Biyografi DÜŞÜNCE Tarih

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri

HAYATI

Mustafa Necati Sepetçioğlu 1932 yılında Tokat’ın Zile ilçesinin Kislik Mahallesinde Abdurrahman Bey ile Cemile Hanım’ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Nüfus müdürlüğündeki asıl adı Hacı Necati’dir. Babasının kendisine verdiği ismin nedenlerini yıllar sonra öğrenen Sepetçioğlu bir gazetedeki söyleşisinde şöyle der: “Babam ben doğduğumda yeni ölmüş amcazâdesinin (belki de teyzezâdesi) adını bana vermiş. Bir de adı Necati olan çok başarılı bir kaymakamın hem iyiliği dolayısıyla, hem de Arap harfleriyle imzası kolay olduğu için Hacı adına Necati’yi eklemiş. Ben de bu adı Mustafa Necati yaptım. Hacı’yı sevmediğimden değil, Mustafa’yı çok sevdiğimden…”[1] Hacı Hafız Mustafa, Sepetçioğlu’nun şairliği de olan dedesidir. Mustafa ismini ona izafeten almıştır. Sepetçioğlu’nun ailesi Tokat’ın Zile ilçesinin yerli ailelerindendir. Baba tarafı sepet örmekle meşgul oldukları için “Sepetçiler” olarak bilinirler, daha sonra bu durum Soyadı Kanunu ile birlikte kayıtlara “Sepetçioğlu” olarak geçmiştir.

Sepetçioğlu ilkokula Zile İnönü İlkokulu’nda, ortaokulu ise Zile Ortaokulu’nda bitirir. O yıllarda Zile’de lise olmadığı için 1947 yılında Sivas Lisesi’ne kaydolur lakin burada başarılı olamaz. Bir vesile ile İstanbul’a giderek lise eğitimini burada tamamlamak ister ama imkansızlıklar sebebiyle 1948 yılında Tokat Lisesi’nde tekrardan birinci sınıfa başlar. Eylül 1949 yılında Bursa Lisesi’ne kaydolarak ikinci sınıfa burada başlar, Ocak 1950 tarihinde geçiş yaptığı İstanbul Çapa Erkek Lisesi’nde ikinci sınıfı bitirir. Lise eğitiminin son senesini Necip Fazıl Kısakürek’in yardımıyla Haydarpaşa Lisesi’nde okur ve lise eğitimini burada bitirir. Öncelikle ortaokuldaki Türk öğretmeni, lise yıllarında yakın olduğu Mahir İz ve Hüseyin Nihal Atsız Sepetçioğlu’nun edebiyata ilgi duymasına vesile olmuşlardır. Sepetçioğlu lise eğitiminin sonrasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanır. Küçük yaşlardan edebiyata olan ilgisi sebebiyle bu bölümü okuması kaçınılmaz olmuştur. Sepetçioğlu, hem Türk-İslam ve Avrupa sanatı dallarında sertifika alır hem de Arap ve Fars filolojisi bölümlerinin derslerine devam ederek kendisini geliştirir. Bölümde öğrenci iken devrin önemli hocalarından olan Mehmet Kaplan hoca ve A. Hamdi’den de dersler alır.

Sepetçioğlu, üniversite yıllarında sınıf arkadaşı olan Neriman Muazzam Gürşen ile evlenir, evliliğine müteakip Türk Ocakları’na üye olur ve eşiyle birlikte Türk Ocakları’nda çalışmaya başlarlar.

Türkoloji’den “Sait Faik Abasıyanık’ın Hikâyeleri’nde Su Unsuru” adlı tezini hazırladıktan sonra mezun olur. Üniversite bittiği gibi askere giden Sepetçioğlu, yedek subay okulunda altı ay kalır ardından Genelkurmay Başkanlığı Psikolojik Harp Dairesi Başkanlığı’ndan topçu teğmen rütbesiyle terhis olur.

