olarak Ayna Evresi
  2. Psikanalizde Söz ile Dilin Etki Alanı ve İşlevi

Bu iki uzun makalenin başında ise çevirmen Mutluhan İzmir’in yine epeyce uzun Giriş makalesi bulunuyor. Jacques Lacan’la yeni tanışacak olan okurların işini Mutluhan İzmir’in giriş yazısı biraz daha kolaylaştırıyor. Sigmund Freud’un kuramlarının yanlış anlaşıldığını ya da saptırıldığını öne sürüyor Jacques Lacan. Hem giriş yazısını hem de söz konusu iki makaleyi dikkatle okuduğunuzda Lacan’ın protest bir psikanalizci olduğu izlenimine kapılıyorsunuz. Ki zaten öyledir. Aykırı görünen kuramlarıyla muhtelif psikanaliz muhitlerinden dışlanmış, yetki belgeleri elinden alınmış, bir tür şarlatan yaftası vurulmuştur ama Lacan asla vazgeçmemiştir. Onun etkisi hâlâ sürüyor. Onun protest söylemleri bugünümüz için de anlam yüklüdür.

Jacques Lacan demokratik toplumları eleştiriyor. Tarikatların ve tarikat benzeri yapılanmaların niçin demokratik toplumlarda saygınlık gördüğünü açıklıyor. Onun yirminci yüzyıldaki açıklamaları Türkiye güncelindeki cemaat travmasına da ışık tutuyor. Yaşam koçluğuna, kişisel gelişim tutkularına ve evrende bütünleşmek türünden mistik yaklaşımlara darbe indiriyor. Freud’un Freud olmaktan çıkarıldığından yakınıyor. Demokratik toplumlardaki egonun ayakta tutulması kaygısıyla psikanalizin nasıl çığırından çıkarıldığını vurguluyor.

Jacques Lacan ego ve demokratik çağdaş toplum kavramları üzerinden Amerikan sistemine de yükleniyor. Lacan’a göre, Amerikalı gibi düşünmek, Amerikalı gibi davranmak insanlık için hazır bir kalıptır. Amerikan psikanalizinin yönlendirmeci olduğunu söylüyor. Lacan’a göre Amerikan psikanalizi bireylerin toplumsal koşulları sorgulamasını engellemeye yöneliktir. Amerikan psikanalizciliği insan mühendisliği üzerine inşa edilmiş bir saptırmadır diyor. Saptırılmış psikanaliz, kendisinin deyimiyle, düşünmeden tüketen nesne insanlar hedeflemiştir. Özneler düzenin nesneleri haline getirilmektedir. Somut dünyadan kopmuş olan bireylerin bir fantezi dünyasında yaşatılması bu sayede kolaylaşmaktadır. Lacan buna öznenin tersyüz edilmesi adını veriyor.

Ayna Evresi kuramı Lacan’ın en dikkat çekici kuramları arasındadır. Biz burada Ayna Evresi kuramından uzun uzadıya söz etmeyeceğiz. Bir çekirge diğer çekirgeleri gözlemleyerek kendi davranışlarını biçimlendiriyor. İnsan bebeklerin ayna karşısında kendilerini görmeleriyse bir tepkiye, bir karmaşaya yol açıyor. Bu kadarcık ipucu vermekle yetinelim.

İnsanlık birtakım yöntemlerle kendisini kandırıp avutmakta mıdır? Lacan şöyle diyor: “Kulaklar duymamak için yaratılmıştır, başka bir deyişle sadece duyulması gerekenleri duymak için.” Hipnoz seanslarının hasta karşısındaki psikanalizciyi yanıltmaya elverişli koşullar barındırdığından söz ediyor. Hipnoz sırasındaki yeniden anımsamaların gerçek hatıralar olmaktan ziyade geçmişin yeniden kurgulaması olduğunu belirtiyor. Mitik anlatılar da böyledir, uzak geçmişin yeniden kurgulanmasıdır mitler.

Görecelik kuramına da değinen Lacan tarihsel bir olayın algılanmasının değişkenliğinden söz ediyor. Bir isyan patlak verdiyse, bu isyan olayı isyancılara göre meşrudur fakat isyanı bastırmak isteyen devlete göre meşru değildir. Olay bellidir ama aynı olayı isyancılar safındaki bir tarihçi başka türlü yazacaktır, devlet yanlısı bir tarihçi başka türlü yazacaktır. Sonuçta her ikisi de aynı tarihsel olayı anlatsa da anlatım tarzları farklıdır. Şu halde hangisi gerçek tarihtir? Her iki tarihçinin anlatacakları da gerçek ve doğru gibi görünebilecektir.

Lacan’ın önemli bir kavramı da Büyük Öteki dediği olgudur. Büyük Öteki bireysel psikolojik süreçlerden yola çıkıp toplumsal psikoloji süreçlerine kadar uzanıyor. Burada Lacan’dan değil kendi çıkarımlarımdan iki örnek vereyim: Suç ve Ceza’daki Raskolnikov bireysel Büyük Öteki’nin peşindeydi. Üstün İnsan olmak istiyordu. Cengiz Han’dan Hitler’e üstün insan dürtüsünü tarih boyunca hep görüyoruz. Tanrılaştırılan Firavun bunun en zirve örneğidir. Hıristiyan teolojisindeki Tanrı’nın Krallığı dogması ise toplumsal Büyük Öteki hedefidir. Lacan bu Büyük Öteki dürtüsünün engellenemeyeceğini söylüyor. Bununla birlikte Büyük Öteki dürtüsü dizginlenerek insanın (ve toplumların) yüzlerine bir ayna gibi tutulabilir diyor. Ayna Evresi kuramı da zaten Büyük Öteki dürtüsüyle uzlaşıyor. Son olarak Türklerdeki Büyük Öteki’nin Turan ülküsü olduğunu anımsatalım.

Metin Savaş