DÜŞÜNCE

Orhun Yazıtlarından Hareketle Çin’in Yumuşak Güç Politikasının İncelenmesi

Tang Hanedanlığı döneminde Çin ordusu

Joseph Nye, 1990 yılında Foreign Policy dergisinde yayımladığı makalesinde “yumuşak güç” terimini kullanır ve açıklar. Nye’a göre eskiden bir devletin gücü askeriyesiyle ölçülürdü. Nye’e göre günümüzün güç tanımında artık askeri güç, eski önemini yitirmektedir. Artık bir devletin uluslararası gücü tespit edilirken teknoloji, eğitim ve ekonomi önem kazanırken; ülkenin coğrafi konumu, nüfusu veya sahip olduğu hammadde gibi unsurlar önemsizleşmektedir. Nye, yumuşak güç kaynakları olarak kültürel çekicilik, ideoloji ve uluslararası kurumları öne çıkarıyor. ABD kültürünü (Hollywood gibi) ve Japon üretim gücünü örnek gösteriyor. (Nye, 1990)

Nye, yukarıda açıkladığımız üzere, kendi yumuşak güç-sert güç ayrımını 1990’larda yapmıştı. Oysa benzer bir ayrımın hem eski Çin kaynaklarında hem de Orhun yazıtlarında bulunduğu aşikardır.

Dünyanın en kadim kültürlerinden birisine sahip olan Çinliler, pek çok alanda olduğu gibi, strateji alanında da eserler üretmişlerdi. Kaleme alındıkları günden itibaren Çin yöneticilerinin sıklıkla başvurduğu “36 Strategem” veya Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı” adlı eserleri bu külliyatın önde gelenleridir (Mütercimler, 2016, s. 59). Her iki eserde de dolaylı yollardan amaçlara erişmek, savaşmadan kazanmak öne çıkartılır.

Çinlilerin aksine Türkler, daha ziyade sert güç uygulayan taraftı. Zaten Avrasya Bozkırı, savaşçı niteliklerden yoksun kitlelerin tutunabilecekleri bir coğrafya değildi. Çin İmparatorluğu, Türk baskınları karşısında çoğu kez aciz kalıyordu çünkü aniden Çin’i birbirine katan Türk atlılarına hantal Çin orduları yetişemiyordu. Fakat Çinliler başka yöntemlerle Türklere karşı koydular. Çinlilerin Türklere karşı izledikleri temel politika onlara altın, gümüş, ipek vererek; onları Çin’den uzak tutmaktı ve Türklerle siyasi evlilikler gerçekleştirerek ilişkilerini yürütmekti.

Bu durum hem Çin hem de Türk Kaynaklarına yansımıştır.

1-ORHUN YAZITLARININ ANALİZİ

Bugün Moğolistan sınırları içerisinde bulunan Orhun Yazıtları, yalnızca Türk dili ve tarihine dair eski bir kaydı değildir. Bu yazıtlar aynı zamanda bir strateji dersi içermektedir. Kül Tegin’in anısına ağabeyi Bilge Kağan tarafından dikilen Kül Tegin Yazıtı ve Bilge Kağan’ın anısına oğlu Tengri Kağan tarafından dikilen Bilge Kağan Yazıtı, sadece anısına dikildikleri kişilerin yaşamöykülerini içermez. Kök Türkler (Göktürkler) ile Çin (Tang Hanedanı/ Tabgaçlar) arasındaki mücadeleyi ve daha da önemlisi, tarafların bu mücadelede kullandıkları stratejileri de anlatır.

Hem Kül Tegin Yazıtı’nın hem de Bilge Kağan Yazıtı’nın doğu yüzlerinde  Bumin Kağan ve İstemi Yagbu’nun Kök Türk Devleti’ni nasıl kuruduğu anlatılır. Anlatılana göre o dönemde Türkler dağınık biçimde yaşamaktaydılar. Fakat Bumin Kağan ve İstemi Yabgu tarafından bozkırdaki Türk boylarının birleştirilmiş ve düzene sokulmuştur.

Yazıtlara göre bu başarılar sadece Türk kağanlarının bilgeliği ve cesareti sayesinde değil, aynı zamanda becerikli komutanların varlığı ve halkın birlik ve beraberliğinin sağlam oluşu sayesinde gerçekleşmiş. Fakat Bumin ve İstemi Kağanların soyundan gelen yeni kağanlar ataları gibi değilmiş; kötü ve bilgisizmişler. Üstelik komutanları da öyleymiş ve halk ile beyler arasında kargaşalar belirmiş.  Bilge Kağan’ın “abrakçı” yani sahtekar olarak tanımladığı Çinliler, bu kargaşaları fırsat bilmiş. Hemen gizli bir diplomasi yürüterek Türkleri birbirlerine karşı kışkırtıp Türk ülkesini ele geçirmiş ve halkını köleleştirmiş. Bu esaret döneminde Türkler, Çin unvanları kullanmaya başlamışlar.