Askerden döndükten üç ay sonra, 28 Şubat 1959’da, İstanbul Adalar Belediyesi’nde şube müdür yardımcısı vasfıyla memuriyet hayatına başlayan Sepetçioğlu, bir süre sonra  buradaki görevinden istifa ederek bir arkadaşının yanında işe girer. Arkadaşının iş yerinde yedi ay civarında çalıştıktan sonra, 25 Temmuz 1960’da İstanbul Eminönü Belediyesi’nde yine şube müdür yardımcısı olarak memurluğa tekrar başlar. İki yıl sonra buradaki görevinden istifa etmek zorunda bırakılan Sepetçioğlu; 1963 yılında altı aylığına Ankara Kızılay Genel Müdürlüğü’nde müdür yardımcılığı, 1963 yılında geçtiği İstanbul Sosyal Sigortalar Kurumu Hukuk İşleri Müdürlüğü’nde üç yıl kadar idare amirliği, 1967’de bir yıl müddetle Sosyal Sigortalar Kurumu Şişli Hastanesi müdürlüğü, 1968-1974 yılları arasında İstanbul Milli Eğitim Basımevi müdürlüğü, 1974’ten 1976’ya kadar da İstanbul Milli Eğitim müdür yardımcılığı ve Davutpaşa Ortaokulu kütüphane memurluğu görevlerinde bulunur. 1976 yılının Mart ayında emekliliğe ayrılan Mustafa Necati Sepetçioğlu, 8 Temmuz 2006’da vefat eder.. Mezarı, İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.

Sepetçioğlu’nun ilk edebiyat denemeleri ortaokul yıllarında yazdığı şiirlerle başlar. Babaannesinden dinlediği masal ve hikâyelerle hayal dünyasını genişletip kimliğini şekillendiren Sepetçioğlu’nun okuma ve yazma hevesi kazanmasında etkili olan şahsiyetlerden biri de ortaokuldaki Türkçe öğretmeni Kadri Özyalçın’dır. Hülya Argunşah’ın ifadesiyle; “İlk yazı denemelerini okuyarak ondaki yazma kabiliyetini fark eden Kadri öğretmen, yazarın, çeşitli yazma biçimleri içinde kendini tecrübe etmesinde ve hatta bir Anadolu çocuğu olarak kendine güven kazanmasında yardımcı olur[2]

Sivas Lisesi yıllarında öğrenciyken “Hakikat Gazetesi”nde “Bir Zileli” mahlasıyla küçük fıkra yazıları çıkmıştır. Aynı yıllarda Samsun’da çıkan bir gazetede bir hikayesi yer almıştır. 1949’da Tokat Lisesi’nde okurken bazı yazarlarımızın –Ömer Seyfettin (Topuz), Dede Korkut Hikâyelerinden olan Deli Dumrul- eserleri gibi eserler üzerinde tiyatro çalışmaları yapar, fakat istediği başarıyı sağlayamaz.

Bir hikâyesi, 1950’de Milliyet gazetesinde; 1951’de de  Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayımlanır. Öğrencilik yıllarında yavaş yavaş sanat ve edebiyat çevrelerinde tanınmaya başlayan Sepetçioğlu’nun mülakat, hikaye, deneme ve makale türlerindeki yazıları 1952 sonrasında; Büyük DoğuTürk SanatıİstanbulTürk DüşüncesiTürk Yurdu gibi dergilerde yer almaya başlar. İlk kitabı 1955’de dokuz hikâyeden oluşan “Abdürrezzak Efendi” ismiyle yayımlanır.

Yazar, Milli Eğitim Basımevi Müdürlüğü yaptığı altı yıllık süre içinde Türk kültürü, dili ve edebiyatı için önemli çalışmalar yapmıştır. Çünkü bu yıllarda yayımlanmaya başlayan ve sonraki yıllarda okuyucuların da ilgisine mazhar olan, Türk kültür dünyasının gelişmesinde mühim bir yeri bulunan, 1000 Temel Eser dizisindeki kitapların seçimi ve basımında önemli katkıları olmuş, siyasal iktidarın değişmesi ile Sepetçioğlu görevden alınmış ve bu çalışması da yarım kalmıştır. Etem Çalık’a yazdığı bir mektupta yazar bu durumu şu sözlerle ifade etmektedir[3]: ”Devlet matbaasında müdür iken ‘Bin Temel Eser’in yayınında bir hayli emeğim geçmiştir. Bu yüzden bütün komünistlerin hıncını yüklendim. Ecevit gelir gelmez o yüzden kovuldum.” [4]

