17. yüzyılda, zirvede olduğu günlerde, Paris’teki Clermont Koleji (1915’te ismi Lycee Louis le Grand) üç bine yakın öğrenciye sahipti. Bu dönemde bütün Cizvit kolejlerinde ortalama iki yüz bine yakın öğrenci okuyordu. 17. yüzyılın sonuna doğru Cizvit modeli, Polonya gibi ülkelerde de seçkinlerin gözdesi oldu.
Eldeki kaynaklar, maalesef Cizvit eğitim sistemine birbirinden zıt tutumlarla yaklaşmaktadır. Pek çok eğitim tarihi kitabı, Cizvitlerin, halkın ilköğretimine yani kamu eğitimine önem vermediklerini, daha çok yüksek sınıflardan seçilmiş liderlerin eğitim işleri ile uğraştıkları düşüncesinin altını çizmiştir. McIntyre’a göre de, Cizvit okuluna giden çocuklar, zengin ve asil aile çocuklarıydı. Jackson’a göre onlar övünebileceğimiz bir kuram ya da kalıcı bir ilke bırakmamakla beraber, pratik öğretmenler ve birinci sınıf organizatörlerdir.
Painter’e göre Cizvit okul sisteminde özgünlük, zihin bağımsızlığı, bizatihi hakikat aşkı, yansıtma gücü, doğru muhakeme yapabilme sadece ihmal edilmedi aynı zamanda bastırıldı. Graves’e göre de Cizvitler, öğretimde tekrarı, öğrenmenin anası olarak görmektedir.
Cizvitler, görevlerini ifa için öğretmenlerin dikkatlice yetiştirilmesi ve onların iş başında teftişi meselesinde öncü rol oynadılar. Cizvitlere göre, öğretmen, Hz. İsa’nın sürüsünün hassas koyunlarının çobanı gibidir. Çocuklar da bu sürünün kuzuları idi. Öğretmenin görevi, onları kurtlara karşı özellikle koyun postuna bürünmüş kurtlara karşı korumaktı. Öğretmenin sanatı bir heykeltıraştan ve ressamdan daha asildi. Çünkü o, yaşayan bir varlık üzerinde çalışıyordu.
Prof. Dr. Bahri Ata,
Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, bahriata@gazi.edu.tr
Not: Yazının devamı için “Ignatius Loyola ve Cizvit Okullarının Eğitim Anlayışı” adlı kitaba bakınız
Yorumla