Türklerin neredeyse yok olacakken ilahi bir lütufla, bu durumdan nasıl kurtulduklarını da anlatıyor. Türklerin yer-su ruhları Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kağan ile annesi İlbilge Hatun’u Türklerin liderliğine taşımış. Türk savaşçılarının sayısı giderek artmış ve böylece Türk Devleti dirilmiş. Babasının ardından tahta çıkan Bilge Kağan, kendisinin ve kardeşi Kül Tegin’in, Türk Devleti’ne büyük hizmetlerde bulunduğunu anlatıyor. Fakat belli ki Çin tehlikesinin önüne tam olarak geçilememiş.

Geleceğe dair kaygılar daha ziyade Kül Tigin Yazıtı’nın güney yüzünde, Bilge Kağan Yazıtı’nın ise kuzey yüzünde dile getirilmiş. Bilge Kağan, Kül Tigin Yazıtı’nda sözlerine “torunların, yeğenim, boylarım” diye bir seslenişle başlıyor ve aynı yerde beylerine de sözlerinin tamamını işitmelerini söylüyor. Bu giriş sözlerinin gelecek nesillere rehber olmasını istediğini gösteriyor. Pek çok yer gezdiğini ama Ötüken’den iyisini görmediğini belirten Bilge Kağan, Çin ile ilişkileri düzelttiğini ve ticarete başladığını da sözlerine ekliyor. Ama belli ki bu ticari ilişkilerin Çinlilerce Türkler aleyhine kullanılmasından endişe ediyor ve uyarıda bulunuyor.

Çinlilerin kalitesiz malları uzaklara sattığını ve kalitelilerin Çin’de olduğunu söyleyerek kitleleri Çin’e veya civarına yerleşmeye çağırdıklarını söyleyen Bilge Kağan, pek çok Türk’ün bu yüzden Çin’e gidip öldüğünü bildiriyor. Gidecek olanların da aynı akıbete uğrayacağını söyleyip halkını Çinlilerin yumuşak ipek ve tatlı sözlerine kanmamaları uyarıyor.  Çünkü bu hile, Çinlilerin güçlü düşmanlarını içlerine küçük parçalar halinde alıp kötü planlarını icra etme yollarıymış.

2-ÇİN KAYNAKLARINDA DEĞİNİLEN YUMUŞAK GÜÇ STRATEJİLERİ

2.1- Ekonomik Stratejiler

Çin kaynakları Türklerin Çin’i yöneten imparator hanedanlarını bile tehdit edecek güçte olduğunu belirtiyor. Çin ordusunun Türkleri zapt edememesinin, Çin imparatorlarının Türkleri “yatıştırmak” adına bir dizi yumuşak güç stratejisine başvurduğunu görüyoruz. (Mau-Tsai, 2011)

Bunlardan birisi Türkler ile karşılıklı evlilikler yapmaktı. Bu “barış evlilikleri” Çinlilerin Türklerden önce de başvurdukları bir stratejiydi. Böylece savaşlar engellenemiyorsa bile erteleniyordu. Ayrıca bu evlilikler çift taraflıydı. Türk Kağan’ı bir Çin prensesi ile evlenirken, Çin İmparatoru da Türklerden bir prenses ile evleniyordu. Örneğin; Mukan Kağan’ın kızı bir Çin İmparatoru ile evlendirilmişti. Zamanla bu evlilik sadece yöneticiler arasında değil, halk kesimleri arasında da gerçekleşmeye başladı (Xingliang & Hongzhen, 2015, s. 158-160). Bu evliliklerin bozulması ihtimali Çinlileri çok korkutuyordu. Öyle ki Kuzey Çov İmparatoru Türk eşinin çirkin olduğunu söyleyip onu beğenmiyordu. Ancak prenses yeğeni kendisine mektup yazarak; Türklerin güçlü olduğunu ve sınırlarda hala güvenliğin sağlanmadığını belirtiyor. Ne olursa olsun hoşnutsuzluğunu bastırıp eşine iyi davranmasını “Çin halkını düşünsene” diyerek söylüyor (Mau-Tsai, 2011, s.514).