Sepetçioğlu memuriyeti hiç sevmemiştir, onun içinde her zaman edebiyat sevgisi, yazma hevesi vardır. memuriyetten emekli olduğunda buna çok memnun olur, hatta ben de kurtuldum devlette kurtuldu diyerek rahatlığını belirtir. Memurluğu döneminde yürüttüğü önemli görevleri, emekli olduktan sonra Tercüman gazetesinin Kervan Kitapçılık Şirketi’nde devam ettirir. Milli Eğitim Basımevi Müdürlüğü sırasında yarım kalan “1000 Temel Eser” adlı çalışmayı bu şirketin çatısı altında “1001 Temel Eser” olarak sürdürür. Bu serinin ilk kitaplarının seçimi de bizzat Mustafa Necati Bey kendisi yapmıştır. Kervan Kitapçılık’tan ayrıldıktan sonra da Boğaziçi, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Türk Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi ile Ayrıntılı Haber, Orta Doğu, Türkiye, Yeniçağ ve Zaman gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yazılarına ömrünün sonuna kadar devam eder. Mustafa Necati Sepetçioğlu tarihi roman nezdinde Türk insanı üzerinde yoğun bir etki bırakmış ve kendisine Türk kültür ve edebiyatına kazandırmış olduğu eserler sebebiyle 1990 yılında Selçuk Üniversitesi Senatosu tarafından ”Fahrî Doktora” unvanı verilmiştir. 1994 yılında İLESAM’ın üstün hizmet beratına ve 1997’de de Atatürk Kültür Merkezi “Şeref Üyeliği”ne layık görülmüştür.[5]

EDEBÎ KİŞİLİĞİ

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun edebiyata ve yazmaya ilgisi ortaokul ve lise yıllarına dayanır. Zile’nin tarihi zenginlikleri ve kültürüyle şekillenmeye başlamıştır. Yaşadığı çevre ve aile büyüklerinin de bu alana yönelmesinde büyük etkileri vardır. yazarı, yazmaya teşvik edenlerin başında ortaokul öğretmeni Kadri Özyalçın gelmektedir. Lise ve üniversite yıllarında tanıştığı Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Peyami Safa gibi isimlerinde etkisi göz ardı edilemezdi. Necip Fazıl, Haydarpaşa Lisesi’ndeki velisidir. Mahir İz, Enver Naci Gökşen ve Hüseyin Nihal Atsız yine bu okuldaki edebiyat öğretmenleridir. Edebiyat Fakültesi’nin zengin hoca kadrosu Ali Nihat Tarlan’dan Ahmet Caferoğlu’na, Faruk Kadri Timurtaş’tan Reşit Rahmeti Arat’a, Tanpınar’dan Mehmet Kaplan’a, Mümtaz Turhan’dan Erol Güngör’e ve tanıdıkları Peyami Safa ile Hamdullah Suphi; Sepetçioğlu’nun ruh ve mana iklimini oluştururlar.[6]

Hikâye, makale, deneme roman gibi türlerde bolca yazı yazan sanatçılarımızdandır. Bir çok öykü ve romanı basılan yazarın hikâyeleri ve romanları arasında mekân ve zaman bakımlarından büyük farklar vardır. Romanlarında tarihi kahramanlık olayları anlatırken öykülerinde gündelik olayları anlatmıştır. Hikâyelerin de kişisel sorunları ele almayı tercih etmiştir. Romanlarında ise milletin ve devletin geçmişi, geleceği, ile ilgili meseleler üzerinde durmaktadır.

Her ne kadar başarılı bir tarihi roman yazarı olsa da Sepetçioğlu yazmaya hikayeleriyle başlamıştır. Sepetçioğlu için hikayenin yazın hayatında önemi farklıdır. Üç tane hikâye kitabı bulunmaktadır. Hikâyelerinde kişisel sorunlara değinmiş hikâyelerinde şahısların çoğunun ismi belirtilmemiştir. Hikâye figürleri; delikanlı, kasketli adam, gümrükçü (Bir Otel’de Üç Kişi), çocuk, ihtiyar bir adam, arabacı (Uçan Daire), gözlüklü adam, topal hademe (Sinagog ve Çarşaf,) gibi kahramanlar isimleri ile değil durumları veya meslekleriyle ifade edilmiştir.[7]

1970 sonrası Sepetçioğlu yazmaya odaklanmıştır. Bu dönemde artık daha çok roman yazmıştır. Yazdığı tarihi romanların konularını kurgularken, bilindik Türk efsaneleri ile yoğurmuş İslamlık ve Türklüğü birlikte en güzel şekilde, sade, bir o kadar da akıcı ve değişmeceli bir dille okuyucusuna anlatarak, tarihi devamlılığı sağlamıştır. Tarihî roman yazmayı kendisi için adeta bir görev bilmiş, Türk tarihini bir bütün olarak görmüş ve tarihte devamlılık ilkesini benimsemiştir. Eserlerinde geçmiş ve geleceği, şimdiki zamanın içinde vermeyi tercih etmiştir. Fakat bu bütünlük anlayışının yanında Türk tarihinin İslamiyet tesirindeki dönemlerini müstesna bir tarihsel dönem olarak kabul etmiş ve eserlerinde kurguladığı kahramanlarda Müslümanlığı ve Türklüğü birlikte yansıtmıştır. Tarihi romanlarda öğretici, eğlendirici olup bunun yanında da düşündürücü, milli ve tarih bilinci aşılayıcı, bazen geleneksel bazen ise modernist kurgulu romanını elden bırakmamıştır.

Türk edebiyatındaki yerini tarihî romanlarıyla edinmiştir. Romanlarını “Dünkü Türkiye”, “Bugünkü Türkiye” ve “Yarınki Türkiye” olarak adlandırdığı üç büyük seride toplamayı planlamış, ancak hepsini yazamamıştır. Türk tarihini bir bütün olarak görmekle birlikte bu tarihin İslâm medeniyeti içerisindeki zamanlarını ayrıcalıklı bir dönem kabul etmiş ve eserlerinde Türkler‟in Anadolu‟daki tarihini anlatmayı seçmiştir. Bu çerçevede ortaya koyduğu tiplemelerle de İslâmlık ve Türklüğün birlikteliğini yansıtmaya çalışmıştır. Türk-İslâm sentezi düşüncesiyle kaleme aldığı “Dünkü Türkiye” dizisinin tarihî zamanını Oğuz boylarının Asya‟dan Anadolu‟ya göçleri, Anadolu topraklarını ele geçirip vatan haline getirmeleri, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni kurarak İstanbul’u fethetmeleri oluşturmuştur.[8]

Sepetçioğlu roman, hikâye, tiyatro, makale gibi birçok türün yanı sıra katıldığı bazı sempozyum ve konferanslar sayesinde bilimsel yazılar yazmayı da denemiş bir yazardır. Türk edebiyatında daha çok tarihle ilgili romanlar yazan bir yazar olarak tanınmaktadır. Yazara göre iyi bir roman yazmak için roman sanatını iyi bilmek yetmemektedir. Dili iyi bilmek, insanını ve tarihini iyi tanımak, bütünlüğü içinde sanatı bilmek gerekir. Üniversite yıllarında sanat tarihi ile ilgili dersler almasını roman yazma hedefine yönelik bir biriktirme olarak görmek gerekir. Çünkü roman bir kültür meselesidir.

Çağımızın Dede Korkut’u olarak anılan Mustafa Necati Sepetçioğlu, yaşadığı yıllarda itibar gören öz Türkçecilik, varoluşçuluk, toplumcu gerçekçilik hareketlerine yönelmemiş; Anadolu insanını doğal, içten hâliyle ve günlük konuşma diliyle yansıtmaya çalışmıştır. Birçok kelimenin yazımında, geçmişte kullanılan veya geçmişte kullanıldığını varsaydığı şekillerini tercih etmiştir. Eserlerinde şahsına münhasır dil ve üslup getirdiğini görmekteyiz.