Bu evlilikler sayesinde Türkler ile Çinliler arasında ciddi ekonomik ilişkiler kuruluyordu. Bu Ticari ilişkilere, kültürel etkileşim eşlik ediyordu. Konfüçyüs düşüncesi bile Türklere Çinlilerce taşınmıştı (Xingliang & Hongzhen, 2015, s. 160-162). Bu ticaret Çinli memurların gözetiminde yapılırdı. Tavşan saatinde yani saat 7 civarı pazar yerinde toplanılır, Çinli memurlar Türklerle fiyatları belirler ve tüccarlar, ticarete başlarlardı. Bu özellikleri nedeniyle bu pazarların gerektiğinde kurulduğu da düşünülmektedir. Bu pazarlarda Türkler getirdikleri atları, Çinlilerin ipek ve altınıyla takas ederdi . (Mau-Tsai, 2011, s. 584-586)

Bilge Kağan, Çinlilerin “ipeği, altını öylece verdiklerini” söyler. Şu bir gerçektir ki Çinliler, Türklere bolca hediyeler verirdi. Bir kağanın ölümünde veya tahta çıkışında on binlerce hatta yüz binlerce top ipek Türklere hediye olarak verilirdi. Bunun amacı Türklere şirin gözüküp onların saldırmasına engel olmaktı(Mau-Tsai, 2011, s. 516-517).

Çin, Afyon Savaşları ile 19.yüzyıl Osmanlısı gibi ekonomik yönden çökmeden önce dünyanın en büyük ekonomisiydi. Örneğin 1820 yılında Avrupa ülkeleri dünya ekonomisinin %20’sini teşkil ederken Çin ekonomisi, tek başına %35’ini oluşturmaktaydı (Oktay, 2020, s. 38). Askeri yönden başa çıkamadığı bir güç olan Türklere karşı da, güçlü olduğu yanıyla yani ekonomisi ve kültürüyle karşılık vermeye çalışmıştır.

2.2- Kültürel Stratejiler

Çinliler, Türkler arasında Konfüçyüsçülüğü, Budizm’i ve Çin adetlerini yaymaya çalışıyorlardı. Tang Hanedanı, Çin çevresindeki, Türk soylularının çocuklarına Çin’deki İmparatorluk memurlarının çocuklarıyla aynı eğitimi alma hakkı tanıyordu. Böylece yetiştirilen Türk çocukları ileride Çin kültürünü benimseyip, Çin İmparatorluğu’na memur oluyorlardı (Xingliang & Hongzhen, 2015, s. 164-167). Fakat burada amacın Türklerin yaşam tarzını değiştirmek olduğu açıktır. Nitekim bunu fark edenlerden birisi Tonyukuk’tu.

Çin kaynaklarına göre Bilge Kağan, Taoculuğa ve Budizm’e yoğun ilgi duyuyormuş. Fakat Budizm’e geçmesine Tonyukuk engel olmuş. Tonyukuk, bu dinlerin barışçıl doğasının, Türklerin askeri güce dayanan toplumsal yapılarını ortadan kaldıracağını söylemiştir. Hele ki tapınakların inşa edilmesinin Türklerin göçebe yaşam tarzını yıkacağını böylece Tangların Türkleri ortadan kaldıracağını belirtmiştir. Böylece Bilge Kağan niyetinden vazgeçmiştir (Mau-Tsai, 2011, s. 594). Tonyukuk, Çin egemenliğinde doğmuş ve Tangların eğitiminden geçmiş bir soyluydu (Xingliang & Hongzhen, 2015, s. 155). Bu yüzden Çin’i ve stratejilerini gayet iyi biliyor, isabetli öngörülerde bulunuyordu.

2.3- Diplomatik Stratejiler

Çinliler, Türkleri birbirlerine düşürmenin onları yenmekten daha kolay olduğuna inanıyorlardı. Türklerin birbirlerine karşı kuşkucu olduklarını tespit etmişlerdi. Bu yüzden onları birbirlerine düşürerek bir çeşit “böl yönet” politikası izlediler (Mau-Tsai, 2011, s. 518). Orhun Yazıtları’nda Çinlilerin kardeşi kardeşe düşman edip, halkı ve beyleri de birbirlerine düşürdüğüne yönelik ifadelerle bu girişimler anlatılmaktadır.

Tangların Türklere yönelik diplomatik girişimlerinden belki de en önemlisi iskan politikasıdır. Nitekim yazıtlarda sürekli olarak Türklerin Ötüken’i terk ederlerse ölecekleri ifade edilmekte, kaliteli ürünlerin olduğu söylenen Çin’e giden nice Türk’ün öldüğü söylenmektedir. Hatta Çinlilerin tatlı dille kitleleri kandırıp içlerine çektikleri ve orada “kötü düşüncelerini” uyguladıkları da vurgulanmaktadır. Peki, bunlar ne anlama gelmekte?