ESERLERİ

*Eserlerinin verildiği bu kısımdaki eser isimleri, “Ethem Çalık, Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Hayatı, Sanatı ve Eserleri, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Erzurum, 1993.”ten alınmıştır.

1. Hikâye Kitapları

1.1. Abdürrezzak Efendi (1956)

1.2. Menevşeler Ölmemeli (1972)

2. Romanları

2. 1. Dünkü Türkiye Dizisi:

“Dünki Türkiye” dizisindeki tarihî romanlarda, yurt edinmek için 11. yüzyılın ortalarında Asya içlerinden Anadolu‟ya gelmiş Selçuklularla başlayan ve İstanbul‟un fethine kadar devam eden tarihî maceranın hikâyesi anlatılmıştır. Bu romanlarda beş yüz yıllık Türk tarihi gerçek olaylar ışığında anlatılmıştır. Bu dizi on iki romandan meydana gelmiş, bunlar da yazar dört gruba ayrılmıştır. Her grupta ayrı ayrı adlar taşıyan üçer kitap vardır.[9]

Selçuklu Üçlemesi

2.1.1.Kilit (1971) 2.1.2Anahtar (1972)

2.1.3.Kapı (1973)

İlk Osmanlı Üçlemesi

2.1.4.Konak (1974)

2.1.5.Çatı (1974)

2.1.6.Üçler Yediler Kırklar (1975)

Şeyh Bedrettin, Timur ve Yıldırım Beyazıt Üçlemesi

2.1.6.Bu Atlı Geçide Gider (1977)

2.1.7.Geçitteki Ülke (1978)

2.1.8.Darağacı (1979)

Fatih Üçlemesi

2.1.9.Ebemkuşağı (1980)

2.1.10.Sabır (1980)

2.1.11.Gece Vaktinde Gündönümü (1980)

2. 2. Bugünkü Türkiye Dizisi:

 “Bugünki Türkiye” dizisinin romanlarında Cumhuriyet‟in ilanının onuncu yılından sonra Türk toplum hayatındaki gelişme ve değişmelerden, tek parti döneminden, çok partili sisteme geçişteki olaylardan örnekler verilmekte; aydın-halk tabakaları arasındaki ilişkiler, çirkin şekilde yapılan siyaset, mevki ve gelecek hırsı neticesinde meydana gelen kültürel çöküntü konu edilmektedir.[10]

2.2.1.Cevahir ile Sadık Çavuşun Buğday Kamyonu (1977)

2.2.2.Karanlıkta Mum Işığı (1980)

2.2.3.Güneşin Dört Köşesi (1983)

2.3.Yakın Tarihle İlgili Romanlar:

Yakın devrin tarihi ile ilgili “Ve Çanakkale Üçlemesi”ndeki romanlarında Osmanlı Devleti parçalandıktan sonra Osmanlı topraklarını paylaşmak için birleşen Batılı devletlere karşı, Türk milletinin Çanakkale‟de gösterdiği kahramanlığın, sahip olduğu azmin hikâyesi anlatılmaktadır.[11]

…Ve Çanakkale Üçlemesi

Geldiler (1989)

Gördüler (1990)

Döndüler (1990)

2. 4. Kıbrıs Tarihi İle İlgili Romanlar:

“Sabır Ağacı” adı verilen bu dizide Kıbrıs’ın en eski tarihine gidilir ve Kıbrıs’ın tarihi milat öncesindeki tarihten itibaren anlatılmaya başlanır. “Sabır Ağacı”nda Kıbrıs’ın Türkleştirilmesi anlatılır. Sabır Ağacı birkaç bin yıllık Kıbrıs’ın tarihi romanıdır. İsa’dan önceki başlangıç yılları ile 20 Temmuz 1974 sabah saatleri arasında süregelmiş bir zamanın hikâyesini, Sabır Ağacı adı altında değişik isimlerle sekiz ciltte anlatır.[12]

Sabır Ağacı Dizisi 1. Cilt: Sahibini Arayan Toprak

2. Cilt: Zaman ve Sahibi

3. Cilt: Zaman Yürüyüşü

4. Cilt: Zaman Dar Kapıda

5. Cilt: Zaman Sarkacı

6. Cilt: Zaman Dönümü

7. Cilt: Zaman… Yok!

8. Cilt: Zaman Uyanışı

Bir Ömür Boyu Kıbrıs (2000)

1. Boyun Eğiş

2. Hayır Deyiş

2. 5. Biyografik Romanlar

2.5.1. Kutsal Mahpus Ebu Hanife (1990)

2.5.2. Benim Adım Yunus Emre (1998)

2.5.3. Nurs Köyünden Dünyaya (Velihan Bahadır Takma Adıyla) (1992)

Gökyüzünden Bir Beşik (1994) Gökyüzünden Yeryüzünden Işıklar (1994)

2.5.4. Yesili Hoca Ahmed (2002)

Sesler ve Işıklar Hurmalığın Akdoğanı Aydınlığın Mührü

3. Tiyatroları

3. 1. Çardaklı Bakıcı (1969)

3. 2. Köprü (1969)

3. 3. Son Bloklar (1969)

3. 4. Büyük Otmarlar (1970)

3. 5. Her Bizans’a Bir Fatih (1972)

3. 6. Yunus Emre (1993)

3. 7. Meragalı Abdülkadir(2013)

4. Araştırma-İnceleme Kitapları

4. 1. Yaradılış ve Türeyiş Türk Destanı (1992)

4. 2. Türk-İslam Efsaneleri (yada Bir Büyülü Dünya Ki)(1967)

4. 3. Hamdullah Suphi Tanrıöver-Seçmeler (1971)

4. 5. Türk Destanları (1972)

4. 6. Dede Korkut (1974)

4. 7. Can Ocağında Pişen Aş (1981)

4. 8. Sonsuza Uzanan Taşlar (1981)

4. 9. Kırım Kırımı (2013)

4. 10. Rusya Rusya Dedikleri (2013)

5. Çocuk Kitapları

5. 1. Beyaz Güvercin (1978)

5. 2. Kutsal Kaya (1978)

5. 3. Demir Dağlar Sıra Sıra (1978).

6. Yazı-Makale Kitapları

6. 1. Dünden Bugüne Yarına 1 (1999)

6. 2. Dünden Bugüne Yarına 2 (1999)

KAYNAKÇA:

1.https://www.tarihistan.org/mustafa-necati-sepetcioglu/18550/

2.https://edebiyatvesanatakademisi.com/cumhuriyet-donemi-romancilarimiz/mustafa-necati-sepetcioglu-hayati-ve-edebi-kisiligi/755

3.http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/sepetcioglu-mustafa-necati

4.https://islamansiklopedisi.org.tr/sepetcioglu-mustafa-necati


[1] “Mustafa Necati Sepetçioğlu ile Söyleşi”, Zaman Gazetesi, 29 Ekim 1989‟dan aktaran Çalık, s. 1.

[2] Hülya Argunşah, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Edt: Hülya Argunşah, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2007.

[3] Mehmet Emin Ergen, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, “MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU’NUN “SELÇUKLU ÜÇLEMESİ” ADLI ROMAN DİZİSİ (KİLİT-ANAHTAR-KAPI)’NDEKİ HALK BİLİMİ UNSURLARININ TESPİTİ VE İNCELENMESİ” Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir,2006

[4] Hülya Argunşah, agy., 2007

[5]  Mehmet Emin Ergen, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, “MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU’NUN “SELÇUKLU ÜÇLEMESİ” ADLI ROMAN DİZİSİ (KİLİT-ANAHTAR-KAPI)’NDEKİ HALK BİLİMİ UNSURLARININ TESPİTİ VE İNCELENMESİ” Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir,2006

[6] Turgut Çakmak, agt., 2011, s.185

[7] Ömer Çakır,”Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Hikayeleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme”, 10Temmuz 2012

[8] Hülya Argunşah, “SEPETÇİOĞLU, Mustafa Necati”, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2019, s.495-496

[9] Turgut Çakmak, Erzincan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, “Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Romanları’nda Tasavvuf”, Yüksek Lisans Tezi, Erzincan, 2011 s.189

[10] Turgut Çakmak, agt., 2011 s.190

[11] Turgut Çakmak, agt., 2011 s.190

[12] Turgut Çakmak, agt., 2011 s.190-191