Çin’e göç edip, Tanglara bağlılıklarını bildiren Türkler, sınır boylarına kendi soydaşlarına karşı kullanılmak üzere yerleştiriliyorlardı. Bu Türklere ayrıca vergi kolaylıklar gibi ayrıcalıklar da tanınmıştı (Mau-Tsai, 2011, s.520-521). Rus tarihçi Lev Gumilev’in de dikkat çektiği üzere Bilge Kağan’ın yazıtlarda “yoksul halkı zengin kıldım” gibi ifadeleri kendisini övmek amacından ziyade söz konusu zenginliklere Çin’e göçmeden de sahip olabileceklerini anlatmak içindir (Gumilev, 2019, s. 351). Bu yazıtları dikme nedeni de yapılan hatalara ileride yeniden düşülmesine engel olma amacıdır. Çünkü eğer bu tarih unutulursa Türk Boyları, Çin ipekleri için birbirleriyle çarpışan yığınlara dönüşebilirdi.

SONUÇ

Türkler ve Çinliler, girdikleri güç mücadelesinde hem yumuşak hem de sert güce başvurdular. Türkler, sert gücün ustasıyken; Çinliler, yumuşak gücü ustalıkla kullanıyorlardı. Türkler karşısında uğradıkları askeri bozgunlara karşı bu unsurlarla karşı koydular. Çin’in başvurduğu yumuşak güç stratejileri daha ziyade ekonomik, kültürel ve diplomatik alanda yoğunlaşmıştır.

Bugün Japonya dünya siyasetindeki yerini askeri gücüne borçlu değildir. Askeri yollarla yayılma girişimleri, Hiroşima ve Nagazaki felaketiyle son bulmuştur. Lakin Japonlar, 1945 sonrası gerçekleştirdikleri ekonomik atılımlarla dünya siyasetinde, 1945 öncesindekinden çok daha ileri bir yer elde etmişlerdir. Bunun gibi Tang Hanedanı da Çin’in ekonomik yönden en güçlü olduğu dönemlerdendir. Bu gücünü de askeri eksiliğini kapatmak için ustaca kullanmıştır.

Nye tarafından 1990’larda ortaya konan tanımlara göre Amerikan sineması bir yumuşak güç unsurudur. Fakat Bilge Kağan ve Tonyukuk’un dönemlerinde sinema yoktu. Onun yerine Budizm, Konfüçyüsçülük gibi dini ve kültürel değerler öne çıkmıştır. Çin binlerce yıllık kültürel birikimini,  Türkleri tarafına çekmek hatta asimile etmek amacıyla kullanmış ve belgelerin gösterdiği üzere yer yer başarılı da olmuşlardır.

Dünyanın en eski yerleşik kültürlerinden birisi olan Çin, köklü bir idari geleneğe ve etkili bir diplomatik beceriye sahipti. Bu diplomatik becerisini de doğrudan savaşmadan, düşmanlarını birbirleriyle çarpıştırıp zayıflatarak kullanmıştır.

Tüm bunlar göz önüne alınınca, Çinlilerin, Nye tarafından 1990’larda tanımlanan, yumuşak gücün ne olduğundan haberdar olduğunu görüyoruz. Bu adı kullanmamış olsalar da işin özünü kavramışlardı. Türk liderleri, Bilge Kağan ve Tonyukuk da bu durumun bilincindeydiler. Bu yüzden geleceğe bu konuda uyarılarda bulunma ihtiyacı hissetmişler; böylece önemli stratejler olduklarını ispat etmişlerdir. Bu yüzden Orhun Yazıtları da tarihi bir strateji rehberi olarak kabul edilmelidir.

Kaynakça

Gumilev, L. N. (2019). Eski Türkler. İstanbul: Selenge Yayınları.

Mau-Tsai, L. (2011). Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri. İstanbul: Selenge Yayınları.

Mütercimler, E. (2016). Geleceği Yönetmek ve Kazanmak İçin Stratejik Düşünme (6 b.). İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.

Nye, J. (1990). Soft Power. Foreign Policy(Autumn 1990), 153-171.

Oktay, F. (2020). Çin. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

Xingliang, H., & Hongzhen, G. (2015). Çinlilerin Gözünden Türklerin Tarihi. İstanbul: Kalkedon.